radyom etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
radyom etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Ağustos 2018 Cuma

Eşyalara Bağımlılık

Hepimiz elimizdeki akıllı telefonlarla simbiyotik yaşam sürüyoruz. Hangimizin parazit olduğunu başka bir yazıya bırakıyorum. Ancak akıllı telefonlara karşı olan güçlü bağlılığımız kaynağını büyük oranda ilkel beynimizden alıyor olabilir. Artık genellikle  beğenilme ve takdir edilme ihtiyacımızı bu icat sayesinde karşılıyoruz. Cihazlarımızdaki fotoğraf makinesiyle, bir şey çekiyoruz; mesela, bir çay bardağı, deniz kenarına uzanmışken üst üste atılmış ayaklarımız ve biraz da manzara. Bir sosyal medya sitesine yolluyoruz. Çoğu arkadaşımız otomatik olarak (zira karşılığı olacak) beğeniyor. Hooop günlük beğenilme ihtiyacı giderildi. Ne güzel. İnsanlık tarihi boyunca hiç bir zaman olmadığı kadar kolay. Bu nedenle bu küçük ekranlar ile garip bir birlikte yaşam sürüyoruz. Şimdi lütfen düşünün. Kaç kere evde unuttuğunuzda akıllı telefonunuz için eve döndünüz? Ya da evde unuttuğunuzda iş yerinizde eksikliğini derin bir şekilde duymadınız? Bunları bırakın bir arkadaşınızla sohbete gittiğinizde uyarı gelmese bile kaç dakika telefonunuzu kontrol etmeden durabiliyorsunuz? Bu gerçekten de ciddi bir bağımlılık. Sigaradan bile beter, çünkü sigara içemeyecek kadar küçükler ve sigara içmeyenler de bu bağımlılığın pençesinde. Bu bir tür madde bağımlılığı. Aynen uyuşturucu maddeler gibi eksikliği halinde aslında vücut için bir faydası olmasa da ilkel beynimiz onu arıyor ve bulmak için de kıvranıyor.

Kısaca akıllı telefon bağımlılığımız ile girsem de yazının konusu genel olarak eşyalara olan bağımlılığımız. Dünyada belli bir süre ile kullanmadığımız eşyalara aslında hiç ihtiyacımız olmadığına dair bir görüş var. Mesela 15 gün kullanmadığımız günlük ihtiyaç malzemeleri, 6-7 ay giymediğimiz giysiler sadece hayatınızda yer işgal ediyor diye düşünüyor böyle insanlar.

Eşya bağımlığının pek çok örneği var. Evinizde adım atacak yer kalmamış olsa bile işlevsiz ve çirkin bir şeyi atmak eziyet gibi gelebilir. 30 yıl öncesinin gazete kupürlerinden tutun da kulpu kırık kahve fincanına, kopmuş taneleri eksik tespih boncuklarına, bozuk ütülere, TV'lere kadar uzanır bu örnekler.

Bir adamın çöpü diğerinin hazinesidir diye bir söz vardır. Gerçekten kimi zaman sokaklarda dolaşıp çöplerden hazine toplayan insanlar görüyorum. Çöpleri karıştırıp, içlerinden öteberi toplayıp, bunları evde tutmak biraz garip mi geliyor kulağa? Oysa o kadar yaygın ki. Alışveriş merkezlerine gidip işinize yaramayacak pek çok eşyayı almak ve eve götürmek de bundan hiç farklı değil.

"Hiç kimse bir alışkanlığa veda etmek cesaretini gösteremez" demiştir Balzac. Eşyalar ile olan bağınız ile alışkanlık kavramı arasında da kuvvetli bir ilinti bulunur.

Yaşlı insanlar bir tür alışkanlık ile eşyalar ile sıkı bağlar kurabilir. Sizin için eğri büğrü, işe yaramaz bir eşyanın bir parçasını görüp, "bunu niye saklıyorsun?" diye sorsanız size uzunca bir hikayesini anlatabilirler. O eşyanın bağlantılı olduğu anıların, nerelere uzandığını görüp şaşarsınız. Dahası o eşyaya duyulan alışkanlığın bitmesinin karşınızdaki kişiye acı vereceğini anlarsınız. Geçmişe olan özlem, bir veya pek çok eşya ile bağ kurmaya ve sonra da onları saklamaya neden oluyor. Çünkü, zaman sizden anılarınızı, sevdiklerinizi ve hayatınızı alıyor. Ancak siz küçücük bir eşya parçası ile sanki size her şeyi geri getirebilecekmiş gibi bağ kuruyorsunuz. O eşyaya ve diğerlerine alışıyorsunuz. Böyle bir madde bağlılığı. Oysa gerçekte olan etrafınızın çöp ile dolmasından başka bir şey değil. Alışkanlıkların çoğu gibi o eşyalara da ihtiyacınız yok.

Beyindeki nöronlar bağlantılar ile çalışıyor. Tüm anılarınız, yetenekleriniz beyninizdeki nöronların bağlantıları ile saklanıyor. Bir anınızı yavaş yavaş hatırlama nedeni de belki de böyle bağlantılar düğümler aracılıyla saklanıyor olmaları. Öldüğünüzde de, bu bağlantılar bir daha birleşmemek üzere birer birer kopuyor.

Dönelim eşya bağımlılıklarına. Ne kadar sade yaşarsanız, o kadar rahat edersiniz. Zaman acımasız olsa da, bu dünyada sizden geriye fikirlerinizden ve eserlerinizden başka bir şey kalmaz. O da çok tanınır ve geriye akılda kalacak şeyler bırakırsanız. Tek sahip çıkmanız gereken şey aklınız olmalı. Kolaysa ve bedensel bir nedeni yoksa aklınızı kaybetmemeye çalışın.

Unutmayın ki, bağımlılıklar özgürlüğünüzü elinizden alır.


Sağlıcakla kalın.


13 Temmuz 2018 Cuma

Yapmacık WhatsApp Mesajları

Netiket

Netiket kısaca, İnternet kullanırken uyulması gereken evrensel etik kurallar olarak tanımlanabilir.

İnternet gelişiyor, bu arada çoğu kullanıcı normal hayatlarında olduğu gibi İnternet'de de etik kurallara uymadan yaşamlarına devam ediyor. Yetmezmiş gibi sosyal medya da uzun süredir işe dahil oldu ve orada da normal hayatta olduğu gibi etik kurallara uymadan yaşamak normalleştirilmek isteniyor. Ama normal falan değil. Evrensel etik kurallara uymak, iyi insan olmak olarak özetlenebilir. Her yerde evrensel etik kurallara uymak iyidir. Kendinizi daha çok insan hissettirir.

Yardım, alanı mağdur, vereni de mağrur etmemelidir.

Yardım, yapan ile yapılan arasında bir olgudur. Yapılan yardım, eğer kamuya ilan ediliyorsa amacı birine yardım etmekten çok, kamuoyuna birine yardım ettiğini göstermektir. Dolayısıyla bu durumun yardım etmek amacından saptığı ortadır.

Yine bir dostunuza geçmiş olsun dileklerinizi iletirken, eğer mümkünse kendisine veya o anda bir yakınına dileğinizi belirtirsiniz. Aslında dileğinizin, tanıdığınız kişinin iyileşmesine bir etkisi doğrudan olmaz. Ancak verdiğiniz desteğin tanıdığınız için bir önemi varsa, moralinin düzelmesine katkı sağlıyorsa bir etkisi olabilir.

Tanıdıklarınızın iyi gününde ve kötü gününde yanında olmanız insancadır. İnsanlar türdeşleri ve diğer türler için şefkat duydukları ölçüde insan olur. Hayatta kalabilmek için her türlü içgüdüsel davranışı sergilememize neden olduğu düşünülen beynin ilkel bölümü amigdala yerine, insan olmamızı ve müşfik olmamızı sağlayan diğer kısımları ile hareket edebildiğimiz ölçüde kamil insan olabiliriz.
Bir de arada bir durum var. Özellikle sosyal medya aracılıyla bağlantımız olan tanıdığımız insanlara yine bu sosyal medya aracılıyla şefkat göstermek.

Örnek olarak neler var?

- Kan anoslarını paylaşmak (ama kan vermemek)
- Doğum günlerini kutlamak (ama yanında olmamak hatta bir telefon bile etmemek)
- Vefat eden tanıdığın Facebook duvarına, "olmadı bu be abi" düzeyine ulaşacak kadar atar yapmak (yazdıktan 30 saniye sonra unutmak)
- WhatsApp gruplarında "geçmiş olsun" mesajı baskınlarına katılmak (gerçekte pek de umursamamak)
- Cuma günleri hayır dilemek (daha iyi bir insan olmaya yeterli olduğu düşüncesiyle öylece kalmak)

Hepiniz şahit olmuşsunuzdur. WhatsApp gruplarında bir kan anonsu yapıldığında hemen arkasından bir flood (akış) başlar. Telefonunuzun ekranı "Geçmiş olsun" mesajları ile dolar. Oysa bu durum, yapılan duyurunun yukarılarda kalıp, unutulup gitmesine neden olur. Oysa amaç, kan ihtiyacını karşılamaktır. Geçmiş olsun diye yazarak, bunu sağlayamazsınız. Yapılması gereken, eğer kan grubunuz uyuyorsa ve kan vermenizi engelleyen bir durum yoksa, bir zahmet kalkıp, kan merkezine gidip kan vermektir.

Yine gruplar duyuru için iyi yerlerdir ama buna cevap vermek için özelden ilgiliye ulaşmanız daha doğrudur. Yoksa, tebrik etmek ya da geçmiş olsun diye gruba yazmak "Bakın! Ben üzerime düşeni yapıyorum. Ne kadar da mükemmelim, değil mi?" anlamına gelir. Oysa, gerçekten sizin için önemli birisi ise onu aramanız, yanına gitmeniz, en azından, özel bir mesaj göndermenizdir. Zira, dileğinizi kamuya mal ettiğinizde, aslında deklare ettiğiniz bir kişisel dilek olmaktan çıkar. Kim bilir, amacı ne olan bir durum ilanına döner.

Gösteriş için hareket etmeyin. Bu tür davranışlardan kaçınırsanız iyi olur. "Kim umursar?" derseniz: Kendiniz için, "siz" umursayın. Daha çok, daha iyi insan olun.

30 Ekim 2015 Cuma

Başarının Önündeki Engel Ne?

Genetik Mirasımız Başa Bela mı?

Biraz genetik mirasımızdan kaynaklandığını düşündüğüm bir özellik var. Küçük insan toplulukları halinde doğal koşulların etkisini sonuna kadar hissederek yaşanılan dönemlerde, vahşi hayvanlar ve diğer insanlara karşı dikkatli olan atalarımız bu dikkatleri nedeniyle nesillerini sürdürebildiler. Daha cesur ve korkusuz olan bazı bireyler ise bu cesaretlerinin ve tedbirsizliklerinin bedelini canları ile ödediler. Zamanla hayatta kalanlar, ürkek ve tedbirli çoğunluk olabilir. Yeni nesillere aktarılan bu özellikler günümüze kadar aktarılmış olabilir.

Artık, doğanın ortasında vahşi hayvanlardan korkarak, genellikle de diğer insanların canımıza kastetmesi endişesi ile yaşamıyoruz. Büyük şehirlerde ya da daha küçük yerleşim yerlerinde güvendeyiz. Savaş bölgesinde değilseniz, fazla korkmamıza neden olacak, hayatınızı tehdit eden unsurlar da yok.

Oysa, ilkel dünyada hayatınızı kurtaran, genetik olarak taşınmış özellikler hala kafanızın içinde hazır olarak sizinle dünyaya geliyor. Diğer yandan, mevcut ekonomik düzende cesur ve  girişimci olmanız, yaratıcı düşünceleriniz ile ortaya koyabileceğiniz yenilikleri cesurca kullanıma sunabilmeniz gerekiyor. Oysa ürkek ve tedbirli tarafımız bütün bu parlak fikirleri ortaya atmamıza, yeni şeyler denememize engel olabilir.


