hafıza etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hafıza etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Kasım 2024 Cumartesi

Hafıza ve Kimlik: İnsanı İnsan Yapan Nedir?

İnsan nedir? Nasıl olmuş da farkındalık kazanmış? Peki bu farkındalık ne kadar değerli? Hafızamız olmadan bir değerimiz var mı?

Henüz genetik bilimindeki tüm gelişmelere rağmen tam olarak insan neden kendinin farkında? Neden nereden geldim, nereye gidiyorum gibi hayatın anlamına ilişkin sorular soruyor? Böyle sorulara tatmin edici cevap veremiyoruz. Kafamızın içindeki nöron ağı nasıl olup da hem hafıza hem de işlemci olarak çalışabiliyor? Ya da nasıl oluyor da organlarımızın fonksiyonlarını tam olarak anlamakta zorlanıyoruz?

9 Ocak 2012 Pazartesi

Yaz, yoksa unutursun!


Aklıma bir şey geldi mi, bir yerlere yazmam gerekiyor. Yoksa unutuyorum. Ne bileyim, mesela yolda yürürken 15 dakika falan düşünüp, bulduğum yazı başlığını "bir yere yazmayayım canım, unutmam nasılsa" diye düşünüyorum. Yaklaşık iki saat sonra klavye başına oturduğumda: Tısssss.

Neyse ki, bu durum yeni değil, kendimi bildim bileli bu durum böyledir. 5-6 yaşlarındayken parkta tanıştığım yaşıtlarımla yaşadığım bir durum aynen şöyleydi: Yeni tanıştık, adlarımızı birbirimize söyledik. Az sonra tam yeni arkadaşıma bir şey söyleyeceğim. İşte o an isim falan kalmamıştır aklımda. Seslenirim "arkadaş!" :)

Şimdilerde aynı durum şu şekilde gerçekleşiyor. İş yerine biri iş için ziyarete geliyor. Atıyorum kafadan bize bir şey satmak istiyor ya da bir hizmet vermek çabasında. Tanışıyoruz elimi sıkarken adını söylüyor ben de daha önce söylemediysem benimkini. Eller bırakıldığında karşımdakinin adını genellikle unutmuş oluyorum. Neyse ki kartvizitler var :)

İşin garip tarafı yüzleri hiç unutmam. Gerçi yılların tahribatı sonrasında aklımda kalan halleri ile alakası olmayan tanıdıklar söz konusu olunca bunun da bir işe yaramadığı ortada. İş nedeniyle 2000'li yıllarda tanıştığım Bora isimli bir arkadaş vardır. Geçenlerde kırtasiyede karşılaştık. Ben tanımadım ama o beni tanıdı. Görünüşü o kadar değişmişti ki, karşımdaki uzunca saçlı, yapılı, sakallı, aristokrat görünümlü orta yaşlı adamı tanıyamadım tabi. Ben onu hala 10 sene önceki zayıf, genç, prezantabl hali ile hatırlıyorum zahir. Belki de bu yüzden eski tanıdıklarımı görmekten pek haz etmem. Benim hatırladığım halleri ile ilgileri kalmadığı için. Neyse ki her sabah kendimi aynada görüyorum da aynı etkiyi yapmıyor. Yoksa, ben de yılların aşındırıcı etkisinden payıma düşeni aldım.

Neyse, yazmak, unutma karşısında alınabilecek en iyi önlem gibi görünüyor. Yazmadıklarım kaybolup gidiyor çünkü. Bu blog girişini de bu yüzden yapıyorum.

Hatta yaptım bile :)


Görseli çizerken şu blogdan aşırı esinlendim!

4 Haziran 2008 Çarşamba

Hafızamı nasıl geliştiririm?

