Sosyal Medya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sosyal Medya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Haziran 2019 Pazartesi

Google'ın Reklam İzletme Yöntemleri


Televizyonda reklam izlemeyi çok özel durumlar yoksa hiç sevmem. Televizyonda izlediğim her ne ise araya reklam girdiğinde ya hemen kanal değiştiririm ya da başka bir işle ilgilenirim. Kimsenin reklam izlemekten keyif aldığını da düşünmüyorum. Reklamcıların bu nedenle işi zor. İzlenebilir reklamlar üretmek zorundalar. Ne yapsalar da kendilerini bir cenderenin içerisine sıkışmış gibi hissediyor olmalılar. Çok da temiz insanlar olmadıkları için çok acımayacağım kendilerine. Örneğin ürünleri gereksiz abartışları, aslında öyle olmayan şeyleri çok çekici göstermeleri gibi detaylar rahatsız edicidir. Örneğin gerçek dünyada hiç bir zaman reklamlarda göründüğü kadar çekici bir hamburger, pizzaya ya da kırışmamış, açıldığında ağzı yırtılmayan bir cips paketine rastlayamazsınız. Elbiseler biz giydiğimizde bir mankenin üzerinde durduğu gibi durmazlar.


İnternet reklamları da çok farklı değiller. Okuduğunuz bir gazete, zaman öldürdüğünüz sosyal medya siteleri olmadık yerlere reklamlar yerleştirip, gelir elde etmeye çalışırlar. Google bile kendisini büyük bir reklam firması olarak tanımlamamış mıydı? Gerçi reklam önleme yazılımları araya girip bizi bu tür reklamları görmekten kurtarır. Doğal olarak, İnternet sitelerinde yayınlanan reklamlar reklam engelleyiciler yüzünden eskisi kadar çok gelir getiremiyor. Doğrusunu söylemek gerekirse ben de blogumda bu tür reklamlar yayınlıyorum ve gelirleri son derece sınırlı kalıyor. Ama kimseyi suçlamaya hakkım yok, onlar da benim gibi reklam görmekten nefret ediyor olmalılar.

Yine de Google reklam izletmek için yeni yöntemler bulabiliyor. Ben de böyle bir reklam bombardımanına maruz kaldım geçenlerde. 50'li yaşlardaki bir insan olduğumdan biraz da oyun oynama konusunda oldukça beceriksiz olduğumdan pek oyun oynamam. O nedenle oyunlara para vermeyi de sevmem. Ancak para vermediğimiz oyunlar bize para harcatmak için türlü türlü yöntemler denerler. Mesela oyunda ilerlemek için bir iki yardımcı unsur almamız için bizi zorlarlar. Belli bir seviyeden sonrasına ödeme yapmadan ya da yedek can satın almadan geçemezsiniz.

Google harika bir yöntem bulmuş. Bedava bir oyun. Çeşitli oyunlar var ben şans eseri Connect the Pops! isimli olanı tablete yükledim ve başladım oynamaya. Bir matrisin içinde, üzerinde sayılar yazan yuvarlakları birleştiriyorsunuz. Sayıları 2'ye katlanıyor. Gayet basit bir oyun. En az 2,5 saat oynadım. Hem de hiç yanmadan! Çok çabuk ve kolay seviye atlıyorsunuz. Her seviye geçtiğinizde iki adet reklam gösteriyor. Reklamları belli bir süre izlemeden geçemiyorsunuz. Tablette reklamı kapatayım derken, bir kolayca yanlışlıkla reklama tıklayabilliyorsunuz! Neyse bu oyunun verdiği keyifi düşündüğünüzden o anda bir sorun olarak görünmüyor. İnsan bu kadar kolay da olsa kazanmanın verdiği hafifliğe kapılıyor. Eminim beynimdeki keyif ve ödüllendirme merkezleri gecenin bir saatinde hormon salgılamada tavan yaptılar. Normalde 10:00-11:00 gibi uyurum. Bir ara saate baktım 00:55 olmuştu. İzlediğim 150-200 reklama hayret edip, oyunu bıraktım. Google'ı bir kez daha takdir ettim. Benim gibi reklamdan nefret eden, oyun konusunda da çok beceriksiz birine saatlerce oyun oynatıp, tonla reklam izletmişlerdi.

Diğer yandan reklamların yanlışlıkla tıkladıklarım hariç, hiç birine tıklamamam ve hiç bir önerilen oyunu yüklememem göze alındığında, Google'ın bu yöntemlerinin çok da başarılı olmadığı söylenebilir. Yine de Google gösterim nedeniyle bir miktar kazanç elde etmiş oldu.

Bir kitap yazdım. Onu da Facebook ve Instagram gibi mecralarda tanıtıp, biraz satayım istedim. Sonuç hüsran tabi :)) Geriye dönüşün neredeyse 250'ye bir falan olduğu deneyimlerdi. Böylece sanırım izlemeyi sevmediğim reklamların lanetine uğramış oldum. Bu da bana bir süre yetecektir :)

Reklamlar olmadan olmuyor. Yine de ben kült haline gelmiş olanlarına bakmayı tercih ediyorum. Zaman zaman Youtube'da eski ya da dünyadan ilginç reklamları izlediğim oluyor. Araya yeni reklamların girmesini engelleyen reklam önleyicilerim iyi ki var.

Esen kalın.

----------------------


Okumak İçin Güzel Bir Gün!
Mutluluk Saçan Işık: Çoğu Bilim Kurgu, Bazıları Sadece Kurgu Hikâyeler isimli kitabımı okumaya ne dersiniz?
Ben yazdım diye söylemiyorum çok sürükleyici ve elinizden bırakamayacağınız bir öykü kitabı.
Sadece Google Kitaplar'da satılıyor.



5 Şubat 2015 Perşembe

Facebook Algoritmasını 10 Adımda Haklayın



Deneyimli Facebook kullanıcıları farkındadır. Ne kadar çok takipciniz ve arkadaşınız olursa olsun paylaşımlarınız belli bir kesim kullanıcıya ulaşır. Yani, canlı ilişki içerisinde olduğunuz kullanıcılar sizin gönderilerinizi görürlerken, bayramdan bayrama aklınıza gelen arkadaşlarınız Facebook'da yolladığınız içeriğe genellikle hiç rastlamazlar.

Buna, Facebook'un kullandığı algoritma (#EdgeRank) neden oluyor. Farkettiyseniz, popüler olan yani çok beğeni ve yorum alıp, sizin de yorumlara cevaplar verdiğiniz içerikleriniz daha çok kişi tarafından görülüyor. Öyle 3 - 5 kişinin beğendiği içerikleriniz ise kısa sürede unutulup gidiyor.

Güzel, durumu anladığımıza göre bunu nasıl kendi gönderilerimizin iyiliği için kullanabiliriz biraz ona bakalım. Yani Facebook Algoritmasını haklayalım.

1- Zamanlama Önemlidir

Hedef kitlenizin Facebook'da olduğu zamanlarda gönderilerinizi yapmak daha fazla ilgi çekmelerini sağlayabilir. Bu nedenle biraz da deneyerek, kullanıcıların yoğun Facebook kullandığı zamanlarda gönderilerinizi yapın.

2- Gönderi Sıklığı

Bir anda o anda elinizde ne varsa döküp paylaşmayın. Aynı anda 20-25 içeriği gönderirseniz takipcilerinizin büyük kesiminin gözünden kaçacaktır. Hatta Facebook biraz da bilerek, pek çok gönderinizi gözlerden uzak tutacaktır. Dolayısıyla çok kısa aralıklarla değil, takip edilebilecek bir halde gönderilerinizi gerçekleştirin. Başkalarının içeriklerini paylaşırken özgün içeriklerinizi de araya karıştırın.

3- İletişimi Unutmayın

Kendinizce çok harika içerikler paylaşıyor olabilirsiniz. Ancak gelen yorumları cevaplamanız, zincirleme uzayan bir sohbet, içeriğinizin daha çok kişiye gösterilmesine neden olur. Bunun için de çevrenizle olan ilişkiniz önem kazanır. Yani eğer siz başkalarının gönderilerine ilgi gösterir beğeninizi yorumunuzu esirgemezseniz, onlar da sizin içeriklerinize daha fazla ilgi göstereceklerinden bir süre sonra Algoritması gereği Facebook sizin içeriklerinizi o kullanıcılara daha fazla gösterecektir. Çok ilgilendiğiniz arkadaşlarınızı "Yakın Arkadaşlar" arasına almanız halinde Algoritma size onların içeriklerini daha fazla gösterecek böylece siz de bu arkadaşlarınızın ilgisini üzerinize çekebileceksiniz.

4- Güncel İçeriğe Dikkat Edin

Çok paylaşılan konulardaki eğilimleri unutmayın. Güncel konular paylaşmanız halinde Algoritma sizi daha çok kişinin görmesini sağlar. Bunun için zaman tunelinizi güncel öteberi ile tıka basa doldurmayın ama güncel ve ilgi çeken konularda gönderiler yapmanız iyidir. Kişisel kullanıcı iseniz arada profil fotoğrafınızı değiştirmek ilgiyi üzerinize çeker, abartmadan bunu da kullanın.

5- Etiketler Kullanın

Daha çok Twitter ile geniş kullanım gören etiketler (hashtag), başka sosyal ağlarda da kullanılır hale gelince, Facebook da kendini bundan ayrı tutmamıştır. Eğer bir konuyu öne çıkarıp neden bahsettiğinizi belirginleştirirseniz Algoritmayı işleten bilgisayarlara kolaylık sağlamış olursunuz. Onlar da sizin gönderilerinizi daha görünür yaparak sizi mükafatlandırırlar. # işaretinden ilgili etiketleri kullanarak hashtag avantajlarından yararlanabilirsiniz (#facebookhack #KendinYap, vb.)

7- Gönderilerinizi Öne Çıkarın

Eğer ciddi olarak Facebook gönderileri yapıyorsanız, Facebook'un reklam sistemine yapacağınız ödemeler ile sizi takip etmeseler de gönderilerinize ilgi duyabilecek kitleye ulaşabilirsiniz. Özelikle profesyonel olarak Facebook ile tanıtım ve satış hedeflerini gerçekleştirmek isteyenlerin bunu kullanması gerekir. Reklam işinizi canlandırır. Üstelik iyi kullanırsanız son derece güzel çalışabilir ve ölçülebilir sonuçlar alabilirsiniz.

8- İçerik Paylaşırken Dikkat

Paylaştığınız konularda ilgili web sayfaları, blog girişleri, infografikler gibi dış kaynaklardan alacağınız destek, içeriğinizi daha görülebilir olmasını sağlar. Üstelik bir sayfaya verdiğiniz link sayesinde bir süre sonra aynısını onların da size yapması ihtimali zincirleme bir güçlenme etkisine neden olabilir.

9- Çığırtkanlık Yapmayın

Artık çoktan modası geçmiş "kısa süre için, şimdi alın-kazanın, inanılmaz indirim" gibi gedikli ama aynı zamanda mahalleli satış deyimlerini içeriklerinizde kullanmayın. Zaten yeterince ilgi çekici bir paylaşım yaptıysanız, görenler ilgili linke tıklayıp yollarına devam edeceklerdir.

10- SEO Uyanıklıkları Yapmayın

Özellikle bir haber sitesiyseniz, haberin konusunu abartan, olmadık cinsel çağrışımlar yapan, görselin görünmesi halinde konunun hemen anlaşılacağı yerlerini bulanıklaştırmak gibi gel-gel numaralarından uzak durun. Kısa dönemde işe yarasalar bile, uzun dönemde numaracı olarak bellenip kullanıcıların tıklamak istemediği gönderi sahipleri haline gelebilir, daha kötüsü Facebook'a bu yüzden şikayet edilebilirsiniz. Bu durumda "Facebook algoritmasını haklayım" derken kendi işinizi batırmış olursunuz.

