sosyalleşme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sosyalleşme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Eylül 2013 Pazartesi

soundcloud.com Nedir?

Hem yeni medya sitesi olup hem de bununla birlikte ses kayıtları için bulut depolama hizmetini sunan ilginç bir yapı ortaya koymasıyla soundcloud.com endüstriye örnek olacak bir sistemi başarıyla sürdürüyor. Ses ve müzik kayıtlarınızı saklamak, paylaşmak, kullanıcılardan yorumlar almak için güzel bir sosyal ortam.

Merhaba,

Soundcloud ses kayıtlarını depolayıp, kullanıcıların dinlemesi için sunan bir Yeni Medya sitesi. Bir tür İnternet kayıt ortamı. Elinizdeki kayıdı yüklemek için tek yapmanız gereken sisteme kaydolup upload butonuna basmak. Soundcloud sizi yönlendirerek gerisini hallediyor. Ancak Türkçe dil desteği yok.

Müzik yanında, ses kayıtları da bu sitede bulundurulabiliyor. Dolayısıyla, bu site sayesinde bir tür Yeni Medya Radyosu yayını yapmanız mümkün. Farkı, dinleyicilerin ya da sosyal medya tabiriyle "takipçilerinizin" istedikleri zaman, istedikleri yayınınıza ulaşabiliyor olmalarında. Bu bağlamda bir tür podcast yayını yapmanızı ya da dinlemenizi mümkün kılıyor.

Soundcloud'da yayınlanan sesler ya da müzik parçaları görsellik açısından ilginç bir yaklaşımla sunuluyor. Ses kaydı bir ses izi şeridi olarak görünüyor. Ses çalınırken izin üzerinde renk değişimi ile o anda çalınan bölge belli ediliyor. Dinleyiciler bu ses izinin istedikleri yerine tıklayarak yorumlarını bırakabiliyorlar. Yayınlarınız ile ilgili detaylı istatistikleri görmeniz de mümkün.

Soundcloud'da ağırlık müzik üzerine. Amatör, profesyonel müzisyenler kayıtlarını buraya yükleyebiliyorlar. Aynı zamanda bilinen müzik parçalarının da farklı "mix"leri, "mashup"ları, hatta kimi zaman ünlü müzisyenlerin kendi yükledikleri albümleri bile dinlenebiliyor.



Sesleri dinlerken beğenmek, paylaşmak kendi beğenilerinize uygun şekilde bir kategoriye eklemek mümkün. Eğer dilerseniz sesleri bir başka sosyal medya sitesinde yeniden paylaşmak, blogunuza gömmek de mümkün.

Ses kaydı illa müzik olacak diye bir ısrar da yok. İster, oturup bir hikayenizi okuyun, ister bir röportajı yayınlayın. Limitiniz hayal edebildiğiniz kadar.

Eğer sesi yükleyen kişi izin vermişse bu sesi ya da müzik parçasını siteden indirip, uygun bir mp3 player veya benzeri ile daha sonra dinlemek de mümkün. Aynı şekilde, eğer yüklediğiniz müzik parçalarının indirilebilir olmasını isterseniz o da mümkün.

Dilerseniz, diğer kullanıcıları takip edebiliyorsunuz. Soundcloud içerisinde gruplar da var. Böylece ilginizi çeken konularda benzer kullanıcılar ile aynı gruplara dahil olarak oradaki paylaşımları izleyebiliyorsunuz.

Bir yeni medya sitesi için alışılmış ve artık standartlaşmış özellikler sunuluyor. Bunlara ek olarak; dilerseniz kayıtlarınızı bulut depo üzerinde saklama hizmeti olarak da kullanabiliyorsunuz.

1 saate kadar ya da 100 kayıta kadar yüklediğiniz sesler için bir ödeme yapmanız gerekmiyor. Eğer daha fazla yere ihtiyaç duyarsanız 4 saatlik alan için ayda 3 euro veya yıllık 29 euro ödemeniz gerekiyor. Sınırsız alan için ise aylık 9 euro veya yıllık 99 euro ödemeniz lazım.

Gelir modeline gelene kadar gayet güzel olan yapısı var. Yıllarca burada bulunduracağınız içeriğin amatörler için ciddi bir maliyet oluşturması söz konusu. Ancak benzerlerine göre oldukça kaliteli ve üstün özellikler sunan bir sistemin reklam desteksiz böyle bir hizmeti sürdürmesi başka türlü pek mümkün görünmüyor.

Yakında, İnternet devlerinden biri tarafından astronomik bir bedelle satın alınırsa hiç şaşırmam. Böyle bir durumda belki gelir modeli değişebilir.

