mim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
28 Mart 2013 Perşembe
Kullandığım Android Programları
Ömer Şehap blogunda bir yazı yayınlayıp beni de Erol Dizdar ile birlikte "MİM"lemiş. Ben de "hakikaten ne kullanıyorum sıklıkla?" diye telefondaki uygulamaların görüntülerini yakaladım. Böylece hakikaten sık kullandıklarımı gözden kaçırmam diye düşünüyorum.
Başlayalım bakalım. Sadece sık kullandıklarımı yazacağım. Yoksa size de yazık, bana da ;)
Appy Geek günlük olarak teknolojik gelişmeleri izlemek için kullandığım programlardan biri. Arada yeni bir şey gelirse uyarıyor. Genellikle bayat haber oluyor ama arada bir, iki kuş tuttuğu da oluyor. Gelen haberleri direkt Twitter'da paylaşıyorum.
Box bulut servisinin uygulaması. Bir ara Android kullanıcılarına 50 GB alan vermişlerdi. Onunla idare ediyorum. Bedava olunca hızı biraz kısıtlı ama olsun.
Chrome web tarayıcı en çok kullandığım program doğal olarak. Facebook ve Twitter uygulamalarını indirmedim. Gerektiğinde onlara da Chrome üzerinden bağlanıyorum.
Foursquare hala neden kullanıyorum bilmiyorum ama lokasyon bazlı sosyal paylaşım zamazingosu hala yüklü işte.
Echolink Amatör telsizcilerin dünya üzerindeki binlerce röle istasyonuna, linkine ve kullanıcılarına ulaşabileceğiniz voip bas konuş uygulaması. Amatör telsizci lisansı olmadan kullanılamıyor!
Gmail en yoğun kullandığım uygulama. Doğrusunu isterseniz daha iyisi çıkana kadar mail hizmetinin kralı olan Gmail'in cepteki sürümü.
Instagram sık kullandığım bir fotoğraf çek, paylaş yazılımı. Dandik bir fotoğrafı uygun filtrelerden geçirip uygun hashtag'ler ile desteklediğinizde bir çok insanın bakıp, like tuşuna bastığı mastürbatif uygulama.
Google Keep, Google'ın oldukça geç çıkarttığı ama işlevsel olarak fena olmayan not alma programı. Evernote falan yüklememiştim bu iyi geldi o yüzden sanırım. Kullanıyorum, evet.
Message Me yeni bir haberleşme programı. Sesli mesaj gönderme özelliği full dubleks voip'e çevrilse sanki daha iyi olacak gibi geliyor. Bir de zamanın birinde mail yollayıp çoktan unutmuş olduğunuz bağlantılarınız programı yüklediklerinde listenizde çıkıyorlar ya acayip oluyor :))
Turkcell İşlemler, Turkcell'in internet hizmetindeki cimriliği nedeniyle son derece sınırlı olan İnternet paketimi (300 mb) kontrol etmek için kullandığım program.
SamyGo Remote, wifi üzerinden televizyonu kumanda ettiğim program. Uzaktan kumandası kaybolduğunda ya da çocuklar kumandaya el koyduklarında televizyon hakimiyetini yeniden kazanma mücadelemde yardımcım. Eşim söz konusu olduğunda işe yaramadığını da belirtmek isterim.
Viber işini oldukça iyi yapan bir voip programı. Bedava konuşma yanında, bedava mesajlaşma imkanı da veriyor. Ailecek severek kullanıyoruz. Ses kalitesi son derece iyi. Bir de görüntülü konuşma ekleseler tadından yenmeyecek.
Evet, sanırım sık ve severek kullandığım Android uygulamaları bu kadar.
MİM'leneceklere gelince: Bahri Meriç Canlı ve Onur Değerli top sizlerde!