Son olarak Algoritmalar durağan değildir. Facebook, Google gibi reklam şirketleri algoritmalarını daha iyi sonuçlar alıp kendi değerlerini artırmak için devamlı olarak geliştirir ve değiştirirler. Bulduğunuz bir açık, emin olun çok kısa süre içerisinde kapatılır. Gerçekten işe yarar ve ilgi çeker içerik kullanmak en güzel algoritma haklama yöntemidir.


Bu yazıyı yazarken şuradaki yazıdan ziyadesi ile faydalandım.

27 Ocak 2015 Salı

Yeni Medya ve Televizyon Yayınlarına Etkisi


Yeni Medya Etkisi
Yeni medya kendi yaşam alanını dönüştürdü ve bu dönüşüm devam ediyor.

Örneğin gazeteler; daha önce bundan paylarını aldılar, baskı sayıları düşerken daha çok internetten takip edilir hale geldiler. Pıtrak gibi çıkan online yayın organları karşısında ise bilinirlikleri ve organizasyon kapasiteleri sayesinde öne çıkmayı becerdiler. Bir kısmı bu hizmetlerini İnternet aracılıyla ücretli vermek için girişimlerde bulundu ve halen bulunuyor. Yeni medya kullanıcıları ise büyük çoğunlukla bu hizmet için ödeme yapmak taraftarı değil.

Eski Ekonominin Kuralları Hala Geçerli
Bunun nedeni biraz mikro iktisat teorisinde yatıyor. Kaynak çok fazla. Yani haber alabileceğiniz güvenilir yerli, yabancı pek çok kaynak, sosyal ağ gibi bileşenlere erişebilmek çok kolay. Üstelik kağıda basılı gazeteler ele alıp, evire, çevire okuması her ne kadar kolay ve zevkli olsa da, güncellemesi için bir sonraki günü ve nüshayı beklemeniz gerekiyor. Oysa İnternet üzerinden anında hatta belki de önemli bir olay olur olmaz, haberdar olabiliyorsunuz. Bu yazılı basından da, televizyondan da daha hızlı gerçekleşiyor. Cep telefonlarınız ya da tabletleriniz hep yakınınızda.

Televizyon da Yeni Medyadan Etkileniyor
Bir süredir televizyon da Yeni Medya'nın etkisi altında. Bu yüzden çoktan haberdar olduğunuz bazı haberleri dinlemek için tek nedeniniz, haber bülteninden çok etkileşimli gösteriye dönüşen canlı yorum ve performansları seyretmek oluyor. Artık haber sunanlar bir elde tablet, Twitter'dan gelen yorumları da işin içine katarak işlerini yapıyorlar.

Şisman Diziler
Yeni Medya dünyasında zaman giderek daha değerli hale geliyor. Sırf bu nedenle aslında 40-50 dakika süren bir dizi; özet, reklam ekleriyle 3 saate kadar aktif televizyon izlemeyi gerektirebiliyor. Bir tür eziyet bu! Yeni Medya bu furyayı da dize getirebilir. Uzunca bir süredir medya oynatıcılar ayrı ya da yeni panel televizyonların içinde, hayatımıza girmiş durumda. İnternetten indirilen filmler ve diziler kolayca reklamsız, özetsiz bu tür cihazlarda izlenebiliyor. Bazı cihazlar internete de bağlanıp anında istediğiniz içeriği seyretmenize de olanak sağlıyor. Tehlikeyi farkeden yayın kuruluşları ve platformları kendi önlemlerini geliştirip, İnternet üzerinden çeşitli yöntemler ile istediğinizi izlemenizi sağlayacak yayınları da yapabiliyorlar. Ancak bu işi bedelsiz yapabilen çözümler izleyiciler için fırsat ve yayıncılar için ciddi bir tehdit. Kuşkusuz, duruma uyum sağlanacak. Zamanla ilginç gelişmeler yaşayacağız. Dilerseniz günümüzde giderek yayılan bir açık kaynak kodlu medya oynatıcı yazılıma gözatalım.

Kodi
Gelişen medya oynatıcılar bir yana, mevcut cihazlarınıza yüklenen yazılımlar da işi basit bir şekilde halletme potansiyelini şimdiden ortaya koyuyor.

Kodi ya da eski adı ile XBMC Windows, Linux, Android, Apple (OSX, iOS ve ATV2), Raspberry Pi dahil pek çok yazılım ve donanım üzerinde çalışıyor. Neredeyse her evde biri ya da bir kaçı mevcut. Bazı televizyonlar içlerinde Android'li bir medya player taşıyor. Diğerleri için ise kolayca bir Android'li kutu alıp televizyona bağlamak mümkün.

Kutu yerine doğrudan HDMI girişe takılabilen daha küçük boyutlu cihazlar da mevcut. Fiyatları ise orta gelir seviyesinde birinin bütçesini sarsmayacak boyutlarda.



Bu tür cihazlar, işin kolayına kaçanlar için bir çözüm olarak ortada dururken, konuya aynı zamanda bir hobi olarak yaklaşan kesimin önünde de Raspberry Pi gibi kart halinde alınabilen mini bilgisayarlar var. Bu mini bilgisayarlar da kolayca medya oynatıcılara çevrilebiliyor.



Sanırım Gazetelerin yaşadığı ve hala yaşamakta olduğu Yeni Medya dönüşümünü Televizyonlar da yaşamaya başladılar. Böyle giderse, internete bağlanıp istediğiniz içeriği seyrettirebilen televizyonları evlerimizde duvarlarda görmenin vakti geliyor demektir.

Yeni medyanın hayatınızda yapacağı bu türden değişikliklere hazır mısınız?


YM-2015/1

13 Ekim 2014 Pazartesi

Sahte Twitter Hesaplarından Korunma - 2


Sahte twitter hesapları sizin kendilerini takip etmenizi sağlamaya çalışır. Takip ettiğiniz sahte hesaplar genellikle bir süre sonra sizi takibi bırakırlar. Takip ettiğiniz hesaplar belli bir sayının üzerindeyse bir süre sonra ipin ucu kaçacaktır. Ne yazık ki Twitter sizi takibi bırakanları açıkça görmenizi sağlayacak araçlara sahip değil.

Sizi kimler takibi bırakmış?

Öncelikle gönderilerinizi beğenmeyen takipcileriniz sizi takibi bırakabilir bu normaldir. Siz birinin gönderilerini beğendiğiniz için onu takip edebilirsiniz ancak karşıdaki kişinin sizin gönderilerinizi takip etmesi için onun da aynı düşünceler içerisinde olması gerekir. Kimse sizi takip etmek zorunda değildir. Bunu gözönünde bulundurun. Sırf sizi takibi bıraktı ya da takip etmedi diye hesapları takibi bırakmak doğru olmaz. Bunu gözönünde bulundurarak asıl amacımızı hatırlayalım. Sahte hesaplardan korunmak! Takibi bırakanların içerisinde aslında sizi kendilerini takibe teşvik etmek için takip edip sonra da takibi bırakanlar bazı uygulamalar sayesinde kolayca belirlenebilir.


Socialbro isimli uygulama işinize yarayabilir. Uygulama belli bir seviyeye kadar bedava kullanıma izin veriyor, bu da sizin için yeterli olabilir. Biraz karışık olsa da sizi takibi bırakmış kimseleri görüp, değerlendirdikten sonra, takibi bırakabilme imkanını size veriyor. Ayrıca Google Chrome Web Mağazası üzerinden uygulama olarak socialbro'yu yükleyebilirsiniz.


Bir diğer alternatif de JustUnFollow, aynı şekilde servise üye olup takipcilerinizi inceleyip dilediklerinizi takipden çıkarmanızı sağlar.

Kendini belli edip size binlerce takipci kazandıracağını belirten hesapları da direk takipten çıkartıp ya da onlar sizi takibe başladıklarında takip etmeden engelleyip Twitter'a şikayet edebilirsiniz.

Bunu yapmak için kullanıcının resmine tıklayın.


Kullanıcı hesabında çark şeklinde görülen şekle tıkladığınızda çıkan menüden kullanıcı engelle (block or report) kısmından hem kullanıcıyı engelleyebilir hem de gereksiz ileti gönderdiği için Twitter'a rapor gönderebilirsiniz.

Bir kullanıcı hakkında yeteri miktarda rapor gelmesi halinde hesabı Twitter tarafından kapatılabilmektedir.

11 Ekim 2014 Cumartesi

Sahte Twitter Hesaplarından Korunma - 1


Twitter geçmişte elektronik postalara olan durumu yaşıyor. İstenmeyen iletiler artık sadece posta kutumuzu değil Twitter akışımızı da kaplıyor. Bunlardan kurtulmak için yapabileceklerimiz neler?

Örneğin daha posta kutunuza gelen Twitter isteklerini kontrol ederek sahte hesapların size bulaşmasını engelleyebilirsiniz.

Yöntem 1:
Açıklama yazısını okuyun!
celebdirtylaundry.com'da Ana ve Kız Blogging Mavens Editörleri vesaire vesaire.
Hemen linkteki sitelerden birine bakıyoruz. Ünlülerin hallerini internete taşıyıp trafik elde etmeye çalışan bir magazin sitesine benziyor. Benim gözüm tutmadı pek. Takip etmeyeyim!

Yöntem 2:
Fotoğrafı Google Resim Aramadan Kontrol Edin!
Anlaşılan bu fotoğrafı kullanan başka Twitter hesapları da var. Aynı foto ve onlarca farklı kullanıcı (44 sonuç!). Garip görünüyor. Hiç gözüm tutmadı. Demek takip etmemek lazım ;)

İşte böyle küçük bir çaba ile istenmeyen içerik yollaması kuvvetle muhtemel olan bir hesabı takip etmeme kararı vermek oldukça kolay aslında. 

22 Temmuz 2014 Salı

Facebook Edgerank Nedir?


Edgerank Nedir?
Edgerank, haber kaynağınızda nelerin gösterileceğine belirlemek üzere Facebook tarafından geliştirilmiş bir algoritmadır.

Edgerank=Yakınlık+Ağırlık+Zaman

olarak basitçe formüle edilebilir.

Yakınlık: İçeriği görüntüleyen ve onu oluşturan kullanıcı arasındaki yakınlıktır.
Ağırlık: İçeriklerin durum, beğeni, yorum, etiket ve benzeri etkileşimlerinin etkisidir.
Zaman: İçeriğin paylaşıldığı andan uzaklaştıkçe içeriğin önemi azalır.

Facebook haber kaynağınızı oluştururken kendi oluşturduğu algoritmaya göre size hangi arkadaşınızın paylaştığı içeriği göstereceğini belirleyip gösterir.

İyi Tarafları:
Böylece durmadan akan ve sizi pek de ilggilendirmeyen pek çok içeriği görmezsiniz.
İlgi alanlarınızda olan arkadaşlarınızın içeriklerini daha fazla görürsünüz.
Başkalarının ilgisini çekmiş ve etkileşime geçilmiş içerikler daha fazla görünür. Böylece daha ilginç gönderileri görürsünüz.

Kötü Tarafları:
Pek çok eski arkadaşınızın belki de sizi ilgilendirecek ancak başkaları tarafından beğenilip, yorumlanmamış yani etkileşime geçilmemiş içerikleri gözünüzden kaçar.
Yanlış bir zamanlama ile gönderilmiş içerikler gözünüzden kaçar.
Sevdiğiniz ama pek fazla içerik göndermeyen arkadaşlarınızın arada sırada yolladıkları size gösterilmeyebilir.

