Facebook etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Facebook etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Şubat 2015 Perşembe

Facebook Algoritmasını 10 Adımda Haklayın



Deneyimli Facebook kullanıcıları farkındadır. Ne kadar çok takipciniz ve arkadaşınız olursa olsun paylaşımlarınız belli bir kesim kullanıcıya ulaşır. Yani, canlı ilişki içerisinde olduğunuz kullanıcılar sizin gönderilerinizi görürlerken, bayramdan bayrama aklınıza gelen arkadaşlarınız Facebook'da yolladığınız içeriğe genellikle hiç rastlamazlar.

Buna, Facebook'un kullandığı algoritma (#EdgeRank) neden oluyor. Farkettiyseniz, popüler olan yani çok beğeni ve yorum alıp, sizin de yorumlara cevaplar verdiğiniz içerikleriniz daha çok kişi tarafından görülüyor. Öyle 3 - 5 kişinin beğendiği içerikleriniz ise kısa sürede unutulup gidiyor.

Güzel, durumu anladığımıza göre bunu nasıl kendi gönderilerimizin iyiliği için kullanabiliriz biraz ona bakalım. Yani Facebook Algoritmasını haklayalım.

1- Zamanlama Önemlidir

Hedef kitlenizin Facebook'da olduğu zamanlarda gönderilerinizi yapmak daha fazla ilgi çekmelerini sağlayabilir. Bu nedenle biraz da deneyerek, kullanıcıların yoğun Facebook kullandığı zamanlarda gönderilerinizi yapın.

2- Gönderi Sıklığı

Bir anda o anda elinizde ne varsa döküp paylaşmayın. Aynı anda 20-25 içeriği gönderirseniz takipcilerinizin büyük kesiminin gözünden kaçacaktır. Hatta Facebook biraz da bilerek, pek çok gönderinizi gözlerden uzak tutacaktır. Dolayısıyla çok kısa aralıklarla değil, takip edilebilecek bir halde gönderilerinizi gerçekleştirin. Başkalarının içeriklerini paylaşırken özgün içeriklerinizi de araya karıştırın.

3- İletişimi Unutmayın

Kendinizce çok harika içerikler paylaşıyor olabilirsiniz. Ancak gelen yorumları cevaplamanız, zincirleme uzayan bir sohbet, içeriğinizin daha çok kişiye gösterilmesine neden olur. Bunun için de çevrenizle olan ilişkiniz önem kazanır. Yani eğer siz başkalarının gönderilerine ilgi gösterir beğeninizi yorumunuzu esirgemezseniz, onlar da sizin içeriklerinize daha fazla ilgi göstereceklerinden bir süre sonra Algoritması gereği Facebook sizin içeriklerinizi o kullanıcılara daha fazla gösterecektir. Çok ilgilendiğiniz arkadaşlarınızı "Yakın Arkadaşlar" arasına almanız halinde Algoritma size onların içeriklerini daha fazla gösterecek böylece siz de bu arkadaşlarınızın ilgisini üzerinize çekebileceksiniz.

4- Güncel İçeriğe Dikkat Edin

Çok paylaşılan konulardaki eğilimleri unutmayın. Güncel konular paylaşmanız halinde Algoritma sizi daha çok kişinin görmesini sağlar. Bunun için zaman tunelinizi güncel öteberi ile tıka basa doldurmayın ama güncel ve ilgi çeken konularda gönderiler yapmanız iyidir. Kişisel kullanıcı iseniz arada profil fotoğrafınızı değiştirmek ilgiyi üzerinize çeker, abartmadan bunu da kullanın.

5- Etiketler Kullanın

Daha çok Twitter ile geniş kullanım gören etiketler (hashtag), başka sosyal ağlarda da kullanılır hale gelince, Facebook da kendini bundan ayrı tutmamıştır. Eğer bir konuyu öne çıkarıp neden bahsettiğinizi belirginleştirirseniz Algoritmayı işleten bilgisayarlara kolaylık sağlamış olursunuz. Onlar da sizin gönderilerinizi daha görünür yaparak sizi mükafatlandırırlar. # işaretinden ilgili etiketleri kullanarak hashtag avantajlarından yararlanabilirsiniz (#facebookhack #KendinYap, vb.)