Sırf başka hiç bir yerde bulamayacağınız müzik parçaları veya ses kayıtlarını dinlemek için bile kullanabileceğiniz, güzel de bir arama makinesi bulunan, bu bulut sosyal medya hizmetini tavsiye ederim. En azından bir deneyin.

Müzikle dolu, güzel günler dilerim.

26 Temmuz 2013 Cuma

Sosyal Medya'da Siz Kimsiniz?




Öyle bir servis olsa da, sizin bile sayısını unuttuğunuz yeni medya hesaplarınızı bir arada tutsa, arayanlar sizin sanal profilinize ulaşabilse, diye düşündünüz mü hiç?
Düşünmediyseniz, az sonra bahsedeceğim. Tüm sosyal medya hesaplarınıza tek yerden herkes ulaşabilecek.
 Merhaba,

Ülkemizde web 2.0 yani içeriği  kullanıcı tarafından oluşturulan bir web sitesi kurmak cesaret ister. Kullanıcılar tarafından oluşturulan içerik nedeniyle, mahkeme mahkeme taşınmanız mümkündür. Tanıdıklarımın başına geldi. Hiç bir ilgileri olmadığı halde, hayatlarında adli sicil belgesi almak dışında gitmedikleri adliyenin yolunu, üst mahkemenin ne demek olduğunu öğrenmek zorunda kaldılar.

Bu durumu şöyle gözünüzde canlandırayım. Bir kahve dükkanınız var diyelim. İki müşteriniz tartışıyor ve biri diğerini bıçaklıyor. Önemli bir yaralanma olmadığından, bıçaklayan kişi kısa sürede bırakılıyor. Sizin işletmenizde oldu diye, sizi tutuklayıp, yargılıyorlar. Yıllarca, "benim olayla bir ilgim yok" diye masum olduğunuzu adalete anlatmaya çalışıyorsunuz.

Şimdi, böyle riskleri olan bir alanda gelişme olmasını beklemek dünyadan haberi olmayan girişimci ve yazılımcılar gerektirir diye düşünebilirsiniz belki. Neyse ki haklısınız, hala web 2.0 web siteleri yapılıyor. Bir kısmı da sosyal medya siteleri.

Eğer sosyal medya sitelerine meraklıysanız, birazdan söz edeceklerim ilginizi çekebilir. "Canım benim bir Facebook hesabım var, onda da hiç bir şeye hakim olamıyorum". diye üzülüyorsanız yalnız değilsiniz. Ben bile Facebookda ayarlar, güvenlik gibi kısımlarda kayboluyorum. Ancak, başka bir çok sosyal medya hizmeti var şöyle bir İnternet'e bakarsanız. Zamanla arka arkaya abone oldukça siz de şaşırabilirsiniz artan hesaplarınıza. O nedenle birazdan anlatacaklarım işinize yarayabilir.

Bahsetmek istediğim kimdir.com sosyal medya hesaplarınızı bir portföyde topluyor. Arka planına istediğiniz fiyakalı bir fotoğrafınızı yerleştiriyorsunuz. Görülmesini istediğiniz sosyal medya servislerini de birer birer ekliyorsunuz. İsim ve soyadınızla bir de alt alanadı (subdomain) aldınız mı tamam. Örneğin, benim bu sitedeki yerimi burcakcubukcu.kimdir.com. İnceleyin, oldukça kullanışlı olduğunu göreceksiniz.

Sitenin sahibi Beril Teknoloji. Dostum Devrim Demirel'in şirketi. Bu firmanın yine Türkiye sosyal medya tarihinde önemli yeri olan blogcu.com'un yapımcısı olduğunu ve bu servisi sattıklarında, bunun Türkiye bilişim tarihinde gerçekleşen en büyük ve önemli satış olarak nitelendiğini de belirtmekte yarar görüyorum. Yine pek çok İnternet projesinde imzaları bulunur.

Kimdir.com yaklaşık olarak 15 bin kişi tarafından kullanılıyor. Bu kişisel sanal portföy hizmetlerine ek olarak, ünlü Türkler'in tanıtım sayfaları da sitenin bir başka özelliği.

Eğer siz de sosyal medyada edindiğiniz yeri ortaya koymak ve daha da görünür olmak istiyorsanız, ülkemizde geliştirilmiş olan bu projeye göz atmanızda, hatta belki de burada bedelsiz sayfanızı açmanızda yarar var.

İyi günler dilerim.

31 Mayıs 2013 Cuma

Twitter Özellikleri 3




Merhaba,

Yeni medya ile ilgili dizimizin bu bölümünde de sessiz dev Twitter'dan bahsetmeye devam edeceğim.