Toprağa Gömdüğümüz Zenginlikler Neler?

Bu nedenle mezarlıklar hayata geçirilmemiş parlak fikirlerle, gerçekleştirilmemiş girişimlerle, denenmemiş yenilikçi fikirlerle dolu. Tüm bu zenginlikleri toprağa gömüyoruz. Oysa biraz cesaret olsaydı belki de, pek çok hayatı kolaylaştıracak ürün ve hizmet şimdi yerin altında olmayacaktı.

Bizi Zincirleyen Genetik Mirasımızın Etkisinden Nasıl Kurtuluruz?

1- Her girişimin önündeki engellerin neler olacağını düşüneceğinize, onları nasıl aşacağınızı düşünün.
2- Elde ettiğiniz bir fırsatın olası olumsuz etkilerine kaygılanmak yerine, bu fırsatı bir daha elde edemeyeceğinizi düşünüp, değerlendirin.
3- Anın kıymetini bilin. Yeni kişiler tanımak için kafanızdaki ilkel korkulardan sıyrılın. Bir an tanıyabileceğiniz kişiyi, o anı kaçırınca, bir daha görmemek üzere kaybedebileceğinizi unutmayın.
4- Kimi girişimler gençken, insanın daha cesur olduğu bir dönemde daha kolay yapılır. Gençliğinizin bu cesur ve girişimci yönünü koruyun. Orta yaşlarda genç kalmayı istemez misiniz?
5- Tedbirli tarafınızın siz tedirgin eden ve vazgeçmenizi telkin eden çığlıklarını bastırın. Biraz cesaret ve başladığınız işten vazgeçmemek başarı için tek ihtiyacınız olabilir.

Bu görsel, şuradan alınmıştır. 

Başarı Çok Yakında Olabilir

Akılda kalıp, ölümün ötesine geçmek istiyorsanız başarılı olup işe yarayan bir hayat yaşayın. Başarı uzanıp yakalayabileceğiniz kadar kolay bir yerlerde olabilir. Geri çekilerek başarıya ulaşamazsınız.

Sürüdeki birey, güven içerisinde hayatını boşa harcayabilir ama sürüden ayrılıp, aklını kullanan birey ölümlü bedeni ortadan kalksa da yaptıkları ile yaşamaya devam eder.

Ölümsüz olma fırsatını, ne yaparsanız yapın, kaybetmeyin. Hayata kattığınız yenilikler, ürünler, fikirler, eserler sizi yaşatır. Büyük yenilikçiler, sanatçılar, girişimciler, yaptıkları ile hatırlanır. Düşününce hemen bir iki ismi sıralayabilirsiniz. Büyük kötümserler ve tedbiri elden bırakmadan hep radarın altından hayatını sürdürmüş milyarlarca ölüden ise kolay kolay kimseyi sayamazsınız. Onlar toprak altında kalmış değerlendirilememiş insanlık potansiyelinden kişilerdir.

Hangi taraftan olacağınız tamamen sizin elinizde. Başarınızın engeli, kendiniz olmayın.

20 Ekim 2015 Salı

Kişisel Gelişimin İzahı ve Mizahı

Kişisel Gelişim Çocuk Oyuncağı Değildir

Kişisel gelişimle ilgili ahkam kesmek hem kolay hem de sizi tutan kimse yok. Ancak ortalıkta dolaşan bir ton basmakalıp kişisel gelişim önerisine karşın kendi işkembe-i kübramdan bir şeyler uydurup aklıma gelen her şeyi twitter'dan paylaştım. Diğer yandan boşa gitmesin diye de burada biriktirdim işte ortaya çıkan kişisel gelişim önerilerim. Kişisel gelişim, büyük oyuncağıdır!

#kişiselgelişim101 Hashtagi


17 maddede kişisel gelişimin izahı ve mizahı

1. Vücut Kitle Endeksinizdeki artış kişisel gelişim değildir. Az yemelisiniz, birikiyor meret!

2. Ne kadar zengin olursanız olun Ferrari almayın!

3. Küf kokmaya başladıysanız, daha sık yıkanın.

4. Erkekler, tuvalette çiş yaparken aşağı bakınca onu göremiyorsanız, 25 kilo fazlanızı vermenin zamanı çoktan gelmiştir.


5. Bazen zor soruların basit cevapları vardır. Örn: Yumurtadan civciv çıkar, tavuk değil.

6. Sabır ve kararlılık sahibi olmak için, yeşil çekirdeksiz üzümleri çatal ve bıçak yardımıyla, dörde bölerek yemeğe çalışın.

7. "Bir adamın çöpü, diğerinin hazinesidir" diyenleri boşverin. Çöpten evler nasıl doğuyor sanıyorsunuz? Çöp, çöptür.

8. Yakıtı biten yıldızların kara deliğe dönüştüğü gibi kimileri hayat enerjinizi emiyor olabilir. Buna izin vermeyin!


9. Önünüzde iki yol var.
Kolay: "Mış" gibi olmak.
Zor: Gerçekten olmak
İpucu: Zor olanı seçin!

10. Başınıza gelen kötü olaylar için başkalarını suçlamayın. Kendi hatalarınızdan ders alıp, daha iyi biri olun.

11. Hayatınızdaki boşluğu eşyalarla dolduramazsınız.

12. Kapılardan geçerken birbirimize gösterdiğimiz anlayışı trafikte uygulasak, ‪#‎HayatBayramOlsa‬

13. Aklınıza gelen güzel fikirleri yazın! (Dün gece aklıma geleni not almış olsam, şimdi başka bir şey okuyacaktınız.) ;)

14. İlerlediğiniz yolda, önünüze pislik çıkabilir. Dikkatli ilerleyin! Üzerine basarsanız, ayakkabınıza ve paçanıza bulaşır. Karşınıza çıkan kötü birini şiddetle ya da başka bir şekilde ortadan kaldırırsanız ortaya çıkan durum sizi de etkiler. Barışçıl yöntemler ya da uzak durmak kimi zaman iyi bir çözüm olabilir. Ama kötü şahsiyetler yine de beklenmedik şekilde bulaşabilirler.



15. Kendinizi yeniden yaratmak istiyorsanız, içinizdeki mızmız, kötü çocuğu yok edin!

16. Kötülerin yaptıkları artık normal gibi gelmeye mi başladı? Söyleyin kendinize, normal gelmesin!


17. Başkasının parasını harcamaktan kolay bir iş yoktur. Ancak unutmayın, başkası kendi parasını, kendi de harcayabilir.

23 Haziran 2015 Salı

Kişişel Gelişim Hakkında Bazı Gerçekler


Kişisel gelişime bir süredir fazlaca eğildim. Bu konuda yazılan kitapların tamamı dilimize çevrilse kitapçılarda açılacak kişisel gelişim raflarının dolup taşacağı aşikar. Bunun belki de basit birkaç nedeni olabilir.

1- Çoğu insan için kişisel gelişim ile ilgili öneriler yapmak kolaydır. Mahalle kahvesine gidip sorsanız, kişisel gelişimle ilgili pek çok öğüt alabilirsiniz. Zor olan, kişisel gelişimle ilgili kavramları içselleştirip, yaşam biçimi olarak benimsemektir. Yoksa işkembe-i kübradan öneriler yapmaktan kolay ne var? Birilerine öğüt vermekten kolay bir şey yoktur. Bunlar küçük çocukları arsızlaştıran "yapma-etme"ler gibidir. Etkisizdirler.

2- Kişisel gelişim önerileri yazanların hayat tecrübeleri irdelenmelidir. Yaptıkları öneriler, gerçekten denenmiş, yaşanmış ve yüksek oranda başarılı mı? Yoksa kulaktan dolma, oradan buradan okunan öteberi mi? Genellikle insanlar kendi başaramadıkları konuların nasıl başarılabileceği üzerine teorilerini kişisel gelişim önerileri olarak ileri sürebilirler. Başarılı insanların, nasıl başarılı olduklarına ilişkin yazdıkları ya da yazdırdıkları kitapları da böyle mitlerle dolu olabilir.

3- Pek çok kişisel gelişim başlığı ile çıkan kitapların deklare edilen getirileri "Kişisel Gelişim" olsa da aslında motivasyon (güdü) üzerine kitaplardır. Bu kötü bir durum olmamakla birlikte eve İnternet'ten 50 liralık elektrik tasarruf cihazı alıp, meraktan içini açınca içerisinden 2 liralık kondansatör çıkması gibi bir durum söz konusudur. İleri sürülen etkisi ile gerçekte uygulandığında ortaya çıkacaklar farklı olabilir.

4- Kişisel Gelişim, adı üzerinde insanın kendisi ile ilgilidir. Belli bir zaman dilimi içinde, yine belirli koşullar altında yapıldığında işe yarayan bir öneri, koşullar değiştiğinde hiç bir işe yaramayabilir. Örneğin: "Ferrarisini Satan Bilge"den sonra ikinci el araba fiyatlarında bir düşme yaşanmamıştır. Kişinin kendisine kattığı her tür olumlu özellik, dünyaya bakışı ve davranışları bu kapsamdadır. Kişisel Gelişim bir süreçtir, bitmez. Genellikle hedefi ütopiktir. Önemli olan bir hedefin bulunması ve kişinin kendini günden güne daha iyi ve başarılı biri yapabilmek için çaba göstermesidir.

Yapılan önerileri veya kişisel gelişim makalelerini, kitaplarını "okumayın" demiyorum. Ancak gerçekten daha iyi biri olmak için okuduğunuz her şeyi akıl süzgecinizden geçirin. Sorgulayın. Hayatınızı belli bir kalıbın içerisine sokmadan önce iyi düşünün.

23 Mayıs 2015 Cumartesi

7 Aşamada Entelektüel Olun


Aydın olma böyle okuduğunu uygulayarak olsaydı ne hoş olurdu gerçekten değil mi? Entelektüel olabilmek için ne yelekler giymiş, ne heybeler taşımış bir milletin evladı olduğunuz için, yarışa zaten yelek boyu önde başlıyorsunuz. Bu avantajı iyi değerlendirin.

1- Kime Entelektüel Denir? Bir İnternet klişesi haline gelmiş olan Aldous Huxley sözünü hatırlayacaksınız: "Entelektüel, kendisine seksten daha ilgi çekici bir şey bulan kimsedir". Bu önermeye göre aydın olabilmek için öncelikle seksten uzak durmanız gerekiyor. Dolayısıyla evli erkeklerin büyük çoğunluğunu aydın saymamız gerekiyor. Bu arada, çoğu kadın için uyku sekse tercih edilen bir konu. Bu durumda bu kadınları da aydın sınıfına sokmamız gerekiyor. Aldous hangi şartlarda bu önermeyi yapmışsa fena çuvallamış olduğunu ileri sürebiliriz. Yani aydın olmak için seksten vazgeçmeniz gerekmiyor.

Aydın, okuduklarını hazmetmiş, bunlardan yeni düşünceler üretebilen, her konuyu sorgulayıp, irdeleyebilen ve yeniliklere ve yeni fikirlere açık, aynı zamanda barışçıl bireydir.

Tanımı hallettiğimize göre nasıl aydın olabileceğimizi ortaya koyalım.

2- Okuyun! Aydın olabilmenin birinci şartı bilgi sahibi olmaktır. Diğer insanların deneyimleri sizin deneyimleriniz ile birleştiğinde bilginiz artar. Çok okumak iyidir ama okuduklarınızı birikiminize katıp, onları kullanamıyorsanız bunun pek bir yararı olmaz. Yani bir kitap kurdu olup, edindiği bilgileri hayata geçiremeyen bireyler, güzel nutuklar atıp referanslar vererek konuşsalar da aydın olmayabilirler. Böylelerini bir çok hataları ele verebilir. Örneğin çevrelerindeki hayvanlara bazen de insanlara karşı nedensiz ve dayanaksız nefret gösterebilirler. Takım, siyasi parti, inanç konusunda fanatikçe ve kendi ayrımları ile oluşturdukları "öteki"lere karşı sert davranışları böylelerini ele verir. Pek çok ezoterik sistem öncelikle böyle aşırılıkları ortadan kaldırarak kişisel gelişim sürecini başlatır.