7- Gönderilerinizi Öne Çıkarın

Eğer ciddi olarak Facebook gönderileri yapıyorsanız, Facebook'un reklam sistemine yapacağınız ödemeler ile sizi takip etmeseler de gönderilerinize ilgi duyabilecek kitleye ulaşabilirsiniz. Özelikle profesyonel olarak Facebook ile tanıtım ve satış hedeflerini gerçekleştirmek isteyenlerin bunu kullanması gerekir. Reklam işinizi canlandırır. Üstelik iyi kullanırsanız son derece güzel çalışabilir ve ölçülebilir sonuçlar alabilirsiniz.

8- İçerik Paylaşırken Dikkat

Paylaştığınız konularda ilgili web sayfaları, blog girişleri, infografikler gibi dış kaynaklardan alacağınız destek, içeriğinizi daha görülebilir olmasını sağlar. Üstelik bir sayfaya verdiğiniz link sayesinde bir süre sonra aynısını onların da size yapması ihtimali zincirleme bir güçlenme etkisine neden olabilir.

9- Çığırtkanlık Yapmayın

Artık çoktan modası geçmiş "kısa süre için, şimdi alın-kazanın, inanılmaz indirim" gibi gedikli ama aynı zamanda mahalleli satış deyimlerini içeriklerinizde kullanmayın. Zaten yeterince ilgi çekici bir paylaşım yaptıysanız, görenler ilgili linke tıklayıp yollarına devam edeceklerdir.

10- SEO Uyanıklıkları Yapmayın

Özellikle bir haber sitesiyseniz, haberin konusunu abartan, olmadık cinsel çağrışımlar yapan, görselin görünmesi halinde konunun hemen anlaşılacağı yerlerini bulanıklaştırmak gibi gel-gel numaralarından uzak durun. Kısa dönemde işe yarasalar bile, uzun dönemde numaracı olarak bellenip kullanıcıların tıklamak istemediği gönderi sahipleri haline gelebilir, daha kötüsü Facebook'a bu yüzden şikayet edilebilirsiniz. Bu durumda "Facebook algoritmasını haklayım" derken kendi işinizi batırmış olursunuz.

Son olarak Algoritmalar durağan değildir. Facebook, Google gibi reklam şirketleri algoritmalarını daha iyi sonuçlar alıp kendi değerlerini artırmak için devamlı olarak geliştirir ve değiştirirler. Bulduğunuz bir açık, emin olun çok kısa süre içerisinde kapatılır. Gerçekten işe yarar ve ilgi çeker içerik kullanmak en güzel algoritma haklama yöntemidir.


Bu yazıyı yazarken şuradaki yazıdan ziyadesi ile faydalandım.

22 Temmuz 2014 Salı

Facebook Edgerank Nedir?


Edgerank Nedir?
Edgerank, haber kaynağınızda nelerin gösterileceğine belirlemek üzere Facebook tarafından geliştirilmiş bir algoritmadır.

Edgerank=Yakınlık+Ağırlık+Zaman

olarak basitçe formüle edilebilir.

Yakınlık: İçeriği görüntüleyen ve onu oluşturan kullanıcı arasındaki yakınlıktır.
Ağırlık: İçeriklerin durum, beğeni, yorum, etiket ve benzeri etkileşimlerinin etkisidir.
Zaman: İçeriğin paylaşıldığı andan uzaklaştıkçe içeriğin önemi azalır.

Facebook haber kaynağınızı oluştururken kendi oluşturduğu algoritmaya göre size hangi arkadaşınızın paylaştığı içeriği göstereceğini belirleyip gösterir.

İyi Tarafları:
Böylece durmadan akan ve sizi pek de ilggilendirmeyen pek çok içeriği görmezsiniz.
İlgi alanlarınızda olan arkadaşlarınızın içeriklerini daha fazla görürsünüz.
Başkalarının ilgisini çekmiş ve etkileşime geçilmiş içerikler daha fazla görünür. Böylece daha ilginç gönderileri görürsünüz.

Kötü Tarafları:
Pek çok eski arkadaşınızın belki de sizi ilgilendirecek ancak başkaları tarafından beğenilip, yorumlanmamış yani etkileşime geçilmemiş içerikleri gözünüzden kaçar.
Yanlış bir zamanlama ile gönderilmiş içerikler gözünüzden kaçar.
Sevdiğiniz ama pek fazla içerik göndermeyen arkadaşlarınızın arada sırada yolladıkları size gösterilmeyebilir.

Ne yapmalı?

Okur olarak: 
Arkadaşlarınızı gönderilerini kaçırmak istemezseniz onları yakın arkadaşlarınız olarak işaretleyebilirsiniz.