Twitter ile çeşitli şekillerde resim ve video linkleri paylaştığınızda bir süreden beri mesajınızın altında sözkonusu linkler resim ve video olarak görülebilirler. İlk zamanlarda olmayan bu özellik ciddi bir sorundu. Çünkü görsel ya da hareketli görüntülerle desteklenen bir mesajın diğer kullanıcılar tarafından daha fazla ilgi gördüğü gerçeği sosyal medya kavramı kadar, hatta belki de daha eskidir.

İçerik üretimi her ne kadar önemli olsa da, bu içeriğe henüz taze iken ilgi çekmek önemlidir. Ne kadar hızlı tararsa tarasın arama makineleri yeni içerikleri görüp indeksleyene kadar söz konusu içerik eskiyip önemini yitirebilir. Bu nedenle pek çok haber kuruluşu ya da amatör içerik üretici, örneğin blog yazarları sosyal medya akışları sayesinde ilgiyi içeriklerine çekebilirler. İşte burada Twitter, Facebook gibi yeni medya siteleri çok işe yarayabilir. Takipçileriniz sitenizi takip etmeseler de sosyal medya akışında ilgilerini çeken bir konuda yaptığınız içerik duyurusu sayesinde takipçileriniz sitenize gelirler. Bu durumu daha kullanışlı hale getirmek isteyen Twitter, Twitter Cards yani Twitter Kartları özelliği ile içeriğinizin özetini ve küçük bir görseli 140 karakterli Twitter mesajınızın altında gösterir. Bunu yapabilmek için ileri seviyede web programlama bilgisi gerekse de, özelliğin işlewselliği nedeniyle pek çok haber kaynağı bu özelliği kullanıyor. Yine reklam için çok işe yarayan bir özellik olması nedeniyle, bir adım öteye giderek, Lead Generation Card özelliği, yakın zamanda reklam konusunda kullanıcılara sunulacaktır. Tabi bu Twitter için de bir başka gelir kaynağı anlamına geliyor.

Takip ettiğiniz birinin yolladığı mesaj beğenebilirsiniz. Bu durum mesajı yazanı yüreklendirip mutlu edebilir. Buna favorilere ekleme dense de, basbayağı Friendfeed tarafından ortaya çıkartılan beğen özelliğinden başka bir şey değildir.

Twitter'ın en önemli yaygınlık nedenlerinden biri de, iletilerinizi beğenen takipçilerinizin bunu kendi takipcilerinin görebileceği gibi yeniden gönderebilmesidir. Buna "retwitt" yani "yeniden şakımak" denilir. Böylece kendi takipcileriniz dışında sizin yolladığınızı tekrar eden takipcinizin takipçileri de sizin iletinizi görebilir, beğenebilir ve yeniden gönderebilirler. Bu yayılım viral bir niteliğe sahiptir ve gerçekten ilginç bir gönderi yaptıysanız, çok geniş kitlelere ulaşmanız sağlar. Bu, başlı başına en önemli yeni medya etkisidir.

Twitter üzerinde herkese görünür olmamak da mümkün. Eğer hesabınızı korunur hale getirirseniz gönderilerinizi, sadece sizin onay verdiğiniz ve kabul ettiğiniz kullanıcılar görebilirler. Böylece kapalı bir gruba yönelik olarak mesaj vermek istiyorsanız, bu da mümkündür.

Birbirini takip eden kullanıcılar sadece birbirlerinin görebileceği özel mesajlar da yollayabilir. Böylece elektronik posta alternatifi de sistemin içerisine eklenmiş olmaktadır. Yine de tercihinize göre gerçek kişisel bilgilerinize ulaşmadan, örneğin elektronik posta adresinizi görmeden, haberleşme sağladığı için önemli bir üstünlüğü vardır.

Size gelen takipleşme taleplerini kabul veya reddebilir, sizi takip eden birini engelleyebilirsiniz. Böylece olası veya fiili rahatsızlık durumlarını da engellemiş olursunuz.

Yolladığınız iletileri veya özel mesajları silebilirsiniz. Hatta isterseniz profilinizi silebilirsiniz, böylece oluşturduğunuz içerik ortadan kalkmış olur. Kimi zaman kullanışlı bir özelliktir. Ancak diğer yandan İnternet'e bir kez girmiş bir içeriğin neredeyse silinemeyecek kadar fazla izi kalabileceğini de aklınızın bir köşesinde bulundurmak yararınıza olacaktır.