3- Tanıyın. Bakmak ve görmek arasındaki ayrımın sınırı "tanımak" ile başlar. Pek çok hayvan aynadaki görüntünün kendisi olduğunu algılayamaz. Hayatında gemi görmemiş yerlilerin uzaktaki gemileri denizin dalgaları olarak algıladıkları palavrasını da duymuş olmalısınız. Bunun doğru olabilmesi için yerlilerin küçük kanolarla avlanmıyor olmaları gerekir ki deniz kenarında yaşayıp bunu yapmamış olan bir insan topluluğu bulunması olasılığı, Hindistan diye bilinmeyen bir kıtaya ulaşma olasılığından daha düşüktür. Baktığınız objeyi tanıyıp kavramak, karşınızdaki kişiyi davranışlarını öngörebilecek kadar iyi okuyabilmek için tanımak gerekir. Öncelikle de kendini tanımayı becerebilmek en önemli dönüm noktalarından birisidir. Kendini tanımak basit gelebilir. Oysa en basit bir korkunuzun, endişenizin nedeni yıllar önce çocukluğunuzda yaşadığınız bir deneyim ya da genetik mirasınızdan kaynaklanıyor olabilir. Derinlerdeki nedeni bulana ve anlayana kadar bu durumdan kurtulmanız mümkün olmayabilir.

4- Sorgulayın. Fikirler, ideolojiler, dogma sorgulandığında zayıf ve eksik yönlerini ortaya döker. Sorguladıkça daha doğru olana ulaşma yolunda mesafe kaydedebilirsiniz. Bilim de yalanlanmak üzere sonuçlar ortaya koyar. Bilimde de daha ileri düzeye çıkabilmek ancak sorgulamak ile gerçekleşir. Newton fiziğinden, Einstein fikirlerine ve Quanum Fiziğine hep denemeler ile ulaşılabilmiştir. Fizik kurallarının makrokozmos ile mikrokozmosta değişik olması böylesi bir metodoloji olmadan anlaşılamazdı. Dahası Kilisenin "dünya merkezli evren" fikri sorgulanıp doğru olup olmadığı araştırılmasaydı şimdiki bilgi düzeyine erişmemiz mümkün olmazdı.

5- Sevin. Sevgi mutluluk veren bir düşünce durumudur. O nedenle daha sakin ve insancıl kararlar almanızda etkisi olur. Bir başka insanı, hayvanları ya da doğayı daha da iyisi hepsini birden sevebilirsiniz. Sevgi kusurları daha kolay kabullenmenizi sağlar. Dolayısıyla kabulenilemez gibi gelen durumlar belki de sevgi ile küçük detaylar haline gelebilir. Burada bıçak sırtı bir durumu da belirtmek lazım. Sevgi kolayca köreltebilir. Bu durumdan kaçınmamanız halinde istenmeyen sonuçlar almanız işten değildir. Severken karşınızdaki ile arada akıl süzgecini bulundurmayı ihmal etmeyin. Kalbinizle değil beyninizle sevin.

6- Empati iyidir. Kendinizi karşınızdaki kişinin yerine koyun. Böylece en basitinden karşınızdakine haksızlık etmemiş olursunuz. Size davranılmasını istediğiniz gibi karşınızdakine davranın. Şevkat ve anlayış gösterdiğiniz kişilerden genellikle aynı tepkileri alırsınız.

Başımdan yakın zamanda geçen bir olayı kısaca yazayım. Eve yaklaştığım sırada her mecburi duruşumda arkadan korna çalıp, farlarını yakıp söndüren taksi şoförü ile bir süre evin önüne gelene kadar arkalı önlü gittik. Evin önündeki park yerine geri geri girmem gerektiğinden o sabırsız sürücüye bunu belirtmem gerekiyordu. El frenini çekip arabadan inip yanına gittim. Kendisine konuyu kısaca söyleyip kibarca izin istedim. Bir anda o sabırsız sürücü gitti yerine tabi buyrun diyen kibar biri geldi. Hemen arabama dönüp park ettim ve yolu açarken teşekkür de ettim. Bana iyi akşamlar deyip giden sürücünün birkaç dakika önceki halinden eser kalmamıştı. Kötü bir gün geçirip belki de bu yüzden tepki veren birini kazanmak için iyi davranmak yeterli oldu. Tavsiye ederim. En azından arada sırada işe yarayabiliyor.

7- Kesin sınırlardan uzak durun. Kimi zaman en önemli sınırlar, gerçekte var olmayan ama bizim kendi kendimize ortaya çıkardıklarımızdır. Kendinize kesin sınırlar koymayın. "Kesinlikle böyle bir şeye dayanamam, ya da kabul edemem" gibi. Dünya siyah ve beyaz damalardan oluşan bir oyun tahtası değildir. Bu iki rengin arası bile milyonlarla ifade edilebilecek diğer renklerle doludur. Uzaktan bakıldığında ise hepsi bir arada belki de gri gibi görünebilir. Yani mutlak iyi ya da kötü diye bir şey yoktur. Bu nedenle başınızdan geçen deneyimleri bu çerçevede algılayın.

Dünya ve insanlık için pek çok iyi şey yapmak istiyor olabilirsiniz. En iyisi işe kendinizi iyileştirmekle başlayın. Aydınlanın. Sizin için küçük ama dünya için büyük bir adım olabilir ;)

12 Mayıs 2015 Salı

Bilgelik Tehdit Altında!


"Zeka doğanızdan gelir. Akıl ise edinilir. Arkasına bilgelik de eklerseniz, kamil oldunuz. Yazmak kolay, yapmak zor ;)" link

Teknolojik gelişme ve İnternet ile gelen küresel köy kavramları Bilgelik için ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Bilgelik nedir?
İnsan doğası gereği belli bir zeka kapasitesi ile doğar. Yaşamı boyunca bu ölçülebilir zeka seviyesi sınırlı olarak değişebilir. Yani bilmemne bitkisinin kökü, bir diğerinin sapı yenerek geliştirilemez. Kimi çevresel etkenler ile azalıp çoğalabilir. Örneğin bir yerde Amerika'da askere alınan bireylerin IQ'larının 10 puan kadar azaldığını okumuştum. Ancak sanırım, zeka seviyesini belli sınırlar dışında değiştirmek pek olası değil. Akıl ise edinilir. Örneğin okuyarak işe başlayıp bunlardan yaptığınız çıkarımlar sizi daha akıllı yapabilir. Ne okuduğunuz ya da ne kadar okuduğunuzdan çok, bunlardan edindiğiniz bilgileri içselleştirdiğiniz seviyede daha akıllı olmanız mümkündür. İyiye kullandığınız zekanız, aklınız ve gücünüz sizi bilgeliğe ulaştırır.

Kısaca kemale ermek için kendini geliştirmek sizi bilgeliğe ulaştırabilir. Tüm toplumun bilgeliğe ulaşması ise pek mümkün olamamıştır. Zeka, akıl, iyilik ve güç bileşenlerinden biri olmadığında ya da yetersiz kaldığında bilgelik mümkün olmaz. 

Kadim uygarlıklarda bilgelik için uğraşılmış, bilgelik yolunda ilerlerken edinilmesi gereken pek çok özellik ve bilgi hak etmeyenlerden uzak tutulmuştur. Bilgi onu iyilik ile kullanmasını bilmeyen bir kişinin elinde kolayca kötülük adına kullanılabilecek ve çirkin sonuçlara neden olabilir. Oysa güç kemale ermiş bir kişinin elinde güzel sonuçlar doğurabilir. Tarihteki iki isim güzel örnek olabilir buna. Hitler ve Atatürk. Hitler elindeki gücü insanlığın kötülüğü için kullanmış bilgiye sahip olmanın iyilik ile bir arada kullanılmadığında çirkin sonuçlar doğurduğunu göstermiştir. Adı gibi kamil bir kişi olan Kemal Atatürk ise zekasını, aklını ve gücünü bir milletin iyiliği için kullanmış ve güzel bir sonuca ulaşmıştır. Her ikisi de arkasından büyük insan topluluklarını sürüklemiştir. Biri felakete, diğeri ise mutluluğa ulaştırmıştır takipçilerini.

Tüm gelişmelere, teknolojiye ve bilgimize rağmen iyilik ve kötülüğün savaşı sürüyor. Kötü yanı, savaşın kazanan tarafı olmayabilir. Bilgelik, uygarlık tarihimiz boyunca olduğu gibi şimdi de tehdit altında.

Bilgelik tehdit altındadır. Bu yeni bir şey değildir. İnsanlık tarihi boyunca bu böyledir. Bir gün bunu değiştirebilir ve bilgeliği genel kabul gören ve ulaşılmak için çaba sarf edilen bir hale getirebilirsek insanlık için daha mutlu yarınlara ulaşabiliriz. Aksi ise belki de yok oluş ile sonuçlanan bir başka hikaye olabilir.

Daha fazlası için okumalık öneri: Fermi Paradoksu Vikipedi, Felsefe Taşı, Herkes Nerede?

7 Mayıs 2015 Perşembe

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 6


Hayata Dair Küçük El Kitabı" binlerce küçük öneri getiriyor. Bunlardan bir kısmını açıklamaya çalıştım. Bu 6. ve son kısım. Bu diziyi diğer önerilerle devam ettirmememin başlıca nedeni kendi hayatımızda önerilerden çok deneyimlerimizin akılda kalıcı olduğu. O nedenle deneyinlerinizen ders almayı unutmayın deyip son 10 öneriye geçiyorum.

İrademizi ve kendimizi kontrol etmek zordur. İnsanın kendisiyle vermesi gereken savaşın kazananı yine kendisi olur.

1- Sarhoşken kimseye görünme. Eğer madde bağımlısı olduysanız zaten bununla yaşamayı öğrenmişsinizdir. Bu durumda bu durumdan kurtulmak için kendi isteğiniz gereklidir. Buradaki kasıt arada sırada bu duruma düşenler ile ilgili. Hangi nedenle olursa olsun içerken ölçülü olmanız ve kendinizi kontrol edemeyecek kadar alkol almamanız gerekir. Az çok bu sınırı bilirsiniz. Biraz rahatlayıp, keyifleneyim derken ipin ucunu kaçırıyorsanız, yapmayın. Buradaki görünmemekten kasıt eve girip kendiniz kilit altına alıp, şişenin dibini görmek değildir. Sadece sarhoş olmayın ve sonucunda da böyle bir durumda kimseye görünmeyin şeklinde anlaşılmalıdır.

2- Sigaradan arınmış bir yaşama ve çalışma alanı yarat. Sigara içiyor da olsanız çevrenizdekilerin temiz hava soluma hakkına saygı göstermeniz gerektiğini unutmayın. Aslında ihtiyacınız da olmayan bu madde bağımlılıktan kurtulmak daha yüksek bir hayat kalitesiyle yaşamanıza yol açacağı için bu zararlı alışkanlıktan uzak durmak için elinizden geleni de yapın. Ancak işinizin hiç de kolay olmadığını belirteyim. Zararını en iyi bilen doktorlar bile kullanmaya devam ederken sizin bırakmak ve gerçekten ihtiyacınız olmayan bu maddeden uzak durmak için benliğinizdeki vahşi canlıyı da ikna etmeniz gerekiyor. Bu konuda profesyonel yardım almak işinizi kolaylaştırabilir.