Haber Kaynağınızda görmek istediğiniz arkadaşlarınızın gönderdiği içerikleri beğenip, yorum yazabilirsiniz.
Arkadaşlarınızın yolladığı konu ile ilgili #hashtag ekleyebilirsiniz.

İçerik Üreten Olarak:
Gönderilerinizde Resim kullanın. Twitter, Pinterest, Flickr, gibi diğer sosyal ağlardan bağlantılı olarak otomatik gönderdiğiniz içerikler yerine direkt olarak içeriği Facebook'a gönderin.
Kaliteli ve ilgi çekicek içerikler gönderin.
Başkalarının ilgi çeken içeriklerini yeniden paylaşmak bir çözüm olabilir. Ancak özgün içerik paylaşmak daha değerlidir.
Paylaşım ayarlarınızı gönderilerinizi herkes görmesin diye sadece arkadaşlar olarak belirlediyseniz böyle gönderilerin geniş kitleler tarafından görülebilmesi için sadece o gönderiyi "Herkese Açık" olarak işaretleyebilirsiniz.
Daha çok arkadaşınızın ilgi gösterdiği içerikleriniz normalde içeriğinizi kendi haber kaynaklarında görmeyen arkadaşlarınız tarafından da görünür. Dolayısıyla en çok etkileşim alan içerik daha görünür olacaktır.

Neden Böyle Bir Edgerank sistemi var?
İçerikler sıralanmadığı durumda haber kaynağınız pek çok içerikle dolar. Özellikle arkadaş sayınız 500 üzerindeyse durmadan gönderiler sayfanızdan akıp durur. Buna güzel bir örnek Twitter akışınızdır. Twitter gibi bir ortamda 500 üzeri takip ettiğiniz hesap varsa her dakika 10-30 arası yeni içerik eklenecektir. Böyle bir akışı takip etmek pek mümkün değildir. Benzerinin Facebook'da olmaması için böyle bir algoritma geliştirilmiştir. Zaman zaman bu algoritmada değişiklikler ve ayarlamalar da yapılmaktadır.

Son olarak http://edgerankchecker.com/ gibi araçları kullanarak sayfanızın değerlendirmesini de yapabileceğinizi belirteyim.

İyi günler dilerim.

7 Mart 2014 Cuma

Facebook'da Arkadaşlarımın Tüm Gönderilerini Nasıl Kaçırmadan Görebilirim?

Yeni Medya siteleri içerik yönetimi yapma işini karışık algoritmalar ile gerçekleştiriyor. Tıpkı Google'ın arama sonuçlarını rafine edişi, reklam sistemini yönetişi gibi. Yeni Medya iliklerine kadar matematik aslında.
Peki Facebook ısrarla arkadaşlarınızın gönderilerini size göstermek istemiyorsa bunu nasıl düzeltebilirsiniz?
Merhaba,

Facebook'da bir sayfanın gerçek bir kullanıcıya, şirkete ya da organizasyona ait olmasına bağlı olarak karışık bir algoritma kullanarak kimlerin hangi güncellemeleri görebileceklerine karar veriyor. Facebook sizin siteyi kullanırken yakın geçmişteki davranış şeklinize bakarak bu kararı veriyor. Kriterler ise ilgili arkadaşınızla ne sıklıkta etkileşimde bulunduğunuz, ünlü biri ise aldığı beğeni sayısı, gönderinin diğer kullanıcılardan ve arkadaşlarınızdan aldığı yorum ve beğeni sayısı. Geçmişte bu tarz gönderiler ile ne kadar etkileşimde bulunduğunuz ya da böyle iletileri gizlediğiniz veya rapor ettiğiniz de göz önünde bulunduruluyor.

İşin özü, her yolladığınız içerik listenizdeki tüm kullanıcılara gösterilmiyor. Listenizdeki lişi ile ne kadar yakın bir iletişim içerisindeyseniz yolladığınız içeriği görme şansı o kadar yüksek. Ayrıca içeriğiniz arkadaşlarınız tarafından çokça beğenildiyse daha geniş bir arkadaş kitlenize gösterilecektir. O nedenle yolladığınız içeriğin özellikle yakın arkadaşlarınızca beğenilmesi halinde yaygın olarak diğerlerine de gösterilmesi mümkün olabilir.
Facebook'a göre Link paylaşımları diğerlerine göre daha fazla ilgi görüyor. Bir durum paylaşımı yapacaksanız bunu akılda tutup kullanmakta fayda var. 

