Sosyal Ağ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sosyal Ağ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Haziran 2019 Pazartesi

Google'ın Reklam İzletme Yöntemleri


Televizyonda reklam izlemeyi çok özel durumlar yoksa hiç sevmem. Televizyonda izlediğim her ne ise araya reklam girdiğinde ya hemen kanal değiştiririm ya da başka bir işle ilgilenirim. Kimsenin reklam izlemekten keyif aldığını da düşünmüyorum. Reklamcıların bu nedenle işi zor. İzlenebilir reklamlar üretmek zorundalar. Ne yapsalar da kendilerini bir cenderenin içerisine sıkışmış gibi hissediyor olmalılar. Çok da temiz insanlar olmadıkları için çok acımayacağım kendilerine. Örneğin ürünleri gereksiz abartışları, aslında öyle olmayan şeyleri çok çekici göstermeleri gibi detaylar rahatsız edicidir. Örneğin gerçek dünyada hiç bir zaman reklamlarda göründüğü kadar çekici bir hamburger, pizzaya ya da kırışmamış, açıldığında ağzı yırtılmayan bir cips paketine rastlayamazsınız. Elbiseler biz giydiğimizde bir mankenin üzerinde durduğu gibi durmazlar.


İnternet reklamları da çok farklı değiller. Okuduğunuz bir gazete, zaman öldürdüğünüz sosyal medya siteleri olmadık yerlere reklamlar yerleştirip, gelir elde etmeye çalışırlar. Google bile kendisini büyük bir reklam firması olarak tanımlamamış mıydı? Gerçi reklam önleme yazılımları araya girip bizi bu tür reklamları görmekten kurtarır. Doğal olarak, İnternet sitelerinde yayınlanan reklamlar reklam engelleyiciler yüzünden eskisi kadar çok gelir getiremiyor. Doğrusunu söylemek gerekirse ben de blogumda bu tür reklamlar yayınlıyorum ve gelirleri son derece sınırlı kalıyor. Ama kimseyi suçlamaya hakkım yok, onlar da benim gibi reklam görmekten nefret ediyor olmalılar.

Yine de Google reklam izletmek için yeni yöntemler bulabiliyor. Ben de böyle bir reklam bombardımanına maruz kaldım geçenlerde. 50'li yaşlardaki bir insan olduğumdan biraz da oyun oynama konusunda oldukça beceriksiz olduğumdan pek oyun oynamam. O nedenle oyunlara para vermeyi de sevmem. Ancak para vermediğimiz oyunlar bize para harcatmak için türlü türlü yöntemler denerler. Mesela oyunda ilerlemek için bir iki yardımcı unsur almamız için bizi zorlarlar. Belli bir seviyeden sonrasına ödeme yapmadan ya da yedek can satın almadan geçemezsiniz.

Google harika bir yöntem bulmuş. Bedava bir oyun. Çeşitli oyunlar var ben şans eseri Connect the Pops! isimli olanı tablete yükledim ve başladım oynamaya. Bir matrisin içinde, üzerinde sayılar yazan yuvarlakları birleştiriyorsunuz. Sayıları 2'ye katlanıyor. Gayet basit bir oyun. En az 2,5 saat oynadım. Hem de hiç yanmadan! Çok çabuk ve kolay seviye atlıyorsunuz. Her seviye geçtiğinizde iki adet reklam gösteriyor. Reklamları belli bir süre izlemeden geçemiyorsunuz. Tablette reklamı kapatayım derken, bir kolayca yanlışlıkla reklama tıklayabilliyorsunuz! Neyse bu oyunun verdiği keyifi düşündüğünüzden o anda bir sorun olarak görünmüyor. İnsan bu kadar kolay da olsa kazanmanın verdiği hafifliğe kapılıyor. Eminim beynimdeki keyif ve ödüllendirme merkezleri gecenin bir saatinde hormon salgılamada tavan yaptılar. Normalde 10:00-11:00 gibi uyurum. Bir ara saate baktım 00:55 olmuştu. İzlediğim 150-200 reklama hayret edip, oyunu bıraktım. Google'ı bir kez daha takdir ettim. Benim gibi reklamdan nefret eden, oyun konusunda da çok beceriksiz birine saatlerce oyun oynatıp, tonla reklam izletmişlerdi.

Diğer yandan reklamların yanlışlıkla tıkladıklarım hariç, hiç birine tıklamamam ve hiç bir önerilen oyunu yüklememem göze alındığında, Google'ın bu yöntemlerinin çok da başarılı olmadığı söylenebilir. Yine de Google gösterim nedeniyle bir miktar kazanç elde etmiş oldu.

Bir kitap yazdım. Onu da Facebook ve Instagram gibi mecralarda tanıtıp, biraz satayım istedim. Sonuç hüsran tabi :)) Geriye dönüşün neredeyse 250'ye bir falan olduğu deneyimlerdi. Böylece sanırım izlemeyi sevmediğim reklamların lanetine uğramış oldum. Bu da bana bir süre yetecektir :)

Reklamlar olmadan olmuyor. Yine de ben kült haline gelmiş olanlarına bakmayı tercih ediyorum. Zaman zaman Youtube'da eski ya da dünyadan ilginç reklamları izlediğim oluyor. Araya yeni reklamların girmesini engelleyen reklam önleyicilerim iyi ki var.

Esen kalın.

----------------------


Okumak İçin Güzel Bir Gün!
Mutluluk Saçan Işık: Çoğu Bilim Kurgu, Bazıları Sadece Kurgu Hikâyeler isimli kitabımı okumaya ne dersiniz?
Ben yazdım diye söylemiyorum çok sürükleyici ve elinizden bırakamayacağınız bir öykü kitabı.
Sadece Google Kitaplar'da satılıyor.



5 Şubat 2015 Perşembe

Facebook Algoritmasını 10 Adımda Haklayın



Deneyimli Facebook kullanıcıları farkındadır. Ne kadar çok takipciniz ve arkadaşınız olursa olsun paylaşımlarınız belli bir kesim kullanıcıya ulaşır. Yani, canlı ilişki içerisinde olduğunuz kullanıcılar sizin gönderilerinizi görürlerken, bayramdan bayrama aklınıza gelen arkadaşlarınız Facebook'da yolladığınız içeriğe genellikle hiç rastlamazlar.

Buna, Facebook'un kullandığı algoritma (#EdgeRank) neden oluyor. Farkettiyseniz, popüler olan yani çok beğeni ve yorum alıp, sizin de yorumlara cevaplar verdiğiniz içerikleriniz daha çok kişi tarafından görülüyor. Öyle 3 - 5 kişinin beğendiği içerikleriniz ise kısa sürede unutulup gidiyor.

Güzel, durumu anladığımıza göre bunu nasıl kendi gönderilerimizin iyiliği için kullanabiliriz biraz ona bakalım. Yani Facebook Algoritmasını haklayalım.

1- Zamanlama Önemlidir

Hedef kitlenizin Facebook'da olduğu zamanlarda gönderilerinizi yapmak daha fazla ilgi çekmelerini sağlayabilir. Bu nedenle biraz da deneyerek, kullanıcıların yoğun Facebook kullandığı zamanlarda gönderilerinizi yapın.

2- Gönderi Sıklığı

Bir anda o anda elinizde ne varsa döküp paylaşmayın. Aynı anda 20-25 içeriği gönderirseniz takipcilerinizin büyük kesiminin gözünden kaçacaktır. Hatta Facebook biraz da bilerek, pek çok gönderinizi gözlerden uzak tutacaktır. Dolayısıyla çok kısa aralıklarla değil, takip edilebilecek bir halde gönderilerinizi gerçekleştirin. Başkalarının içeriklerini paylaşırken özgün içeriklerinizi de araya karıştırın.

3- İletişimi Unutmayın

Kendinizce çok harika içerikler paylaşıyor olabilirsiniz. Ancak gelen yorumları cevaplamanız, zincirleme uzayan bir sohbet, içeriğinizin daha çok kişiye gösterilmesine neden olur. Bunun için de çevrenizle olan ilişkiniz önem kazanır. Yani eğer siz başkalarının gönderilerine ilgi gösterir beğeninizi yorumunuzu esirgemezseniz, onlar da sizin içeriklerinize daha fazla ilgi göstereceklerinden bir süre sonra Algoritması gereği Facebook sizin içeriklerinizi o kullanıcılara daha fazla gösterecektir. Çok ilgilendiğiniz arkadaşlarınızı "Yakın Arkadaşlar" arasına almanız halinde Algoritma size onların içeriklerini daha fazla gösterecek böylece siz de bu arkadaşlarınızın ilgisini üzerinize çekebileceksiniz.

4- Güncel İçeriğe Dikkat Edin

Çok paylaşılan konulardaki eğilimleri unutmayın. Güncel konular paylaşmanız halinde Algoritma sizi daha çok kişinin görmesini sağlar. Bunun için zaman tunelinizi güncel öteberi ile tıka basa doldurmayın ama güncel ve ilgi çeken konularda gönderiler yapmanız iyidir. Kişisel kullanıcı iseniz arada profil fotoğrafınızı değiştirmek ilgiyi üzerinize çeker, abartmadan bunu da kullanın.

5- Etiketler Kullanın

Daha çok Twitter ile geniş kullanım gören etiketler (hashtag), başka sosyal ağlarda da kullanılır hale gelince, Facebook da kendini bundan ayrı tutmamıştır. Eğer bir konuyu öne çıkarıp neden bahsettiğinizi belirginleştirirseniz Algoritmayı işleten bilgisayarlara kolaylık sağlamış olursunuz. Onlar da sizin gönderilerinizi daha görünür yaparak sizi mükafatlandırırlar. # işaretinden ilgili etiketleri kullanarak hashtag avantajlarından yararlanabilirsiniz (#facebookhack #KendinYap, vb.)

7- Gönderilerinizi Öne Çıkarın

Eğer ciddi olarak Facebook gönderileri yapıyorsanız, Facebook'un reklam sistemine yapacağınız ödemeler ile sizi takip etmeseler de gönderilerinize ilgi duyabilecek kitleye ulaşabilirsiniz. Özelikle profesyonel olarak Facebook ile tanıtım ve satış hedeflerini gerçekleştirmek isteyenlerin bunu kullanması gerekir. Reklam işinizi canlandırır. Üstelik iyi kullanırsanız son derece güzel çalışabilir ve ölçülebilir sonuçlar alabilirsiniz.

8- İçerik Paylaşırken Dikkat

Paylaştığınız konularda ilgili web sayfaları, blog girişleri, infografikler gibi dış kaynaklardan alacağınız destek, içeriğinizi daha görülebilir olmasını sağlar. Üstelik bir sayfaya verdiğiniz link sayesinde bir süre sonra aynısını onların da size yapması ihtimali zincirleme bir güçlenme etkisine neden olabilir.

9- Çığırtkanlık Yapmayın

Artık çoktan modası geçmiş "kısa süre için, şimdi alın-kazanın, inanılmaz indirim" gibi gedikli ama aynı zamanda mahalleli satış deyimlerini içeriklerinizde kullanmayın. Zaten yeterince ilgi çekici bir paylaşım yaptıysanız, görenler ilgili linke tıklayıp yollarına devam edeceklerdir.