3- Kimseye, yorgun ya da bunalımlı görünüyorsun deme. Olumlu bir hava yaymak istiyorsan öyle bile olsa karşındaki kimsenin görünümü ile olumsuz bir yorum yapma. Bunun iki nedeni var. 1. Kendini gerçekleştiren bir kehanet etkisi yapıp karşındakini daha da kötü hissettirebilir. "Neyin var, neden moralsizsin" gibi sorular; morali düzgün insanları bile bezdirip, gerçekten moralsiz bir duruma sokabilir. 2. karşındaki kişinin, taşmak için bir damla suya ihtiyacı olan bir bardak halinde olabileceğini unutma. Böyle bir durumda iyi bir dost, bardaktan bir fırt alır. Üzerine, göre göre su eklemez. Bir iki hoş beşten sonra kendi isterse derdini sana söyler zaten.

4- Kumar oynama. Kolay kazancı kim sevmez? Kumar kolay kazanç yöntemi değildir. Kolay kayıp yöntemidir. En basitinden, en karmaşığına kadar kumarda hep ya kasa, ya da başkaları kazanacaktır. Elindeki küçük birikimi bu şekilde harcamak yerine daha iyi değerlendirebilmek ve binlerce yol bulmak için sadece daha iyi düşünmek yeterlidir.

5- Zor bir sorunla karşı karşıya kaldığında “bunu başarmamak imkansız” de. Moby Dick avına çıksan bile yanında balık sosu götür. Her şeyin nasıl gerçekleştirilemeyeceğini düşünüp yapmamak yerine, bir işin gerçekleştirilebilmesi için gereken yöntemleri bulmaya çalışmak daha yapıcı ve sonuç odaklı olacaktır. Bir işe başlarken iyimser olmak da, morali yüksek tutmak da iyi motivasyon sağlar. İnsanın bir işi başarmakta önündeki en önemli engel yine kendisidir. Bu nedenle başarmak üzere yola çıkmak en iyisidir.

6- Formda ol ve öyle kal. İnsan vücudu kolayca tembelliğe alışır ve çalışmasını yavaşlatır. Bu durumda alınan kaloriler daha çok depolanır. Az hareket etmek, vücudun sağlıksızlaşmasını kolaylaştırır. İhtiyacınız olduğunda gerekli gücü kullanamazsanız bir süre sonra daha da güçsüzleşirsiniz, çünkü kaslarınız kullanılmamaları halinde azalırlar. Günlük egzersiz yapmak, metabolizmanızı hızlandırır, kaslarınızı güçlendirir. Hareketsiz kalmayın.

7- Can sıkıntısını egzersiz yaparak dağıt. Normal şartlarda kafanızda halledemediğiniz sorunlardan egzersiz yaparak uzaklaşabilirsiniz. Sorunlardan kısa süreli olarak uzaklaştığınızda hele bir de spor yapıyorsanız. Kimi zaman çözümü birden bire bulabildiğinizi göreceksiniz.

8- Tasa yastığı sertleştirir. Seni rahatsız eden konular varsa, gece yatmadan önce, ertesi gün sorunu çözmene yardımcı olabilecek 3 konu not et. Böylece uyumak için geçecek o değerli sürede kafanızda birşeyler olmadan rahatlar ve dinlenebilirsiniz. Uyurken günlük sorunlarınızı çözemezsiniz. Ancak sorunları uykuda çözmeye çalışıp, uykusuz kalırsanız günlük sorunları çözmek için ihtiyacınız olan kuvvete ve düşünce gücüne ulaşamazsınız. Uyku bozuklukları tedavi edilmezse başka sorunlara yolaçabilir. Kendi başınıza çözemezseniz yardım alın.

9-  İç huzurun için, değerlerinle çelişmeyen kararlar al. İnsan doğduğu andan itibaren değerler bütünüyle yoğrulur. Genellikle aileniz ve çevreniz sizin iyi bir birey olabilmeniz için çabalar. Edindiğiniz bu değerlere aykırı kararlar almanız halinde huzurunuz bozulabilir. Özetle iyi olmayan kararlar almayın ve bu nedenle de iç huzurunuzu kaybetmeyin.

10- Amaçsız bir yaşamdan sakın. İnsan yapısı gereği bir hedefi olduğunda yaşamdan daha çok keyif alır. Çünkü gerçekleştirmesi gereken şeyler vardır. Bu nedenle yoğun bir işiniz de olsa başka küçük hedefler belirlemek ve hobiler edinmek insanın kendini gerçekleştirme kapasitesini de artırır. Bu nedenle Emekliliğinizde de uğraşabileceğiniz hobiler edinmek iyi bir fikirdir. Yapacak bir şeyleri olmayan insanların genellikle yaşamak için bir nedenleri de kalmaz.

Sağlıcakla kalın.

3 Nisan 2015 Cuma

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 5


Bu yazıda tanışma ağırlıklı bir seyir izleyeceğiz. Bir insanın sizi sevip sevmeyeceğine karar verdiği o ilk bir kaç saniyeyi iyi değerlendirmeniz yararınızadır. Tabi herkeste böyle olmaz, insanlar birbirine benzer ama tüm etkilere de aynı şekilde karşılık vermezler. Bunu da aklınızda bulundurun.

10 madde okuyup hayatınızı değiştirmeye hazırsanız, başlayın!

1- Az tanıdığın birine rasladığında elini uzat ve adını söyle. Adını hatırlamayabilir. Genelde okul arkadaşlarınızda olur. Çekinecek bir şey yok tanırsa ve adınızı hatırlarsa size adınızla hitap edecektir zaten. Siz adını hatırlamadıysanız sorun. İpucu genelde gördüğünüzde ilk aklınıza gelen isim doğrudur. Yine de emin değilseniz riske girmek size kalmış.

2- Tanıştığın herkes senin bilmediğin birşeyler biliyordur. Onlardan öğren. Tamam insanın beyin kapasitesi oldukça geniş olabilir ama bilmediğiniz şeyler hep olacaktır. Her ne kadar artık akıllı cihazlar ile bilgiye ulaşmak son derece kolay olsa da sosyalleşmek de bir diğer iyi davranış şeklidir. Hiç aklınıza gelmeyen şeyleri başka insanlardan öğrenebilirsiniz.

3- Tanıştığın herkesin bir şeylerden korktuğunu, bir şeyleri sevdiğini ve bir şeyler yitirmiş olduğunu unutma. Hangi konunun karşınızdaki kişide neleri tetikleyeceği belli olmaz. Ama yine de tahrip edici olmamaya çalışarak sosyalleşmek iyidir. Saygılı olun. Saygı ve sevgi karşınızdaki kişiyi aynaya çevirir ve koruma duvarlarını da kaldırır. Ne ekersen, onu biçersin sözü doğrudur. Davranışlarınıza biraz ölçü kattınız mı sizden iyisi olmaz. Unutmadan insan ilişkilerinden vazgeçilmezlerden biri de toleranstır. Hoşgörüden farkı toleransın sınırlarının bulunmasıdır.

4- Açık ve yaklaşılabilir ol. En iyi arkadaşın olacak insanla her an tanışabilirsin. Hepimiz bizi başkalarından koruduğunu düşündüğümüz zırhlarımızı ve maskelerimizi takmadan kapıdan adımımızı atmayız. Oysa bunların bizi koruduğu tartışmalıdır. Hatta belki de hayatımızda en çok değer verebileceğimiz kişileri de püskürtebileceğinden inanılmaz kayıplara neden olabilirler. İyisi mi savunma kalkanlarınızı daha az kullanın.

5- Daha yakından tanımak istediğin bir kimseye onun en çok tanışmak istediği beş kişiyi sor. Böylece karşınızdaki insanın nelere ve ne tür insanlara ilgi duyduğunu kolayca anlayabilirsiniz. Tabi arkasından "neden?" diye sorarak daha da iyi bir analiz yapabilirsiniz.

6- Tanışmak istediğin birine gülümseyerek yaklaş ve kendini şöyle tanıt: “adım adam brown, sizinle şimdiye kadar tanışma zevkine sahip olamamıştım”. Güzel bir başlangıç ama emin olun Adam Brown yerine kendi adınızı soyadınızı söylerseniz zamanla ortaya çıkabilecek karışıklıklardan etkilenmezsiniz. Diğer yandan sözleri tamamlayan vücut dilidir. Dolayısıyla vücut dilinizi uygun kullanmazsanız dünyanın en güzel cümlelerini de kursanız, istediğiniz iyi etkiyi yapmayacağını aklınızda bulundurun.

7- Tanıştığın herkesin “beni farkedin, önemsendiğimi hissettirin” yazılı görünmez bir levha taşıdığını unutma. Bunun söyle bir yararı olabilir. Her birey kendine özgü bir evrendir. Bu durumu onu tanıdıkça daha iyi anlayabileceğiniz ortadadır. Birine değer verdiğinizi göstermek onun evrenine adım atabilmek için bir imkan sağlar. Kimi evrenin kapısında ise odun yığınına takılıp düşebilirsiniz aman diyeyim!

8- Çocuklarının öğretmenleriyle tanış. Bunun faydaları anlatmakla bitmez. Çocuklarınızın size hiç göstermedikleri dünyaları hakkında fikir edinmek bile paha biçilmez bir deneyim olabilir. Ayrıca aldıkları notlarda öğretmenin kanaatini etkilediğini unutmayın.

9- Yeni biriyle tanışmak için asla çok meşgul olma. Unutmayın sadece tembel insanların boş zamanı olmaz. Sizi çok meşgul eden işler, siz bitseniz de bitmeyecek olduğu için çevrenizdeki bireylerle tanışma şansını, yoğunluk gibi aslında olmayan bir nedene kurban etmeyin. 14 milyar yıldır evren genişlemeye devam ediyor. Belki bir o kadar daha edecek. Olduğunuz yerde hareketsiz dursanız bile, bir saniye önce durduğunuz yerde bir daha hiç bulunamayacağınızı unutmayın. Yani gelişim ve değişim sürer gider ama belki bir daha aynı noktaya dönmek için fırsatınız olmayabilir.

10- Ebevenyler çocuklarını tanıştırdığında “anneniz babanız sizi o kadar övüyor ki sizinle çok tanışmak istiyordum”de. Yine iyi bir başlangıç cümlesi ama böyle şeyleri içselleştirmediğinizde (Yine kullandım o kelimeyi) başınıza olmadık işler açabilirsiniz. Söylemek istediğim; buna karşınızdaki kişi "Yaa öyle mi? Ne diyorlar hakkımda? Söyle bakalım." dediğinde, apışıp kalmayın. Başlangıçta iyi bir söz söylediniz, hazırlıklı olup o iyi sözün hakkını verin.

24 Mart 2015 Salı

8 Maddede Uzun Yaşamak İçin Ne Yapmalıyız?


Uzun yaşayan insanlara mikrofon, kamera uzatılır, ne yeyip içtiği, nerede yaşadığı sorulur. Standart gündem boşluğundan dolayı habersiz kalmış gazeteci taktiğidir. Böyle şeyler çok okunup izlenir. Kim uzun yaşamak istemez ki?

Genellikle cevaplar da şaşırtıcı olur. Kimi günde 2 paket cıgara içmektedir. Kimi tereyağı, kuyruk yağı yemektedir.

Bir kişi de çıkıp demez: "Yahu, galiba bu işin sırrı pek yediğinde, içtiğinde değil!" diye. Peki adama ya da kadına sorsanıza; hiç derdin var mı diye?

1- İnsan kendini tanımalı. En azından hangi organın ne işe yarayıp, ne yaptığını bilmeli. Hala birine aşık olunca; bu işin sorumlusunu yürek sananlar yok mu? Ağaçlara kazınmış beyin şekli içinde iki harf gördünüz mü hiç? Oysa kalp sadece pompadır. Gönül işlerine de beyin bakar. Düşünce işlerininin sorumlusu beyindir.