10 Aralık 2012 Pazartesi
Hakkımda -- Alışkanlıklarım ve Prensiplerim
Uzun süredir hiçbir blog yazarı bana "mim" yollamamıştı. Blog yazmak konusu giderek önemini yitiriyor derken birden bire ne olduysa yeniden önem kazanmaya başladı sanıyorum. Güzel, benim için sakıncası yok.
Mim olayına gelince. "Mim" bir günlük yazarının bir konuda yazdıktan sonra bunu tanıdıklarına da yollayarak aynı konuda yazmalarını istemesinden ibaret.
Konu başlığının asıl kaynağı ise yanılmıyorsan Simto Alev, çok yaşasın. Beni mimleyen ise Erol Dizdar onun da ömrü uzun olsun.
Evet gelelim konumuza.
Kendimden bahsetmeyi pek sevmediğimden daha da önemlisi kimseyi pek ilgilendirmediği için bu konuda fazla yazmadım.
Ekonomistim, aslında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümü mezunuyum. Üzerine aynı konuda Gazi Üniversitesinde master yaptım.
16 yıl kadar bir işveren sendikasında çalıştım. Bilişim sektöründe Beriltech, Telekom Sektöründe Vodafone çözüm ortağı bir firmada, inşaat sektöründe bir firmada çalıştım. Hayal İşim (Dream Job) bilişim veya telekom ancak İnsan Kaynakları konusunda da pek çok yenilik var kafamda. İlk fırsatta değerlendirmeyi düşünüyorum.
Gelelim kısa kısa Alışkanlık ve Prensiplere.
Bilmek istiyorum: Gerçek önemli benim için ne kadar zor kabul edilebilir olursa olsun gerçeği bilmek benim için her şeyden önemli. Söylencelere, bu böyledir deyip kanıtını ortaya koyamayanlara hep şüphe ile yaklaşırım. Bu nedenle her türlü ideolijiye mesafeli davranırım.
Saygı duyarım: İnançlara, ideolojilere ve fikirlere saygı duyar karşımdakilerden aynısını beklerim. Bu tabi ki tüm bunları kabul ettiğim anlamına gelmez.
Toleranslıyım: Çevremdeki insanlara ve fikirlere karşı tolerenslıyım ama toleransım (adı üzerinde) belli sınırlara sahiptir.
İyi olmaya çalışırım: İyi biri olmak için çaba harcarım ama iyilik ve kötülüğün aslında pek sıkı fıkı olduklarını da bilirim.
Hafızam Zayıftır: Berbat bir hafızam vardır. Tanıştığım yeni birinin elini sıktığımda söylediği ismi, elini bırakır bırakmaz unuturum. Genetik bir şey, beni suçlamayın. Anneannem bir çocuğunun adını anmadan önce diğer 6'sınınkini sayardı. Baba tarafı da bu konuda fena sayılmayınca, kısa dönemli hafızam nanay olmuş. Uzun dönem hafızamda sorun yok neyse ki. Bir ton gereksiz şey bilirim. Kalan kısmı da işlemci gücü ile çözerim. Sanırım politikacı değil ama iyi bir uzman olabilirim.
Öğrenirim: Okurum, araştırırım, bunun ölene kadar süreceğini düşünüyorum. Öğrendiklerimi lazım olduğunda, hayatıma uyarladığımda çok işime yaradıklarını söyleyebilirim. Mesela olabilecek olaylar için kendimi üzmemeyi öğrendim en son.
Yazarım: Yazmak keyif veriyor. O nedenle yazarım. 1991 yılından beri çeşitli bilgisayar dergilerinde yazdım. Daha sonra yakın zamanda Biltek Haber ve Yenitan sitelerinde bilişim konusunda yazdım. Yazdığım tüm yayın organları kapandı ya da yayınını durdurdu :)). Ben de bu blog'da 2005 yılından beri yazıyorum. Daha önceleri Antrak Gazetesini kurup 6 yıl kadar editörlüğünü yaptım. Kendi web sitelerimi yaptım hepsi bir yerlerde duruyor hala.