Twitter ilk zamanlarına göre önemli görsel ve teknik özelliklere sahiptir. O nedenle, profilinizde olabildiğince güncel bir fotoğrafınızın bulunması yerinde olur. Yine, size ait sayfanın arka plan görünümünü ve sayfanın üzerindeki büyük görseli istediğiniz gibi belirleyebilirsiniz. Arama makineleri de sayfanıza önem verebilirler. Aynen kişisel web sayfası ya da blog sayfanız gibi Twitter ya da Facebook zaman akışlarınıza Google bir sayfa sıralama (Page Rank) değeri atanabilir. Bu sizin içeriğinizin arama sonuçlarında daha görünür olması anlamına gelecektir. Kişisel olarak bir önemi olması yanında, böylesi bulunur olmanın şirketler açısından önemi oldukça fazladır.

Böylece, Yeni Medya dizimizin Twitter ile ilgili bölümü sona erdi.

Yeni Medya dizimize gelecek hafta devam edeceğim. İyi günler dilerim.

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Twitter Nedir?




Merhaba,

Mikro Blog Sitesi Twitter'ı mercek altına alıyorum bu defa.

Yeni medya öncüllerinden Bloglar İnternet'in ilk döneminde herkesin kişisel web sayfası olması miti yıkılırken,  belki de bir alternatif olarak ortaya çıktı. Blog, kısaca bildiğiniz günlük tutma alışkanlığının İnternet'e uyarlanmış haliydi. Başlarda çok tuttu, pek çok kolay kullanılabilen blog servisi doğdu. Rüyanın bitmesi kısa sürdü. Herkes yazamıyordu. Yazsa bile okuyamıyordu. Böylece bir heves ile açılan bloglar giderek kan kaybetmeye başladılar. Dolayısıyla herkes değil, belli bir kesim devam edebildi blog yazmaya. Geriye kalan geniş kitleye hitap edecek bir alternatif için fazla beklemek gerekmedi.

Bu süreçte Twitter 2006 yılında ilginç bir yapı olarak ortaya çıktı. Sadece 140 karakter yazılıp gönderilebiliyordu. Aynen telefonlardaki SMS göndermek kadar basitti. Hatta SMS ile bile Twitter'a gönderim yapılabiliyordu. O an aklınıza gelen  bir ya da iki cümleyi paylaşıveriyordunuz. Bu kadar sınırlı bir yapının tutması ilginç oldu. Kısa yazılar yazmak, düşüncelerini kısacık bir cümlede anlatabilmek, kolay değildi. Ancak bu yolla paylaşılanlar kolayca okunabiliyordu. Belki de bu durumun çekiciliği "mikro blogging" mantığını yaşayabilir kıldı.

Twitt, kuş şakıması anlamına gelmektedir.

Sadece SMS gibi sınırlı yazı yazma imkanı ve pek çok eksiği olan bir sistem nasıl oldu da, Sosyal Medya devi Facebook'un karşısına dev bir rakip olarak dikilebildi?

Twitter'da aksi ayarlanmadıkça yollananlar tüm kullanıcılar tarafından görülebilir. Web sitesi yolu ile kolayca gönderi yapılabilir ya da yardımcı uygulamalar kullanılarak gönderi yapılabilir. Örneğin Akıllı telefonlar için resmi uygulama yanında pek çok başka uygulama ile gönderi yapılabilir.

Pek çok web sitesi üzerinde dikkatinizi çekmiş olabilir, Twitter'ın mavi küçük kuşunu gördüğünüzde üzerine tıklarsanız okumakta olduğunuz içeriği Twitter ile paylaşabilirsiniz.

Twitter kısa sürede ilginç bir etki yarattı. Belki de buna neden olan sosyal medya alanında ağ ve ilişkiler mantığını doğru olarak konumlandırmış olmasıydı. İçeriğin paylaşımında Facebook gibi kabule, fiziki tanışma esasına dayalı bir eski moda anlayış yerine, "takipçi" mantığı ile çalışması bunun bir nedeni olabilir.

Nedir takipçi sistemi? İstediğiniz, görüşlerini dikkate değer bulduğunuz birinin kitabını okuyabilirsiniz, programını izleyebilirsiniz, müziğini dinleyebilirsiniz. Twitter'da bunu sıradan insanlar için yapmanız mümkündür. Kullanıcılar arası "takip" viral olarak yayılır. Bunun nedeni takip ettiklerinizin beğenip paylaştıkları içerikten başkalarını takip edebilmenizdir. Dolayısıyla bir virüsün yayılması gibi, takip edilenler kişiden kişiye geçerek ekranınıza ulaşıverir.