Link paylaşımı nasıl yapılabilir? 
Kısaca anlatmaya çalışayım. Tarayıcınızın adres yazan satırını hatırlayın. Paylaşmak istediğiniz internet linki için söz konusu sayfadayken bu tepedeki adres satırında yazan İnternet adresine ihtiyacınız var. Onu eksiksiz olarak seçip kopyalayın. 

Facebook durum güncellemeniz gördüğünüz yere gelin. İlgili kısma kopyaladığınız linki yapıştırın. Facebook hemen size sayfanın bir öngörünümünü getirecektir. Artık yapıştırdığınız linki silip yerine yorumunuzu yazabilirsiniz. Alttaki öngörünüm ve tabi görünüm yerinde kalacaktır. 

Sayfada birden fazla görsel varsa Facebook bunlardan konu ile en ilgili olanı seçmenizi sağlayabiliyor. Gönderi penceresinin sol altında sağ sol yönlerinde oklar görebilirsiniz farklı görselleri de o oklar yardımıyla seçip, gönderinizi yapabilirsiniz.

Direkt fotoğraf yüklemekten daha kolay bir yöntem. Üstelik söylenenlere göre daha da fazla görünür olmanıza yol açıyor. Neden kullanmayasınız?

Facebook hiç durmadan daha düzgün bir kullanıcı deneyimi sağlamak ve daha çok kullanıcıyı kendine çekmek için çabalıyor. Bunda da en büyük yardımcısı matematik. İlginç öyle değil mi? 

Peki Facebook'un hesaplamalarına göre değil de bazı arkadaşlarınızın her gönderisini görmek için ne yapmak gerekiyor? Bunun için arkadaşlarınızı yakın arkadaşınız olarak işaretlemek yeterli. Bunu kolayca yapmak için arkadaşınızın Facebook sayfasına gidin ve arkadaşlar düğmesine tıklayın. Açılan menüde "Yakın Arkadaşlar" yazısına tıklayın. Yanda sarı bir yıldız belirecek.

Arık bu arkadaşınızın tüm paylaştıkları daha öncelikli olarak size görünecek. Ayrıca bir paylaşımda bulunduğunda üstteki uyarılar kısmında göreceksiniz. Kimi kullanıcı bunu rahatsız edici buluyor, ancak yine de iyi bir kaçırmadan izleme imkanı sunduğu bir gerçek.

Hemen yaşadığım kırılma noktasını da sizlerle paylaşıp bitireyim o halde. Özellikle ortaokul ve lisede öğretilen ve bana oldukça ağır gelen Metematik konuları için durup, durup "aman canım bunlar gerçek hayatta ne işimize yarayacak?" diye kendime, çevremdekilere sorardım. 

İşte hep birlikte görelim Google tercümelerinde, arama sonuçlarını iyileştirmede, reklam yayıncılığında ve daha pek çok yerde, Facebook daha iyi içerik gösterebilmek için son derece gelişmiş algoritmalar kullanıyor. Şimdi, hep birlikte gördük mü, matematik gerçek hayatta ne işimize yarıyormuş? :)

Sağlıklı günler dilerim.

25 Kasım 2013 Pazartesi

Sosyal Ağlar ve Güvenlik


Sosyal ağlar geniş kitleleri kendine çekiyor. Bu çekimin etkisiyle sosyal ağlar olmasa hiç tanışmayacak olanlar bile ucundan, köşesinden bilgisayar, tablet ya da akıllı telefon kullanıcısı oluyor. Belki de farkına bile varmadan tehlikelerle dolu bir sanal dünyanın içine dalıveriyorlar. Ne tür tehlikeler söz konusu ve bu tehlikeler nasıl önlenebilirler?
İsterseniz bu blog yazısını benim sesimden dinlemek için buraya tıklayın.

Merhaba,

Bundan bir yıl kadar önce Facebook'da bir süredir görüşemediğim arkadaşım, durup dururken mesaj yazmaya başladı. "Nasılsın, iyi misin?" kısmından sonra damdan düşer gibi bana "sen, kontörlü telefon mu kullanıyordun?" diye sordu. Ben de kendisine "benim telefonum yok unuttun mu?" diye sordum. O andan itibaren bana başka bir şey sormadı. Hemen o arkadaşımı telefonla arayıp durumu kendisine ilettim. Birileri Facebook hesabının şifresini ele geçirmişlerdi. Hemen, bilgisayarını iyi bir virüs programı ile taratıp temizlemesini ve ardından da Facebook hesabının şifresini değiştirmesini istedim. Sanırım, dediklerimi yapıp ardından durumu adli mercilere de iletmiş. Daha sonra Facebook arkadaş listesindeki pek çok tanıdığından kontör istendiği, kimi tanıdıklarının verilen numaraya kontör yollamış olduklarını öğrendik. Bu, nispeten masum sayılabilecek bir dolandırıcılık girişimi. Kimi zaman doğrudan, çok zor durumda olduğunu belirtip, borç para isteyenler de var. Hiç sorgulamadan yardım etmeye çalışanlar da var. İki taraf için de maduriyet oluşturan, kötü bir durum.