Ne yapmalı?

Okur olarak: 
Arkadaşlarınızı gönderilerini kaçırmak istemezseniz onları yakın arkadaşlarınız olarak işaretleyebilirsiniz.


Haber Kaynağınızda görmek istediğiniz arkadaşlarınızın gönderdiği içerikleri beğenip, yorum yazabilirsiniz.
Arkadaşlarınızın yolladığı konu ile ilgili #hashtag ekleyebilirsiniz.

İçerik Üreten Olarak:
Gönderilerinizde Resim kullanın. Twitter, Pinterest, Flickr, gibi diğer sosyal ağlardan bağlantılı olarak otomatik gönderdiğiniz içerikler yerine direkt olarak içeriği Facebook'a gönderin.
Kaliteli ve ilgi çekicek içerikler gönderin.
Başkalarının ilgi çeken içeriklerini yeniden paylaşmak bir çözüm olabilir. Ancak özgün içerik paylaşmak daha değerlidir.
Paylaşım ayarlarınızı gönderilerinizi herkes görmesin diye sadece arkadaşlar olarak belirlediyseniz böyle gönderilerin geniş kitleler tarafından görülebilmesi için sadece o gönderiyi "Herkese Açık" olarak işaretleyebilirsiniz.
Daha çok arkadaşınızın ilgi gösterdiği içerikleriniz normalde içeriğinizi kendi haber kaynaklarında görmeyen arkadaşlarınız tarafından da görünür. Dolayısıyla en çok etkileşim alan içerik daha görünür olacaktır.

Neden Böyle Bir Edgerank sistemi var?
İçerikler sıralanmadığı durumda haber kaynağınız pek çok içerikle dolar. Özellikle arkadaş sayınız 500 üzerindeyse durmadan gönderiler sayfanızdan akıp durur. Buna güzel bir örnek Twitter akışınızdır. Twitter gibi bir ortamda 500 üzeri takip ettiğiniz hesap varsa her dakika 10-30 arası yeni içerik eklenecektir. Böyle bir akışı takip etmek pek mümkün değildir. Benzerinin Facebook'da olmaması için böyle bir algoritma geliştirilmiştir. Zaman zaman bu algoritmada değişiklikler ve ayarlamalar da yapılmaktadır.

Son olarak http://edgerankchecker.com/ gibi araçları kullanarak sayfanızın değerlendirmesini de yapabileceğinizi belirteyim.

İyi günler dilerim.

4 Haziran 2014 Çarşamba

Instagram'ın Yeni Ayar Verme Seçenekleri



Instagram yeni güncellemesi ile (04.06.2014) daha çok görüntü ayarlama seçeneklerine kavuştu.

Instagram popüler bir fotoğraf paylaşma sosyal medya hizmeti. Uzun zamandır çekilen sıradan fotoğrafları standart filtrelerden geçirerek nispeten güzel görünümler elde edip arkadaşlardan beğeni almak üzerine kurulu olarak hizmet veriyor.

Bu gün gelen yeni sürümle hem ios hem Android cihazlarda daha fazla değişiklik yapmaya imkan veren bir hal aldı Instagram.



Renk doygunluğu, sıcaklığı, keskinliği, parlaklığı, bulanıklığı gibi pek çok ayar tek tek yapılabiliyor.

Dileyenler için eski filtreler de yerinde duruyor. Dilerseniz hiç uğraşmadan filtre seçip geçmek hala mümkün.

Bütün bu detaylı yenilikler Instagram gönderilerinin yapılma hızını biraz yavaşlatacak. Kullanıcılar için iyi mi olur kötü mü yakında anlarız.

Hadi hemen bir iki çay, kahve fincanı çekip deneyin yeni değişiklikleri ;)

Google Play linki

20 Mart 2014 Perşembe

Sosyal Medya'da Kariyerinizi Berbat Etmemek İçin 12 İpucu


Dünyaya bir kez geliyorsunuz. Dolayısıyla, yaşayacağınız bir tek hayatınız var. Onu iyi değerlendirmek ve mahvetmemek de sizin elinizde. Sosyal medyada hayatınızın ve kişiliğinizin sanal aleme yansıması söz konusu. Kendinizi olduğunuz gibi başkalarına anlattığınız gibi sosyal medyada da düzgün bir görünüm sunmanız geleceğinizi ve kariyerinizi olumlu yönde etkileyebilir. Sizi takip edenler arasında gelecekte birlikte çalışma ihtimaliniz olan potansiyel ortaklar veya işverenler bulunduğu gerçeğini hiç aklınızdan çıkarmayın.

Merhaba,

Artık LinkedIn gibi sosyal ağlar giderek daha yaygın olarak işe alanlar tarafından takip ediliyor. Ayrıca işe alacakları adayların Facebook, Twitter hatta Foursquare profillerine bakmayı ihmal etmeyen İnsan Kaynakları çalışanlarının sayısı yadsınamayacak kadar fazla.

Unutmayın ki, özellikle kurumsallaşmış büyük bir şirkette işe başlamayı düşünüyorsanız, sosyal medya sizin şirket kültürüne uyup uymadığınız konusunda önemli ipuçları verir. Dolayısıyla almaya çalıştığınız iş konusunda sosyal medya profiliniz doğru kullanıldığında harika bir destekçi olabilir. Doğru kullanılmaması durumunda ise sosyal medya profiliniz gerçek anlamda her şeyi berbat edebilir!

Eğer çok ama çok istediğiniz bir işi kapmayı planlıyorsanız, sosyal medya profiliniz hakkında da durup düşünmeniz ve gerekenleri uygulamanız akıllıca olabilir.

Bakalım sosyal medyada kariyerinizi destekleyici neler yapabilirsiniz?

1- Kendinize çeki düzen verin!
Sabah ekmek almaya çıkarken bile saçınızı tararsınız, öyle değil mi? Tanıdık olsun, olmasın karşılaştığınız insanların gözünde ne kadar düzgün bir görüntü oluşturursanız o kadar iyidir. Yolda kiminle karşılaşacağınız belli olmaz. Aynı şekilde sosyal medya hesaplarınızda da olabildiğinde iyi görünmeniz yanında, paylaştığınız içeriklerin de düzgün olması önemlidir.


2- Görünüme Dikkat edin
Herkes CV'sini tam ve dolu olarak hazırlamanın faydasını görmüştür. Online özgeçmişlerinizi gözden geçirin eksik alanları dikkatle tamamlayın. Kısa ve anlaşılır bir anlatım kullanın. Laf salatası yapmayın. Olanları en güzel şekilde ortaya koyun. Olmayanları söylemeyin. Özgeçmişte boş kalmış alanlar işinizi de benzer şekilde eksik yapacağınız düşüncesini tetikleyebileceği için tehlikelidir.

Sosyal medya hesaplarındaki profilinizi temiz, anlaşılabilir bir dille, yazım kurallarına dikkat ederek doldurun. Ana yetkinlikler ve yetenekler kısımlarını kesinlikle boş vermeyin. Güçlü yanlarınızı öne çıkartın. Son zamanlarda başvurduğunuz işlerle ilgili yeteneklerinize dikkat çeken küçük dokunuşlar yarışta öne çıkmanızı sağlayabilir. Verdiğiniz tüm bilgilerin doğru, güncel ve diğer sosyal medya uygulamalarında yazdıklarınızla tutarlı olmasına dikkat edin. Düzgün ve güzel göründüğünüz bir fotoğrafınızı kullanın. Abartısız ama içten gülümsediğiniz bir fotoğraf dikkati üzerinize toplar. Kesinlikle selfie, yani kendinizi çektiğiniz telefon fotoğrafı kullanmayın. Üzerinizdeki giysiler ve fotoğrafı çektiğiniz ortam Facebook arkadaşlarınız tarafından beğenilse bile, kalkıp ayna karşısında ördek dudak yaptığınız fotoğrafınızı iş bulma sitelerindeki özgeçmiş veya LinkedIn için kullanmayın!

3- Övünmek İyidir
Hepimiz kendimizle övünmeyi severiz. Ancak abarttığınızda inandırıcılığı da kaybedersiniz. 

Ancak sosyal medyada, kişisel ve profesyonel hayattaki başarılarınızı öne çıkartmak iyidir. Habire başarılarınız ve yaptıklarınızdan bahseden iletiler göndermek değil burada kastedilen. Biraz yaptıklarınız ve kendinizle gurur duymak iyidir. Çevrenizin ve çalışma arkadaşlarınızın samimiyetle beğenip sizi tebrik ettiği başarılarınızın profilinizde görünür olması, hayalinizdeki iş fırsatını elde etmenize yardım edebilir. 

Başarı elde ettiğiniz görevleriniz hakkında küçük duyurular yapın.  Şirket politikalarının dışına çıkmadan belirli aralıklarla işinizle ilgili duyurular yapıp, elde ettiğiniz ilerlemeler hakkında sosyal medyada paylaşımda bulunabilirsiniz. Konu ile ilgili referanslar ve linkler ile iletileri destekleyin.

Yine bu tür gönderilerde verilen bilgilerin gerçek ve doğru olması sizin yararınıza olacaktır. Bilgi çağında hakkınızda kolayca doğrulanacak bilgilere erişimin fazla da zor olmadığını aklınızda bulundurun!

4- Hep Ben, Hep Ben de Olmaz
Kendini beğenmiş insanlar ile kimse arkadaşlık etmek istemez. Dolayısıyla "övüneyim" derken, ölçüyü kaçırmayın. İş ile ilgili ilginç gelişmeler, haberler içeren paylaşımlar birlikte çalıştığınız insanların ilgisini çeker. İşiniz ile ilgili görüş alış-verişi yapılan sosyal ağlara katılın, görüşlerinizi dile getirin. Başkalarının görüşleri hakkında ölçülü ve dikkatli yorumlarınızı paylaşın.

İş ile ilgili konularda öne çıkmanız, kabul edilebilir görüşlerinizi dile getirip bir konunun tarafların bilgilenerek ve sorunun çözülerek değerlendirilmesine katkıda bulunmanız, işinize tutku ile bağlandığınızı ve olumlu çabalarınızı gösterir. Bunlar gelecekteki işvereninizin dikkatini çekebilir.

5- Güzel Bir Şey Söylemeyecekseniz Susun!
Hayatta karşılaştığınız durumlar karşısında sık sık serinkanlılığınızı kaybediyorsanız, bu huyunuzu düzeltmek için elinizden geleni yapın. Bu arada, sosyal medyada kendinizi tutmayıp bir durum veya birileri hakkında kötü sözler paylaşıyorsanız, bu sinirli, birlikte çalışması zor biri olduğunuzu düşünmelerine yol açacaktır. Hele terbiye sınırlarını aşan ifadeleriniz görülürse pek bir şansınızın kalmayacağını unutmayın. Hemen kendinizi sizi işe alacak kişinin yerine koyun. ağzı bozuk, nerede parlayacağı belli olmayan, kontrolsüz bir iş arkadaşıyla çalışmayı ister misiniz?

Tartışmalara girmek yerine mümkünse muhatabınız ile birebir görüşüp sorunu anlayıp çözme yoluna gidin.
Tartışmalardaki rolünüz önemlidir. Ortamı geren değil, sorunu çözen ve meseleyi halleden bir kişi görünümü vermeniz halinde, bunu gelecekteki işvereniniz olumlu olarak değerlendirecektir. Ortalığı karıştıran değil, iş bitiren biri olmanız kesinlikle tercih sebebidir. Uzlaşmacı olun!