İlginizi çeken konuları Twitter'da aradığınızda da karşınıza kullanıcılar tarafından paylaşılmış içerik ve yazılar gelecektir. Yine, izlediğiniz hesapların beğenip, yeniden paylaştıkları, başkalarının ürettiği içeriği de izlersiniz. Dolayısıyla, sadece bağlantı içerisinde olduklarınız değil, neredeyse tüm kullanıcıların oluşturduğu içeriğe erişebilirsiniz. Böylece "Twitter da, aynen Facebook gibi İnternet'in neural yapısını taklitten yola çıkmıştır" dersek yanlış olmaz.

Çeşitli araçlar ile Twitter daha verimli kullanılabilir. Twitter öncelikle bünye dışında, hatta çoğu zaman başka girişimcilere bırakarak eksikliklerini tamamladı. Örneğin gönderilenlere resim eklemek için ağırlıklı olarak önceleri twitpic gibi bünye dışından servisler kullanılırken bunlar yakın zamanda bünye içine alındı. Ancak resimler için yapılan içselleştirme sanırım biraz da depolama alanı darboğazı nedeniyle videolar için yapılamadı. Kim bilir belki de bu sadece bir zaman ve kaynak meselesidir.

Bu bölümün sonunda, Twitter'ın logosu olan mavi kuşun isminin Larry olduğunu belirteyim.

Bir sonraki bölümde Twitter'ın Reklam dünyasında ve İnternet üzerinde yaptığı etkilere değineceğim.

Yeni bölümde görüşmek dileğiyle iyi günler dilerim.

4 Ekim 2011 Salı

Sosyal Medya ve Sivil Toplum Kuruluşları



Sosyal medya, hayatın bir parçası haline geldi. İş dünyası, sivil toplum örgütleri, siyasetçiler kısacası tüm toplum kesimlerinin bir kulağı, gözü sosyal medya ya da yeni medya'da. Şirket yöneticilerinin yüzde kırkı günde birkaç kez; yüzde otuz altısı günde en bir kez sosyal medya sitelerine erişiyor ve kullanıyor (Kaynak: MTM sosyal medya araştırması). Markalar için ise sosyal medya, iletişim, pazarlama planlarında çoktan yerini aldı.

Sosyal Medya'da her şey, çok hızlı bir şekilde paylaşılıyor konuşuluyor. Önceki haberleşme yöntemlerine göre çok daha hızlı bir erişim söz konusu. Bir konunun yaygınlaşması söz konusu olduğunda Gazete, radyo, tv, e-mail Sosyal Medya karşısında yetersiz eski teknolojiler gibi kalıyor. Bu nedenle geleneksel basın yayın kuruluşları da bünyelerinde sosyal medya ile içeriğin paylaşılabilmesi için tüm imkanları kullanıyorlar.

İçerik, sıradan bir sosyal medya kullanıcısına adeta akıyor. Belki hiç bir zaman duyamayacağı ama onu ilgilendiren bir haber, bir köşe yazısı bir anda telefonuna, tabletine ya da bilgisayarının ekranına düşüveriyor. Kullanıcılar sosyal medyada normal şartlarda hiç tanışamayacağı binlerce kişiyle birlikte bir konuyu değerlendirip, görüşlerini belirtebiliyorlar.

STK'lar ticari şirketlere göre parasal anlamda oldukça güçsüzler. Ancak geniş kitlelere erişim konusunda firmalar kadar büyük bir ihtiyaçları var. Fikirlerini, etkinliklerini duyurmanın en ucuz yolu kuşkusuz sosyal medya. Şüphesiz bunu yapmak için çok yoğun çaba harcamak gerekebiliyor. Sosyal medyanın gücü de burada etkili tanıtım anlamında kendini gösteriyor.

Sosyal medyayı etkin kullanan sivil toplum kuruluşlarından en gözde olanlarından biri Greenpeace. Ülkemizde de pek çok iyi sosyal medya kullanıcısı sivil toplum kuruluşu var. WWF Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Derneği), AÇEV (Anne Çocuk Eğitim Vakfı), TEMA Vakfı ilk etapta akla gelenler.

Sosyal medya, yaşamlarını sürdürmek ve faaliyetlerde bulunmak amacıyla ortaya çıkan Sivil Toplum Kuruluşları için tanıtım ve üyeye dolayısıyla da bağışa ulaşmak için güzel bir mecradır. Faaliyetlerin anlatılması için sosyal medyadan daha düşük maliyetli bir mecra zor bulunur. Televizyonda yapılacak pahalı bir tanıtım yerine aynı medyanın video siteleri üzerinde yayınlanması çok daha iyi ölçülebilir bir kitleye erişim sağlayacaktır. Böylesi bir kampanya ile direkt yapılacak pazarlama Sivil Toplum Kuruluşu için iyi bir sonuç doğurabilir. Tabi tanıtım için kaçınılmak zorunda olunan maliyeti kampanyanın tasarımı ve hazırlanmasında kaçınmadan yapmak, kısacası iyi iş çıkartmak zorunluluğu hala bulunuyor ama bunu yayınlamak için katlanılması gereken yüksek maliyetler yok.