Bir diğer tür de Facebook'da tıklanıp çalıştırıldığında sizin zaman tunelinizde son derece kışkırtıcı mesajlar ile arkadaşlarınızı tıklatıp, virüs bulaştırmaya çalışan gönderiler. Arkadaşlarınız genellikle durumu anlasalar da aralarında daha önce benzer bir virüsle karşılaşmamış olanlar tıklayıp, kendileri de virüs yaymaya başlayabilirler. Kişisel bilgilerinizi alıp pazarlamaya çalışan veri toplayan uygulamalar da bunlar kadar olmasa da zararlılar içerisinde kabul edilmeli.

Bu nasıl yapılıyor ve nasıl önlenir? Öncelikle sizin sosyal ağ şifrenizi ele geçirmeleri gerekiyor. Bunun için makinenize bir virüs yüklemenizi sağlamaları lazım. Genellikle bunun için çok ilginç bir başlığa sahip bir gönderiye tıklayan bir kurban gerekiyor. Bu Facebook, Twitter gibi bir sosyal ağda da olabilir, İnternet'te başka bir sayfada açılan popup menüde de. Hatta "bilgisayarınıza virüs bulaştı, temizlemek için buraya tıklayın", "mobil tarayıcınız çöktü, düzeltmek için buraya tıklayın", diyen kendi açılır yani pop-up pencereler ile mesajlar halinde olabilir. Genellikle bunlara tıklamanız halinde, çalıştırılabilir bir dosya bilgisayarınıza indirilir. Yine genellikle antivirüs ya da flash player yükleme dosyası gibi görünseler de aslında bilgisayarınıza, tabletinize ya da akıllı telefonunuza bir kaç virüs içeren dosya yüklerler. Sonra hesaplarınızı, şifrelerinizi ele geçirebilir, makinenizi zombiye çevirip bir özel ağda çeşitli pis işler için kullanabilirler.

İyi virüs temizleme programları genellikle bu tür zararlıları anında ya da daha sonra tespit eder ve temizler. Ancak kendi başınıza halledemediğinizde, anlayan bir tanıdığınızdan ya da profesyonel hizmet veren bilgisayar firmalarından yardım almakta fayda var. Mümkünse, böyle durumdaki bilgisayarları İnternet'e bağlamayın. Temizlik bittikten sonra da mümkün olduğunca çabuk, tüm şifrelerinizi değiştirin. Güncel tuttuğunuz bir virüs yazılımı edinin. Düzenli olarak bilgisayarınızı taratın. Önemli dosyalarınızın yedeğini ayrı bir depolama biriminde bulundurun. Bulut depolama çözümlerinden yararlanarak yedeklerinizi İnternet'te de tutabilirsiniz. Mümkünse her ikisini birlikte yapın.

Sosyal ağlarda her ne kadar arkadaşlarınız ile iletişim halinde de olsanız, aslında yabancı bir ortamda olduğunuzu ve kötü niyetli insanların da düşündüğünüzden daha yakında olabileceklerini unutmayın. Sizi çok meraklandıran bir başlıkla karşılaşırsanız ona tıklamadan önce bir kaç kez düşünün. Emin olamıyorsanız sosyal ağlarda böyle linklerin güvenli olup olmadığını gösteren web sitelerinden yardım alın. Özetle, uyanık ve dikkatli olun!

İlginç linkler ve görseller kullanarak, kendi açılır pencerelerle, sanki bankanızın web sitesine giriyormuş izlenimi verip, size bir virüs bulaştırıp bilgilerinizi çalma girişimlerine ve benzerlerine phishing ya da yemleme deniyor. Gerçek dünyada da bu girişimlerin benzerleri, bankamatiklere eklenen kart okuyucu, kamera, şifre kaydeden klavye gibi donanımlar ile yapılıyor. Amaçları aynı, sizi kandırmak ve kayba uğratmak. Biraz dikkatle son derece can sıkıcı durumlardan kurtulabileceğinizi aklınızdan çıkartmayın.