10- SEO Uyanıklıkları Yapmayın

Özellikle bir haber sitesiyseniz, haberin konusunu abartan, olmadık cinsel çağrışımlar yapan, görselin görünmesi halinde konunun hemen anlaşılacağı yerlerini bulanıklaştırmak gibi gel-gel numaralarından uzak durun. Kısa dönemde işe yarasalar bile, uzun dönemde numaracı olarak bellenip kullanıcıların tıklamak istemediği gönderi sahipleri haline gelebilir, daha kötüsü Facebook'a bu yüzden şikayet edilebilirsiniz. Bu durumda "Facebook algoritmasını haklayım" derken kendi işinizi batırmış olursunuz.

Son olarak Algoritmalar durağan değildir. Facebook, Google gibi reklam şirketleri algoritmalarını daha iyi sonuçlar alıp kendi değerlerini artırmak için devamlı olarak geliştirir ve değiştirirler. Bulduğunuz bir açık, emin olun çok kısa süre içerisinde kapatılır. Gerçekten işe yarar ve ilgi çeker içerik kullanmak en güzel algoritma haklama yöntemidir.


Bu yazıyı yazarken şuradaki yazıdan ziyadesi ile faydalandım.

27 Ocak 2015 Salı

Yeni Medya ve Televizyon Yayınlarına Etkisi


Yeni Medya Etkisi
Yeni medya kendi yaşam alanını dönüştürdü ve bu dönüşüm devam ediyor.

Örneğin gazeteler; daha önce bundan paylarını aldılar, baskı sayıları düşerken daha çok internetten takip edilir hale geldiler. Pıtrak gibi çıkan online yayın organları karşısında ise bilinirlikleri ve organizasyon kapasiteleri sayesinde öne çıkmayı becerdiler. Bir kısmı bu hizmetlerini İnternet aracılıyla ücretli vermek için girişimlerde bulundu ve halen bulunuyor. Yeni medya kullanıcıları ise büyük çoğunlukla bu hizmet için ödeme yapmak taraftarı değil.

Eski Ekonominin Kuralları Hala Geçerli
Bunun nedeni biraz mikro iktisat teorisinde yatıyor. Kaynak çok fazla. Yani haber alabileceğiniz güvenilir yerli, yabancı pek çok kaynak, sosyal ağ gibi bileşenlere erişebilmek çok kolay. Üstelik kağıda basılı gazeteler ele alıp, evire, çevire okuması her ne kadar kolay ve zevkli olsa da, güncellemesi için bir sonraki günü ve nüshayı beklemeniz gerekiyor. Oysa İnternet üzerinden anında hatta belki de önemli bir olay olur olmaz, haberdar olabiliyorsunuz. Bu yazılı basından da, televizyondan da daha hızlı gerçekleşiyor. Cep telefonlarınız ya da tabletleriniz hep yakınınızda.

Televizyon da Yeni Medyadan Etkileniyor
Bir süredir televizyon da Yeni Medya'nın etkisi altında. Bu yüzden çoktan haberdar olduğunuz bazı haberleri dinlemek için tek nedeniniz, haber bülteninden çok etkileşimli gösteriye dönüşen canlı yorum ve performansları seyretmek oluyor. Artık haber sunanlar bir elde tablet, Twitter'dan gelen yorumları da işin içine katarak işlerini yapıyorlar.

Şisman Diziler
Yeni Medya dünyasında zaman giderek daha değerli hale geliyor. Sırf bu nedenle aslında 40-50 dakika süren bir dizi; özet, reklam ekleriyle 3 saate kadar aktif televizyon izlemeyi gerektirebiliyor. Bir tür eziyet bu! Yeni Medya bu furyayı da dize getirebilir. Uzunca bir süredir medya oynatıcılar ayrı ya da yeni panel televizyonların içinde, hayatımıza girmiş durumda. İnternetten indirilen filmler ve diziler kolayca reklamsız, özetsiz bu tür cihazlarda izlenebiliyor. Bazı cihazlar internete de bağlanıp anında istediğiniz içeriği seyretmenize de olanak sağlıyor. Tehlikeyi farkeden yayın kuruluşları ve platformları kendi önlemlerini geliştirip, İnternet üzerinden çeşitli yöntemler ile istediğinizi izlemenizi sağlayacak yayınları da yapabiliyorlar. Ancak bu işi bedelsiz yapabilen çözümler izleyiciler için fırsat ve yayıncılar için ciddi bir tehdit. Kuşkusuz, duruma uyum sağlanacak. Zamanla ilginç gelişmeler yaşayacağız. Dilerseniz günümüzde giderek yayılan bir açık kaynak kodlu medya oynatıcı yazılıma gözatalım.

Kodi
Gelişen medya oynatıcılar bir yana, mevcut cihazlarınıza yüklenen yazılımlar da işi basit bir şekilde halletme potansiyelini şimdiden ortaya koyuyor.

Kodi ya da eski adı ile XBMC Windows, Linux, Android, Apple (OSX, iOS ve ATV2), Raspberry Pi dahil pek çok yazılım ve donanım üzerinde çalışıyor. Neredeyse her evde biri ya da bir kaçı mevcut. Bazı televizyonlar içlerinde Android'li bir medya player taşıyor. Diğerleri için ise kolayca bir Android'li kutu alıp televizyona bağlamak mümkün.

Kutu yerine doğrudan HDMI girişe takılabilen daha küçük boyutlu cihazlar da mevcut. Fiyatları ise orta gelir seviyesinde birinin bütçesini sarsmayacak boyutlarda.



Bu tür cihazlar, işin kolayına kaçanlar için bir çözüm olarak ortada dururken, konuya aynı zamanda bir hobi olarak yaklaşan kesimin önünde de Raspberry Pi gibi kart halinde alınabilen mini bilgisayarlar var. Bu mini bilgisayarlar da kolayca medya oynatıcılara çevrilebiliyor.



Sanırım Gazetelerin yaşadığı ve hala yaşamakta olduğu Yeni Medya dönüşümünü Televizyonlar da yaşamaya başladılar. Böyle giderse, internete bağlanıp istediğiniz içeriği seyrettirebilen televizyonları evlerimizde duvarlarda görmenin vakti geliyor demektir.

Yeni medyanın hayatınızda yapacağı bu türden değişikliklere hazır mısınız?


YM-2015/1

13 Ekim 2014 Pazartesi

Sahte Twitter Hesaplarından Korunma - 2


Sahte twitter hesapları sizin kendilerini takip etmenizi sağlamaya çalışır. Takip ettiğiniz sahte hesaplar genellikle bir süre sonra sizi takibi bırakırlar. Takip ettiğiniz hesaplar belli bir sayının üzerindeyse bir süre sonra ipin ucu kaçacaktır. Ne yazık ki Twitter sizi takibi bırakanları açıkça görmenizi sağlayacak araçlara sahip değil.

Sizi kimler takibi bırakmış?

Öncelikle gönderilerinizi beğenmeyen takipcileriniz sizi takibi bırakabilir bu normaldir. Siz birinin gönderilerini beğendiğiniz için onu takip edebilirsiniz ancak karşıdaki kişinin sizin gönderilerinizi takip etmesi için onun da aynı düşünceler içerisinde olması gerekir. Kimse sizi takip etmek zorunda değildir. Bunu gözönünde bulundurun. Sırf sizi takibi bıraktı ya da takip etmedi diye hesapları takibi bırakmak doğru olmaz. Bunu gözönünde bulundurarak asıl amacımızı hatırlayalım. Sahte hesaplardan korunmak! Takibi bırakanların içerisinde aslında sizi kendilerini takibe teşvik etmek için takip edip sonra da takibi bırakanlar bazı uygulamalar sayesinde kolayca belirlenebilir.


Socialbro isimli uygulama işinize yarayabilir. Uygulama belli bir seviyeye kadar bedava kullanıma izin veriyor, bu da sizin için yeterli olabilir. Biraz karışık olsa da sizi takibi bırakmış kimseleri görüp, değerlendirdikten sonra, takibi bırakabilme imkanını size veriyor. Ayrıca Google Chrome Web Mağazası üzerinden uygulama olarak socialbro'yu yükleyebilirsiniz.


Bir diğer alternatif de JustUnFollow, aynı şekilde servise üye olup takipcilerinizi inceleyip dilediklerinizi takipden çıkarmanızı sağlar.

Kendini belli edip size binlerce takipci kazandıracağını belirten hesapları da direk takipten çıkartıp ya da onlar sizi takibe başladıklarında takip etmeden engelleyip Twitter'a şikayet edebilirsiniz.

Bunu yapmak için kullanıcının resmine tıklayın.


Kullanıcı hesabında çark şeklinde görülen şekle tıkladığınızda çıkan menüden kullanıcı engelle (block or report) kısmından hem kullanıcıyı engelleyebilir hem de gereksiz ileti gönderdiği için Twitter'a rapor gönderebilirsiniz.

Bir kullanıcı hakkında yeteri miktarda rapor gelmesi halinde hesabı Twitter tarafından kapatılabilmektedir.

11 Ekim 2014 Cumartesi

Sahte Twitter Hesaplarından Korunma - 1


Twitter geçmişte elektronik postalara olan durumu yaşıyor. İstenmeyen iletiler artık sadece posta kutumuzu değil Twitter akışımızı da kaplıyor. Bunlardan kurtulmak için yapabileceklerimiz neler?

Örneğin daha posta kutunuza gelen Twitter isteklerini kontrol ederek sahte hesapların size bulaşmasını engelleyebilirsiniz.

Yöntem 1:
Açıklama yazısını okuyun!
celebdirtylaundry.com'da Ana ve Kız Blogging Mavens Editörleri vesaire vesaire.
Hemen linkteki sitelerden birine bakıyoruz. Ünlülerin hallerini internete taşıyıp trafik elde etmeye çalışan bir magazin sitesine benziyor. Benim gözüm tutmadı pek. Takip etmeyeyim!

Yöntem 2:
Fotoğrafı Google Resim Aramadan Kontrol Edin!
Anlaşılan bu fotoğrafı kullanan başka Twitter hesapları da var. Aynı foto ve onlarca farklı kullanıcı (44 sonuç!). Garip görünüyor. Hiç gözüm tutmadı. Demek takip etmemek lazım ;)

İşte böyle küçük bir çaba ile istenmeyen içerik yollaması kuvvetle muhtemel olan bir hesabı takip etmeme kararı vermek oldukça kolay aslında. 

22 Temmuz 2014 Salı

Facebook Edgerank Nedir?


Edgerank Nedir?
Edgerank, haber kaynağınızda nelerin gösterileceğine belirlemek üzere Facebook tarafından geliştirilmiş bir algoritmadır.

Edgerank=Yakınlık+Ağırlık+Zaman

olarak basitçe formüle edilebilir.

Yakınlık: İçeriği görüntüleyen ve onu oluşturan kullanıcı arasındaki yakınlıktır.
Ağırlık: İçeriklerin durum, beğeni, yorum, etiket ve benzeri etkileşimlerinin etkisidir.
Zaman: İçeriğin paylaşıldığı andan uzaklaştıkçe içeriğin önemi azalır.