Sanal Sosyalim: Yeni Medya yoğun olarak kullandığım bir mecra. Sanal olarak sosyalleşsem de Ankara'da olmak nedeniyle camianın çok içinde olamıyorum.
Amatör Telsizciyim: Gençliğimde elektronikle, sonra da Halk Bandı telsizle ilgilendim. Daha sonra sınavlarına girip A sınıfı uluslararası amatör telsizci oldum. Geçtiğimiz yüzyıldan kalma bir hobi olsa da hala zaman zaman depreşiyor. El telsizimi devamlı yanımda taşırım mesela. Çağrı işaretim TA2EE (Tango Alpha 2 Echo Echo)
Bilim Kurgu Severim: En sevdiğim tür bilim kurgudur. Genellikle bu tür dizi ve filmleri izleyip kitapları okumayı severim.
Sadece Belgesel İzlerim: Televizyona pek takılmam. Dizi filmlerin orijinal dilde olanlarını takip ederim. Biraz İngilizce biliyorum böylece unutmamış da oluyorum. En sevdiğim TV kanalları belgesel kanallarıdır. Uyuyamadığım gece olursa geçer karşısına belgesel izlerim. Yüzde yüz çalışıyor!
Laneti üzerimden atmak adına ben de bir iki tanıdığı mimleyeyim bari: Onur Değerli, Bahri Canlı, Ömer Şehap sizleri mimledim. Selamlar.
29 Aralık 2009 Salı
2009 Neden İyi Geçti?
İsmail Emrah Demirayak bana bir mim göndermiş. Başlık kolay gibi görünse de, içeriğini doldurmak hiç de öyle değil. Mim'in asıl başlatanı Hasan Başusta hayata iyi yanından bakan bir dost.
Çocukken, günler haftalar geçmek bilmezdi. Yaş ilerledikçe zamanın hızlandığına tanık oluyor insan. Sanırım bu hızlanma lineer (doğrusal) değil de logaritmik oluyor. Gerçi anı yaşamak en iyisi de, insanın gözü geçmişte kalanlara takılıveriyor işte.
Hız konusu aslında oldukça göreli. Eğer olup biteni unutuveriyorsanız, "nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım" diye şarkı söyleyip, "bu sene de pek hızlı geçti yahu" demek işten bile değil.
O halde bakalım neden iyi geçti bu 2009?
Önemsiz olsa da bir sağlık problemi yaşadım, ancak başarılı bir operasyon sonrası sağlığıma yeniden kavuştum.
Babam zorlu bir operasyondan sonra sağlığına kavuştu ki bu da hoş bir gelişmeydi.
Oğlumun ve kızımın hızla büyüdüklerini görme fırsatım oldu. Hatta oğlum bu sene benim, annesinin ve dedesinin okuduğu ilköğretim okulunda 3. nesil olarak anasınıfından eğitimine başladı.
Yaz dönemine rastlayan boş zamanlarımda çocuklarımla birlikte hoş vakit geçirdim. Unutmamalı ki bu zamanlar kaçırılmış olsaydı bir daha yaşanma şansları olmazdı.
Önceki işimi çok sevsem de istemeden olan bir işten ayrılık döneminden sonra yeni ve keyifli başlayan bir iş buldum.
Her şeyden önemlisi, bir tane hayatım var ve her ne olursa olsun, onu yaşamaktan keyif aldığım bir sene daha geçti. Sanırım verebileceğim en iyi cevap da bu.
Bu arada lafı dolandırıp bir türlü söyleyeceği şeyi söylemeyip, başka şeylerden bahseden konuşmacılardan haz etmediğimi hatırladım nedense. Bunun basit bir nedeni olduğunu anlamamak elde mi? Söyleyecek fazla bir şeyin yoksa, geveleyip durursun lafı. Nereden geldiyse şimdi aklıma, durup dururken :)
Ben zinciri bozup, kimseyi mimlemeyeceğim bu defa. Ancak bu yazıyı okuduysanız en azından siz de neden iyi bir sene geçirdiğinizi düşünün derim. Şaşırtıcı gelse de eminim en az 5 iyi olay hatırlayacaksınız.