6- Tehlikeli Sulardan Uzak Durun
Sosyal medyada kendinizi ifade etmek istiyor olabilirsiniz. Ancak unutmamanız gereken, Sosyal Medya sitelerinin hele hele iş bağlantılı sosyal ağların, içinizi döküp rahatlayacağınız yerler olmadığıdır. Özelikle siyaset, inanç ve futbol gibi aynı anda geniş kitlelerin hemfikir olamayacağı konuları işle ilgili sosyal ağlara taşımayın! İşvereniniz tuttuğu takıma hoş olmayan sözler söylediğiniz paylaşımlardan dolayı objektifliğini ve serin kanlılığını kaybedebilir.

7- Her Söylenene İnanmayın!
İnsanlara güvenmeyin demiyorum. Ancak her söylenene inanmak sizi içinden çıkılmaz bazı sorunlara götürebilir. Sadece söylenenleri dikkatlice düşünce süzgecinizden geçirip, doğruluklarını ve güvelinirliklerini değerlendirmeniz sizin için iyi olacaktır. Bir söze güvenip, verdiğiniz gizli bir bilgi yüzünden başınıza olmadık işler gelebilir. 

8- Halinizin Tercümanı Olmayan İçeriğe Dikkat Edin!
Ailenizin, dostlarınızın, iş arkadaşlarınızın görmesini istemediğiniz fotoğraflarınızı, filmleri sosyal medyada paylaşmayın. Sadece kendi paylaşımlarınızı da değil, arkadaşlarınızın sizin hakkında yaptığı paylaşımları dikkatle izlemeniz gerektiğini unutmayın. Bir eğlence sırasında içinde bulunduğunuz halin herkese görünür olmasının sonuçları pek de istenmeyen birtakım olayları başlatabilir. 

9- Şakalara dikkat edin.
Dostlarınız arasına çok hoş bulup, gülüp, eğlendiğiniz bir konu, sizi tanımayan kişileri ciddi bir biçimde rahatsız edebilir. Buna müşterileriniz, iş ortaklarınız ve işverenleriniz de dahil! Bu bağlamda, aslında paylaşmaya değmeyecek bir şaka, görsel, film gibi içeriklerde paylaş düğmesine basmadan önce bir kez daha düşünmenizde fayda var. Kalabalık bir insan topluluğunun ortasında kalkıp, "bu şakayı herkesin bana baktığı bir anda yapar mıyım acaba?" diye düşünebilirsiniz. Eğer buna samimi cevabınız evet ise o şaka herkesin rahatça gülüp, keyif alabileceği bir şeydir. Aksi halde paylaş düğmesinden uzak durun. 

10- Kaytarmayın!
İşte olmanız gerektiği saatte ilgisiz şeyler yapmayın. İnternet bu şekilde kaytarıp yakalanmış kişilerin hikayeleri ile dolu. Böyle şeyleri gizlemek zordur. Hele sosyal medya paylaşımlarında kendinizi ele verme ihtimaliniz varsa daha da zor. Sosyal medyada konum bildirimleriniz başınıza iş açabilir. İş saatinde sinemada, kafede, alışveriş merkezinde görünmeniz gibi.

Kimse görmez diye düşünmeyin. Böyle bir durum yüzünden sosyal medya üzerinden patronunuzdan fırça yemek, içinizdeki gerzeğin geniş kitleler tarafından fark edilmesine neden olabilir. Burada gelecek işvereninizin de yaşayacağı hayal kırıklığını yeniden dile getirmeye gerek yok sanırım.

11- Sevgi İyidir
Sıcak, hoş duygular yaşatan güzel bir anın paylaşıldığı fotoğrafları herkes sever. İş arkadaşlarınızla, müşterilerinizle, arkadaşlarınızla, işvereninizle böyle güzel fotoğrafları, filmleri paylaşmanızda hiç sakınca yok. Aksine, olumlu duygular oluşturduğu için hakkınızda çok iyi olabilir.

12- Başkalarının Paylaşımlarına İlgi Gösterin
Sosyal medya kazan-kazan taktiğinin en iyi işlediği yerlerdendir. Dostlarınızın, arkadaşlarınızın, takip ettiğiniz diğer kişilerin paylaşımlarına yorum yapar, beğenir ve yeniden paylaşırsanız onlar da size aynı şekilde yaklaşırlar. Dolayısıyla beğenmekten ve yeniden paylaşmaktan çekinmeyin. Zaten Sosyal Medyanın yuvarlanan kartopu etkisi böyle oluşur. 

Sevin, sevilin bu dünya kimseye kalmaz.

Sağlıklı ve mutlu kalın.

Bu satırları yazarken şu linkteki yazıdan oldukça fazla yararlandım ama kendimden de kattım. Bilginiz olsun.

2 Aralık 2013 Pazartesi

Ne Olacak Sosyal Medyanın Hali?


Hızlı tüketiyoruz. Fast food toplumu olduk. Sanırım sırada bekleyen tehlike obezite! Belki de daha kötüsü. Sosyal ağlar da bundan nasibini aldı. Artık beğenip, sesimizi çıkartmıyoruz. Uzun yorumlar ise genellikle kavgalara ve yaralamalı saldırılara neden oluyor. Sahi ne olacak bu sosyal medyanın hali?
Eğer bu yazıyı benim sesimden dinlemek isterseniz buraya tıklayın.

Merhaba,

Sosyal medya artık 140 karaktere sığan düşüncelerle ve tek tuşa tıklayarak gösterilen beğenilerle öne çıkıyor. Zaten öyle birkaç paragraftan uzun yazıları da okuyamıyoruz. Sanki her şey fazla yüzeysel gibi sosyal medyada öyle değil mi? Bu kadar çabuk tüketip, birkaç kelimelerden oluşan sloganları hayatımızın anlamı olarak tanımlayınca, bir kaç söz bardağı taşıran son damlalar olabiliyor. Adeta, birbirimizi anlamak için değil de, birbirimizle kavga etmek için iletişim kuruyoruz. Sahi, ne oluyor bize? Birbirimize destek vererek ilerlemeye çalışan bir toplumken, birbirimizi yok etmeye çalışan, sinir dolu bir topluluğa mı dönüşüyoruz? Daha az okuyup, daha az eğitim alıp, daha fazla sosyalleşmenin sonucu, kaçınılmaz anlaşmazlıklar mı? Sosyal medya, acele tüketilip, doğru dürüst hazmedilmeden, sonunda da göbek yağları gibi birikip, rahatsızlık yapmaya mı başladı?

Geçen gün, sosyal medyada kavga eden iki kişi hakkında haber gündeme geldi. Bir kahve dükkanı önünde buluşmak için sözleşen ikili, arkadaşları ile birlikte olay yerine gelip, tartışmış ve birbirlerini bıçak darbeleriyle yaralamış. Yeni medya'da görüntüleri ile tespit edilmiş bu üzücü olay. Ardından bir kişi hastanede hayatını kaybetmiş. Diğerleri ise şimdi demir parmaklıklar arkasındalar. Kim bilir, belki de kavga etmeseler, bir kaç ay sonra tekrar yazılanları okuduklarında gülüp geçecekleri bir konu, ölümle son buldu. Sosyal medya mı suçlu, yoksa bizler mi?

Biz de genellikle geniş kitleler tarafından kullanan mecralar kimi zaman hoş, kimi zaman da böyle üzücü olaylara neden olur. Sanırım, toplumsal yaşantımızın kaçınılmaz gerçeklerinden biri de bu. Sosyal medya, sanal da olsa hayatın içerisinde önemli bir yere erişiyor. Yaşamlarımızı değiştiriyor, kimi zaman da bitmesine neden oluyor.

Hep bu benzetmeyi yaparım. Yineleyeceğim. 1980'li yılların ilk yarısında başlayan halk telsizi salgını aynen sosyal medyanın günümüzde yaptığı etkiye benzer bir toplumsal sarsıntı yaratmıştı. Orada da tanışıp, evlenenler olduğu gibi, kavga edip birbirinin hayatını karartan kişiler de olmuştu. Ancak şüphesiz telsiz, önemli bir yatırım gerektiriyordu. Dolayısıyla yayılması o kadar kolay olmamıştı. Sosyal medya ise öyle değil, neredeyse nüfusun yarısının Facebook'da hesabı bulunuyor. Belki de sosyal medyanın bu kadar ölümcül olması biraz da bundan. Özellikle genç nüfusun neredeyse tamamının sosyal medya erişimi var. Üstelik akıllı telefon ve tabletlerle neredeyse her an yanlarında olan bir iletişim aracı. Sosyal medya da bizim toplumumuzdan kopuk olamayacağına göre, toplumda ne oluyorsa orada da oluyor.

Elimizden geldiğince yaşanan bu üzücü olayı analiz etmeye çalışalım. Normalde, birbirini tanıyan insanlar karşılıklı olarak çeşitli nedenler ve tarafların özelliklerinden dolayı birbirine karşı olumsuz düşünceler ve duygular besleyebilir. Bu doğaldır. Okulda rekabet ettiğiniz ve bir ölçüde tanıdığınız insanlarla çekişebilirsiniz mesela. İşin saçma olan kısmı, birbirini tanımayan kişilerin, birbirleri ile anlık yaşadıkları anlaşmazlıklar nedeniyle kavga etmeleridir. Üstelik birbirlerini tanısalar, kavga etmez, belki de son derece iyi anlaşırlar. Garip olan tanımadan, birbirine düşmanlık duymaktır. Bu yüzden yol vermediği için birini öldürüp, hapislere düşen insanlar gerçeği bizim toplumumuzda yaşanır. Oysa, bir an için mantıklı düşünüp, yol isteyen birine "vardır bir zorunlu durum ya da bir bildiği" diye yolu vermek akılcı bir yaklaşımdır. Yoksa, inat üzerine toplumsal bir yaşam tesis edilebilir mi?

Sosyal ağlarda, tanımadığınız kişilere karşı, son derece saygılı ve ölçülü olmanız gereklidir. Yazı ile iletilen görüşler genellikle tam olarak o an hissedilen duyguları yeterince iyi yansıtamaz. Her ne kadar gülücükler ve somurtma işaretleri eklense de, karşı taraf sizi kolayca yanlış anlayabilir. Bunları önlemek için, daha saygılı ve anlayışlı olmakta fayda var. Aksi taktirde, memleketimizde sosyal ağlardaki ilişkiler ölümcül sonuçlar doğurabiliyor.

Kavgasız ve huzurlu günler dilerim.

18 Kasım 2013 Pazartesi

Khan Academy Artık Türkiye'de!


Eğitim konusunda ülkece ciddi kalite azalması yaşadığımız bir gerçek. Öğretmen açığı bir türlü kapatılmazken, geleceğimiz olan gençler, eğitim adına en değerli dönemlerinde büyük bir kayıp yaşıyor. Gittikçe artan niteliksiz, eğitimsiz gençleri Türkiye'nin geleceğine hazırlıyoruz. Bu kadar olumsuz bir durum söz konusuyken, Yeni Medya'dan bu gidişi önleyebilecek bir cevap geldi. Üstelik, kazanç peşinde olmayan bir oluşumdan.
Eğer dilerseniz bu yazıyı benim sesimden dinlemek için bu linke tıklayın.

Merhaba,

Eğitim şüphesiz ülkemiz için en önemli konulardan biri. Ancak görülen o ki, eğitim kalitesi giderek düşüyor. Eğitim politikasını idare eden güç, adeta nasıl "daha kötü eğitilmiş nesiller yetiştiririz?" sorusunun cevabını arıyor gibi. Ancak eksik kalan eğitim ihtiyacına karşılık İnternet teknolojisi belki de sıkı bir cevap verebilir. Bir türlü anlaşılmayan konuları anlamak için sanal bir öğretmenin konuları bir bir anlattığı dersler imdada yetişse fena mı olur?