Facebook haber kaynağınızı oluştururken kendi oluşturduğu algoritmaya göre size hangi arkadaşınızın paylaştığı içeriği göstereceğini belirleyip gösterir.

İyi Tarafları:
Böylece durmadan akan ve sizi pek de ilggilendirmeyen pek çok içeriği görmezsiniz.
İlgi alanlarınızda olan arkadaşlarınızın içeriklerini daha fazla görürsünüz.
Başkalarının ilgisini çekmiş ve etkileşime geçilmiş içerikler daha fazla görünür. Böylece daha ilginç gönderileri görürsünüz.

Kötü Tarafları:
Pek çok eski arkadaşınızın belki de sizi ilgilendirecek ancak başkaları tarafından beğenilip, yorumlanmamış yani etkileşime geçilmemiş içerikleri gözünüzden kaçar.
Yanlış bir zamanlama ile gönderilmiş içerikler gözünüzden kaçar.
Sevdiğiniz ama pek fazla içerik göndermeyen arkadaşlarınızın arada sırada yolladıkları size gösterilmeyebilir.

Ne yapmalı?

Okur olarak: 
Arkadaşlarınızı gönderilerini kaçırmak istemezseniz onları yakın arkadaşlarınız olarak işaretleyebilirsiniz.


Haber Kaynağınızda görmek istediğiniz arkadaşlarınızın gönderdiği içerikleri beğenip, yorum yazabilirsiniz.
Arkadaşlarınızın yolladığı konu ile ilgili #hashtag ekleyebilirsiniz.

İçerik Üreten Olarak:
Gönderilerinizde Resim kullanın. Twitter, Pinterest, Flickr, gibi diğer sosyal ağlardan bağlantılı olarak otomatik gönderdiğiniz içerikler yerine direkt olarak içeriği Facebook'a gönderin.
Kaliteli ve ilgi çekicek içerikler gönderin.
Başkalarının ilgi çeken içeriklerini yeniden paylaşmak bir çözüm olabilir. Ancak özgün içerik paylaşmak daha değerlidir.
Paylaşım ayarlarınızı gönderilerinizi herkes görmesin diye sadece arkadaşlar olarak belirlediyseniz böyle gönderilerin geniş kitleler tarafından görülebilmesi için sadece o gönderiyi "Herkese Açık" olarak işaretleyebilirsiniz.
Daha çok arkadaşınızın ilgi gösterdiği içerikleriniz normalde içeriğinizi kendi haber kaynaklarında görmeyen arkadaşlarınız tarafından da görünür. Dolayısıyla en çok etkileşim alan içerik daha görünür olacaktır.

Neden Böyle Bir Edgerank sistemi var?
İçerikler sıralanmadığı durumda haber kaynağınız pek çok içerikle dolar. Özellikle arkadaş sayınız 500 üzerindeyse durmadan gönderiler sayfanızdan akıp durur. Buna güzel bir örnek Twitter akışınızdır. Twitter gibi bir ortamda 500 üzeri takip ettiğiniz hesap varsa her dakika 10-30 arası yeni içerik eklenecektir. Böyle bir akışı takip etmek pek mümkün değildir. Benzerinin Facebook'da olmaması için böyle bir algoritma geliştirilmiştir. Zaman zaman bu algoritmada değişiklikler ve ayarlamalar da yapılmaktadır.

Son olarak http://edgerankchecker.com/ gibi araçları kullanarak sayfanızın değerlendirmesini de yapabileceğinizi belirteyim.

İyi günler dilerim.

20 Mart 2014 Perşembe

Sosyal Medya'da Kariyerinizi Berbat Etmemek İçin 12 İpucu


Dünyaya bir kez geliyorsunuz. Dolayısıyla, yaşayacağınız bir tek hayatınız var. Onu iyi değerlendirmek ve mahvetmemek de sizin elinizde. Sosyal medyada hayatınızın ve kişiliğinizin sanal aleme yansıması söz konusu. Kendinizi olduğunuz gibi başkalarına anlattığınız gibi sosyal medyada da düzgün bir görünüm sunmanız geleceğinizi ve kariyerinizi olumlu yönde etkileyebilir. Sizi takip edenler arasında gelecekte birlikte çalışma ihtimaliniz olan potansiyel ortaklar veya işverenler bulunduğu gerçeğini hiç aklınızdan çıkarmayın.

Merhaba,

Artık LinkedIn gibi sosyal ağlar giderek daha yaygın olarak işe alanlar tarafından takip ediliyor. Ayrıca işe alacakları adayların Facebook, Twitter hatta Foursquare profillerine bakmayı ihmal etmeyen İnsan Kaynakları çalışanlarının sayısı yadsınamayacak kadar fazla.

Unutmayın ki, özellikle kurumsallaşmış büyük bir şirkette işe başlamayı düşünüyorsanız, sosyal medya sizin şirket kültürüne uyup uymadığınız konusunda önemli ipuçları verir. Dolayısıyla almaya çalıştığınız iş konusunda sosyal medya profiliniz doğru kullanıldığında harika bir destekçi olabilir. Doğru kullanılmaması durumunda ise sosyal medya profiliniz gerçek anlamda her şeyi berbat edebilir!

Eğer çok ama çok istediğiniz bir işi kapmayı planlıyorsanız, sosyal medya profiliniz hakkında da durup düşünmeniz ve gerekenleri uygulamanız akıllıca olabilir.

Bakalım sosyal medyada kariyerinizi destekleyici neler yapabilirsiniz?

1- Kendinize çeki düzen verin!
Sabah ekmek almaya çıkarken bile saçınızı tararsınız, öyle değil mi? Tanıdık olsun, olmasın karşılaştığınız insanların gözünde ne kadar düzgün bir görüntü oluşturursanız o kadar iyidir. Yolda kiminle karşılaşacağınız belli olmaz. Aynı şekilde sosyal medya hesaplarınızda da olabildiğinde iyi görünmeniz yanında, paylaştığınız içeriklerin de düzgün olması önemlidir.


2- Görünüme Dikkat edin
Herkes CV'sini tam ve dolu olarak hazırlamanın faydasını görmüştür. Online özgeçmişlerinizi gözden geçirin eksik alanları dikkatle tamamlayın. Kısa ve anlaşılır bir anlatım kullanın. Laf salatası yapmayın. Olanları en güzel şekilde ortaya koyun. Olmayanları söylemeyin. Özgeçmişte boş kalmış alanlar işinizi de benzer şekilde eksik yapacağınız düşüncesini tetikleyebileceği için tehlikelidir.

Sosyal medya hesaplarındaki profilinizi temiz, anlaşılabilir bir dille, yazım kurallarına dikkat ederek doldurun. Ana yetkinlikler ve yetenekler kısımlarını kesinlikle boş vermeyin. Güçlü yanlarınızı öne çıkartın. Son zamanlarda başvurduğunuz işlerle ilgili yeteneklerinize dikkat çeken küçük dokunuşlar yarışta öne çıkmanızı sağlayabilir. Verdiğiniz tüm bilgilerin doğru, güncel ve diğer sosyal medya uygulamalarında yazdıklarınızla tutarlı olmasına dikkat edin. Düzgün ve güzel göründüğünüz bir fotoğrafınızı kullanın. Abartısız ama içten gülümsediğiniz bir fotoğraf dikkati üzerinize toplar. Kesinlikle selfie, yani kendinizi çektiğiniz telefon fotoğrafı kullanmayın. Üzerinizdeki giysiler ve fotoğrafı çektiğiniz ortam Facebook arkadaşlarınız tarafından beğenilse bile, kalkıp ayna karşısında ördek dudak yaptığınız fotoğrafınızı iş bulma sitelerindeki özgeçmiş veya LinkedIn için kullanmayın!

3- Övünmek İyidir
Hepimiz kendimizle övünmeyi severiz. Ancak abarttığınızda inandırıcılığı da kaybedersiniz. 

Ancak sosyal medyada, kişisel ve profesyonel hayattaki başarılarınızı öne çıkartmak iyidir. Habire başarılarınız ve yaptıklarınızdan bahseden iletiler göndermek değil burada kastedilen. Biraz yaptıklarınız ve kendinizle gurur duymak iyidir. Çevrenizin ve çalışma arkadaşlarınızın samimiyetle beğenip sizi tebrik ettiği başarılarınızın profilinizde görünür olması, hayalinizdeki iş fırsatını elde etmenize yardım edebilir. 

Başarı elde ettiğiniz görevleriniz hakkında küçük duyurular yapın.  Şirket politikalarının dışına çıkmadan belirli aralıklarla işinizle ilgili duyurular yapıp, elde ettiğiniz ilerlemeler hakkında sosyal medyada paylaşımda bulunabilirsiniz. Konu ile ilgili referanslar ve linkler ile iletileri destekleyin.

Yine bu tür gönderilerde verilen bilgilerin gerçek ve doğru olması sizin yararınıza olacaktır. Bilgi çağında hakkınızda kolayca doğrulanacak bilgilere erişimin fazla da zor olmadığını aklınızda bulundurun!

4- Hep Ben, Hep Ben de Olmaz
Kendini beğenmiş insanlar ile kimse arkadaşlık etmek istemez. Dolayısıyla "övüneyim" derken, ölçüyü kaçırmayın. İş ile ilgili ilginç gelişmeler, haberler içeren paylaşımlar birlikte çalıştığınız insanların ilgisini çeker. İşiniz ile ilgili görüş alış-verişi yapılan sosyal ağlara katılın, görüşlerinizi dile getirin. Başkalarının görüşleri hakkında ölçülü ve dikkatli yorumlarınızı paylaşın.

İş ile ilgili konularda öne çıkmanız, kabul edilebilir görüşlerinizi dile getirip bir konunun tarafların bilgilenerek ve sorunun çözülerek değerlendirilmesine katkıda bulunmanız, işinize tutku ile bağlandığınızı ve olumlu çabalarınızı gösterir. Bunlar gelecekteki işvereninizin dikkatini çekebilir.

5- Güzel Bir Şey Söylemeyecekseniz Susun!
Hayatta karşılaştığınız durumlar karşısında sık sık serinkanlılığınızı kaybediyorsanız, bu huyunuzu düzeltmek için elinizden geleni yapın. Bu arada, sosyal medyada kendinizi tutmayıp bir durum veya birileri hakkında kötü sözler paylaşıyorsanız, bu sinirli, birlikte çalışması zor biri olduğunuzu düşünmelerine yol açacaktır. Hele terbiye sınırlarını aşan ifadeleriniz görülürse pek bir şansınızın kalmayacağını unutmayın. Hemen kendinizi sizi işe alacak kişinin yerine koyun. ağzı bozuk, nerede parlayacağı belli olmayan, kontrolsüz bir iş arkadaşıyla çalışmayı ister misiniz?

Tartışmalara girmek yerine mümkünse muhatabınız ile birebir görüşüp sorunu anlayıp çözme yoluna gidin.
Tartışmalardaki rolünüz önemlidir. Ortamı geren değil, sorunu çözen ve meseleyi halleden bir kişi görünümü vermeniz halinde, bunu gelecekteki işvereniniz olumlu olarak değerlendirecektir. Ortalığı karıştıran değil, iş bitiren biri olmanız kesinlikle tercih sebebidir. Uzlaşmacı olun!