Hafızam, suya yazılan yazı gibi oldu diyorsanız, siz de okuyun, derin tecrübelerimden yararlanın istedim ve hiç alakası yokken genellikle teknolojik konulara ayırdığım bloğumu bu defa sağlık ile ilişkilendirdim. Konumuz: "hafızamızı nasıl korur ve geliştiririz"... Yazacaklarımı unutmadan hemen tuşlara dökmek istiyorum. İşte başlıyoruz. Yaş belli bir yere gelip, zaten zayıf olan hafızam balıklarınkini kıskanır düzeye inince "birşeylerin eksikliğinden midir acaba?" diye düşünmeye başladım. Yıllardır kırmızı et yemem (1996'dan beri). Balık, tavuk, hindi vs. eti yesem de bunlardan alınacak b12 vitamini miktarı az olduğundan, sanıyorum zaman zaman b12 iğne takviyesi yaptırmam gerekiyor. Ancak zorunda kalmadığım zaman kaba etime iğne yemek işime gelmiyor... Eğer sizin için de sakıncası yoksa, bu çözümü geçelim... Sanırım bu konuda pek bilinen öneriyi hemen hatırlarsınız; "bol bol bilmece, bulmaca çözün" denir. Ne yalan söyleyeyim pek de sevmem bilmece bulmaca çözmeyi. Bu aralar çeşitli sitelerde popüler olan bilgi yarışmaları bile bir yerden sonra sıkıyor. O nedenle "başka bir yol var mıdır" diye bir yandan araştırmaya, diğer yandan da eş, dost, akraba bu konuda neler yapıyor izlemeye karar verdim. Tahmin edersiniz ki, neyi araştıracağımı pek hatırlayamadığım için araştırma konusunda fazla başarılı bir sonuç elde etmem pek mümkün olmadı. Tam "yahu, zaten benim genetik yapımda da pek iç açıcı bir durum yok, mesela anneannem, çocuklarından birini çağıracakken bile önce diğer 4'ünün adını söyler; sonunda asıl çağırmak istediğinin adını söyleyebilirdi" diye düşünmeye başladığım dönemde baldızım elinde bir kutu hap ile çıkageldi. Aman ne hoş bir şey. Hapı yut daha iyi hatırla! Kim istemez bunu? Neyse mahallemizdeki yarı aktar, yarı yöresel pazara doğru yollandım. bir yandan da hapın adını unutmamaya çalışıyorum. Mesafe 400 metre kadar olduğundan, takdir edersiniz ki çok zor oldu (Yok canım abartıyorsun demeyin. Bu aralar biri ile tanışırken -özellikle de büyük ihtimalle bir daha görmeyeceğim biri ise- elini sıkarken söylediği ismini daha elimi çekip aşağıya indirirken unutuyorum). Neyse bu ilaç kılıklı hapın adı "Ginkgo Biloba" . İçini açıp bakınca rahat 200 hap alacak yere neden 60 tane tıkmış olduklarını düşünüp, bu yeşil MDF'den yapılmışa benzeyen hapları denemeye karar verdim... (cesarete bak, ya zararlıysa?) Tabi hem teknoloji sever, hem de araştırmacı kişiliğim nedeniyle, bu hap konusunda en güvenli bilgi kaynaklarından biri olan İnternette (!) araştırma yapmaya karar verdim. Biraz da süpheci biri olduğumdan, büyük olasılıkla aslında plasebo olabileceğini daha da kötüsü beklenmedik etkilerle karşılaşabileceğimi ilk bir iki siteden sonra anlar gibi olsam da, şu sitedeki blogda konu ile ilgili olarak yazılan yararları sizin de dikkatinize sunayım dedim... (Parantez içindeki italik yazılar benim yorumlarımdır). Ginkgo Biloba Faydaları ve Kullanım Alanları:

Vitiligonun (ala) durdurulmasına ve yeniden pigment oluşumuna yardımcı olabilir. (Ah, bunu Michael Jackson günden güne beyazlarken neden kullanmadı ki?)

Troid bezinin düzenli çalışmasına katkıda bulunur.

Zihni açar, yorgunluk ve stresi azaltır.

Beynin beslenmesine yardımcı olur ve hafızayı güçlendirir. (İşte budur, atalım hapları günde iki kere ki; hafızamız düzelsin).

Öğrenme yeteneğini arttırır, aktif ve zinde bir vücut oluşmasına yardım eder. (şiir gibi, yok yok, daha çok burç falı gibi).

İktidarsızlık ve sertleşme problemlerinde faydalıdır. (buradan sonra koptum işte).

Bağışıklık sistemini güçlendirir.

Grip ve soğuk algınlığına karşı koruyucudur.

Metabolizmayı hızlandırabilir ve sindirime yardımcı olur.

Sinerjetik etki ile vücut dayanıklılığını arttırır, enerji verir, yorgunluğu azaltır.

Vücüdun enerji muhafaza etmesine yardımcı olur, nükleik asit ve protein sentezini hızlandırır.

Kan şekerininin dengelenmesine yardımcı olur.

Çiçeklerin tozlanma zamanında allerjik reaksiyonların önlenmesinde faydalıdır. Anti-allerjik özelliği vardır.

Zihinsel dayanıklılığı arttırır.

Serbest radikallerin hücre tahribatını azaltır. (Doğal antioksidan)

Kan yapıcıdır. Soğuk el ve ayaklarda faydalı olabilir.

Yaşlılarda,bunama belirtilerini azaltabilir. Alzheimer hastalığında yardımcıdır.

Kulak çınlamasını önlemede faydalı olabilir. ---------------------------------------------------- Yani, hani bir de kuş gribi, ateşli kanamalı kırım kongo ve aids tedavisinde yardımcı olur deselerdi tam olacaktı. Bu kadar hastalığa etkili ise; "kimbilir ne kadar yan etkisi vardır acaba" diye düşünmeden edemedim. Gene de bir kutu edinmiş olduğumdan "deneyelim görelim" kobay mantığıyla hapları yutmaya başladım. Tek sorun bir sabah, bir de akşam almam gereken hapları almayı hatırlamak. İlk bir hafta bu konuda pek başarılı olduğum söylenemez. 14'te 2 skoru ile performansım süper sayılmaz... "En azından hapları sabah akşam almayı hatırlayabilirsem bile plasebo etkisinin yanında gerçek bir gelişme sağlanmış olur" diye düşünüyorum. Haplar, işe yarar da, hafızam eskisinden daha iyi olursa ve tabi ki unutmazsam size sonuçları yazarım... Kalın sağlıcakla.

Simurg

Simurg, Zümrüd-ü Anka ya da Phoenix olarak isimlendirilen efsanevi kuşlar bana göre aynı adrese çıkan küçük farkları olan bir tür kültürel i...