Dernekler için, iyi yönetildiğinde Yeni Medya devamlı bağış akıtan bir musluğa dönüşebilir. Böyle bir ağı kullanmamak sanırım pek rasyonel değildir. Bunun anlamı: çok yakın bir gelecekte şimdikinden çok daha fazla sivil toplum kuruluşunu sosyal medyada görecek olmamız sanıyorum.

22 Şubat 2009 Pazar

FriendFeed

Google hep gözümün önünde olduğundan mıdır, bilmiyorum sadece sosyalleşmeye çalışan oymuş gibi Google'ın sosyalleşme çabaları üzerine yazmışım. Oysa İnternette bu aralar sosyalleşmeyene ekmek yok gibi. Bu genel eğilim sanırım web 2.0'ın getirdiği etkileşimin dorukları sayılabilir. Türkiye sosyalleşmeyi kitlesel olarak FaceBook ile yaşadı. Üstelik başta Türkçe desteği bulunmamasına rağmen milyonlarca Türk kullanıcının hallaç pamuğu gibi attıkları FaceBook en hızlı Türkçe desteği veren servislerden biri oldu. Aslına bakarsanız yüzyüze olmayan sosyalleşme konularında Türk insanının davranış şekli sosyolojik bir fenomen gibidir. 90'li yıllarda yaşanan "Halk Bandı - CB" telsiz salgını buna iyi bir örnektir. Benzeri şekilde 900'lü hatların yaygınlaşması, günümüzde müzik yayını yapan TV'lerde mms servisi ile çekilip yollanan arkadaşlık umudu taşıyan mesajlar ile bu tür sosyalleşme toplumumuzda oldukça yaygındır. Son zamanlarda İnternetin akıllardaki algılanışını değiştiren en başarılı sosyalleşme uygulaması her türlü etkinliğinizi arkadaşlarınızla paylaşmanızı sağlayan FriendFeed (Aslına bakarsanız Facebook deneyimim nedeniyle, gözümün önünde durmasına karşın es geçmiştim. Ancak kayınbiraderim Murat Kahraman gösterince farkına vardım.) Peki ne bu FriendFeed? Artık tüm İnternet servislerinin RSS beslemeleri bulunuyor. İsteyen gelip, bu servisleri sitenizden alabilir tabi ki ancak, bu kadar beslemenin toplu olarak bir araya getirildiği FriendFeed kadar kolay erişimli bir hizmet kesinlikle vazgeçilmez hale gelebilir.Yukarıda FrienFeed'in desteklediği 59 (şimdilik) servisin listesini inceleyebilirsiniz. İnternette ne tür bir içerik yaratırsanız bunu arkadaşlarınızla anında paylaşıyor. Üstelik arkadaşlarınız içerik konusunda en ufak bir tepki verdiklerinde bunu arkadaşlarınızın arkadaşları da görebiliyor. Sanal bir piramitin tepesinden bir iki kum tanesini yuvarlıyorsunuz ve yolu boyunca piramitin yüzeyinde dahası içinde pek çok yerden geçiyor bu taneler. Üstelik bir iki bum taneniz bir anda kendini kopyalayıp binlerce kum tanesine dönüşüyor. Bu arada pek çok noktaya ulaşmış oluyor içeriğiniz. Tepki, beğenme (like) gibi basit bir düğmeye tıklanarak yapılabildiği gibi, gelen beslemeye yorum eklenebilmesi ve bu yorumun kısa sürede bir fikir alışverişine dönüşebilmesi bile mümkün. Dolayısıyla yapılan girişler bir anda müthiş bir hızla diğer servislerin yapamadıkları bir şekilde yayılabiliyor. Gtalk desteği de bulunduğu için yapılan bir girişten neredeyse anında haberiniz olabiliyor. Elinizin altında müthiş bir sosyal ağ habire sizinle etkileşmeye başlıyor. İş ile ilgili ya da kişisel konularınızla ilgili seçenekler de bulunduğundan, alanınızla ilgili pek çok veriye, habere ışık hızında erişebiliyorsunuz. Örneğin MYK Medya'nın Yahoyt'da yayınladığı sektörel haberleri anında izlemek son derece kolay. Aynı şekilde üye olduğunuz tüm finans siteleri, haber siteleri içerikleri de değiştikçe elinizin altında. Biraz ilgi ve biraz da İnternet okuryazarlığı gerektirdiğinden şimdilik sadece belirli bir grup tarafından yoğun olarak kullanılan FriendFeed hizmeti kısa süre içerisinde yurdumuzda da çılgın bir hızla yayılabilir. Bu tür web 2.0 hizmetlerin hemen hemen tamamında yer alan bir eksiklik FriendFeed'de de bulunuyor. Üreticilerine gelir olarak bir dönüşü yok. Google ekibinde yıllarca çalışıp daha sonra kendi kanatları ile uçmak için çabalayan programcıların oluşturmuş oldukları bu servisin elinde bulundurduğu ve kazanacağı kullanıcılar ile ciddi bir mali güce kavuşacağını anlamak için "İnternet Pazarlama Gurusu" olmak gerekmiyor kuşkusuz. Umarım gelir modelini de kısa sürede oluşturur, pek çok Web 2.0 projesi gibi makus talihininin kurbanı olmaz. Çağımızın yanlızlığa getirdiği garip çözümlerden biri olan İnternet bizi daha yalnız mı yapıyor, daha sosyal mi? Sorusu ise halen havada duruyor. Sanırım sosyalleşerek yalnızlığımızı artırma becerisini göstermek de ayrı bir incelemenin konusu olur... Sosyal kalın :)