2- Psikiyatri Hekimleri'ne gidin. İnsanın sağlık sorunu olması normaldir. Kimi sağlık sorunlarının asıl sorumlusu yine beyniniz olabilir. Özellikle durup dururken oranızda buranızda garip sağlık sorunları oluyorsa ilgili hekim yanında bir de Psikiyatri doktoru ya da en azından bir Psikolog ile görüşseniz belki de sağlık sorununuzu çözebilirsiniz.

3- Söylenenleri, okuduklarınızı düşünce süzgecinizden geçirin. Örneğin hep önerilen, stresten uzak durmanızdır. Oysa uygun tepkileri verseniz, stres metabolizmanızı hızlandırıp, genç kalmanızı bile sağlayabilir. Ancak bir de buna ufak bir ruhsal bozukluk eşlik ediyorsa, bedensel tahribat ve kısa bir ömür kaçınılmaz olabilir.

4- Çevrenizdeki insanlar sizi çok mu yıpratır? Eğer onlarla başa çıkamıyorsanız tabi ki çevrenizdekiler sizi yıpratırlar. Eğer çevrenizdekiler nedeniyle sağlığınız bozuluyorsa; farklı bir çevre ya da işe geçmeniz işe yaramaz. Orada da aynı durum ile karşılaşırsınız. Sorunu, illa başkalarında arayacaksanız, aynaya baktığınızda karşınızda gördüğünüz kişide arayın.


5- Ağlamak aslında uzun dönemli rahatlama sağlamaz. Kısa sürede bir rahatlama verdiği bilinen ağlamak, uzun dönemde kendine acıyan, acı çeken, daha kötüsü böyle yaşamayı normal sanan bir ruh haline neden olabilir. Mutsuz olup kendinizi üzmek. Vücudunuzun savunma sisteminin dengesini bozarsa sağlığınız için tehlike çanları hareketlenmiş demektir.


6- İyi biri olmak kendiniz için yararlıdır. İyi biri olmak bir zihinsel durumdur. Mistik, ideolojik ya da dinsel öğretileri içselleştirmediğinizde (yine kullandım o kelimeyi ;) şekilsel olarak iyi biri olsanız da çelişkiler yaşayarak ömrünüzü uzatamazsınız. Öncelikle var olan durumunuzu kabullenin. Kimse mutlak iyi ya da kötü olamaz. Bulunduğunuz durumu iyi, kötü bilirseniz daha iyi biri olmak için gerekenleri yapabilirsiniz. İyi olmanın verdiği iç huzuru ve dinginlik ömrünüze ömür katar.


7- Vurdumduymazlık kimi zaman iyidir. Televizyonda gördüğünüz bir haber için aşırı tepkiler mi veriyorsunuz? Tanımadığınız birinin kötü hali sizi çok mu üzebiliyor. Bir yakınınız hastalandığında onun yerinde hatta daha beter mi olmak istiyorsunuz? Yapmayın! Böyle davranışlarla çevrenizdekilere faydalı değil yük olursunuz. Sizin de sağlığınız bozulduğunda ne kendinize ne çevrenize faydası olur. Olanı kısa sürede kabullenmek ve sonraki adımları planlayıp gerçekleştirmek yani yolunuza devam etmek yapılabilecek en akıllıca şeydir. Yani bir tür bilinçli vurdumduymazlık ömrünüzü uzatabilir. Dikkat bundan kesinlikle her şeyi içe atıp sakin görünmeye çalışmak anlaşılmasın. Sabır taşı bile böyle durumlarda çatlar.

8- Tıp doktorları daha sorumlu davranabilir mi? Evet başlarını yoğun iş yükünden kaldırabilirlerse belki. Kendilerine sağlık sorunu ile gelen kişilere sorulabilecek akıllıca bir kaç ek soru sonunda bir ruh doktoruna sevk ile belki de asıl sorun çözülebilir.

Sağlıklı günler ve uzun ömürler dilerim.




17 Mart 2015 Salı

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 4


Hayata dair küçük elkitabı tefsirine davam edeceğim ama önce bir yaşanmış olay aktarmak istiyorum.

Kadın mandıranın kapısından içeri girer. Satıcı onu tanır, bir kaç gün önce "nasılmış bakalım" diye bir kilo taze kaşar peyniri alan kadındır gelen.

Satıcı karşılama faslından sonra sorar. Taze kaşarı nasıl buldunuz diye. Kadıncağız ne diyeceğini bilemediğinden midir bilinmez, kaşar süt kokuyordu pek beğenmedim der.

E ama teyzem, ne kokacaktı ki kaşar peyniri? Diyemez satıcı. Dolayısıyla işte size numaralanmamış tavsiye. Soruyu cevaplamadan önce iyice düşünün. Her satın aldığınız şeyi beğenmemek zorunda değilsiniz. Taze kaşarın, Alplerde işlenmiş eski kaşar gibi olması da mümkün değil. Biraz olumlu olmanız bir şey kaybettirmez.

Peki, geçelim tefsire:

1- İlk kez tanıştığın insanlara ne iş yaptıklarını sorma. Onlarla ahbaplığını etiketlerinden bağımsız başlat. Eğer servet avcısı değilseniz uzun zamandır görmediğiniz kişilere de pek böyle şeyler sormayın. Karşınızdaki kişinin yaptığı işle değil, kendisi ile arkadaş olacaksınız. Burada hemen dikkat de çekmek istiyorum. Sizle tanışır tanışmaz ya da uzun süredir görmediğiniz eski bir arkadaşınız daha ilk sorularında nerede çalıştığınızı, ne kadar kazandığınızı soruyorsa oradan arkanıza bakmadan uzaklaşın. Çünkü bunu, bir insana baktığında kendine has bir kişilik değil, cüzdan gören tipler yapar.

2- Yeni arkadaşlar edin ama eskilerin de kıymetini bil. Her insan bir başka dünyadır. Ne kadar çok arkadaşınız olsa o kadar iyidir. Ancak uzun süredir yanında olan, arkadaşın olan insanları zaman zaman arayıp görüşmek iyidir. Hem birlikte olmadığınız zamanlarda ne kadar değişmiş gelişmiş olduklarını görürsün hem de onların tecrübelerinden yararlanırsın.

3- Bir sırrın sorumluluğunu arkadaşına vermeden önce iyi düşün. Aslında kimi sırları kafanın içerisinden çıkartmamak yararlı olabilir. Ancak eğer dayanamayıp paylaşmak istediğin bir konu olduğunda arkadaşının bu yükü taşıyıp kimselere vermeyeceğinden emin misin düşün. Eğer fazla önemli olmayan bir konu ise en azından bir arkadaşını daha iyi tanıman için bir fırsat olabilir. Sırlar, onları öğrenmeyi hak etmeyen kişilerin elinde değersiz ve anlamsız kalır. Önemsiz de olsa bir sırrı onu elde etmeyi gerçekten hak eden kişiler dışında kimselerle paylaşma. Çok merak ediyorlarsa her şeyi İnternet'ten öğrenebilirler zaten. Ama gerçeği görmek için sırrın anlamını kayrayacak düzeyde ve yetkinlikte olmak şarttır.

4- Arkadaşına borç para verirken ihtiyatlı davran. İkisini de yitirebilirsin. Bu kimi zaman o kadar da kötü olmayabilir. Zaten arkadaşının o paraya senden çok ihtiyacı varsa vermemek arkadaşça olmaz. Ödeyemezse nedenini bilirsin ve bu onu kaybetmek için bir neden olmaz. Ama imkanı olmasına rağmen borcunu geri ödemeyen biri arkadaşın değildir.

5- Kimse tek başına başaramaz. Sana yardım edenlerin hakkını teslim et ve onlara minnet duy. Zaten benciller genellikle fazla da yükselemezler. Büyük başarılar ancak takım oyunuyla gerçekleşebilir. Büyük liderler neyi nasıl yapacaklarını bilmenin yanında, neyi yaparken kimlerden destek alabileceğini doğru belirleyenlerdir. Böylece enerjini başka alanlarda kullanma şansın olur. Kimse her şeyi kendi yaparak bir büyük organizasyonu işletemez. Zaten bu yüzden büyük ölçekli oluşumların faaliyetlerini çok sayıda insan sürdürür. Diğer yandan başsız tavuk da ancak belirli bir süre hayatını sürdürebilir.

6- Senden çok fazla ya da çok az parası olanlarla para konuşma. Aslına bakacak olursanız eğer iş ya da alışveriş yapmıyorsanız paradan bahsetmek kabalık olarak algılanabilir. Para konuşarak değerinizi kimsenin gözünde yüceltmeye çalışmanın bir anlamı yoktur. Para MAL değişimi için bir araçtır. Geldiği gibi, gider de dolayısıyla eğer kendi değerinizi ne kadar para sahibi olduğunuza ilişkilendirirseniz bu oynak değeriniz aslında pek bir anlam taşımaz. Karşınızdakinin ne kadar paraya sahip olduğunu bilmenin bir yöntemi olmadığına göre en iyisi arkadaşlarınızla para konuşmamaktır.

7- Birisi hapşırdığında “çok yaşa” de. Kökeni pagan ve şaman dönemlerine dayanan ve hapşırıldığında ruhun burundan kaçıp gideceğine dair bir batıl inançtan kaynaklanan bir davranıştır. Gerçekten hapşırma sırasında beyin kanaması, felç geçirme ihtimali vardır. Böylesi durumlarla karşılaşan atalarımız bu iyi dilekle böyle bir kötü sonun önüne geçmek istemişlerdir. Hristiyanlar da hapşırdığınızda tanrı korusun derler. Büyük ihtimalle kökeni benzerdir. Kökeni bir yana bu söz karşınızdaki önemsediğinizi ve ölmesini istemediğinizi belirten hoş bir takıntıdır. Zararsız ve sevimlidir.

8- Onlar için hoş birşeyler yaparak düşmanlarını dost edin. Kendisine saygısı olan insan başkalarına iyilik yaparken cömert olmalıdır. İşe yaramasa bile düşmanlıkları bitirmek için elinden gelen her şeyi yap. Unutma ki çevrende düşmanlar yerine dostların bulunması güvenlik duyguna katkıda bulunur. Herkesten kötülük ve düşmanlık umuyorsan ve bekliyorsan belki de bu konuda profesyonel tıbbi yardım almanın zamanı gelmiştir.

9- Bir arkadaşın ya da sevgilin hastalandığında umut ve olumlu düşünmenin etkili bir ilaç olduğunu unutma. Modern tıp pek çok konuda başarılı olurken iyi moralin vücudun savunma sistemin yaptığı katkı bu etkiyi güçlendirir. Zaten olumsuz ve umutsuz düşüncelere sahip insanlar kendilerini bir şekilde hastalıkların pençesinde daha kolay bulduklarına ilişkin yakın çevrede pek çok örnek varken neden kötümser ve olumsuz olasın ki?

10- Tanışmak istediğin birine gülümseyerek yaklaş ve kendini şöyle tanıt: “adım Adam Brown, sizinle şimdiye kadar tanışma zevkine sahip olamamıştım”. Öncelikle adınız Adam Brown değilse kendi adınızı ve soyadınızı söylemekte yarar var. Sonrası zaten karşınızdakinin sizinle ilgili düşüncelerinin nasıl olduğuna bağlı ki bunu da tanışmadan bilmeniz mümkün değil. Dolayısıyla mantıklı ve dozajı iyi ayarlanmış bir gülümsemeyle birlikte yapılırsa sempati toplama ihtimali yüksek bir yaklaşım.

13 Mart 2015 Cuma

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 3


Kişisel gelişim iyidir. Toplumsal gelişim için en azından başlatıcı bir etkisi olur. Sonuç itibariyle birey olarak siz de toplumun parçası olduğunuz için sizin kişisel gelişiminiz toplumun da toplumsal gelişimi olarak düşünülebilir.

Madde madde "Hayata Dair Küçük El Kitabı" tefsirine devam ediyorum.