6- Tehlikeli Sulardan Uzak Durun
Sosyal medyada kendinizi ifade etmek istiyor olabilirsiniz. Ancak unutmamanız gereken, Sosyal Medya sitelerinin hele hele iş bağlantılı sosyal ağların, içinizi döküp rahatlayacağınız yerler olmadığıdır. Özelikle siyaset, inanç ve futbol gibi aynı anda geniş kitlelerin hemfikir olamayacağı konuları işle ilgili sosyal ağlara taşımayın! İşvereniniz tuttuğu takıma hoş olmayan sözler söylediğiniz paylaşımlardan dolayı objektifliğini ve serin kanlılığını kaybedebilir.

7- Her Söylenene İnanmayın!
İnsanlara güvenmeyin demiyorum. Ancak her söylenene inanmak sizi içinden çıkılmaz bazı sorunlara götürebilir. Sadece söylenenleri dikkatlice düşünce süzgecinizden geçirip, doğruluklarını ve güvelinirliklerini değerlendirmeniz sizin için iyi olacaktır. Bir söze güvenip, verdiğiniz gizli bir bilgi yüzünden başınıza olmadık işler gelebilir. 

8- Halinizin Tercümanı Olmayan İçeriğe Dikkat Edin!
Ailenizin, dostlarınızın, iş arkadaşlarınızın görmesini istemediğiniz fotoğraflarınızı, filmleri sosyal medyada paylaşmayın. Sadece kendi paylaşımlarınızı da değil, arkadaşlarınızın sizin hakkında yaptığı paylaşımları dikkatle izlemeniz gerektiğini unutmayın. Bir eğlence sırasında içinde bulunduğunuz halin herkese görünür olmasının sonuçları pek de istenmeyen birtakım olayları başlatabilir. 

9- Şakalara dikkat edin.
Dostlarınız arasına çok hoş bulup, gülüp, eğlendiğiniz bir konu, sizi tanımayan kişileri ciddi bir biçimde rahatsız edebilir. Buna müşterileriniz, iş ortaklarınız ve işverenleriniz de dahil! Bu bağlamda, aslında paylaşmaya değmeyecek bir şaka, görsel, film gibi içeriklerde paylaş düğmesine basmadan önce bir kez daha düşünmenizde fayda var. Kalabalık bir insan topluluğunun ortasında kalkıp, "bu şakayı herkesin bana baktığı bir anda yapar mıyım acaba?" diye düşünebilirsiniz. Eğer buna samimi cevabınız evet ise o şaka herkesin rahatça gülüp, keyif alabileceği bir şeydir. Aksi halde paylaş düğmesinden uzak durun. 

10- Kaytarmayın!
İşte olmanız gerektiği saatte ilgisiz şeyler yapmayın. İnternet bu şekilde kaytarıp yakalanmış kişilerin hikayeleri ile dolu. Böyle şeyleri gizlemek zordur. Hele sosyal medya paylaşımlarında kendinizi ele verme ihtimaliniz varsa daha da zor. Sosyal medyada konum bildirimleriniz başınıza iş açabilir. İş saatinde sinemada, kafede, alışveriş merkezinde görünmeniz gibi.

Kimse görmez diye düşünmeyin. Böyle bir durum yüzünden sosyal medya üzerinden patronunuzdan fırça yemek, içinizdeki gerzeğin geniş kitleler tarafından fark edilmesine neden olabilir. Burada gelecek işvereninizin de yaşayacağı hayal kırıklığını yeniden dile getirmeye gerek yok sanırım.

11- Sevgi İyidir
Sıcak, hoş duygular yaşatan güzel bir anın paylaşıldığı fotoğrafları herkes sever. İş arkadaşlarınızla, müşterilerinizle, arkadaşlarınızla, işvereninizle böyle güzel fotoğrafları, filmleri paylaşmanızda hiç sakınca yok. Aksine, olumlu duygular oluşturduğu için hakkınızda çok iyi olabilir.

12- Başkalarının Paylaşımlarına İlgi Gösterin
Sosyal medya kazan-kazan taktiğinin en iyi işlediği yerlerdendir. Dostlarınızın, arkadaşlarınızın, takip ettiğiniz diğer kişilerin paylaşımlarına yorum yapar, beğenir ve yeniden paylaşırsanız onlar da size aynı şekilde yaklaşırlar. Dolayısıyla beğenmekten ve yeniden paylaşmaktan çekinmeyin. Zaten Sosyal Medyanın yuvarlanan kartopu etkisi böyle oluşur. 

Sevin, sevilin bu dünya kimseye kalmaz.

Sağlıklı ve mutlu kalın.

Bu satırları yazarken şu linkteki yazıdan oldukça fazla yararlandım ama kendimden de kattım. Bilginiz olsun.

2 Aralık 2013 Pazartesi

Ne Olacak Sosyal Medyanın Hali?


Hızlı tüketiyoruz. Fast food toplumu olduk. Sanırım sırada bekleyen tehlike obezite! Belki de daha kötüsü. Sosyal ağlar da bundan nasibini aldı. Artık beğenip, sesimizi çıkartmıyoruz. Uzun yorumlar ise genellikle kavgalara ve yaralamalı saldırılara neden oluyor. Sahi ne olacak bu sosyal medyanın hali?
Eğer bu yazıyı benim sesimden dinlemek isterseniz buraya tıklayın.

Merhaba,

Sosyal medya artık 140 karaktere sığan düşüncelerle ve tek tuşa tıklayarak gösterilen beğenilerle öne çıkıyor. Zaten öyle birkaç paragraftan uzun yazıları da okuyamıyoruz. Sanki her şey fazla yüzeysel gibi sosyal medyada öyle değil mi? Bu kadar çabuk tüketip, birkaç kelimelerden oluşan sloganları hayatımızın anlamı olarak tanımlayınca, bir kaç söz bardağı taşıran son damlalar olabiliyor. Adeta, birbirimizi anlamak için değil de, birbirimizle kavga etmek için iletişim kuruyoruz. Sahi, ne oluyor bize? Birbirimize destek vererek ilerlemeye çalışan bir toplumken, birbirimizi yok etmeye çalışan, sinir dolu bir topluluğa mı dönüşüyoruz? Daha az okuyup, daha az eğitim alıp, daha fazla sosyalleşmenin sonucu, kaçınılmaz anlaşmazlıklar mı? Sosyal medya, acele tüketilip, doğru dürüst hazmedilmeden, sonunda da göbek yağları gibi birikip, rahatsızlık yapmaya mı başladı?

Geçen gün, sosyal medyada kavga eden iki kişi hakkında haber gündeme geldi. Bir kahve dükkanı önünde buluşmak için sözleşen ikili, arkadaşları ile birlikte olay yerine gelip, tartışmış ve birbirlerini bıçak darbeleriyle yaralamış. Yeni medya'da görüntüleri ile tespit edilmiş bu üzücü olay. Ardından bir kişi hastanede hayatını kaybetmiş. Diğerleri ise şimdi demir parmaklıklar arkasındalar. Kim bilir, belki de kavga etmeseler, bir kaç ay sonra tekrar yazılanları okuduklarında gülüp geçecekleri bir konu, ölümle son buldu. Sosyal medya mı suçlu, yoksa bizler mi?

Biz de genellikle geniş kitleler tarafından kullanan mecralar kimi zaman hoş, kimi zaman da böyle üzücü olaylara neden olur. Sanırım, toplumsal yaşantımızın kaçınılmaz gerçeklerinden biri de bu. Sosyal medya, sanal da olsa hayatın içerisinde önemli bir yere erişiyor. Yaşamlarımızı değiştiriyor, kimi zaman da bitmesine neden oluyor.

Hep bu benzetmeyi yaparım. Yineleyeceğim. 1980'li yılların ilk yarısında başlayan halk telsizi salgını aynen sosyal medyanın günümüzde yaptığı etkiye benzer bir toplumsal sarsıntı yaratmıştı. Orada da tanışıp, evlenenler olduğu gibi, kavga edip birbirinin hayatını karartan kişiler de olmuştu. Ancak şüphesiz telsiz, önemli bir yatırım gerektiriyordu. Dolayısıyla yayılması o kadar kolay olmamıştı. Sosyal medya ise öyle değil, neredeyse nüfusun yarısının Facebook'da hesabı bulunuyor. Belki de sosyal medyanın bu kadar ölümcül olması biraz da bundan. Özellikle genç nüfusun neredeyse tamamının sosyal medya erişimi var. Üstelik akıllı telefon ve tabletlerle neredeyse her an yanlarında olan bir iletişim aracı. Sosyal medya da bizim toplumumuzdan kopuk olamayacağına göre, toplumda ne oluyorsa orada da oluyor.

Elimizden geldiğince yaşanan bu üzücü olayı analiz etmeye çalışalım. Normalde, birbirini tanıyan insanlar karşılıklı olarak çeşitli nedenler ve tarafların özelliklerinden dolayı birbirine karşı olumsuz düşünceler ve duygular besleyebilir. Bu doğaldır. Okulda rekabet ettiğiniz ve bir ölçüde tanıdığınız insanlarla çekişebilirsiniz mesela. İşin saçma olan kısmı, birbirini tanımayan kişilerin, birbirleri ile anlık yaşadıkları anlaşmazlıklar nedeniyle kavga etmeleridir. Üstelik birbirlerini tanısalar, kavga etmez, belki de son derece iyi anlaşırlar. Garip olan tanımadan, birbirine düşmanlık duymaktır. Bu yüzden yol vermediği için birini öldürüp, hapislere düşen insanlar gerçeği bizim toplumumuzda yaşanır. Oysa, bir an için mantıklı düşünüp, yol isteyen birine "vardır bir zorunlu durum ya da bir bildiği" diye yolu vermek akılcı bir yaklaşımdır. Yoksa, inat üzerine toplumsal bir yaşam tesis edilebilir mi?

Sosyal ağlarda, tanımadığınız kişilere karşı, son derece saygılı ve ölçülü olmanız gereklidir. Yazı ile iletilen görüşler genellikle tam olarak o an hissedilen duyguları yeterince iyi yansıtamaz. Her ne kadar gülücükler ve somurtma işaretleri eklense de, karşı taraf sizi kolayca yanlış anlayabilir. Bunları önlemek için, daha saygılı ve anlayışlı olmakta fayda var. Aksi taktirde, memleketimizde sosyal ağlardaki ilişkiler ölümcül sonuçlar doğurabiliyor.

Kavgasız ve huzurlu günler dilerim.

25 Kasım 2013 Pazartesi

Sosyal Ağlar ve Güvenlik


Sosyal ağlar geniş kitleleri kendine çekiyor. Bu çekimin etkisiyle sosyal ağlar olmasa hiç tanışmayacak olanlar bile ucundan, köşesinden bilgisayar, tablet ya da akıllı telefon kullanıcısı oluyor. Belki de farkına bile varmadan tehlikelerle dolu bir sanal dünyanın içine dalıveriyorlar. Ne tür tehlikeler söz konusu ve bu tehlikeler nasıl önlenebilirler?
İsterseniz bu blog yazısını benim sesimden dinlemek için buraya tıklayın.