5 Şubat 2009 Perşembe

Google, Maps ile Sosyalleşmeye Devam Ediyor

Sanki bir yerlerden gizli bir emir almış gibi, tüm Google çalışanları kafayı sosyalleşmeye verdiler. Tüm Google ürünlerinde sosyal ağlara doğru bir yöneliş seziyorum. Bu gidişle sanırım web 2.0 balonundan sonra patlayacak ikinci balon, bu sosyalleşme konusu olacak. Ya da birileri bunu sonunda paraya çevirmenin yolunu bulup hepimizi şaşırtacaklar. Bu ikinci ihtimalin yüksek olduğunu gördüklerinden midir, bilmiyorum ama Google mühendisleri ürünlerine durmadan sosyal ağlarla ilgili eklemeler yapıyorlar. Bu akşam işyerinden çıkarken iş arkadaşlarımdan biri bahsediyordu, aklıma takıldı. Google, Latitude diye birşey çıkartmış diye. Gecenin ilerleyen saatlerinde evden yaptığım kısa bir arama sonunda işin aslı ortaya çıktı. Latitude meğersem bildiğimiz Google Haritalar ürününün (gelişmiş cep telefonlarında çalışan GPS destekli yazılım) içine eklenen "arkadaşların yerini görme özelliğinden" başka bir şey değilmiş. Özetle, küresel yer belirleme uydularından sinyal alarak haritada yerinizi gösterebilen ya da rota belirleyerek bir yerden bir yere gitmenizi sağlayan yazılımları çalıştırabilen akıllı telefonunuz varsa, bu yeni sürüm Google Haritaları google.com/latitude adresini telefonun tarayıcısına yazıp programı indirip kulanmaya başlayabiliyorsunuz. Arkadaşlarınızla gerekli bilgileri paylaştıktan sonra birbirinizin nerede olduğunu görebilir hale geliyorsunuz. Ya da sevgilinizi, sabah "okula" diye evden çıkan çocuğunuzu takip edebiliyorsunuz. Bir dakika! Bunu amatör telsizciler zaten yıllardır yapmıyorlar mıydı? Hemen söyleyeyim, evet yapıyorlardı tabi... Üstelik telsiz üzerinden gerçekleştirilen haberleşmeler için operatörlere de para vermeden! Bu sisteme APRS deniyor merak edenler bu linkten detaylarına bakabilirler. Büyük ihtimalle amatör telsizci bir Google mühendisi bunu düşünüp ürünlerine eklemiştir diye içimden geçirmeden edemiyorum. Uzun lafın kısası, daha önce telefonunuzda "Google Haritalar (Google Maps)" kullandıysanız, güncelleyin ve arkadaşlarınıza da aynını yaptırıp bu yeni oyuncağın keyfini çıkartın. Yolunuzu şaşırmamanız dileğiyle.