Çocukken, günler haftalar geçmek bilmezdi. Yaş ilerledikçe zamanın hızlandığına tanık oluyor insan. Sanırım bu hızlanma lineer (doğrusal) değil de logaritmik oluyor. Gerçi anı yaşamak en iyisi de, insanın gözü geçmişte kalanlara takılıveriyor işte.
Hız konusu aslında oldukça göreli. Eğer olup biteni unutuveriyorsanız, "nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım" diye şarkı söyleyip, "bu sene de pek hızlı geçti yahu" demek işten bile değil.
O halde bakalım neden iyi geçti bu 2009?
Önemsiz olsa da bir sağlık problemi yaşadım, ancak başarılı bir operasyon sonrası sağlığıma yeniden kavuştum.
Babam zorlu bir operasyondan sonra sağlığına kavuştu ki bu da hoş bir gelişmeydi.
Oğlumun ve kızımın hızla büyüdüklerini görme fırsatım oldu. Hatta oğlum bu sene benim, annesinin ve dedesinin okuduğu ilköğretim okulunda 3. nesil olarak anasınıfından eğitimine başladı.
Yaz dönemine rastlayan boş zamanlarımda çocuklarımla birlikte hoş vakit geçirdim. Unutmamalı ki bu zamanlar kaçırılmış olsaydı bir daha yaşanma şansları olmazdı.
Önceki işimi çok sevsem de istemeden olan bir işten ayrılık döneminden sonra yeni ve keyifli başlayan bir iş buldum.
Her şeyden önemlisi, bir tane hayatım var ve her ne olursa olsun, onu yaşamaktan keyif aldığım bir sene daha geçti. Sanırım verebileceğim en iyi cevap da bu.
Bu arada lafı dolandırıp bir türlü söyleyeceği şeyi söylemeyip, başka şeylerden bahseden konuşmacılardan haz etmediğimi hatırladım nedense. Bunun basit bir nedeni olduğunu anlamamak elde mi? Söyleyecek fazla bir şeyin yoksa, geveleyip durursun lafı. Nereden geldiyse şimdi aklıma, durup dururken :)
Ben zinciri bozup, kimseyi mimlemeyeceğim bu defa. Ancak bu yazıyı okuduysanız en azından siz de neden iyi bir sene geçirdiğinizi düşünün derim. Şaşırtıcı gelse de eminim en az 5 iyi olay hatırlayacaksınız.
9 Kasım 2009 Pazartesi
Mimlendim
Oğulcan Orhan beni mimlemiş.
Öyle ki eğer biri size bir mim yollayıp bir şey sorarsa siz de ona cevap olarak bir yazı yazıp bir tanıdığınızı da siz mimliyorsunuz. Eğer o tanıdığınız miminize cevaben bir yazı yazmaz ise, başına korkunç şeyler gelebiliyor. Ülkesinde açılım rüzgarları esiyor. Bor maden yatakları kuruyor. İşsizlik son 10 yılın en yüksek seviyelerine geliyor. Ekonomisi krize giriyor.
Bütün bunlar neyse ki bizim ülkemizde olmuyor. Eğer olsaydı, birinin gelen mime cevap vermemiş olduğu sonucuna ulaşırdık ki bunu da istemeyiz öyle değil mi?
Lafı uzatmadan mim ile gelen düğün bayram, deyip soruyu cevaplayayım. Soru ne mi? "Yazılarınız nasıl hayata geçiriyorsunuz?"
Öncelikle aklıma birşey gelmesi ya da okuduğum gördüğüm bir olay, bir yer, bir düşünce, bir teknolojik aletten ilham almam gerekiyor.