Merhaba,

Bundan bir yıl kadar önce Facebook'da bir süredir görüşemediğim arkadaşım, durup dururken mesaj yazmaya başladı. "Nasılsın, iyi misin?" kısmından sonra damdan düşer gibi bana "sen, kontörlü telefon mu kullanıyordun?" diye sordu. Ben de kendisine "benim telefonum yok unuttun mu?" diye sordum. O andan itibaren bana başka bir şey sormadı. Hemen o arkadaşımı telefonla arayıp durumu kendisine ilettim. Birileri Facebook hesabının şifresini ele geçirmişlerdi. Hemen, bilgisayarını iyi bir virüs programı ile taratıp temizlemesini ve ardından da Facebook hesabının şifresini değiştirmesini istedim. Sanırım, dediklerimi yapıp ardından durumu adli mercilere de iletmiş. Daha sonra Facebook arkadaş listesindeki pek çok tanıdığından kontör istendiği, kimi tanıdıklarının verilen numaraya kontör yollamış olduklarını öğrendik. Bu, nispeten masum sayılabilecek bir dolandırıcılık girişimi. Kimi zaman doğrudan, çok zor durumda olduğunu belirtip, borç para isteyenler de var. Hiç sorgulamadan yardım etmeye çalışanlar da var. İki taraf için de maduriyet oluşturan, kötü bir durum.

Bir diğer tür de Facebook'da tıklanıp çalıştırıldığında sizin zaman tunelinizde son derece kışkırtıcı mesajlar ile arkadaşlarınızı tıklatıp, virüs bulaştırmaya çalışan gönderiler. Arkadaşlarınız genellikle durumu anlasalar da aralarında daha önce benzer bir virüsle karşılaşmamış olanlar tıklayıp, kendileri de virüs yaymaya başlayabilirler. Kişisel bilgilerinizi alıp pazarlamaya çalışan veri toplayan uygulamalar da bunlar kadar olmasa da zararlılar içerisinde kabul edilmeli.

Bu nasıl yapılıyor ve nasıl önlenir? Öncelikle sizin sosyal ağ şifrenizi ele geçirmeleri gerekiyor. Bunun için makinenize bir virüs yüklemenizi sağlamaları lazım. Genellikle bunun için çok ilginç bir başlığa sahip bir gönderiye tıklayan bir kurban gerekiyor. Bu Facebook, Twitter gibi bir sosyal ağda da olabilir, İnternet'te başka bir sayfada açılan popup menüde de. Hatta "bilgisayarınıza virüs bulaştı, temizlemek için buraya tıklayın", "mobil tarayıcınız çöktü, düzeltmek için buraya tıklayın", diyen kendi açılır yani pop-up pencereler ile mesajlar halinde olabilir. Genellikle bunlara tıklamanız halinde, çalıştırılabilir bir dosya bilgisayarınıza indirilir. Yine genellikle antivirüs ya da flash player yükleme dosyası gibi görünseler de aslında bilgisayarınıza, tabletinize ya da akıllı telefonunuza bir kaç virüs içeren dosya yüklerler. Sonra hesaplarınızı, şifrelerinizi ele geçirebilir, makinenizi zombiye çevirip bir özel ağda çeşitli pis işler için kullanabilirler.

İyi virüs temizleme programları genellikle bu tür zararlıları anında ya da daha sonra tespit eder ve temizler. Ancak kendi başınıza halledemediğinizde, anlayan bir tanıdığınızdan ya da profesyonel hizmet veren bilgisayar firmalarından yardım almakta fayda var. Mümkünse, böyle durumdaki bilgisayarları İnternet'e bağlamayın. Temizlik bittikten sonra da mümkün olduğunca çabuk, tüm şifrelerinizi değiştirin. Güncel tuttuğunuz bir virüs yazılımı edinin. Düzenli olarak bilgisayarınızı taratın. Önemli dosyalarınızın yedeğini ayrı bir depolama biriminde bulundurun. Bulut depolama çözümlerinden yararlanarak yedeklerinizi İnternet'te de tutabilirsiniz. Mümkünse her ikisini birlikte yapın.

Sosyal ağlarda her ne kadar arkadaşlarınız ile iletişim halinde de olsanız, aslında yabancı bir ortamda olduğunuzu ve kötü niyetli insanların da düşündüğünüzden daha yakında olabileceklerini unutmayın. Sizi çok meraklandıran bir başlıkla karşılaşırsanız ona tıklamadan önce bir kaç kez düşünün. Emin olamıyorsanız sosyal ağlarda böyle linklerin güvenli olup olmadığını gösteren web sitelerinden yardım alın. Özetle, uyanık ve dikkatli olun!

İlginç linkler ve görseller kullanarak, kendi açılır pencerelerle, sanki bankanızın web sitesine giriyormuş izlenimi verip, size bir virüs bulaştırıp bilgilerinizi çalma girişimlerine ve benzerlerine phishing ya da yemleme deniyor. Gerçek dünyada da bu girişimlerin benzerleri, bankamatiklere eklenen kart okuyucu, kamera, şifre kaydeden klavye gibi donanımlar ile yapılıyor. Amaçları aynı, sizi kandırmak ve kayba uğratmak. Biraz dikkatle son derece can sıkıcı durumlardan kurtulabileceğinizi aklınızdan çıkartmayın.

Sadece gerçek dünyada değil, sanal dünyada da virüsten uzak ve güvenli olmanızı dilerim.

Sağlıcakla kalın.

14 Kasım 2013 Perşembe

Yeni Medya'dan Al Haberi


Elinde gazete kağıdı ve mürekkep kokusunun verdiği hissi yaşayarak, haberleri okuyan bir kesim hala var. Bir de artık, günlük işlerini masa başında değil, bilgisayar başında yapan bir kuşak da var. Tabi yeni kuşak, haberi de İnternet'ten alıyor. İşin ilginç yanı Yeni Medya ve akıllı cihazlar sayesinde, bu iki kuşak birbiri ile iletişim halinde çatışmadan, geçinip gidiyorlar. Galiba, Yeni Medya gerçekten sosyalleştiriyor.
Burada yazılanları, benim sesimden dinlemek isterseniz bu linke tıklayın.

Merhaba,

Yeni Medya kavramı günden güne eskiyor ve hayatımızın bir parçası haline geliyor. Belki bir süre sonra sadece "medya" olarak literatürde yerini alacak ve medya denildiğinde şimdilerde Yeni Medya tanımında yeralanları da içeren geniş bir kümeyi anlayacağız. Zaten Gazeteler de artık kendilerinde oluşan endişeyi bir kenara atıp, tüm güçleriyle İnternet yayıncısı haline geldiler. İnternet sitesi olmayan gazete kalmadı. Bir çoğu okurlarının yorumlarına haber altlarında yer veriyor. Kimi gazete, kendi alan adı altında okurları tarafından kaleme alınan blogları çalıştırıyor. Kimi gazete, kendisine yollanan okur blogları içerisinden seçtiği yazıların linklerini özel sitelerde ve kendi ana sayfasında kullanıyor.

İşin acı yanı, tüm SEO çalışmaları, gerçek orijinal içerik, taze haber üretimi ve zengin içerik ile oluşturulmaya çalışılan etki o kadar da büyük değil. Buna karşın sosyal ağlarda bir haberin linkinin ve özetinin görsel desteğiyle birlikte verilmesi, tüm bu yukarıda sayılanlardan daha büyük bir etki yapmasına neden oluyor. Hal böyle olunca da, Twitter, Facebook ve Google+ gibi sosyal ağlarda bir haber sitesi ya da gazete sitesinin bulunmaması düşünülemez. Özellikle, ilk anda bir haberin yayılmasında en önemli başlatıcı etkiyi böyle sosyal ağ siteleri yapıyor. Nedeni ise basit. İnsanlar, diğer başka nedenlerden ötürü sosyal ağ sitelerini takip ediyor. Örneğin, bilgisayarı açıp sosyal ağ sitesine bağlanıp, gündemi buradan takip eden ve kimi zaman da bu sosyal ağ sitesinden çıkıp bilgisayarını kapatan kullanıcı sayısı, hiç de azımsanmayacak kadar çok. Hatta aynı sitenin uygulamasını telefonuna indirip bir anlamda devamlı olarak sosyal ağ sitesi ile birlikte yaşayan kullanıcılar da mevcut. Bu kullanıcılar aynı zamanda haber kaynaklarını, basının haberlerini, aynı kanaldan izlemeyi tercih ediyorlar. En azından günümüzde durum böyle.

Gazeteler, sosyal ağların fonksiyonlarını kısmen de olsa yerine getirerek, bir tür sosyal paylaşım imkanını okurlarına tanıyorlar. Haber altlarına yapılan yorumlar, mevcut mevzuat nedeniyle gazeteleri de bağladığı için son derece dikkatli bir filtreden geçiyor. Ancak yine de yorumların, bazen haberin kendisinden daha çok ilgi çektiği durumlarla da karşılaşılıyor. Eski yayıncılık anlayışında bu, mektup, email, sms ya da faks ile gelen okur mektubunun ertesi gün yayınlanan gazeteye konulması ile mümkündü. Günümüzde süreç çok daha hızlı işliyor. Gazetenin görevlisi elini çabuk tutarsa yapılan yorum web sitesinde bir kaç dakika içerisinde yayınlanıyor. Eskiye göre, baş döndürücü bir hız, öyle değil mi?

Eskiden Televizyon, Gazeteler için en önemli rakipdi. Akşam bülteninde yayınlanan haberler, ancak ertesi günün gazetelerinde okunabilirdi. Şimdiyse gazete web siteleri olayın oluşundan kısa süre sonra haberi giriyorlar. Yani bir anlamda kendi yayınlarının da rakibi oluyorlar. Ancak, haber tam olarak sonuçlanmasa bile duyurup gelişmeleri de ardı ardına vermek, bir anlamda Televizyondan rövanşı almak gibi kabul edilebilir. Ek olarak, konu hakkında yapılan okur yorumları da işin karlı kısmı.

Televizyon habercileri de, özellikle sabah kuşağı yayını yapanlar, adeta sosyal medya yorumları ile yönlendiriyorlar programlarını. Hatta, gelen yorumlara sinirlenip izleyiciyi haşlayanları bile oluyor. Yani neredeyse çift yönlü bir iletişim söz konusu, sunucu ve izleyenler arasında.

Yine radyo sunucuları da programlarında telefon ile katılan dinleyicilerinin yanında, sosyal ağlardan gelen akışlar ile kah istekleri çalıyor, kah trafik durumunu veriyor, kimi zaman da bunları diğer dinleyenler ile paylaşıyorlar. Anlaşılan artık habercilik ve programcılık sunan ve izleyenin ortak iletişimiyle ortaya konuluyor.

İşte size bir Yeni Medya etkisi. Haber artık ya birlikte üretiliyor ya da birlikte yorumlanıyor. Büyük ölçüde sosyal medya taraflarının katlısı kendini hissettiriyor.