Bu iş nasıl başlamış derseniz, hikayesi oldukça ilginç aslında. Dilerseniz biraz bahsedeyim. Amerika'da Boston'da yaşayan Salman Khan isimli bir hadge fon analisti, New Orlenas yaşayan kuzenlerine derslerinde yardımcı olmak için, matematik derslerini anlattığı videolarını Youtube'a yükleyip kuzenlerine ulaştırır. Bu arada herkes yararlanabilsin diye, bu videoları kamuya açık olarak paylaşır. Dersler, Amerika'da sadece Salman Khan'nın kuzenlerinin değil pek çok öğrencinin imdadına yetişir. Elinden geldiğince zaman içerisinde derslerin sayısını artırır ve oldukça büyük bir kütüphane oluşturur.



Bir süre sonra, durum o kadar yoğun olarak konuya eğilmeyi gerektirir ki Khan işini bırakıp kazanç peşinde olmayan bir organizasyon kurar ve eğitim videolarını hem çoğaltır, hem de konuları çeşitlendirir. Ülke çapında inanılmaz bir ilgi gören eğitim sistemi, sınırları aşıp, dünyanın pek çok yerinden erişen kullanıcılar tarafından büyük ilgi görür. Khan Academy'nin doğuş hikayesi kısaca böyle. Şimdilerde günde 200 bin civarında ders izlendiğini belirtmek, konunun boyutu hakkında bilgi vermesi açısından yararlı olur sanırım.

Sonunda bu organizasyon yurdumuza da geldi. Dersler kısmen yerelleştirip, Türkçe olarak, yararlanmak isteyen öğrencilerin kullanıma sunuldu.

Şimdilik 4500 civarında ders kaydı var. Lise matematiği, fen, sosyal bilimler, üniversite seviyesinde finans içerikler arasında.

Ders videoları 5 ila 20 dakika uzunlukta. Bunun nedeni, içeriğin kolay anlaşılabilmesini sağlamak. 1500'e yakını Türkçeleştirilmiş durumda. Khan Academy kütüphanesi Türkçeleştirilmeye devam ediyor.

Matematik temelden eğitime başlıyor. 1+1’den başlayarak diferansiyel denklemlere doğru ilerlemek mümkün. Hangi konuyu öğrenmeye ihtiyaç duyuyorsanız, o konuyu izleyebilirsiniz. Fen Bilimleri bölümünde Fizik, Kimya, Organik Kimya ve Biyoloji konularını öğrenmek tamamen size kalmış. Sosyal Bilimler, Sanat Tarihi, Tarih içeriklerde bulabileceklerinizden. Khan Academy’de Ekonomi, Finans, Tıp ve Sağlık, Kozmoloji, Astronomi, Bilgisayar Bilimi yanında, Projeler, Keşifler, Buluşlar, Ters Mühendislik ve Robot Yapımı gibi farklı konularda eğitim videoları da var.



Ders görüntülerinin Türkçeye çevrilmesi işini Bilimsel ve Teknik Yayınları Çeviri Vakfı gerçekleştiriyor. Türkçe dublajlı görüntüler olabildiği gibi Türkçe Altyazılı görüntüler de var.

Öğrenciler, kendi başlarına izleyebilecekleri gibi, bu görüntüleri öğretmenler derslerde kolay anlatımları ve görsellikleri nedeniyle izletebilir.

Hazır yerelleştirmeye başlamışken, bizim eğitim siteminde hangi sınıfın hangi dersine karşılık, hangi görüntülerin geldiği de web sitesinde gelecekte belirtilirse faydalanmak daha kolay olur diye düşünüyorum. Yine gelecekte, küresel eğitim içeriğine bizden de katkılar olur umarım.

Videolar YouTube üzerinde depolanıyorlar. Dolayısıyla erişim ve izlenmeleri de son derece kolay.

Tüm bu hizmet bedelsiz. Dolayısıyla tek yapmanız gereken, biraz zaman ayırıp bu videoları izlemek. Hepsi bu. Düşünen ve emek verip bu hale getiren herkese teşekkürler.

İşte yeni medyanın bir başka ilginç kısmı. Yeni medyanın bu konuda ülkemizde bir etkisi olup olmayacağını ise önümüzdeki senelerde göreceğiz.

İyi günler dilerim.


Detaylı bilgi için:
http://khanacademy.org.tr
https://www.facebook.com/khanacademyturkce
https://twitter.com/KhanAcademyTr

14 Kasım 2013 Perşembe

Yeni Medya'dan Al Haberi


Elinde gazete kağıdı ve mürekkep kokusunun verdiği hissi yaşayarak, haberleri okuyan bir kesim hala var. Bir de artık, günlük işlerini masa başında değil, bilgisayar başında yapan bir kuşak da var. Tabi yeni kuşak, haberi de İnternet'ten alıyor. İşin ilginç yanı Yeni Medya ve akıllı cihazlar sayesinde, bu iki kuşak birbiri ile iletişim halinde çatışmadan, geçinip gidiyorlar. Galiba, Yeni Medya gerçekten sosyalleştiriyor.
Burada yazılanları, benim sesimden dinlemek isterseniz bu linke tıklayın.

Merhaba,

Yeni Medya kavramı günden güne eskiyor ve hayatımızın bir parçası haline geliyor. Belki bir süre sonra sadece "medya" olarak literatürde yerini alacak ve medya denildiğinde şimdilerde Yeni Medya tanımında yeralanları da içeren geniş bir kümeyi anlayacağız. Zaten Gazeteler de artık kendilerinde oluşan endişeyi bir kenara atıp, tüm güçleriyle İnternet yayıncısı haline geldiler. İnternet sitesi olmayan gazete kalmadı. Bir çoğu okurlarının yorumlarına haber altlarında yer veriyor. Kimi gazete, kendi alan adı altında okurları tarafından kaleme alınan blogları çalıştırıyor. Kimi gazete, kendisine yollanan okur blogları içerisinden seçtiği yazıların linklerini özel sitelerde ve kendi ana sayfasında kullanıyor.

İşin acı yanı, tüm SEO çalışmaları, gerçek orijinal içerik, taze haber üretimi ve zengin içerik ile oluşturulmaya çalışılan etki o kadar da büyük değil. Buna karşın sosyal ağlarda bir haberin linkinin ve özetinin görsel desteğiyle birlikte verilmesi, tüm bu yukarıda sayılanlardan daha büyük bir etki yapmasına neden oluyor. Hal böyle olunca da, Twitter, Facebook ve Google+ gibi sosyal ağlarda bir haber sitesi ya da gazete sitesinin bulunmaması düşünülemez. Özellikle, ilk anda bir haberin yayılmasında en önemli başlatıcı etkiyi böyle sosyal ağ siteleri yapıyor. Nedeni ise basit. İnsanlar, diğer başka nedenlerden ötürü sosyal ağ sitelerini takip ediyor. Örneğin, bilgisayarı açıp sosyal ağ sitesine bağlanıp, gündemi buradan takip eden ve kimi zaman da bu sosyal ağ sitesinden çıkıp bilgisayarını kapatan kullanıcı sayısı, hiç de azımsanmayacak kadar çok. Hatta aynı sitenin uygulamasını telefonuna indirip bir anlamda devamlı olarak sosyal ağ sitesi ile birlikte yaşayan kullanıcılar da mevcut. Bu kullanıcılar aynı zamanda haber kaynaklarını, basının haberlerini, aynı kanaldan izlemeyi tercih ediyorlar. En azından günümüzde durum böyle.

Gazeteler, sosyal ağların fonksiyonlarını kısmen de olsa yerine getirerek, bir tür sosyal paylaşım imkanını okurlarına tanıyorlar. Haber altlarına yapılan yorumlar, mevcut mevzuat nedeniyle gazeteleri de bağladığı için son derece dikkatli bir filtreden geçiyor. Ancak yine de yorumların, bazen haberin kendisinden daha çok ilgi çektiği durumlarla da karşılaşılıyor. Eski yayıncılık anlayışında bu, mektup, email, sms ya da faks ile gelen okur mektubunun ertesi gün yayınlanan gazeteye konulması ile mümkündü. Günümüzde süreç çok daha hızlı işliyor. Gazetenin görevlisi elini çabuk tutarsa yapılan yorum web sitesinde bir kaç dakika içerisinde yayınlanıyor. Eskiye göre, baş döndürücü bir hız, öyle değil mi?

Eskiden Televizyon, Gazeteler için en önemli rakipdi. Akşam bülteninde yayınlanan haberler, ancak ertesi günün gazetelerinde okunabilirdi. Şimdiyse gazete web siteleri olayın oluşundan kısa süre sonra haberi giriyorlar. Yani bir anlamda kendi yayınlarının da rakibi oluyorlar. Ancak, haber tam olarak sonuçlanmasa bile duyurup gelişmeleri de ardı ardına vermek, bir anlamda Televizyondan rövanşı almak gibi kabul edilebilir. Ek olarak, konu hakkında yapılan okur yorumları da işin karlı kısmı.

Televizyon habercileri de, özellikle sabah kuşağı yayını yapanlar, adeta sosyal medya yorumları ile yönlendiriyorlar programlarını. Hatta, gelen yorumlara sinirlenip izleyiciyi haşlayanları bile oluyor. Yani neredeyse çift yönlü bir iletişim söz konusu, sunucu ve izleyenler arasında.

Yine radyo sunucuları da programlarında telefon ile katılan dinleyicilerinin yanında, sosyal ağlardan gelen akışlar ile kah istekleri çalıyor, kah trafik durumunu veriyor, kimi zaman da bunları diğer dinleyenler ile paylaşıyorlar. Anlaşılan artık habercilik ve programcılık sunan ve izleyenin ortak iletişimiyle ortaya konuluyor.

İşte size bir Yeni Medya etkisi. Haber artık ya birlikte üretiliyor ya da birlikte yorumlanıyor. Büyük ölçüde sosyal medya taraflarının katlısı kendini hissettiriyor.

Sosyal ağ sitesi kuran bir gazete bile var bu aralar. Hürriyet Gazetesi video yayınladığı bir sitenin yanında fazla duyurmadan bir sosyal ağ sitesini de kullanıma açtı. Prensip olarak Hürriyet Gazetesi web sayfası üyelerinin tamamı aynı genel şifre ile tüm servislerine bağlanabiliyorlar. Bunda da durum değişmiyor. Kullanıcı adı ve şifresi ile giren üyeler bu servisten de yararlanabiliyor. benimsayfam.hurriyet.com.tr gibi uzunca bir alanadı var. Biraz primitif de olsa bir iki usta dokunuşla Facebook benzeri bir sosyal ağ sitesine dönüşebilir. Bakalım yaygınlaşacak mı? Bana sorsalar quup.com'u alıp bünyeme katardım, ancak belki de başka bir bildikleri vardır. Google bile 3. denemesinde bir sosyal ağ oluşturabilmişken Hürriyet'in bu denemesini yüreklendirmek gerektiğini düşünüyorum. Diğer yandan, İnternet'teki okur kitlesini de düşündüğünüzde bu avantaj iyi kullanılabilirse "neden olmasın?" denilebilecek bir girişim. Yalnız, arkadaş ekleme kısmı zayıf kaldığından böyle bırakılırsa kullanıcılar arasında fazla bir iletişim olmayacak gibi görülüyor.

İşin özü, gazetelerin bir zaman tehdit olarak gördüğü İnternet, artık kendi yararlarına kullandıkları bir mecraya dönüştü. sadece basılı gazeteler değil bu etkilerden yararlananlar. Sadece İnternet üzerinden yayın yapan bazı gazeteler de son derece başarılı bir çıkış grafiği yakalamış durumdalar. Ancak hala basılı gazetelerin web siteleri kadar popüler değiller. Bunun aşılmasının yolu da içerik kalitesinde üstünlük ve rekabetçilik sanırım. Devrim niteliği taşıyacak yenilikler de öne çıkmanın bir diğer yolu olabilir. Bu arada İnternet gazeteciliği ile başlayıp basılı yayına dönüşenler olacak mı? Asıl onu merak ediyorum.