Sonra bir süre bu konuda düşünmem gerekiyor. Öyle oturup kafa patlatmıyorum. Bazen bir yerden bir yere giderken, bazen sıkıcı bir toplantıda, bazen de olur olmaz herhangi bir yerde akıma birşeyler geliyor. Genelikle not alamadığımdan büyük çoğunluğunu unutuyorum. Unutmadıklarım olursa yazıya döküyorum.
Konunun özelliğine göre bir araştırma yapıyorum, sonra başlıyorum yazmaya. Genellikle incelediğim teknolojik bir oyuncaksa, hakkında okuyup, yapılan değerlendirmeleri karşılaştırıyorum. Bulabilirsem basın bültenine kadar ulaşmaya çalışıyorum.
Genellikle gecenin ilerleyen saatlerinde yazıyorum. Bazen de kızımın cimnastik antrenmanında yazıyorum. Teknoloji en sevdiğim alan. Genellikle teknoloji yazsam da, arada sırada felsefe, çalışma hayatı, ekonomi üzerine de yazdığım oluyor.
Hikaye de yazmayı denedim, ancak kimseler ilgilenip okumayınca hikaye yazmayı kestim. Bilimkurgu bir hikaye idi ama "mini iPhone", "nasıl bir fotoğraf makinesi almalı", "asgari ücret rakamı" gibi yazıkarım tavan yaparken bilimkurgu hikayeme silah zoru ile okuyanlar dışında pek ilgi olmayınca ben de bir süre derin dondurucuya kaldırdım.
Yazıları ne kadar büyük hevesle yazarsam, o kadar çok hata yaptığımı farkettiğim için yazıyı yayınlamadan önce tekrar tekrar okuyorum (bu pek doğru değil :). Yıllarca dergi, webde yayınlanan Antrak Gazetesi editörlüğü de yaptığımdan kendi yazılarımı okumak işkence gibi geliyor. Bazen ne kadar okusam da hatalı yazılarım çıkabiliyor. Arada arkadaşlarım, yayınladıktan sonra yazımı okurlarsa düzeltmeleri gönderiyorlar, ben de düzeltiyorum.
Yazılarımda muhakkak bir fotoğraf ya da başka bir görsel kullanıyorum. Dümdüz yazı bana soğuk geliyor. genellikle, ya kendim çekiyorum, ya da bir yerden alırsam üzerinde oynayıp da kullanıyorum. Mesela bu yazıda görülen yazıyı az önce tuşlarına basarak yazdığım masaüstü bilgisayarımın klavyesi.
İşte böyle yazıyorum ben de.
Mim olması nedeniyle, sanırım İdris Cin'e ve İsmail Emrah Demirayak'a yollayıp onların nasıl yazdığını da okumak istiyorum.
Öyle ki eğer biri size bir mim yollayıp bir şey sorarsa siz de ona cevap olarak bir yazı yazıp bir tanıdığınızı da siz mimliyorsunuz. Eğer o tanıdığınız miminize cevaben bir yazı yazmaz ise, başına korkunç şeyler gelebiliyor. Ülkesinde açılım rüzgarları esiyor. Bor maden yatakları kuruyor. İşsizlik son 10 yılın en yüksek seviyelerine geliyor. Ekonomisi krize giriyor.
Bütün bunlar neyse ki bizim ülkemizde olmuyor. Eğer olsaydı, birinin gelen mime cevap vermemiş olduğu sonucuna ulaşırdık ki bunu da istemeyiz öyle değil mi?
Lafı uzatmadan mim ile gelen düğün bayram, deyip soruyu cevaplayayım. Soru ne mi? "Yazılarınız nasıl hayata geçiriyorsunuz?"
Öncelikle aklıma birşey gelmesi ya da okuduğum gördüğüm bir olay, bir yer, bir düşünce, bir teknolojik aletten ilham almam gerekiyor.