1- Bir vasiyet yaz ve nereye kaldırdığını en yakınlarına söyle.  Öldükten sonra da insanları sinir etmek isteyecek olursanız bir vasiyet bırakmak size bu imkanı verebilir. Bana kalırsa bunu boşverip kalan ömrünüzü istediğiniz gibi yaşamak çok daha yaratıcı sonuçlar doğurabilir. Bu dünyadan sonra arkanızdan iyi anılmanın en garantili yöntemi vasiyet ile miras bırakmaktan çok, geniş kitlelerin faydalanabileceği eserler bırakmak daha iyi olacaktır. Şöyle düşünün, kaç kişi zamanının büyük liderlerini sevgi ile anıyor? Oysa güzel sanat eserleri bırakmış insanlar hala aramızda yaşıyor gibiler. Gün gelmiyor ki böyle birinin özlü bir sözünü yeni medyada okumayalım. Yalnızca para, mal ve mülk kazanacak seviyede bir etkinliğiniz olmuşsa bunları sizin ardınızdan çar çur edecek yakınlarınız hep olacaktır. Hatta ülkemizde bu işler o kadar iyi otomatik hale getirildi ki siz ölürseniz kimin ne alacağı anında belirlenip hak sahipleri bilgisini en yakın noterden öğrenebiliyor.

2- Hüküm vermeden önce, her iki tarafı da dinle. Bir konuda hüküm verme işi size kaldıysa omuzlarınıza da ciddi bir sorumluluk biniyor demektir. Her iki tarafı da dinleyip konuyu da güzelce araştırıp anladıktan sonra şunu da unutmadan kararınızı verin. Bir karar verildiğinde onunla ilgili olarak süren zaman durur. Yani sözün özü vereceğiniz karar çok önemli ve geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilir. Dikkatli olun.

3- Kıskanma. mutsuzluk kaynağıdır. "Seven kıskanır" sözü uydurmadır. Belli bir olgunluğa gelmiş ve kendisine güvenen biri neden kıskansın ki? Konu sevilen bir kişi ise kıskançlık onu ve seveni sadece yorup hırpalar. Hayat kısa iken kıskançlığa zaman ayırıp da bu zamanı boşa harcamak doğru değildir. İş ve sosyal hayatta da kıskanmak yerine daha iyisini yapmaya çalışmak çok daha yaratıcı sonuca götürürken birini kıskanıp altını oymaya çalışmak, bir çalışma ortamı için gerginlik yaratan ve verimliliği olumsuz etkileyen durumlara dolayısıyla mutsuzluğa neden olur. Böyle durumlarda bir kişinin kazanması kazanan dahil tüm ekibin kaybetmesi anlamına gelebilir.

4- "Bilmiyorum" demekten çekinme. Bize özgü bir davranış kalıbı olması muhtemel bir konu var. Birine adres sorduğunuzda genellikle bilmese de size adresi tarif eder. Sonuç itibariyle yurdumuzda yaşamaya yeterince uyum sağlamadıysanız başka birine sormayı akıl edemez ve kaybolursunuz. Bu arada başka birine adresi bilmediğini söylemeye çekinip söyleyemeyen yurdum insanı daha büyük bir soruna neden olduğunu düşünmez bile. Örneğin bir yere geç kalmanız hayati öneme sahipse ve bu yüzden ciddi zarar gördüyseniz nedeni bu bilmiyorum itirafının yapılmamasıdır. Bilmemek yüzünden utanmayın. Toplumda kimse pek bir şey bilmiyor zaten. Yani yalnız değilsiniz. Ancak bu durumda kalmaktan rahatsız olun ve elinizden geldiğince çok konuyu öğrenmeye çalışın. İşe televizyonda izlediğiniz beyin süngerleştirici amaçsız dizi ve programları bırakarak başlayın. İlla televizyon izleyecekseniz kaliteli belgesel programlarını izleyin. Ancak öğrenmeye başlarsanız ne kadar çok şey bilmediğinizi fark edersiniz. Unutmadan adres sormak yenine akıllı telefonunuzun harita programını kullanabilirsiniz.

5- İşe ziyarete gelenleri ayakta karşıla. Kim olursa olsun karşınızdakine saygı duymak size saygı duyulması için önemli bir başlangıçtır. Gelenin kim olduğunu bilemezsiniz. Tanımadığınız büyük patronunuz, size büyük bir başarı sağlatacak bir müşteri ya da sizi başarılı bir projeyi yapmaya giden kapının eşiğine taşıyacak bir satıcı da olabilir. Tabi ben maliyeden geliyorum diye, ilgisiz bir maliye dergisi satmaya gelen kişi de olabilir bu. Olsun siz ayağa kalkıp geleni karşıladığınızda görüşmeye zaten 1-0 başlamış olursunuz.

6- Dizlerinin arasında bir fincan kahveyle asla otomobil kullanma. Bu konuda anlaşılmayacak bir durum söz konusu değil sanırım. Olmadı trafiğe kapalı bir alanda deneyebilirsiniz. Kahveniz de fazla sıcak olmasın.

7- insanları akrabalarına bakarak değerlendirme. İnsanlar ve şempanzeler arasında genetik açıdan %1-2'lik bir fark bu kadar büyük etki doğurabiliyorsa birinin akrabalarından çok farklı olabileceğini öngörebiliriz öyle değil mi? Yine de mafya ailelerinden uzak durmak akıllıca olabilir tabi.

8- Yavaş konuş ama hızlı düşün. Konuşma ve düşünme senkronu tutturmak mümkün değildir. Düşünce hızına yetişmeye çalışan konuşmacılar yeterinde iyi anlaşılamazlar. Yavaş konuşun ki karşınızdaki ne demek istediğinizi anlayıp içselleştirebilsin (tamam bu kelimeyi çok seviyorum, ne var?). Hızlı düşünen zeki biri olabilirsiniz ama bunu karşınızdakine gereğinden fazla bir hızla anlatmaya kalkarsanız iletişim aksayabilir. Vücutta bazı vitaminler çok önemlidir. Ancak bu maddelerin aşırısı zehirlenmelere de yol açabilir. Sizin konuşmanız da hızlı aktarmaya çalışırken telaffuz zorluğundan anlaşılmaz hale gelebilir. Devamlı, tiyatro eseri oynar gibi de konuşmayın her şey miktarı doğru olduğunda beklenen etkiyi gösterir.

9- Şoförü sarhoş olan bir arabaya asla binme. Hadi canım bunu anlamak o kadar da zor olmamalı. Çevrenizde hayatını bu yüzden kaybetmiş birileri muhakkak vardır. Yapmayın ölüm riskinizi boşuna artırmayın. Gerekirse ortada kalın ama hayatta da kalın.

10- Fransızca, İtalyanca ve İsveçce “seni seviyorum” demeyi öğren. Öğrenmek iyidir, sanırım buna kimse itiraz etmez. Hatta belki Rusça'sı da öğrenilse bir kaybı olmaz.

7 Mart 2015 Cumartesi

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 2


Uyarı: 10 madde okuyunca Hayatınızın Değişeceğine gerçekten inanıyorsanız lütfen yazıyı okumayın direkt Disney linkine tıklayıp keyfinize bakın.

Bön söz: Eğer önceki yazıyı okuduysanız iyi, okumadıysanız da dert değil. Bu yazı dizisi her bölümde tamamen yeni bir konuyu işleyen TV dizileri gibi tasarlanıp yayınlanmaktadır.

Madde madde "Hayata Dair Küçük El Kitabı" tefsirine devam ediyorum.

1- Bol bol fotoğraf çek: Büyük ihtimalle Japon olmadığınızı farzediyorum. Onlar zaten genetik olarak bu madde ile doğuyor. Diğer yandan kırışıkları kapatmak için çok pozlanmış selfielerden de bahsetmiyorum. sevdiklerinizin ve sevdiğiniz yerlerin fotoğraflarını çekin. Bir şehirdışı ya da yurtdışı geziye gittiğinizde de gezinin keyfini yaşamayı ihmal etmeden ilginç gelen her konuyu fotoğraflayın. Fotoğraflar hafızanızda biryerlerde kilitli duran anılarınızın anahtarlarıdır. İyi fotoğraf çekmek konusunda kitap okuma ya da ders almayı da ihmal etmeyin.

2- Son üç yıldır giymediğin bütün kıyafetlerini bir hayır kurumuna ver: Esasen 6 ay elinizi sürmediğiniz herhangi bir eşyaya ihtiyacınız yoktur. Atabilirsiniz ya da işlerine yarayabilecek birilerine vermeniz çok mantıklıdır. Parayı çok seviyorsanız bunları İnternette satmayı da deneyebilirsiniz tabi. Fazla yaşlanıp her öteberiyi saklama hastalığına yakalanmadan önce onları hayır kurumlarına bağışlayın. Siz öldüğünüzde arkanızda kalanlar bu işi zaten yapacaklar en azından eşyalar fazla eskimemiş ve modaları geçmemiş olur.

3- Kendini değiştirebilme gücünü hafife alma: İster fiziksel olarak, istersen düşünsel açıdan kendine değiştirmek, daha iyi yönde ilerlemek içsel huzuru bulmak için bilinen en iyi yöntemlerden biridir. Muhafazakarlar, her an değişen evrende neyin mücadelesini vermeye çalıştıklarını bir anlasalar dünya daha yaşanabilir bir yer olur. Değişimin karşısında değil, içerisinde ol. Bunu istemek ve yapabileceğinin farkında olmak koltuk patatesi (couch potato) olmaktan iyidir.


4- Başkalarının duygularını paylaşmaya çalış ve olaylara bir de onların gözünden bakmayı dene: Empati kavramını duymuş olmalısınız. Karşınızdakinin davranışlarını onun içinde bulunduğu ruh hali ve yaşadığı zorlukları dikkate almadan değerlendirirseniz, büyük ihtimalle yanlış sonuçlara ulaşırsınız. Duyguları paylaşmaya çalışmak başkalarının üzüntüsünü azaltır, mutluluğunu ise artırır. Bir gün sizin de ihtiyacınız olması kuvvetle muhtemel olacak bu durumu dikkate alsanız iyi edersiniz.


5- Gerektiğinden fazla verici olma. Zaman zaman "hayır" demesini de öğren: Gerçekleştiremeyeceğiniz durumlar için söz verip yapamadığınızda "yalancı" damgası yiyeceğinize herkese boncuk dağıtmayı bırakıp, olmayacak işler için dur demeyi bilin. Çevrenizdekilerin güvenini zor kazanır, kolay kaybedersiniz. Akıllı ve akılcı olun. Denemek isterseniz sizi dakikalarca telefonda meşgul eden tele satışçılara emin bir ses tonu ile "hayır ilgilenmiyorum teşekkürler" deyin. Ne demek istediğimi anlayacaksınız.

6- Sadık ol: Bunu açıklamaya gerek var mı? Sadakatin doğan nedeniyle mümkün olmadığını da düşünsen bu davranış seni daha çok insan yapar. Daha iyi bir insan olmak için sadık olmak en kısa yollardan biridir. Uyarı! Sadık olmayanlar sadakati de haketmez daha da beteri, herkesin kendileri gibi olduğunu düşünürler. Böylelerine fazladan dikkat et!

7- Nefesindeki soğan ya da sarmısak kokusunu gidermek için bir parça çikolata ye: Bunu deneyin işte! Soğanın ya da sarımsağın kokusu gitmese bile en azından ağzınızda daha iyi bir tad kalır. Kokuların giderilmesi konusunda her insanın vücudu farklı davranır. O nedenle kendi üzerinizde bu maddeyi denemeden sonucundan emin olamazsınız. Aynı zamanda pişmiş ve çiğ hallerinin kokularının maskelenmesi farklı sonuçlar doğurur. Aklınızda bulunsun.