İyi günler dilerim.

12 Kasım 2013 Salı

SMS Bedava mı?


Akıllı cihazlar yeni medya unsurları arasında görev değişimlerine neden oluyor. Sadece teknoloji hızlı gelişmiyor, aynı zamanda yeni yazılımlar sayesinde alışkanlıklarınız da değişiyor. Belki telefonla konuşmak, yazışmak gibi günlük alışkanlıklarımız sürecek ama küçük değişikliklerle.
Eğer dilerseniz buraya tıklayıp, bu yazıyı benim sesimden dinleyebilirsiniz.

Merhaba,

Geçen gün dışarıda ev için öteberi almış, bankaya doğru gidiyordum. Bir iş ile ilgili olarak, birlikte çalıştığım dostum bana mesaj ile bir telefon numarası yolladı. Akıllı telefonumda normalde sms ile bana ulaşan telefon numaralarını tek dokunuşta arayabilirim. Ancak gelen mesaj Viber isimli İnternet üzerinden bedava mesajlaşma ve telefon görüşmesi yapmaya yarayan bir uygulamadan yollanmıştı. Mesajın içindeki numarayı bir türlü kopyalayamadım. Tek elle kopyalamaya çalışırken de, viber üzerinden arayıverdim numarayı. Bu arada belirteyim, Viber karşı tarafta da yüklü olmalı ki konuşma ve mesajlaşma yapabilesiniz.

Sonuç itibariyle, karşıdaki kişi ile görüşmemiz telefon şebekesi ile hiç bir zaman yapamayacağınız netlikte adeta karşılıklı konuşuyormuş gibi açık ve pürüzsüz gerçekleşti. Görüşmeden sonra, neden telefonda bu kadar kötü kalitede ses transferi ile görüşürken, aynı telefondaki bir başka uygulama ile aynı şebeke üzerinden bu kadar temiz bir görüşme yaptık diye düşündüm.

Telefon şebekeleri iki farklı ağ kullanıyor. Bunlardan biri 2G diğeri 3G. Telefonunuz hangisini destekliyorsa onun üzerinden görüşüyor, sms gönderiyorsunuz. Ancak, ses son derece dar bir band üzerinden kalitesi düşük olarak karşı tarafa ulaşıyor. Tüm telefon cihazlarına standartlara uygun bir hizmet vermek adına benzeri kalitesiz ses iletiliyor.

Aslında ses, sms, internet tamamıyla sayısal veri olarak iletiliyor. Yani telefonla da konuşsanız İnternet üzerinden ses iletimi de yapsanız şebekede aynı meşguliyeti doğuruyorsunuz. Sadece İnternet ses uygulaması daha yeni ses kodlama teknolojisi kullandığı için, sesi çok daha net ve geniş bandlı iletiyor.

Sms deseniz, şebekeye son derece az bir yük getirmekle birlikte eğer bir paket sahibi değilseniz, size son derece pahalı gelebiliyor. Tanesi 40 kuruş olsa, 10 sms mesajı yollasanız, 4 liranız buhar oldu demektir. Yani yükte hafif, pahada ağır bir hizmet. Hala kullanılıyor olmasının tek sebebi ise paketlere eklenen 1000 - 2000 sms değil. Hala akıllı telefon kullanımı yeterli yaygınlıkta değil. Sizde, dünyanın en gelişmiş, utanmasa takla atacak kadar akıllı telefonu olsa da, karşı tarafta mütevazi, sadece telefon işlevli bir cihaz bulunuyorsa, onunla yazışmak istediğinizde tek seçenek sms yollamak.

Kaçınılmaz son ise yakın. Akıllı telefonlar artık makul fiyatlara geldiler. 300 liraya bile bir akıllı telefon almak mümkün. Evdeki kablosuz ağa tanıttınız mı, internet üzerinden sesli, görüntülü görüşme yapmak, mesaj alıp göndermek, birden bire, pahada hafif hale geliveriyor. Akıllı telefonu ile 10'larca mesaj servisinden birini kullanıp, yazışmak varken, hangi rasyonel kişi sms yollar ki? Aynı şey ses iletimi için de geçerli. Yeterli yaygınlığa ulaşırsa Amerika'daki arkadaşınızı neden telefon operatörü üzerinden arayasınız ki?

Şöyle bir gözden geçirelim, sms alternatiflerini. Elektronik posta, mesaj uygulamaları, sosyal ağların entegre mesaj uygulamaları, görüntülü sesli görüşme yapmanızı sağlayan Skype, Google hangouts gibi uygulamalar. Benzer pek çok uygulama var. Günden güne de yenileri çıkıyor.

Telefon operatörleri de bu önlenemez gidişin farkındalar. Biraz da bunun etkisi ile İnternet erişim fiyatlarını son derece yüksek tutuyorlar. Ancak aralarındaki rekabet, talep gören İnternet erişimi sayesinde zaman zaman bu kırmızı çizgiyi aşmalarına ve abone çekmek için fiyatlarda indirimlere gitmelerine neden oluyor.

Sözün özü, yeni medyanın unsurlarından kısa mesaj servisi yani sms bir gün bedava olabilir. Zaten telefon, mesajlaşma, İnternet toplu paket olarak alındığında binlerce sms'in önemsiz bir bedele düşmelerinin asıl nedeni de bu. Yıllar önce İnternet'ten, çeşitli sitelerden bedava sms gönderilebilirdi. Operatörler bu servislerin geliş yollarını birer birer tıkadılar ve sms üzerinden yıllarca güzel kazanç elde ettiler. Ancak bunun sonu çok yakın.

Bütün bunlara dayanarak, bir sonraki mesela 5G hizmetinin tamamen ip bazlı bir veri hizmeti olması muhtemeldir diyor ve sözlerime son veriyorum.

Sevgi, ışığınız olsun. İyi günler dilerim.

25 Ekim 2013 Cuma

Basın Bültenini Keyifli ve Sosyal Hale Getirmek

Yeni Medya giderek daha ilginç ve daha çekici hale geliyor. Pek çok sosyal ağ sitesi hayatın doğal bir parçası durumuna geldi. Bize cep telefonumuz kadar yakınlar. Yani onları artık yanımızdan da ayırmıyoruz. Peki geleneksel medya kuruluşları zaten işlerinin bir parçası haline getirdikleri yeni medyayı daha iyi kullanamazlar mı? Geleneksel Medya için Yeni Medya bir tehdit olarak değil de, avantaj olarak değerlendirilemez mi?
Merhaba,

Blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.

İkinci soruyu hemen yanıtlayayım. Radyolar, televizyonlar, gazeteler, dergiler ve benzerleri zaten Yeni Medya'yı çoktan avantaja dönüştürdüler. Geçmiş programları Youtube üzerinden sosyal medyaya açan, online sürümlerine trafik çekmek için Twitter, Facebook gibi ana akım Yeni Medya organlarını yoğun olarak kullanan pek çok yayın kuruluşu var.

Peki yenilikler bitti mi? Yani daha iyi bir yeni medya kullanımı için yapılabilecek bir şey kalmadı mı?

Tabi ki var. Öncelikle Yeni Medya ölçümleri ile elde edilen veriler değerlendirilip gelecek adımlar ona göre tasarlanabilir. Yeni medya ölçümü sonuç odaklı adımların atılmasını kolaylaştırır çünkü yaptıklarınızın karşılığında oluşan trafiği açıkça görebilirsiniz. Yani geri dönüş verisi kolayca alınabilir. Hangi tür yayınların daha çok ilgi çektiği, yorum aldığı, beğenildiği bilgisinin yanında, hangi saatlerde daha çok ilginin olduğu dolayısıyla ilgi çekmek için yayınlanacak içeriğin ne zaman yayınlandığında daha çok kişiye ulaşılabildiği gibi bilgiler yeni medya sayesinde anında alınabilir. Dolayısıyla bu verilere bakılarak daha iyi bir eniyileme yani optimizasyon gerçekleştirilebilir.

Teknoloji ile ilgili blog yazdığım için sağolsunlar, halkla ilişkiler (PR) firmalarından bol miktarda basın duyurusu alıyorum. Bu basın duyuruları için söyleyebileceğim tek şey, hayatımda gördüğüm en sıkıcı metinler oldukları. Genellikle kuru bir tanıtım metni ve ekinde bir iki görsel. Tamam, bunlardan iyi bir haber yapılabilir. Sonuçta bütün materyal hazır halde bilgisayarınıza geliyor. Teknolojik konuları bu kadar sevmeme rağmen, bu bültenlerin kaleme alınış ve sunuluşundan bu kadar sıkıldığıma göre, kim bilir bu işi profesyonelce yapan gazeteciler, durmadan gelen basın bültenlerinden ne kadar yılıyorlardır. Oysa biraz Yeni Medya baharatı kullanılarak bu bültenler ilgi çekici ve anında paylaşılabilir hale getirilebilir. Nasıl mı?

Tanıtım yapan ajanslar, iyi kötü iletişim eğitimi almış, meslekten personel çalıştırıyor. Fazla masrafa girmeden, bir yapım ekibi ve techizatı kurup bu bültenleri bizzat firmaların temsilcilerine anlattırıp ürünleri de yakın çekimler ile tanıtsalar ve bunu en fazla 5 dakikalık bir zamana sığdırıp, YouTube gibi bir görüntü paylaşım sitesine koysalar nasıl olur? 1080p kalitesinde görüntü yüklense, bundan, gazeteler ve gazetelerin web siteleri, televizyonlar, online haber siteleri ve tabi bloggerlar kolayca yararlanıp, haber olarak ya da destekleyici görüntü halinde kullanabilir, paylaşım yapabilirler. Olmayacak bir şey mi? Halkla İlişkiler ajansları basın bültenini bu hale getirdikten sonra, dilerlerse yanında hazırladıkları metin ve görselleri de yollasınlar hobi olarak, karşı değilim.

Sanırım soğuk ve asık suratlı basın bültenleri yerine, ürün veya hizmeti duyurmak için, vurucu ve etkili bir kısa film çok daha iyi ve Yeni Medya destekli olur.

İyi günler dilerim.


Ses kayıdının arkasında çalan parça, Strauss'un - Blue Danube isimli eseri olup, açık lisanslıdır Youtube ses kütüphanesinden alınmıştır.

23 Ekim 2013 Çarşamba

Sosyal Medya'da Nasıl Görünür Olunur?


Sosyal medya siteleri daha iyi hizmet vermek ve daha çok kazanabilmek adına pek çok ince ayar yapıyor. Bu arada sizin yaptığınız paylaşımlar da kolayca gözden kaçabiliyor. Peki görünür olabilmek adına neler yapılabilir?
Merhaba,

Blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.

Lezzetli bir yemeği, kötü sunarsanız, kimse onu yemek istemez. Dolayısıyla, sosyal medyada da içeriğe dikkat çekebilmek için yapmanız gereken bazı düzenlemeler vardır.

Başlık önemlidir. Arkasından gelecek olanlar hakkında fikir verir. Başlık onu görenlerin devam edip etmemesi için belirleyici role sahiptir. Yazınızın ya da gönderinizin başlığına önem verin.