Sonra bir süre bu konuda düşünmem gerekiyor. Öyle oturup kafa patlatmıyorum. Bazen bir yerden bir yere giderken, bazen sıkıcı bir toplantıda, bazen de olur olmaz herhangi bir yerde akıma birşeyler geliyor. Genelikle not alamadığımdan büyük çoğunluğunu unutuyorum. Unutmadıklarım olursa yazıya döküyorum.
Konunun özelliğine göre bir araştırma yapıyorum, sonra başlıyorum yazmaya. Genellikle incelediğim teknolojik bir oyuncaksa, hakkında okuyup, yapılan değerlendirmeleri karşılaştırıyorum. Bulabilirsem basın bültenine kadar ulaşmaya çalışıyorum.
Genellikle gecenin ilerleyen saatlerinde yazıyorum. Bazen de kızımın cimnastik antrenmanında yazıyorum. Teknoloji en sevdiğim alan. Genellikle teknoloji yazsam da, arada sırada felsefe, çalışma hayatı, ekonomi üzerine de yazdığım oluyor.
Hikaye de yazmayı denedim, ancak kimseler ilgilenip okumayınca hikaye yazmayı kestim. Bilimkurgu bir hikaye idi ama "mini iPhone", "nasıl bir fotoğraf makinesi almalı", "asgari ücret rakamı" gibi yazıkarım tavan yaparken bilimkurgu hikayeme silah zoru ile okuyanlar dışında pek ilgi olmayınca ben de bir süre derin dondurucuya kaldırdım.
Yazıları ne kadar büyük hevesle yazarsam, o kadar çok hata yaptığımı farkettiğim için yazıyı yayınlamadan önce tekrar tekrar okuyorum (bu pek doğru değil :). Yıllarca dergi, webde yayınlanan Antrak Gazetesi editörlüğü de yaptığımdan kendi yazılarımı okumak işkence gibi geliyor. Bazen ne kadar okusam da hatalı yazılarım çıkabiliyor. Arada arkadaşlarım, yayınladıktan sonra yazımı okurlarsa düzeltmeleri gönderiyorlar, ben de düzeltiyorum.
Yazılarımda muhakkak bir fotoğraf ya da başka bir görsel kullanıyorum. Dümdüz yazı bana soğuk geliyor. genellikle, ya kendim çekiyorum, ya da bir yerden alırsam üzerinde oynayıp da kullanıyorum. Mesela bu yazıda görülen yazıyı az önce tuşlarına basarak yazdığım masaüstü bilgisayarımın klavyesi.
İşte böyle yazıyorum ben de.
Mim olması nedeniyle, sanırım İdris Cin'e ve İsmail Emrah Demirayak'a yollayıp onların nasıl yazdığını da okumak istiyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Simurg
Simurg, Zümrüd-ü Anka ya da Phoenix olarak isimlendirilen efsanevi kuşlar bana göre aynı adrese çıkan küçük farkları olan bir tür kültürel i...
-
Köpük baloncuk yaparken deterjan ve su kullanıyorsanız muhtemelen baloncuklarınız hemen patlıyordur. Dayanıklı baloncuklar için çözelti...
-
Model uçak için gerekli malzemeler: Maket Bıçağı Makas Yapıştırıcı Kendinden yapışan bant Kırtasiyede bastırılmış pdf çıktısı ...
-
Çocuklar ödev yaparken çizgisiz kağıdın altına koyup, üzerinde düzgün yazı yazabilmeleri için defalarca çizgili kağıt yapıp yazıcıdan bas...
-
Merhaba. Gurme bir arkadaşım var. Yaklaşık 4-5 senedir kendi tüketimi için şarap yapıyor. İlk yaptığı şarap, pek kolay içilemez olsa da, s...
-
Televizyon, müzik seti gibi genellikle evin salonunda yer işgal eden aletlerin en önemli sıkıntılarından biri cihazların arkasında birike...