8- Otobüsün şoförüne binerken “merhaba”, inerken de “teşekkür ederim” de: Hatta minübüsün, taksinin söförlerine de söyle. Onları sakinleştirip olumlu duygular hissetmelerini sağlamanın dayanılmaz keyfini yaşamak için iyi bir fırsattır. Cevap verdiklerinde seslerindeki minnettar tona dikkat edin. Mutsuz bir toplumu daha az depresif hale getirmek için viral etkisi bile olabilir.

9- Gece yattıktan sonra ertesi sabaha kadar sorunlarınla uğraşmayı bırak: Uyumaya çalışırken, kafanızda dünya sorunlarını çözmek mümkün değildir. Yatakta sorun çözmek için debelenmek, günden güne daha da zor olur. Sizi hasta edebilir. Engellemeyi deneyin, olmadı bir psikolog ya da psikiyatristen yardım alın. İlerlemesi halinde vücudunuzun işleyişine zarar verecek kadar tahrip edici olabilir. Nedeni belki de son derece basit ortadan kaldırılabilir. Siz de rahat uyuyup ertesi gün çok daha güçlü bir şekilde dünya sorunlarını çözebilirsiniz.


10- İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni Oku: İnsanlık tarihinin büyük günah çıkartışını bu belgede bulacaksın. Hala pek çok ülkede sözkonusu metnin pek çok maddesinin hiçe sayıldığını unutma. Torunlarının daha iyi bir dünyada yaşamalarını istiyorsan ve kendine biraz saygın varsa bu linke tıklayıp oku ve içseleştir.

5 Mart 2015 Perşembe

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 1


Önsöz: Yarın Ölecekmiş gibi hayatınızın hakkını verin. Bir başka yaşamınız olabileceği üzerine çok spekülasyon bulunsa da, kanıt bulunmuyor.

İlkokul arkadaşım Haydar, bulup, göndermiş. Ekşi Sözlük'de Hayata Dair Küçük Elkitabı. Madde, madde iyi yaşam önerileri yüklü.

Ben de, çok lazımmış gibi, maddeleri tek, tek ele alıp, değerlendirmeye karar verdim. Her yazıda 10 öneri ile hayatınız değişmeyecek tabi ama belki bir işinize yarar. Örnek olarak, kendinizi yüceltme yolculuğunuzda aklınızın bir köşesine alacağınız üç öneriyi bulursunuz belki de. Kim bilir?

İçlerinden istediğim sıra ile seçip, yorumluyorum. Hazırsanız, başlayalım.

1 - Sıkı Tokalaş Kendinize güvendiğiniz mesajı verir. Diğer yandan karşınızdaki kişiye üstün olduğunuz sinyali de çakar. Karşınızdaki tokalaşırken kendi eli üstte kalacak şekilde çevirmeye meyilli, kendini beğenmiş bir "ben kimim, biliyor musun?" budalasıysa bu hareketle onun ilk savunmasını aşmış olursunuz. Ama bu durumda arkadan geleceklere de hazırlıklı olmanızda fayda var tabii. En basit anlamda, "sana elimi uzatıp, sıkıca kavrıyorum. Ben kendime güveniyorum, sen de bana güvenebilirsin" demenin bilinen bir kısa yoludur. Tabi kültürden kültüre anlamı değişebilir. Bunu da aklınızın bir köşesinde tutmakta fayda var.

2- Sır Sakla Her bildiğinizi söylemek, içinizde bir şey tutmamak, hayatı özümsemenize yaramaz. Bunun için sindirim sisteminiz var. Dolayısıyla ketum olun. Karşınızdaki insanlar herşeyinizi bilirlerse, bir sonraki adımlarını ona göre atarlar. Bu sonraki adım sizin için hiç de iyi sonuçlar vermeyecek olaylara gebe olabilir. Siz siz olun, hep kendinize büyük kısmı saklayın. Genelde kötülük en yakınınızdakilerden gelir. Saf ve dürüst olma işini, boşboğazlık seviyesine taşımayın.

3- Oyunu Kullan Demokrasi, vatandaşlık kavramı üzerinde eşit olan, ancak diğer konularda aralarında oldukça büyük farklar bulunan bireylerin kendilerini temsil edecek bireyleri seçip, yönetmek üzere görevlendirdiği bir rejimdir. Görüşlerinizi tam olarak temsil edemeyeceğini düşündüğünüz bireyler seçmek için oy vermenin hiç bir şeyi değiştirmeyeceğini düşünüyor olabilirsiniz. Ancak oy vermemeniz durumunda, sizin gibi düşünüp oy vermeyenlerle birlikte, kötü de olsa temsil edilme şansınızı kaybetmiş olursunuz. Bu nedenden dolayı ülkenizin ve kendinizin başına gelenlerden birinci derecede sorumlu olursunuz. "Banane, ben oy vermedim, beni bağlamaz olan hiç bir şey" diye düşünmek 7 yaş altı çocuk tepkisi vermektir. Kötü de olsa temsil edilmek, hiç temsil edilmemekten iyidir.

4- Dırdır Etme Dırdır, kendinde birşeyleri eksik bulan kişilerin bunu karşılarındaki insana yansıtma şeklidir. Karşısındaki insanı olduğu gibi kabul etmeyip, bunu dırdır ederek değiştirebileceğini sanmak anlamsızdır. Dırdır ve bir adım ötesi olan pasif agresif bozukluk (bak bana ne yaptırdın!) kendinizi ve karşınızdaki insanı mutsuz eder. Bu sevgisizlik ve kopukluk giderek daha kötü hale gelir. Düzelmez. Karşılıklı anlayış ve saygı üzerine kurulu olmayan ilişkilerin önce aşkı, sonra sevgisi yok olur. Evet, ne şaşırıyorsunuz, "dırdır" ile olur bunlar! ETMEyin!

5 - İnsanları sorunlarınla bunaltma. Biri sana, nasıl olduğunu sorduğunda “harika, daha iyi olamaz”, iş güç nasıl dediklerinde" de “mükemmel, hergün daha iyiye gidiyor” de Herkesin derdi vardır. Sizin hatırınızı sorarlarken gerçekten nasıl olduğunuzu merak ettiklerinden değil, sizi önemsediklerini göstermeye çalıştıklarından öyle davranırlar. Olumlu bir cavapla hem kendi gününüzü hem de karşınızdaki kişinin gününü daha güzelleştirmek için ilk adımı atmış olursunuz. Her şey berbat olsa da, düzeltmek için iyi bir moral gibisi yoktur. Kötü moral, er ya da geç sizi öldürür. İyimser olmak bu yüzden iyidir. Ömrünüzü uzatır. Mutlu olmanızı sağlar. Kendini iyi hissetmek ise, bir zihinsel durumdur. Hastalıklardan ve hayat enerjinizi emen vampir kişiliklerden sizi korur.


6- Biten aşk ilişkisinin ardından “hepsi benim hatamdı” diye açıkla. Aslında bu doğru da. Siz kanatsız melek de olsanız, ayrıldığınız kişiyi bulan onunla bir ilişki yaşayan, yine sizsiniz. Öylesini bulup, çuvalamak da sizin hatanız değil mi? Zaten yolunuza devam edeceksiniz, başkasında hata aramaya ne gerek var? Durumu kabullenmek rahatlatır. Şöyle geçmiş ilişkilerinizi bir düşünün, göreceksiniz, hepsi sizin hatanızdı. Daha yapılacak başka bir sürü hata varken, yolunuza devam edip, aynı hatayı yapmakta ısrar etmeyin. Daha da kötüsü, olanları kafanıza takıp yıllarca "ah keşke"lerle yaşamayın. Bu arada hatalarınızla sizi sevecek bir kişiyi gözden kaçırıyor olabilirsiniz.

8- Paylaş Kimi şeyler paylaştıkca daha işe yarar ve büyür. Bilgi böyledir. Üst üste konulan tuğlalar gibi, bilgi de paylaştıkça büyük bir insanlık mabedinin kurulup mutlu yarınlara ulaşmak için yolu oluşturur. Sadece bilgiyi değil, maddi varlıklarınızı da paylaşmak sizi fakirleştirmez ama ihtiyacı olanları zenginleştirir. Paylaşma, karşılığında mutluluk getirir. Bu durumda sadece vermek değil, almaktır da. İnsanları birbirine yaklaştırır ve dayanışmayı artırır.

9- Lider ol. Bir kızakta yalnızca öndeki köpeğin doğru dürüst manzarası olduğunu unutma. Gayet açık değil mi aslında bu önerme? Sanırım liderlik sarhoşluğu denilen şeyi böyle bir zihinsel durum oluşturuyor. Yine de dikkatli olun, kızakta en önde olsanız da arkadaki köpekler poponuzu ısırabilecek en iyi konumdaki türdeşlerinizdir. ;)

10- Elinde içki kadehiyle asla fotoğraf çektirme. Görenlerin zamanı, mekanı, aslında olanı ve kadehin içindekini gözardı edip, senin kişiliğin üzerine gereksiz spekülasyon yapılmasına neden olabilir. Böyle bir fotoğrafı görenler, ister istemez alkole olan bağlılığınızı düşünüp, size olan bakış açılarını olumsuz yönde değiştirirler. Bir gün gelir, gözler önünde, yüksek bir mevkiye erişirseniz, olmadık bir zamanda, biri bu fotoğrafları bulup burnunuza sokuverir.

"Kişisel Gelişim" yazı dizisi devam edecek.

3 Mart 2015 Salı

Uygar mıyız, Yoksa aç mı?

 

Henüz birkaç yüz yıldan beri kendi türümüzü yemiyoruz. Bunun dışında yediğimiz öteberiye bakacak olursanız, aynı gezegeni paylaştığımız diğer canlılar günlük diyetimizi oluşturuyor. Yani doğanın bizi şekillendirdiği halimizden pek de ileriye gidememişiz. Bu durumdayken, uygarlaştığımızı iddia edebilir miyiz?

Çevremizi diğer canlılara göre biraz daha iyi tanıyoruz. Bizim için ölümcül bir ortam olan uzayda kısa yolculuklar yapabiliyoruz. Uzayda başka dünyalar hakkında düşünüyoruz ama şimdilik onları kendimiz gibi bildiğimiz için durum korkutucu geliyor. Yani aslında gelip bizi yemelerinden korkuyoruz. Çünkü biz şimdi imkan olsa gidip uzaylıları yeriz. Üstelik üzerlerine baharatlar ve soslar dökerek. En kötüsü, pişirdikten sonra üzerlerine ketçap döker yeriz!

Market raflarında paketlenmiş dizilmiş ürünleri düşünün. Onları doğadaki halleriyle otlarken, birbirlerine sevgi gösterirken, kırlarda koşup, oynarken hayal ediyor muyuz? Yoksa onları sadece yiyecek olarak mı görüyoruz? Bu durumda guruldayan karnını doyurmak için, otların arasından ceylanlara saldırmaya en uygun anı bekleyen yırtıcı hayvandan ne farkımız var? Bana vejeteryanlıktan veya veganlıktan bahsetmeyin. Sonuçta, başka canlıları yemek söz konusu olduğunda yediğimiz şeylerin fiziksel yapılarının değişmesi bizi uygar yapmıyor. Hem tamamen sentetik ve sağlıklı gıdalar üretsek bile, hiç biri az pişmiş bir büfteğe olan açlığımızın yerini alamayabilir.

Kolayca erişebileceğimiz bir uzaklıkta, üzerinde bize benzeyen canlıların olduğu bir başka dünya olsa. Bugünkü şartlarda bu dünyaya erişebilecek halde olsak, ilk olarak aklımıza ne gelir? Tabi ki oraya ulaştığımızda hayatta kalabilmek için gezegenin mevcut imkanlarını kullanmak öyle değil mi?

Yok, bana sorarsanız bu değil uygar olmak. Damarlarınızda bir zamanlar başka canlıların hayati ihtiyaçlarını karşılayan öteberi dolaşırken uygar olmamız çok zor.