Aslında en kolay örnekleri gazete ve gazete web sitelerinin başlıklarında görebilirsiniz. Dolayısıyla, bir gün oturup, gazeteciler içeriklerine nasıl başlıklar atarak, okuyanı linke tıklamaya yöneltiyorlar inceleyin. Fikir verebilir ama zamanla ilgi çekici başlıklar atma konusunda deneyim kazanabilirsiniz. İlgi çeken başlıklar bir blog yazısının ilk birkaç cümlesini okutmayı başarabilir. Ardından okuyanı alıp sürüklemek de nasıl yazdığınız ile ilgili olduğundan bu konuda kendinizi geliştirmelisiniz.

Örneğin, kısa cümleler kurun. Uzun ve birbirine bağlı cümleler metnin okunabilirliğini azaltır. Bunun nasıl bir his olduğunu anlamak için hukuki metinlere bakabilirsiniz.

Yazdığınız konu ile ilgili bir başlığı seçmeniz, arama motorlarının sıralamalarında üst kısımlara yerleşmenizi sağlayabilir. Bu da, aramadan gelen okur sayınızı artıracağı için blogunuz trafik çeker.

Blog yazılarınızı uzun tutmayın. Bir, en çok iki sayfa yazmak iyidir. Uzun yazı ancak çok ilginç olursa okunur. Zaten eğer fikirlerinizi kısa metinler halinde ifade etmekte zorlanıyorsanız bu konuda da kendinizi geliştirmeye çalışmak iyi olabilir.

Twitter 140 karakter sınırı nedeniyle çok uzun konuşmayı sevenlere hayal kırıklığı duygusunu yaşatır. Oysa fikrinizi 60 karakter civarında aktarabiliyorsanız, Twitter'da da sizi okuyacak daha çok olacaktır. Yine, bahsettikleriniz ile ilgili görseller kullanmanız da ilgiyi üzerinize çekmeye yarar.

Blog girişlerinizde etiketleri kullanın. Konu ile ilgili kelimeler olan etiketler, hem kullanıcıları hem de arama makinelerini yönlendirip yazının konusunun nelerle ilgili olduğu hakkında bilgilendirir. O yüzden etiket yazınızı daha görünür yapabilir.

Ne kadar çok insanı takip ederseniz sizi takip edenlerin sayısını da artırabilirsiniz. Ancak takip ettiklerinizin içerikleri ile ilgilenmeyip sadece kendi düşüncelerinizi dillendirmeniz zamanla size gösterilen ilgiyi ve takipçi sayınızı azaltabilir. O nedenle takip ettiğiniz kişilerin neler yaptığına, neler yolladığına da dikkat etmeniz ve beğeninizi bildirmeniz ilgiyi üzerinizde tutar. Zaman zaman çok sevdiğiniz gönderileri yeniden paylaşmanız ise arkadaşlarınızın emeğine saygı gösterdiğinizin belirtisidir. Gönderilerinin daha çok kişiye ulaşmasını sağladığından arkadaşlarınızı yüreklendirir. Eğer siz de başkalarının görüşlerine değer veriyorsanız giderek daha çok kişinin ilgisini çekersiniz.

Linkedin gibi profesyonel iş ağlarında profilinize zaman ayırıp iş yaşamınıza ilişkin bilgileri girmeniz, yetkinliklerinizi belirtmeniz, kariyeriniz açısından yeni imkanlar ortaya koyabileceği için önemlidir.

Sosyal Medya'da yaptığınız paylaşımları, ilgili sosyal ağ sitesinin niteliklerine uygun olarak yapmak mantıklıdır. Linkedin'de komik karikatürler paylaşmak, eğer iş konuları ile doğrudan ilgili değillerse ters tepebilir.

Facebook, zaman tünellerinde arkadaşlarınızın yolladığı her gönderiyi göstermez. Bu nedenle paylaşımınızın daha çok arkadaşınız tarafından görülebilmesi için en az 5-6 beğeni ve bir kaç yorum alması gerekir.  Böyle gönderilerinize dikkat edin, beğeniler ve yorumlar belli bir eşiği aştıktan sonra başka arkadaşlarınızın da beğenip yorum yazdıklarını fark edeceksiniz. Bunun nedeni, Facebook'un algoritmasının yeterli önemde görmediği içerikleri sizi takip edenlere göstermemesidir. Görünür olmak için ilginç olmalısınız!

Tüm bu yukarıda anlatılanlar ünlüler için geçerli değildir. Ünlülerin hayranları karşılık beklemeden takip edip, tek yönlü bir akışa razı olduklarından, ünlü kişiler normal kullanıcılardan çok daha şanslıdırlar.

Sosyal medyada görünür olabilmek ve öyle kalabilmek sıradan kullanıcılar için zordur. Öncelikle, ya güzel içerik oluşturmanız ya da ilgi çeken içerikleri paylaşmanız gerekir. Kimi zaman bu ikisini dengeli bir biçimde yapanlar daha çok takip edilebilir.

Takipçi, arkadaş kavramından biraz farklıdır. Birini ilginç içerikleri için takip edebilir, paylaştığı düşüncelerini aynen benimsiyor olabilirsiniz. Ancak bu onunla oturup yüzyüze keyifli zaman geçirebilmeniz için yeterli olmayabilir. Sosyal medyanın bir diğer etkisi de kullanıcıların karakterlerini tam anlamda yansıtmamalarıdır.

İyi günler dilerim.


Ses kayıdının arkasında çalan parça, Silent Partner'in, Gotta Find Out isimli parçası olup, açık lisanslıdır Youtube ses kütüphanesinden alınmıştır.

11 Ekim 2013 Cuma

Yeni Medya Nedir?


Yeni Medya dizisinin ellincisinde aklıma hala "Yeni Medya nedir?" sorusuna, bir cevap vermemiş olduğum geldi. Gerçekten nedir bu dilimize dolanan yeni medya? 
Blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.
Merhaba,

Haberleşme ve kitle iletişimi kavramları biz çocukken çok daha kolay anlaşılırdı. Öyle ya, tek kanallı devlet televizyonu, TRT radyoları, meteoroloji ile polis radyoları vardı yayın yapan. Bir kaç gazete ve dergiyi de peşine eklediniz mi, işte size kitle iletişimi.

Telsiz bile halka yasaktı. "Ruslara casusluk yapar bunlar" diye Telsiz kullanmak gibi basit bir iletişimi bile gerçekleştiremedik uzun seneler. Oysa yıllardır, Amerikan tır şöförleri araçlarında kullandıkları halkbandı telsizlerle haberleşiyordu. Dünyada milyonlarca kişinin ilgilendiği Amatör Telsizcilik diye bir hobi, yani bir boş zaman uğraşı vardı. Bizlere yasakken, tüm dünyadan meraklıları ister Mors alfabesi ile ister konuşarak birbiriyle haberleşiyor, boş zamanlarında hoş vakit geçiriyorlardı. Biz ise 80'li yılların ortalarına kadar elimize mikrofonu alamadık. Oysa dünyada amatör telsizcilik, bir tek geri kalmış muz cumhuriyetlerinde yasaktı aynı dönemlerde. Sonra, Kıbrıs savaşı sırasında kendi üretmediğimiz telsizler ile haberleşemezken, kendi gemimizi batırdık. O vesile ile Aselsan kuruldu. Amatör telsizciler, sadece telsizle konuşan değil, aynı zamanda kendi cihazlarını üreten kişilerdi dünyada. Bizde ise iletişimin araçları ve telsiz bile tabu olarak görülmüş ve halk ile aralarına bir set çekilmişti. Amatör telsizciler yıllar öncesinde kendi telsizlerimizin üretiminde rol oynarlardı belki de. Kim bilir?

Geleneksel medya olarak nitelediğimiz tüm kesimler, yani radyo, televizyon ve gazeteler ile birebir iletişimde kullandığımız ev telefonları, posta, telgraf, telex hizmetlerini eski medya olarak nitelendirebiliriz. Ortak özellikleri tamamının iletişim konusunda oldukça yavaş olmasıydı. Canlı yayın bile yapılsa bunu izlemek için bir radyo ve televizyona ihtiyaç duyardınız. Evde film çekebilen bir mutlu azınlık da vardı. Film kaseti makineye yerleştirilir ve genellikle sessiz ama renkli filmler çekilir, sonra banyo için yurt dışına yollanırdı. Basit bir şarkı bile dünya listelerine girdikten aylarca sonra bizim radyolarda çalınmaya başlardı. Ortam deseniz, ya plak alırdınız dinlemeye, ya da kasetlere karışık şarkı doldurturdunuz. Video döneminde bile, yine yayınından aylar sonra, kasetten kasete çekilmiş, artık sulu boya ile boyanmış gibi görünen şeyleri izlerdik.

Yeni medya, biraz da yeni teknolojilerin ve İnternet'in ürünü. 90'lı yılların sonlarına doğru ivme kazanan cep telefonları bir yere bağlı olmadan, dilediğimiz herkesle iletişim kurmamızı sağladı. Cep telefonlarından az sonra gelen, kısa mesaj servisi ise daha yeni tanışmış olduğumuz çağrı cihazlarını çöpe gönderdi. SMS, cep telefonu görüşme ücretleri ucuzlamasına rağmen, hala direniyor. Sanırım basitliği onu vazgeçilmez yapan nedenlerden biri. Bu sayede şebekeye neredeyse hiç yükü olmayan bu servisten, operatörler hala yüklüce para kazanabiliyorlar. Evet, cep telefonları ve sms de, yeni medyanın unsurları.

Kitlesel iletişimin bir diğer unsuru ise İnternet. Ortaya çıktığı andan beri müthiş bir değişime neden oldu. Dünyanın bilgi birikimine bir kaç sözcük yazarak ulaşmak lüksü bir yanda, yazdığınız mektubun ilgilisine ışık hızı ile ulaşması başka bir yanda. Anlık mesajlaşma servisleri ile canlı olarak iletişim kurmak, sesli, görüntülü görüşmenizi ağ üzerinden yapmak, ilginç sitelerde vakit öldürürken görüşlerinizi belki de hiç tanımadığınız insanlarla paylaşmak diğer yanda.

2005 sonrası yaygınlaşan, günümüzde ise iyiden iyiye hayatın bir parçası haline gelen sosyal medya siteleri ise bir diğer yeni medya unsuru.

Madde madde sayarsak, Bilgisayar oyunları, Sanal gerçeklik ortamları, Multimedya (Çok ortamlı; Ses, Video, İnteraktif platformlar, Animasyon, Metin v.b) CD-DVD-ROM'lar, Yazılım, Web siteleri (blog'lar, wiki'ler de dahil olmak üzere), Elektronik posta, Elektronik kiosklar, İnteraktif - akıllı televizyon, Mobil medya, Podcast, Hypertext edebiyatı, Blog (1). Ancak yeni medya kavramı bunlarla sınırlı değil. İçeriğin net üzerinden sayısallaştırılarak bir yerden bir yere iletildiği, tüm bu sürecin de veriye dönüştürüldüğü siber alandır (2).

Günümüzde eski medya olarak nitelendirdiğimiz kısım da artık yeni medyanın içerisine girmiş durumda. Öyle ya sabah İnternet'in başında gazetelere şöyle bir bakıp geçmiyor muyuz? Artık beğenimizi ve yorumlarımızı bile anında yapabiliyoruz. Dolayısıyla medya denildiğinde aklımıza "Yeni Medya" baskın olarak gelebilir. Zaten kavram çok da önemli değil aslına bakarsanız. Geniş kitleleri birbiri ile haberleştirebiliyor mu? Bunun için pek çok alternatif yol bulunabiliyor mu?  Önemli olan bu.

Artık iletişim fakültelerinde "Yeni Medya" dersleri veriliyor. Yeni Medya bölümleri açılıyor. Bence son derece yerinde bir durum bu. Gençler zaten içinde yaşadıkları ortamı profesyonel hayatlarına entegre edebilmek için bu işin okulunu da okumalılar. Gerçi öğrenmeleri gerekenler çok hızlı değişiyor ama bir ucundan tutmadan böyle bir kavrama da yetişmek mümkün değil.