Sosyal ağ sitesi kuran bir gazete bile var bu aralar. Hürriyet Gazetesi video yayınladığı bir sitenin yanında fazla duyurmadan bir sosyal ağ sitesini de kullanıma açtı. Prensip olarak Hürriyet Gazetesi web sayfası üyelerinin tamamı aynı genel şifre ile tüm servislerine bağlanabiliyorlar. Bunda da durum değişmiyor. Kullanıcı adı ve şifresi ile giren üyeler bu servisten de yararlanabiliyor. benimsayfam.hurriyet.com.tr gibi uzunca bir alanadı var. Biraz primitif de olsa bir iki usta dokunuşla Facebook benzeri bir sosyal ağ sitesine dönüşebilir. Bakalım yaygınlaşacak mı? Bana sorsalar quup.com'u alıp bünyeme katardım, ancak belki de başka bir bildikleri vardır. Google bile 3. denemesinde bir sosyal ağ oluşturabilmişken Hürriyet'in bu denemesini yüreklendirmek gerektiğini düşünüyorum. Diğer yandan, İnternet'teki okur kitlesini de düşündüğünüzde bu avantaj iyi kullanılabilirse "neden olmasın?" denilebilecek bir girişim. Yalnız, arkadaş ekleme kısmı zayıf kaldığından böyle bırakılırsa kullanıcılar arasında fazla bir iletişim olmayacak gibi görülüyor.

İşin özü, gazetelerin bir zaman tehdit olarak gördüğü İnternet, artık kendi yararlarına kullandıkları bir mecraya dönüştü. sadece basılı gazeteler değil bu etkilerden yararlananlar. Sadece İnternet üzerinden yayın yapan bazı gazeteler de son derece başarılı bir çıkış grafiği yakalamış durumdalar. Ancak hala basılı gazetelerin web siteleri kadar popüler değiller. Bunun aşılmasının yolu da içerik kalitesinde üstünlük ve rekabetçilik sanırım. Devrim niteliği taşıyacak yenilikler de öne çıkmanın bir diğer yolu olabilir. Bu arada İnternet gazeteciliği ile başlayıp basılı yayına dönüşenler olacak mı? Asıl onu merak ediyorum.

İyi günler dilerim.

4 Ekim 2013 Cuma

Yeni Medya'da Sanal Kişiler ve Güvenlik


Yeni Medya ile ilgili İnternet siteleri pek çok keyifli özellikler ile birlikte geldi. Ancak, bu kadar ilgi çeken bir ortamın içine kötü niyetli insanların girmesi ve kendi çıkarları için Sosyal Medya sitelerini kullanması da gayet normal. Peki, sıradan kullanıcılar ne yapacak? Kendilerini kötü niyetli kişilerden nasıl koruyacaklar?
Blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.

Merhaba,

Yeni medya, sosyal ağ sitelerinde insan davranışları diğer sosyal ortamlardan çok farklı değildir. Normal hayatta da sosyal bir ortama girdiğinizde kıyafetiniz, davranışlarınız ile benimsenir ya da yadsınırsınız.

Sosyal bir ortamda, ya kendiniz olarak bulunursunuz ya da takındığınız maske ile istediğiniz kişi olmaya çalışırsınız. O ortamdakilerin ilgisini çekebileceğini düşündüğünüz kişi kılığına girersiniz ve kendinizce bir tür tiyatro oyunu sahnelersiniz. Bu, bir tür görünmezlik pelerini ya da şapkası giymek gibidir. İnsan, uzun zamandır görünmezlik denilen fantezinin peşindedir. Örneğin Perseus, tanrıça Athena'dan bu görünmezlik şapkasını alıp, uyumakta olan Medusa'yı öldürür. Görünmeden istediğini yapabilmek özgürlüğü üzerine hikaye çeşitlemeleri benzer şekilde uzayıp gider. Uygarlık geçmişinde böyle bir imkanı ele geçiren ama aslında hak etmeyen kahramanların yaptıkları kötü işlerle dolu hikayeler de var. Günümüzde de Harry Potter serisinde görünmezlik pelerinine rastlıyoruz. Sahi, siz olsanız neler yapardınız böyle bir pelerinle?

Tamam, pelerin için henüz teknolojimiz yeterli değil. Hayal gücünüz de su kaynattıysa sosyal medya ne güne duruyor?

Denemek için sosyal medyada bir kurgu karakter yaratabilirsiniz. Bunu siz yapmasanız da yapan pek çok kullanıcı var. Kimi güvenlik ihtiyacından böyle davranır. Doğru ya, kim olduğu bilinmeden istediği gibi davranmak mümkün. Belki de altlarda saklanan gerçek kişi, böylece ortaya çıkmış olur. Ne dersiniz? Diyelim ki tanınma sonucu doğabilecek hukuki olumsuzluklardan kaçınmak için bu yapılıyor olsun ya da başka bir sebeple, insan olduğu gibi görünmelidir. Rol de bir yere kadar sürdürülebilir. Bir an gelir ki maskeler düşüp altındaki gerçek ortaya çıkar.

Sosyal medyada güvenli yazışmalar için, gerçek kimliğinizi gizlemek bir çözüm değil. Ancak sosyal medya sitelerinde kendinizle ilgili güvenlik tedbirlerini hafife almamakta yarar var. Sosyal medya siteleri sizin bilgilerinizi birilerine vermeseler bile, sizin hesabınız bir şekilde ele geçirilirse tüm verdiğiniz bilgileriniz ulaşılabilir olacaktır. O nedenle bu bilgilerinizi değiştirerek vermek bir çözüm olabilir. Örneğin doğum gününüzü değiştirmek mantıklı olabilir. Diğer zorunlu olarak verdiğiniz bilgileri de değiştirmek ve öyle kullanmak kişisel bilgilerinizin başkalarının eline geçmesi halinde tehlikeyi azaltacaktır.

Bir diğer önlem de şöyle. Facebook gönderilerinde fazlasıyla ilginç ve belki de o arkadaşınızın göndermesi mümkün olmayan bir resim, kısaltılmış link ve benzeri ile karşılaşabilirsiniz. Böyle akışlar görürseniz, tıklamayın! Aynı şekilde Twitter üzerinde özel mesajlarda size listenizdeki birinden gelen kısaltılmış link, sizi doğruca kötü niyetli kişilerin sitesine yönlendirip bilgilerinizi ele geçirmelerini sağlayabilir. Böyle kısa linklere de tıklamadan önce iki kere düşünmeniz akıllıca olur.

Yine uygulamaların istedikleri bilgi erişimlerine dikkat etmek de faydalı olabilir. Facebook'da bir uygulamayı onaylarken sizden ne gibi bilgileri istediğine dikkat edin. Listede sizi rahatsız eden türde istekler, örneğin her türlü özel bilginiz, arkadaşlarınızın bilgileri ve benzerleri varsa, zorunda değilseniz uygulamaya bu izinleri vermeyin.

Bilgisayarınızda güncel bir virüs koruması yanında güçlü bir malware koruması da çalışıyor olsa fena olmaz. Spybot ya da Iobit Malware Fighter gibi yazılımları önerebilirim. Bilgisayarınızın güncellemelerini de yapmakta fayda vardır.

Güvenlik için ne yaparsanız yapın %100 bir korunma durumu mümkün değildir. Her gün yeni yöntemler geliştirilmekte ve savunmada beklenmedik gedikler bulunmaktadır. Dolayısıyla dikkatli ve uyanık olmak sosyal medya güvenliğinizde yardımcınız olur.

Aslında, cennete gitmek için dünyayı cehenneme çevireceğimize, yaşadığımız dünyayı cennete çevirsek daha iyi olmaz mı?

Güvenli ve sağlıklı günler dilerim.

2 Ekim 2013 Çarşamba

coPub Nedir?


Sosyal ağ sitesi deyince inanılmaz sayıda seçenek söz konusu. Artık şirketlere de böyle ağları kullanan çalışanları öcü gibi gelmiyor. Belki de bir adım öteye gidip şirketlerin sosyal ağlarda yönetim, çalışan topyekün varlık göstermesinin zamanı gelmiştir.

Blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.



Merhaba,

Yeni Medya konusunda neredeyse her şey yapıldı. Artık başka yeni bir şey çıkmaz, olsa olsa, var olanlar iyileştirilir diye düşünüyor olabilirsiniz. Doğrusunu isterseniz, gerçekten kısa bir süre içerisinde, yanıp sönen bir imleç ile aydınlanan tek renkli ekranlardan, günümüze çok hızlı geldik. Bilgisayar teknolojisi geçtiğimiz 20 yılda tam bir zıplama yaşadı. Arada doğup, gelişen İnternet ise daha da hızlı bir şekilde ilerleyip, bilgisayar kullanmaktan çok uzak olanları bile bir anda içine çekiverdi. Telefonlarımız gerçek anlamda haberleşme cihazlarına dönüştüler. Artık eskisinden çok daha küçük ama tam da tersine bir o kadar güçlü iletişim cihazlarını ceplerimizde taşıyoruz. Televizyonda canlı program sunmakta olan bir kişiye, telefon ekranından yolladığınız sosyal medya mesajıyla anında tepki alabiliyorsanız, demek ki Zeki Müren de eğer hala yaşıyor olsaydı sizi görebilirdi.

Sosyal medya, birbirini tanımayan insanları bir araya getiriyor. Eskiden beri tanıdıklarınıza erişmenizi kolaylaştırıyor. Bu fikirden daha çok ürün doğar bana kalırsa. Örneğin, neden sadece insanlar sosyalleşsin ki? Şirketler de pekala sosyalleşebilir. Hem birbirleri ile irtibata geçebilirler, hem de kendi bünyelerinde daha kolay bir iletişim imkanını bulabilirler. Ne dersiniz, e-postalarınızdaki bitmek bilmez cc listelerinin sonu gelse fena olmaz mı?  

Zaman, zaman Yeni Medya içerisinde faaliyet gösteren sitelerden bahsediyorum. Bu konuda, ne yazık ki yurdumuzdan fazla örnek yok. 

Ülkemizde bu konularda ürün geliştiren firma sayısı az. Ancak bu, Türkiye sınırları içerisinde, İnternet konusunda dünya devleriyle yarışacak bir proje yapılamaz anlamına gelmiyor! İşte böyle bir Yeni Medya projesinden bahsetmek istiyorum sizlere. Üstelik kullanıcılar söz konusu olduğunda, hedeflenen alan sadece Türkiye değil, tüm dünya. Aslında uzay istasyonundan sosyalleşen bilim insanlarını aklımıza getirirsek belki dünya da sınır değil. Dolayısıyla hiç de kolay olmayan, ancak doğru bir hedef seçilmiş. Sanırım buna "şirketlerin sosyal ağı projesi" dersek yanlış olmaz.

coPub beta sürecine gireli fazla olmadı. Ancak görünce şapkanızı düşürtecek cinsten bir etki yapacağını söyleyebilirim. coPub, kullanıcı arayüzü sade ve kolay kullanılır bir etki bırakıyor. Kolay ve sezgisel kullanımda her şeyi yerli yerinde olduğundan, baş belası kullanıcı kılavuzunu okumanız da gerekmeyecek.

coPub şirketler için bir sosyal ağ. Şirketiniz ve çalışanları üye olup kullanabiliyor. İşinizle ilgili ihtiyacınız olan ürün, hizmet, bağlantı gibi arayışlarınızı gerçekleştirebileceğiniz bir ortam. 