Düşünsenize, bir şekilde evrimleşmiş ve bizlerden daha iyi düşünüp uygarlaşmayı becermiş bir keçiler gezegeninin sakinleri, bizimle uygarlıklararası ilişkiye girmek isterler mi? Adamlar bizim gıda maddemiz. Yemeğimiz! Birimizin gözünü karartıp en ünlü düşünürlerini mideye indirmeyeceğimizin garantisini kim verebilir?

Aç gözlülüğümüz ve doymazlığımızın da bu konu ile ilgisi var. Diğer canlıları yemek için, hiç rahatsız olmadan yaşam haklarını ellerinden alıyorsak, kadınlara, çocuklara kötü davranan, tecavüz edip, öldüren insanlara neden şaşırıyoruz? Ya da hırsızlara, kendi çıkarından başka bir şey düşünmeyen politikacılara neden inanamıyoruz? Belki de bir gün onların yerinde olduğumuzda aynı şeyleri yapacağımız için mi? Bu nedenle mi başımıza güvenilmez, kötü düşünceli, kendini ve onu orada tutan çevresini kayıran liderler getiriyoruz?

Eğer açlığımızı gidermek için bir gün başka canlıların yaşamına son vermeyi kesecek kadar ileri gidebilirsek, işte o zaman evrendeki ileri uygarlığın kapısından içeri kafamızı uzatabiliriz belki de (tabi böyle bir şey varsa).

Eğitim, okullar ve üniversite belki bizi biraz daha az cahil yapabilir. Ancak içimizdeki avcı, saldırgan, çok derinlere gönderilmeden gerçek anlamda bir eğitimden söz etmenin pek bir anlamı yok.

İşte yukarıda anlatılanlardan dolayı, kendimizi geliştirmeli ve benliğimizi olduğundan birkaç seviye yukarı taşımalıyız. Hepsi bir anda olacak değil tabi. Ancak nesilden nesile bunu yapamazsak bizden geriye sadece niteliksiz yıldız tozu kalır.

27 Ocak 2015 Salı

Yeni Medya ve Televizyon Yayınlarına Etkisi


Yeni Medya Etkisi
Yeni medya kendi yaşam alanını dönüştürdü ve bu dönüşüm devam ediyor.

Örneğin gazeteler; daha önce bundan paylarını aldılar, baskı sayıları düşerken daha çok internetten takip edilir hale geldiler. Pıtrak gibi çıkan online yayın organları karşısında ise bilinirlikleri ve organizasyon kapasiteleri sayesinde öne çıkmayı becerdiler. Bir kısmı bu hizmetlerini İnternet aracılıyla ücretli vermek için girişimlerde bulundu ve halen bulunuyor. Yeni medya kullanıcıları ise büyük çoğunlukla bu hizmet için ödeme yapmak taraftarı değil.

Eski Ekonominin Kuralları Hala Geçerli
Bunun nedeni biraz mikro iktisat teorisinde yatıyor. Kaynak çok fazla. Yani haber alabileceğiniz güvenilir yerli, yabancı pek çok kaynak, sosyal ağ gibi bileşenlere erişebilmek çok kolay. Üstelik kağıda basılı gazeteler ele alıp, evire, çevire okuması her ne kadar kolay ve zevkli olsa da, güncellemesi için bir sonraki günü ve nüshayı beklemeniz gerekiyor. Oysa İnternet üzerinden anında hatta belki de önemli bir olay olur olmaz, haberdar olabiliyorsunuz. Bu yazılı basından da, televizyondan da daha hızlı gerçekleşiyor. Cep telefonlarınız ya da tabletleriniz hep yakınınızda.

Televizyon da Yeni Medyadan Etkileniyor
Bir süredir televizyon da Yeni Medya'nın etkisi altında. Bu yüzden çoktan haberdar olduğunuz bazı haberleri dinlemek için tek nedeniniz, haber bülteninden çok etkileşimli gösteriye dönüşen canlı yorum ve performansları seyretmek oluyor. Artık haber sunanlar bir elde tablet, Twitter'dan gelen yorumları da işin içine katarak işlerini yapıyorlar.

Şisman Diziler
Yeni Medya dünyasında zaman giderek daha değerli hale geliyor. Sırf bu nedenle aslında 40-50 dakika süren bir dizi; özet, reklam ekleriyle 3 saate kadar aktif televizyon izlemeyi gerektirebiliyor. Bir tür eziyet bu! Yeni Medya bu furyayı da dize getirebilir. Uzunca bir süredir medya oynatıcılar ayrı ya da yeni panel televizyonların içinde, hayatımıza girmiş durumda. İnternetten indirilen filmler ve diziler kolayca reklamsız, özetsiz bu tür cihazlarda izlenebiliyor. Bazı cihazlar internete de bağlanıp anında istediğiniz içeriği seyretmenize de olanak sağlıyor. Tehlikeyi farkeden yayın kuruluşları ve platformları kendi önlemlerini geliştirip, İnternet üzerinden çeşitli yöntemler ile istediğinizi izlemenizi sağlayacak yayınları da yapabiliyorlar. Ancak bu işi bedelsiz yapabilen çözümler izleyiciler için fırsat ve yayıncılar için ciddi bir tehdit. Kuşkusuz, duruma uyum sağlanacak. Zamanla ilginç gelişmeler yaşayacağız. Dilerseniz günümüzde giderek yayılan bir açık kaynak kodlu medya oynatıcı yazılıma gözatalım.

Kodi
Gelişen medya oynatıcılar bir yana, mevcut cihazlarınıza yüklenen yazılımlar da işi basit bir şekilde halletme potansiyelini şimdiden ortaya koyuyor.

Kodi ya da eski adı ile XBMC Windows, Linux, Android, Apple (OSX, iOS ve ATV2), Raspberry Pi dahil pek çok yazılım ve donanım üzerinde çalışıyor. Neredeyse her evde biri ya da bir kaçı mevcut. Bazı televizyonlar içlerinde Android'li bir medya player taşıyor. Diğerleri için ise kolayca bir Android'li kutu alıp televizyona bağlamak mümkün.

Kutu yerine doğrudan HDMI girişe takılabilen daha küçük boyutlu cihazlar da mevcut. Fiyatları ise orta gelir seviyesinde birinin bütçesini sarsmayacak boyutlarda.



Bu tür cihazlar, işin kolayına kaçanlar için bir çözüm olarak ortada dururken, konuya aynı zamanda bir hobi olarak yaklaşan kesimin önünde de Raspberry Pi gibi kart halinde alınabilen mini bilgisayarlar var. Bu mini bilgisayarlar da kolayca medya oynatıcılara çevrilebiliyor.



Sanırım Gazetelerin yaşadığı ve hala yaşamakta olduğu Yeni Medya dönüşümünü Televizyonlar da yaşamaya başladılar. Böyle giderse, internete bağlanıp istediğiniz içeriği seyrettirebilen televizyonları evlerimizde duvarlarda görmenin vakti geliyor demektir.

Yeni medyanın hayatınızda yapacağı bu türden değişikliklere hazır mısınız?


YM-2015/1

16 Ocak 2015 Cuma

7 Çok Bilinen Örneği ile Boş İnançlar


İnsan, sınırların içerisindeyken kendini güvende hisseder. Muhtemelen, sınırlar içerisinde korunma güdüsü ile diğer insanlara göre daha güvenli yerlerde bulunarak hayatta kalan atalarımızın mirası. Ancak, bir hapisanede zorunlu olarak kalmayı kimse sevmez. Tehlike geçene kadar güvenli bir yerde durup, sonra oradan çıkabilmek iyidir.

27 Aralık 2014 Cumartesi

Ölüm Hakkında Merak Ettiğiniz 7 Soru ve Cevapları


Ölümü düşünmek keyifsiz. Ancak bir gün herkesin başına gelecek. Aşağıda, ölümle ilgili olarak akla gelebilecek sorular ve bence verilebilecek cevaplar var. 
Dilerseniz bu yazıyı Youtube'dan izleyebilirsiniz.
1-Ortalama yaşam beklentisi yükseliyor mu?
İnsan ömrü ortalama 70 sene kadar. Tarih boyunca genellikle yaş ortalaması daha düşük seyretmiş. Günümüzde ise bu ortalamanın günden güne yükseldiği ileri sürülüyor.

2-Neden korkuyoruz?
İnsanlık geliştikçe ve ileri gittikçe ortalama yaşam süresi beklentisinin uzaması kaçınılmaz gibi. Nedeni basit, ölmeyi istemiyoruz. Bu durum oldukça mantıklı. Hakkında efsaneler, dinsel önermeler olsa da ölüm sonrası tüm uygarlık birikimimize rağmen, halen koca bir soru işareti olarak duruyor karşımızda. Öldüğümüzde ne oluyoruz? Buna ilişkin elimizde somut bir şey yok. Batılıların söylediği gibi "Herkes cennete gitmek ister ama kimsenin acelesi yoktur. Ölümden korkuyoruz çünkü Ölüm ve sonrası bizim için koca bir bilinmeyen!

3-Ben yoksam, diğerleri neden olsun ki?
Biraz da bu sorunun cevabının belirsizliğinden ortaya bir boşluk hissi çıkıyor. "Eğer ölüm sonrası bir bilinmezlik söz konusuysa, neden benim yaşam döngüm içerisinde her şey sona ermesin ki?" Fikri bir genel yok oluş düşüncesinin nedeni olabilir. Benciliz, bizden sonra yaşam olmasın düşüncesinin esiri oluyoruz.

4-Kehanetler hayal kırıklıklarıyla sonlanır mı?
Benim hatırladığım kadarıyla 1999, 2012 yıllarında, korku ile beklediğimiz kehanet-kıyametler (kıyam ayağa kalkmak anlamında bir sözcük) yaşanmadı. Muhtemelen tarih boyunca başka kehanetler de çokça kazasız belasız atlatılmıştır. Kehanet sahipleri için (görmeseler de) ne büyük hayal kırıklığı! 

5-Kıyamet ne zaman kopar?
Bilimsel araştırmalar kehanetlere göre daha elle tutulur öngörüler sağlıyor. Örneğin, dünyanın daha bir 5 milyar yıl kadar bütünlüğünü koruma ihtimali yüksek.

"Ama 5 milyar yıl benim ömrümden çok daha uzun!" diye düşünmeniz son derece normal. Bu süre o kadar uzun ki, uygun şartlar altında pek çok yeni canlı türü ortaya çıkıp, yok olacaktır. Yok olanlardan biri de insan ırkı olabilir ama muhtemelen o sonu da hiç birimiz göremeyeceğiz. Kendi ölümümüz küçük bir kıyamet aslında. Belki de bir anda değil, böyle sıra ile kopuyor kıyamet. Yani bir süreç. Anlık bir durum değil. Ne dersiniz?

6-Bırakıp gitmek zorunda olmak zor mu?
Kolaya kaçıp, bir toplu yok oluşun çok yakın olduğunu söylemek, sanırım bizden sonra sürecek hayata karşı kıskançlığımızdan kaynaklanıyor. Maddi olarak ne kadar tatmin olsak da bunların bizden sonra bizim için hiç bir anlamı kalmıyor. 

7-Ölümsüzlük mümkün mü?
Eğer ölümden sonra yaşamak istiyorsanız şimdilik formül, dünyada eserlerinizi bırakmak. Bu eserler çocuklarınız, edebiyat, mimari ya da bilim alanında gerçekleştirdiğiniz katkılar olabilir.  Evet ölümsüzlük mümkün. En azından göreli olarak ;)

Sanırım yaşadığımız anın keyfini çıkartmak en iyisi.

Sağlıklı kalın.

Yatay Zeka

Bir süredir Suno.com (#reklam değil) ile oynuyorum. Önce bir Eurovision taşlaması rock şarkı yaptım . Aslında öylesine pek ne yaptığını anla...