Sayısallaştırılmış ortamın son derece zayıf bir yönü var. Kalıcılığı. Eğer herhangi doğal ya da kendi oluşturduğumuz bir nedenle uygarlığımız bir kesintiye uğrarsa, geriye kalanlara ya da bizden sonra gelebilecek uygarlıklara bu sayısal büyük veriden ne kalacak? Acilen, uzun dönemde (kim bilir belki de 100 bin yıl) bozulmadan kalacak ve çok büyük kapasiteye sahip veri depolayabilecek bir teknoloji bulmamız gerekiyor. Aksi taktirde, bu kadar veriye yazık olmaz mı sizce de?

İyi günler dilerim.


Dipnotlar:
(1) http://tr.wikipedia.org/wiki/Yeni_medya
(2) http://kamilmehmetozkan.com/wordpress/2013/01/21/buyuk-donusum-yeni-medya-nedir-ne-degildir/#.UlZtDNLp0V8

9 Ekim 2013 Çarşamba

Akıllı Telefon Bağımlısı mısınız?


Akıllı cihazlar onları kullananların hak etmesi gereken cihazlardır. Önceki cümle oldukça tartışmalı aslında. Akıllı telefon, yerine göre boş vakit öldürmek için de kullanıldığında aslında amacına uygun kullanılıyor sayılabilir. Bu durumda, akıllı telefonlar ile kurulan irtibat bir tür madde bağımlılığı gibi düşünülebilir mi?
Blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.
Merhaba,

Telefonlar öyle bir akıllandılar ki, düzgün bir uygulama yazılsa, sizi marsa götürür, okeye döneyim derken, arkadaşınız eli bitiriverir. Tamam kulağa garip geliyor biliyorum ama Galaxy Note II sahibi gençlere otobüslerde dikkat edin, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Gençler, eskiden arkadaşlarıyla kahveye giderlerken, artık okey oynamak için mekan ve zaman konusunda bir kısıtlamaya sahip değiller. Bu bir tür gelişme olarak nitelendirilebilir mi?

Şaka bir yana, kullandığımız akıllı telefonlar geçtiğimiz yüzyılda aya astronotları götürüp getirmek için gerekli hesapları yapan bilgisayarlardan binlerce kat daha güçlü işlemcilere sahipler. Hem de, eskisi gibi tek çekirdekli işlemciler değil kullanılanlar.

4'er çekirdekli iki işlemcisi, bir de görüntü işlemek için 4 çekirdekli bir grafik işlemcisine sahip cihazları cebimizde taşıyacağız, zili çaldığında ekranına parmağımızı sürtüp  kulağımıza götürüp, "alo!" diyeceğinizi, söyleseniz, 1980'li yıllarda size güler geçerlerdi. O dönemde evlerin hepsinde telefon bile yoktu. Olanlar da ya büyük paralar karşılığında devralmışlar yada yıllar süren bekleyişleri sonucunda muratlarına ermişlerdi. Kimi öngörülü aileler çocuk doğduğunda adına telefon sırasına yazılır, şansı yaver giderse evliliğine kadar telefon bağlatmaya hak kazanırlardı. Sonra her şey değişti. Her ne olduysa, küresel teknoloji dalgası ülkemizi de yalayıp geçtikten ve bizde de bilgisayar kullanımı alıp başını gittikten bu yana, her şey biraz karıştı. Önce bilgisayar, sonra İnternet daha sonra da cep telefonu bağımlısı olduk.

Bağımlı olup, olmadığınızı test etmek oldukça kolay. Eğer evden telefonunuzu almadan çıktığınızda, içiniz rahat ve endişesiz iseniz böyle bir derdiniz yok demektir. Ancak farkına vardığınızda 10'larca kilometre uzakta olduğunuzda bile, dönüp telefonunuzu alıyorsanız, durum dramatik. Eğer belediye otobüsünde telefonda oyun oynuyorsanız daha da beter diyebiliriz.

Elinizde, o anda İnternet dünyasında her türlü kaynağa ulaşıp, merak ettiğiniz konularda bilgilenmenizi, haberdar olmanızı sağlayacak bir cihaz taşıyorsunuz ve yaptığınız şey; kitap, makale veya haber okumak değil, bilgisayar programı yazmak değil, sadece okey oynamaksa, bu akıllı cihazın sizi iyiye, doğruya ve güzele ulaştırmak için işe yarayan bir araç olmadığı ortada. Peki o zaman ne? Belki de bu, yeni madde bağımlılığınız.

Biliyorum, kötümser bir yaklaşımla ele alıyorum akıllı telefonları. Ancak ne kadar düşük performansla kullanılıyor olurlarsa olsun, artık ilginç bir olay, bir durum ortaya çıktığında, bir anda ceplerdeki bu cihazlar yerlerinden çıkıp, görüntü kaydetmeye başlayıveriyorlar. İşte, o andan sonra buraya kadar söylediklerimin tamamını unutabilirsiniz. Gerçek anlamda vatandaş gazeteciliği işte o anda başlıyor. O duruma söyleyebilecek hiç bir şey kalmıyor.

Örneğin Facebook'da "Ankara'nın Bugları" diye bir sayfa açmışlar. Ankara'nın Bağları şarkısına ve Bilgisayar programı hataları anlamına gelen "Bug" kelimesine gönderme yapılarak oluşturulmuş bir ismi var. Ankara'da belediyecilik anlamında yapılmış hataları, komiklikleri sergiliyor. Son derece ilginç, komik, acı, eksik yönleri ile Ankara sokaklarının resimleri ve yapılan yorumlar burada ele alınıyor. İşte, size harika bir halk gazeteciliği örneği. Bunu, büyük oranda akıllı telefonlara, mobil İnternete ve biraz da sosyal medya'ya borçluyuz.

İşte size bir olumsuz, bir de olumlu yanı ile akıllı cihazlardan bahsettim.

İyi günler dilerim.

4 Ekim 2013 Cuma

Yeni Medya'da Sanal Kişiler ve Güvenlik


Yeni Medya ile ilgili İnternet siteleri pek çok keyifli özellikler ile birlikte geldi. Ancak, bu kadar ilgi çeken bir ortamın içine kötü niyetli insanların girmesi ve kendi çıkarları için Sosyal Medya sitelerini kullanması da gayet normal. Peki, sıradan kullanıcılar ne yapacak? Kendilerini kötü niyetli kişilerden nasıl koruyacaklar?
Blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.

Merhaba,

Yeni medya, sosyal ağ sitelerinde insan davranışları diğer sosyal ortamlardan çok farklı değildir. Normal hayatta da sosyal bir ortama girdiğinizde kıyafetiniz, davranışlarınız ile benimsenir ya da yadsınırsınız.

Sosyal bir ortamda, ya kendiniz olarak bulunursunuz ya da takındığınız maske ile istediğiniz kişi olmaya çalışırsınız. O ortamdakilerin ilgisini çekebileceğini düşündüğünüz kişi kılığına girersiniz ve kendinizce bir tür tiyatro oyunu sahnelersiniz. Bu, bir tür görünmezlik pelerini ya da şapkası giymek gibidir. İnsan, uzun zamandır görünmezlik denilen fantezinin peşindedir. Örneğin Perseus, tanrıça Athena'dan bu görünmezlik şapkasını alıp, uyumakta olan Medusa'yı öldürür. Görünmeden istediğini yapabilmek özgürlüğü üzerine hikaye çeşitlemeleri benzer şekilde uzayıp gider. Uygarlık geçmişinde böyle bir imkanı ele geçiren ama aslında hak etmeyen kahramanların yaptıkları kötü işlerle dolu hikayeler de var. Günümüzde de Harry Potter serisinde görünmezlik pelerinine rastlıyoruz. Sahi, siz olsanız neler yapardınız böyle bir pelerinle?

Tamam, pelerin için henüz teknolojimiz yeterli değil. Hayal gücünüz de su kaynattıysa sosyal medya ne güne duruyor?

Denemek için sosyal medyada bir kurgu karakter yaratabilirsiniz. Bunu siz yapmasanız da yapan pek çok kullanıcı var. Kimi güvenlik ihtiyacından böyle davranır. Doğru ya, kim olduğu bilinmeden istediği gibi davranmak mümkün. Belki de altlarda saklanan gerçek kişi, böylece ortaya çıkmış olur. Ne dersiniz? Diyelim ki tanınma sonucu doğabilecek hukuki olumsuzluklardan kaçınmak için bu yapılıyor olsun ya da başka bir sebeple, insan olduğu gibi görünmelidir. Rol de bir yere kadar sürdürülebilir. Bir an gelir ki maskeler düşüp altındaki gerçek ortaya çıkar.

Sosyal medyada güvenli yazışmalar için, gerçek kimliğinizi gizlemek bir çözüm değil. Ancak sosyal medya sitelerinde kendinizle ilgili güvenlik tedbirlerini hafife almamakta yarar var. Sosyal medya siteleri sizin bilgilerinizi birilerine vermeseler bile, sizin hesabınız bir şekilde ele geçirilirse tüm verdiğiniz bilgileriniz ulaşılabilir olacaktır. O nedenle bu bilgilerinizi değiştirerek vermek bir çözüm olabilir. Örneğin doğum gününüzü değiştirmek mantıklı olabilir. Diğer zorunlu olarak verdiğiniz bilgileri de değiştirmek ve öyle kullanmak kişisel bilgilerinizin başkalarının eline geçmesi halinde tehlikeyi azaltacaktır.

Bir diğer önlem de şöyle. Facebook gönderilerinde fazlasıyla ilginç ve belki de o arkadaşınızın göndermesi mümkün olmayan bir resim, kısaltılmış link ve benzeri ile karşılaşabilirsiniz. Böyle akışlar görürseniz, tıklamayın! Aynı şekilde Twitter üzerinde özel mesajlarda size listenizdeki birinden gelen kısaltılmış link, sizi doğruca kötü niyetli kişilerin sitesine yönlendirip bilgilerinizi ele geçirmelerini sağlayabilir. Böyle kısa linklere de tıklamadan önce iki kere düşünmeniz akıllıca olur.

Yine uygulamaların istedikleri bilgi erişimlerine dikkat etmek de faydalı olabilir. Facebook'da bir uygulamayı onaylarken sizden ne gibi bilgileri istediğine dikkat edin. Listede sizi rahatsız eden türde istekler, örneğin her türlü özel bilginiz, arkadaşlarınızın bilgileri ve benzerleri varsa, zorunda değilseniz uygulamaya bu izinleri vermeyin.

Bilgisayarınızda güncel bir virüs koruması yanında güçlü bir malware koruması da çalışıyor olsa fena olmaz. Spybot ya da Iobit Malware Fighter gibi yazılımları önerebilirim. Bilgisayarınızın güncellemelerini de yapmakta fayda vardır.

Güvenlik için ne yaparsanız yapın %100 bir korunma durumu mümkün değildir. Her gün yeni yöntemler geliştirilmekte ve savunmada beklenmedik gedikler bulunmaktadır. Dolayısıyla dikkatli ve uyanık olmak sosyal medya güvenliğinizde yardımcınız olur.

Aslında, cennete gitmek için dünyayı cehenneme çevireceğimize, yaşadığımız dünyayı cennete çevirsek daha iyi olmaz mı?

Güvenli ve sağlıklı günler dilerim.

Simurg

Simurg, Zümrüd-ü Anka ya da Phoenix olarak isimlendirilen efsanevi kuşlar bana göre aynı adrese çıkan küçük farkları olan bir tür kültürel i...