Öncelikle işinizin idaresinde, personelin ve yönetimin bulut üzerinde birlikte çalışmaları için bir ortam. E-posta gibi karışık mail listeleri içerisinde kaybolmadan, ilgili grup içerisinde haberleşip, operasyonu idare etmek ve sonuçları hakkında anlık bilgi alabilmek mümkün. Diğer üye şirketler ile de bağlantı kurmaya, bilgi, ürün ve hizmet akışı yapmaya imkan sağlıyor.

Bu sosyal ağ sitesinin ilginç ve kuvvetli bir yönü var. Arkasında güçlü bir şirket arama makinesi duruyor. Dünya çapında, milyonlarca şirketin, pek çok ve önemli bilgisine bu ağ içerisinden ulaşmak mümkün. Ürün ve bağlantı arayışlarınız için sistem içerisinden direkt bağlantı kurmak imkanı var.

Şirket içi birlikte çalışma imkanları da bu site üzerinden sağlanabiliyor. Aynen diğer sosyal ağ sitelerinde olduğu gibi, buradan da durum güncellemeleri yapmak mümkün. Ancak aradaki fark, şirket içi durum güncellemelerinin sadece o şirket ya da şirket içerisinde oluşturmuş olduğunuz grupların arasında paylaşılabilmesi. Şirketler arası kurulabilecek bir grup ile iki ya da daha fazla şirketten ilgili kişiler bu sistemde haberleşebilir. Böylece örneğin Joint Venture yani ortak girişim yapan iki şirketin elemanları arasında kolayca iletişim ve projenin durumuna ilişkin haberleşme sağlanmış oluyor. Dolayısıyla, örneğin bir ya da fazla şirket içerisinde belli bir projeyi yöneten grup çalışanları birbirlerinden binlerce kilometre uzakta olsalar da irtibatlarını kopartmadan birlikte çalışabilirler. Şimdilik sistemde dosya ve resim paylaşılabiliyor. Ancak gelecekte buna sesli ve görüntülü görüşme de eklenirse daha iyi olabilir. Yapılacak işler listelerini tutup izlemek, not alarak unutmamak, yine sistem özelliklerinden. Sistem 256 bit şifreleme kullandığı için bilgilerin güvenliği de sağlanmış. Yalnız büyük sosyal medya sitelerinde olan bu özellik, şirketler için önemli bir güvenlik gereği.  

Yeni modüllerle daha gelişmiş ve işlevsel hale gelebilecek coPub belki gelecekte, muhasebe, iş-süreç takibi, CRM gibi ek özelliklerle iş dünyasının kalbine taht kurabilir.

Sistem, kullanıcılara yeni açıldığı için, katılan sayısı arttıkça daha pek çok konuda gelişme ve iyileştirmeler yapılarak yaygın kullanılacağını düşünüyorum.

coPub gelir modeli direkt olarak aylık ya da yıllık ödemeler yolu ile gerçekleştirilmiş.  İlk ay için kullanım bedeli ödenmiyor. Ancak izleyen aylarda Durum Güncelleme, Bağlantılar, Uyarılar, Dosya ve Resim Paylaşımı, Mesajlar, Canlı Mesajlaşma, Gruplar, Uygulamalar, Gelişmiş Arama Filtreleri, Online Destek özelliklerin hepsini birden kişi başı 16 lira civarına kullanmak mümkün. Gelir modelleri konusunda genellikle karşı olduğum bu direkt kullanıcı tarafından ödeme durumu, burada bir istisna olarak karşıma çıktı. Hassas şirket bilgileri söz konusu olduğunda, reklam verenlerin bu bedeli karşılamamaları şirketler açısından bir tür güvence gibi değerlendirilebilir.

Verimli çalışmalar yapacağınız sağlıklı günler dilerim.

30 Eylül 2013 Pazartesi

İnternet Sitelerindeki Hesaplarımı Nasıl Silerim?


Yeni medya, alışveriş, müzik siteleri genellikle sizi tanımak isterler. Sitelerden yararlanmak, kimi zaman alışveriş yapabilmek için, pek çok kişisel bilginizi içeren veriyi girip, üye olmak iyi de, ya bir gün gelir de bu tür üyeliklerinizi silmek isterseniz ne ile karşılaşacağınızı biliyor musunuz?
Blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.

Merhaba,

İnternet kullanıcıları neredeyse artık her türlü siteye üye olarak girmek zorunda. Verilen hizmet paralı ya da bedava olsun, siteler sizi üye olup, içeriklerinden öyle yararlanmaya zorluyorlar. Gazete siteleri bile sizi üye olmaya teşvik ediyorlar.

Üye sayısı ve üyelerin neler yaptığını izlemek, bir hizmeti geliştirebilmek için işini bilenlere önemli veriler sağlar. Örneğin bir alışveriş sitesi, incelediğiniz ya da satın aldığınız ürünlere benzer ürünleri size önerebilir. Bunun için sizin siteye üye olmanız en kolay yollardan biridir. Kullanıcının yaptıklarını izlemek böylece kolaylaşır. Sosyal ağ siteleri de üye olmadan bir şey yapmanıza imkan tanımazlar.

Ülkemizdeki alışveriş siteleri TC kimlik numaranıza kadar her türlü bilginizi alıp, saklar. Kötü niyetli birilerinin kolayca bilgilerinize ulaşabileceği fikri, oldukça rahatsız edici. Boşverip umursamamak bir davranış şekli. Diğeri ise bundan rahatsızlık duyup, verileri silip hesabı kapatmak olabilir. Daha genel bir davranış türü ise İnternet üzerinde alışveriş yapmamak ve sosyal paylaşım sitelerinden de uzak durmak. Ancak bu biraz, "düşüp bir yerimi kırarım" düşüncesiyle bir meyve ağacına tırmanmayıp, yüksekteki meyveler çürürken aç kalmak gibi bir durum. Makul olan, sizin için piyasa ile karşılaştırıldığında daha ucuzunu sağlayan bir siteden ürünü alıp, kullanmak. Sosyal medya sitelerinde bulunup gündemi yakalamak ve arkadaşlarınızla kolayca irtibat içerisinde kalmak. İlkokul arkadaşlarınızın doğum gününde bir telefon açıp kutlamak, hoş beş etmek kötü bir şey mi? Facebook haber vermese nereden bileceğiz arkadaşımızın doğum gününü? Kaçımız böyle kayıtları tutan bir ajandaya sahip?

Pek çok avantajlarına rağmen, bir sitedeki hesabınızı kapatmayı düşündüğünüzde öncelikle ilgili siteye gidip bunu nasıl yapabileceğinizi araştırmanız gerekiyor. Pek çok alışveriş sitesinde bunu yapmak genellikle imkansıza yakın. Yine de hesabınızı kapatabileceğiniz türde programlanmış olanları yok değil. Sosyal medya sitelerinde hesap kapatıp ayrılmak mümkün. Ancak bunun için karışık yollar izlemek ve biraz İnternet'te araştırma yapmak gerekebilir.

Böyle bir ihtiyacın varlığı hesap kapatmayı kolaylaştıran siteler yapmak fikrini ortaya koymuş olmalı ki, böyle siteler var. Hesabınızı ya da hesaplarınızı kapatmak istediğinizde bunu yapmanıza yardım edecek bir kaç siteye örnek vermek istiyorum.


Godelete.com bunlardan biri. Oldukça sade ve kullanımı kolay. Ancak  az sayıda sitedeki hesaplarınızı bu site üzerinden silebilirsiniz. About.me, Ask.fm, Dropbox, Ebay, Facebook, Flickr, Gmail, Instagram, Youtube, Twitter ve benzerleri silinebilecekler listesinde var. Zor hesap silinen siteler için neler yapılabilceği de ilgili linklerde anlatılmış. Ancak "bunlar yetmez, daha çok hesap silecek bir yer var mı?" diye düşünüyor olabilirsiniz.

Bir diğer hizmet de accountkiller.com. Bu sitede hesap silme işi otomatik yapılamayan siteler için de anlatılmış ve yararlı ipuçları verilmiş. Böylece normalde kolayca silinemeyen siteleri de silmek için önerilere ulaşılabiliyor.


deleteyouraccount.com bir diğer seçenek. bu siteden de faydalanarak, hala silemediğiniz hesaplarınız varsa deneyebilirsiniz. Sitede, yerine göre hesabınızı nasıl silebileceğiniz anlatılmış. Eğer mümkünse basit bir link verilerek ilgili sitenin hesap silme kısmına ulaşmanıza imkan tanınmış. Yanlışlıkla sildiğiniz hesapları nasıl geri getirebileceğiniz de bu sitede kimi hesaplar için belirtilmiş.



Justdelete.me en geniş koleksiyonuna sahip olan site. En çok bilinen ve kullanılan site de bu. En önemli özelliği Türkçe desteğinin de olması. Dolayısıyla nispeten kolay bir şekilde, dil bariyerine takılmadan hesap silmenizi sağlıyor. Basit, orta, zor, imkansız olarak dört kısma ayrılmış siteler ve hepsi farklı renkte belirlenmiş.

Ne yazık ki Türkiye'deki alışveriş sitelerinden hesap silmeyi de kolaylaştıran bir site yok. Bir de, ne yaparsanız yapın hesabınızı silemediğiniz siteler bir sorun olarak duruyor. Derler ya, "İnternet'te bir kere iz bıraktınızsa, bir daha silinmez" öyle durumlar için pek yapacağınız bir şey kalmıyor.

Sağlıklı günler dilerim.

27 Eylül 2013 Cuma

Spotify Nedir?


Yeni Medya, müzik dünyasını da ister istemez içerisine alıyor. Artık müzik ile ilgili pek çok alışkanlığımız değişti. Evde, işte, sokakta kendi sevdiğimiz müziği dinliyor, kendi müzik listelerimizi oluşturuyoruz. Bakalım, Yeni Medya uygulamaları yapan siteler bu alışkanlıklarımıza ne gibi değişiklikler getirecek?
Bu blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.
Merhaba,

Başlamadan önce belirtmekte yarar var. Radyolar ile aynı kulvar değil burada sözkonusu olan. Çünkü radyolar ister İnternet'de, ister havada, kendi müzik türlerini ve programlarını yapıyorlar. Kullanıcılar bu birliktelik için radyo dinliyor. Dolayısıyla İnternet'te bir siteye girip, istediğini seçip, dinlemek daha çok eskiden yaptığımız, pikaptan, teypten ya da cdden müzik dinlemek gibi düşünülürse daha doğru olur.    

Çok yakın bir zamanda Spotify isimli Sosyal Müzik sitesi Türkiye kullanıcılarına açıldı. "O nasıl oluyor?" dediğinizi duyar gibi oluyorum. Açıklamaya çalışayım.