4 Aralık 2008 Perşembe

Google Sosyalleşmeye Devam Ediyor

Nasıl olup da gerçekleştiği ve her bir yeri kapladığı tam olarak anlaşılamasa da Facebook ile İnternet dünyasını ve dolayısıyla yurdumuzu kaplayan sosyalleşme modasına Google'ın da katılmaya çalıştığını daha önce dile getirmiştim. Her ne kadar sosyalleşme işi artık çığırından çıkıp insanların özel hayatlarının ortaya dökülmesi haline gelmişse de peydahlanan kazanç pastası halen sinekleri üzerine çekmeye devam ediyor. Kuşkusuz en tepe örneklerden birisi, iş başvurusu yapan kişileri sosyal ağlarda araştırıp uygunsuz bir takım fotoğraflarından yola çıkarak bu kişilerin iş umutlarını söndürmek. Bu tür araştırmalar yapacak kadar moral değerlerini yitirmiş İK sorumlularının psikolojik yardıma ihtiyaçları olduğunu düşündüğümü de burada not olarak düşmek istiyorum. Peki konumuza dönersek, Google bu aralar sosyalleşme adına bir iki küçük adım daha attı. Geçen ay bu küçük adımlardan birini yazmıştım. Google profillerde Facebook hissi veren birtakım eklemelerde bulunmuştu. Bu defa da Yahoo'nun Blog Servisi olan 360'da yıllardır kullanılan aynı zamanda da Facebook'da da yer alan arkadaşlarımın listesine benzeyen bir resimli kutucuğu kullanıcıların hizmetine sundu. Google Friend Connect (arkadaşlarıma bağlantı) olarak isimlendiren bu yeni servis programlama bilgisi gerekmeden herhangi bir sitenize arkadaşlarınızın listesini ekleyebilmenize imkan tanıyor. Üstelik arkadaşlarınız hangi servisi (Google, Yahoo, AIM veya OpenID vs.) kullanıyor olurlarsa olsunlar mevcut kullanıcı profillerine erişimi bu servis üzerinden yapmak mümkün oluyor. Böylece sayfanızı ziyaret edenler sizin kim olduğunuza arkadaşlarınıza bakarak karar verme şansını da elde etmiş oluyorlar. Anlayacağınız "kimi ne yapıp da istihdam etmesem" diye uğraşan İnsan Kaynakları uzmanlarına yeni bir kaynak daha yaratılmış oldu böylece :). Bu yeni uygulamayı kullanarak sitenizde yer alan kullanıcılar birbirleri ile yazışabilecekler. Örneğin kullanıcılardan biri sizin topluluğunuzdakilere bir konuda görüş sorup düşüncelerini öğrenebilecek. Arkadaşlarınız birbiri ile arkadaş olabilecekler. hatta sitenize kendi arkadaşlarını da davet edebilecekler. Yakında bu kutucuk sayesinde diğer benzeri sosyalleşme araçlarını da kolayca eklenebilecekler. Şakası bir yana ben de bu servisi bloguma ekledim (Okumakta olduğunuz bu günlüğün sağ tarafındaki sütuna da ekledim) henüz İngilizce olması nedeniyle ilk anda Türk kullanıcısını biraz zorlayabilecek olmakla birlikte bu yeni servisin kısa sürede yerelleştirilebileceğini düşünüyorum. Rekabetin zorlu olduğu bir alanda yani sosyalleşmede biraz geç de olsa Google emin adımlarla ilerliyor gibi görünüyor. Bakalım kullanıcılardan beklediği ilgiyi bulabilecek mi? Sağlıklı ve genç kalın...

4 Kasım 2008 Salı

Google Sosyalleşiyor mu?

Google hep temiz ve de kolay anlaşılır görünse de alt tarafta birşeyler olup duruyor. Mesela http://www.google.com/s2/profiles/me adresinden ulaşılan profillerde bir süre sonra FaceBook benzeri bir sosyalleşme ağı ortaya çıkıverirse şaşırmayın. Hatırlarsanız uzun süre Yahoo'nun ardından dikkatli dikkatli gelen Google bir hamle ile öne geçip bu günkü konumuna ulaşmıştı. Profil sayfasında bir fotoğrafınız web sayfanızın, picasa web albümlerinizin linkleri yer alıyor. Ayrıca istediğiniz değişikliği ve kısıtlamayı da yapabiliyorsunuz. Eğer çevreniz tarafından aranınca bulunmak istiyorsanız Google bunu da sizin için hallediyor. Bana bir adım daha atsalar dev bir sosyalleşme ağını parmaklarını bile kıpırdatmadan kuruvereceklermiş gibi geldi. Ne dersiniz? Anlaşılan Google'a tüm interneti bünyesinde tutmak yetmiyor, yakında sosyalleşip her türlü bilgiye daha da kolay ulaşacak. Sağlıklı ve dinç kalın.

Simurg

Simurg, Zümrüd-ü Anka ya da Phoenix olarak isimlendirilen efsanevi kuşlar bana göre aynı adrese çıkan küçük farkları olan bir tür kültürel i...