Spotify en basit anlamıyla genişçe bir müzik arşivi. Dinlemek isterseniz, sisteme kaydolup, ardından giriş yapmanızla mümkün oluyor. Facebook hesabınızı kullanarak ya da yeni bir Spotify hesabı açarak sisteme girebiliyorsunuz. Facebook hesabı ile sisteme giren diğer arkadaşlarınızı kolayca bulup burada da arkadaşlarınız arasına eklemeniz mümkün. Müzik dinleyip, beğendiklerinize yıldız verebiliyorsunuz. Şarkılar dinlenme istatistiklerine göre kendi aralarında sıralanıyorlar. Böylece, en popüler şarkılar da bir şekilde bu sistemde de ortaya çıkmış oluyor. Modern bir müzik listesi diyelim buna.

İstediğiniz sanatçıyı sistemde arayıp, bulduktan sonra, dilediğiniz parçasını dinlemeye başlayabilirsiniz. Kendi çalma listenizi oluşturmak da mümkün. İstediğiniz sanatçılardan oluşan kendi radyonuzu oluşturup dinlemeniz de mümkün. 

"Sosyallik nerede kaldı?" diye merak ediyor olabilirsiniz. Hemen belirteyim. Dilerseniz aynı türden müzik seven arkadaşlarınızla sohbet edip, aynı müziği birlikte dinlemeniz Spotify sitesi veya uygulaması ile mümkün. Arkadaşlarınız neler dinliyor, ne tür listeleri oluşturuyor, haberdar olup, onları da dinlemeniz mümkün. Uygulama demişken, bilgisayarınıza, akıllı telefonunuza ya da tabletinize, evinizdeki İnternete bağlı müzik sisteminize uygulama yükleyip kullanma imkanı da var. Böylece bir tür bulut müzik hizmetini her an yanınızda taşımış oluyorsunuz. 

Beğendiğiniz müzikleri Facebook, Twitter ve Tumblr üzerinden arkadaşlarınızla paylaşmak mümkün. 

Spotify, ülkemizde İnternet üzerinden müzik dinleten siteler arasında ciddi bir değişikliğe neden olacak gibi görülüyor. Kullanımı kolay ve ücretli kısmı da pahalı sayılmaz. Arşivi ise gerçekten geniş. Ülkemize gelirken pek çok Türk sanatçıyı da sisteme dahil etmiş.

Gelelim ücretlendirmesine. 3 kategorisi var. Bedava, Ücretli ve Premium. Bedava olanda araya reklamlar giriyor. Bazı albümlerde tüm parçaları dinleyemiyorsunuz. Aylık 5 lira verirseniz, reklamlar kalkıyor ve tüm arşivdeki parçaları dinleyebiliyorsunuz. Ayda 10 lira verip premium üye olursanız parçaları indirip İnternet'e bağlı olmadan da dinleyebiliyorsunuz.

Sadece müzik üzerine kurulu sosyal bir ağın, sosyal kısmının biraz zayıf kaldığını belirmek istiyorum. Ancak, belki zamanla o konuda da gelişmeler olabilir, kim bilir?

Neşeli notalardan oluşmuş, keyifli bir senfoni gibi bir hayatınızın olmasını dilerim. İyi günler.

25 Eylül 2013 Çarşamba

Linkedin Nedir?


Bir zamanlar çok belirgin çizgilerle birbirinden ayrılan Sosyal Ağ siteleri arasındaki ayrılıklar giderek belirsizleşiyor. Sosyal Ağlar daha çok kullanıcı toplama yarışında giderek birbirlerinden çok küçük ve neredeyse farkedilemez hale gelen detaylar ile ayrılıyorlar. Böyle bir yarışın kazananı olabilir mi?
Bu blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.
Merhaba, 

İş arama, bulma, yeniden arama süreçleri günümüz dünyasının vazgeçilmezleri arasında. Bu konularda çevreniz ne kadar genişse yeni bir iş bulup kendinizi günden güne geliştirmek ve daha iyi bir hayat yaşama şansını yakalamak mümkündür. Çevre genişletme konusunda sanal alemde ne yapılabilir düşüncesiyle 2002 yılında kurulan Linkedin sosyal ağ ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan bir yeni medya sitesidir.

İster istemez içerisine iş ve eleman temin etme gibi konuları da almıştır. Küresel özellikleri bulunduğu için kendi ülkenizin işgücü ile sınırlanmadan kullanıcıları arasından ilgi alanınıza göre geniş bir kesime ulaşabilirsiniz. 

Eski okul, çalışma arkadaşlarınızı buradan bulmanız mümkündür. Sosyal ağların yapısı gereği, arkadaşınızın arkadaşı, diğer sosyal ağlardaki bağlantılardan yakaladıklarınız derken, kendinizi geniş bir sosyal ağ içinde bulabilirsiniz. 

Bir dakika, bunu yapan Facebook değil miydi? Evet, aynen öyleydi ama Linkedin daha formel başlayıp geçirdiği metamorfozda Facebook tipinde bir şeye döndü. Öncelikle, 20 civarında dili destekliyor. İçlerinde Türkçe de var. Dolayısıyla, giderek daha çok Türk kullanıcı tarafından ilgi görüyor. Oyunları içinden çıkartırsanız Facebook ile Linkedin birbirine çok benzeyecektir. Başta da söyledim ya, giderek sosyal ağ siteleri birbirlerinin alanlarına giriyor diye. Sanırım yakında birinde ne imkan varsa, diğerinde de olacak.

O halde Linkedin'in farklarına değineyim biraz. Öncelikle kullanıcı davranışları sınırları belirginleştiriyor ya da ortadan kaldırıyor. Yani burada genellikle profesyonel konularda paylaşımlar yapılıyor. Gündelik siyasi, magazinsel konulara pek rastlamıyorsunuz. Dolayısıyla böyle konuları pek paylaşmıyorsunuz da. Söz gelimi CRM, yani müşteri ilişkileri yönetimi üzerine bir makaleyi okuduktan sonra beğenmişsem, altındaki sosyal medya ikonlarından mavi "in" yazan, yani Linkedin paylaşım tuşuna basıveriyorum. Gazete sitelerinde genellikle aklımın ucundan bile geçmiyor aynı tuşu kullanmak. Sosyal içerik paylaşımı konusunda, kullanıcıların tercihleri benim gibi midir bilemiyorum ama, hislerim ve davranışlarım bu sitede farklılaşıyor.

Hemen güzel bir yanına da değineyim. Bir başkasını nitelikleri nedeniyle övmek ve o niteliklerinden başkalarına bahsetmek, o kişiyi teşvik edici ve yapanı da alçak gönüllü ve takdir eden konumuna taşımaktadır. Bir süredir Linkedin, bu imkanı kullanıcılarına tanıyor. Siz özelliklerinizi yazıyorsunuz, profilinize gelen tanıdıklarınız da uygun gördüklerini onaylıyor. Sonuçta, başkaları tarafından onay almış, yetkinliklerinizden oluşan bir liste ortaya çıkıyor. Objektifliği tartışma götürür. Yine de, bir iş fırsatı için, böyle bir envanter, güzel referans olabilir. 

İlgi duyduğunuz alanlarda, haberleri ve deneyimleri paylaşmak işinize yarayabilir. Kariyerinizi yeniden yapılandırabilir, ağınız sayesinde belki yeni bir iş bulabilirsiniz.

İş ilanları vermek mümkün. Tabi belki de ilk iş ilanınızı hazırlarken sitenin gelir modeli ile tanışmanız söz konusu olabilir. Çünkü, iş ilanı vermek için bir bedel ödemeniz gerekiyor. 200 ülkeden, 225 milyondan fazla kullanıcısı olduğuna göre, verdiğiniz paranın karşılığını almanız mümkün belki, ama aynısını Facebook daha fazla kişiye ulaştırıp, üstelik bedavaya yapabilirse neler olur diye merak ediyorum.

Gelelim benim biraz kızdığım ama daha çok şaşırdığım, insan kaynakları sitelerine. Yıllardır önlerinde duran sosyal ağ sitesi örneklerine rağmen bu konuda dişe dokunur bir şey yaptıkları pek söylenemez. Ellerinde dev CV havuzları var. Ancak bu büyüklükte veriyi elde tutmak o veriyi değerli kılmıyor. Aksine, hızla elinizdeki CV'ler eskiyip değersizleşiyor. Büyük veriyi oluşturmak önemli ama içindeki değeri işe yarar kılamadıktan sonra, bunun fazla bir anlamı yok. Büyük veri, çöp yığınına verilen isim değil. İşe yarayan ve değer yaratıp, size de kazanç sağlayan veri, büyük veridir. 

Linkedin sunucuları, uzunca bir süredir yoğunluk nedeniyle sorunlar yaşamanıza neden olabiliyor. Umarım, yakın zamanda sunucu tarlalarını dünya üzerinde uygun yerlere dağıtarak, bu tür sorunları giderebilirler. Yeni Medyanın sosyal ağ siteleri, kendileri de gerçek anlamda ağın bir parçasını oluşturmak zorundalar gibi görünüyor. Facebook ve Google bu konuda iyi örnekler sergiliyorlar. Ancak onların ekonomik olanaklarına sahip olmak da pek kolay değil tabi.

İşin özü basit aslında. İster İnsan Kaynakları sitesi olun, ister Sosyal Profesyonel Ağ sitesi, yapmanız gereken basit bir şekilde iş arayan ile işgücü arayanları bir araya getirmek. Elde büyük veri olunca, bunu değerli ve kullanışlı kılmanın yolu, bu veriyi en iyi şekilde değerlendirmek ve tarafları buluşturmak için gereken başarılı site yönetimini yapmak. Bir insan kaynakları sitesi, "head hunter" yani kafa avcısı gibi davranmayı becerdiği ölçüde başarılı olabilir. Yani işe en uygun adayı belki de o adayın haberi bile olmadan bulup, tarafları birbirine bağlamadıktan sonra ağ olmamanın ne anlamı var?

Bakalım bunu önce kim becerecek?

Linkedin konusunda, özetle söylenebilecek şu. Her şeyden biraz bulabileceğiniz bir Profesyonel Sosyal Ağ sitesi. Tabi bu kadar karışıklığın içerisinde kendinizi kaybetmezseniz. İş bulma konusunda yeterliyseniz, zaten her ortamda iş bulursunuz. Gelir Modeli üzerinde yeterli düşünülmemiş ama belki de böylesi daha saydamdır. 

Profilinizi görüntüleyenlerin tam listesini görmek,
InMail ile istediğiniz kişiyle doğrudan iletişime geçmek,
Genişletilmiş profilleri görmek,
Daha fazla arama filtresi ve sonucu edinmek isterseniz aylık yaklaşık 100 lira ödemeyi göze almanız gerekiyor. Pek azımsanacak bir bedel değil. Ama "ödemeye değer mi", diyebilmeniz için bu siteyi kullanmayı öğrenmeniz gerekiyor.

Başarılı bir iş hayatı ve sağlıklı günler dilerim.
----

Linkedin fazlasıyla ciddi geliyorsa bir de şunu izleyin!

Stajyerlerin flashmob etkinliği ;)

Simurg

Simurg, Zümrüd-ü Anka ya da Phoenix olarak isimlendirilen efsanevi kuşlar bana göre aynı adrese çıkan küçük farkları olan bir tür kültürel i...