Sadece gerçek dünyada değil, sanal dünyada da virüsten uzak ve güvenli olmanızı dilerim.

Sağlıcakla kalın.

23 Ekim 2013 Çarşamba

Sosyal Medya'da Nasıl Görünür Olunur?


Sosyal medya siteleri daha iyi hizmet vermek ve daha çok kazanabilmek adına pek çok ince ayar yapıyor. Bu arada sizin yaptığınız paylaşımlar da kolayca gözden kaçabiliyor. Peki görünür olabilmek adına neler yapılabilir?
Merhaba,

Blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.

Lezzetli bir yemeği, kötü sunarsanız, kimse onu yemek istemez. Dolayısıyla, sosyal medyada da içeriğe dikkat çekebilmek için yapmanız gereken bazı düzenlemeler vardır.

Başlık önemlidir. Arkasından gelecek olanlar hakkında fikir verir. Başlık onu görenlerin devam edip etmemesi için belirleyici role sahiptir. Yazınızın ya da gönderinizin başlığına önem verin.

Aslında en kolay örnekleri gazete ve gazete web sitelerinin başlıklarında görebilirsiniz. Dolayısıyla, bir gün oturup, gazeteciler içeriklerine nasıl başlıklar atarak, okuyanı linke tıklamaya yöneltiyorlar inceleyin. Fikir verebilir ama zamanla ilgi çekici başlıklar atma konusunda deneyim kazanabilirsiniz. İlgi çeken başlıklar bir blog yazısının ilk birkaç cümlesini okutmayı başarabilir. Ardından okuyanı alıp sürüklemek de nasıl yazdığınız ile ilgili olduğundan bu konuda kendinizi geliştirmelisiniz.

Örneğin, kısa cümleler kurun. Uzun ve birbirine bağlı cümleler metnin okunabilirliğini azaltır. Bunun nasıl bir his olduğunu anlamak için hukuki metinlere bakabilirsiniz.

Yazdığınız konu ile ilgili bir başlığı seçmeniz, arama motorlarının sıralamalarında üst kısımlara yerleşmenizi sağlayabilir. Bu da, aramadan gelen okur sayınızı artıracağı için blogunuz trafik çeker.

Blog yazılarınızı uzun tutmayın. Bir, en çok iki sayfa yazmak iyidir. Uzun yazı ancak çok ilginç olursa okunur. Zaten eğer fikirlerinizi kısa metinler halinde ifade etmekte zorlanıyorsanız bu konuda da kendinizi geliştirmeye çalışmak iyi olabilir.

Twitter 140 karakter sınırı nedeniyle çok uzun konuşmayı sevenlere hayal kırıklığı duygusunu yaşatır. Oysa fikrinizi 60 karakter civarında aktarabiliyorsanız, Twitter'da da sizi okuyacak daha çok olacaktır. Yine, bahsettikleriniz ile ilgili görseller kullanmanız da ilgiyi üzerinize çekmeye yarar.

Blog girişlerinizde etiketleri kullanın. Konu ile ilgili kelimeler olan etiketler, hem kullanıcıları hem de arama makinelerini yönlendirip yazının konusunun nelerle ilgili olduğu hakkında bilgilendirir. O yüzden etiket yazınızı daha görünür yapabilir.

Ne kadar çok insanı takip ederseniz sizi takip edenlerin sayısını da artırabilirsiniz. Ancak takip ettiklerinizin içerikleri ile ilgilenmeyip sadece kendi düşüncelerinizi dillendirmeniz zamanla size gösterilen ilgiyi ve takipçi sayınızı azaltabilir. O nedenle takip ettiğiniz kişilerin neler yaptığına, neler yolladığına da dikkat etmeniz ve beğeninizi bildirmeniz ilgiyi üzerinizde tutar. Zaman zaman çok sevdiğiniz gönderileri yeniden paylaşmanız ise arkadaşlarınızın emeğine saygı gösterdiğinizin belirtisidir. Gönderilerinin daha çok kişiye ulaşmasını sağladığından arkadaşlarınızı yüreklendirir. Eğer siz de başkalarının görüşlerine değer veriyorsanız giderek daha çok kişinin ilgisini çekersiniz.

Linkedin gibi profesyonel iş ağlarında profilinize zaman ayırıp iş yaşamınıza ilişkin bilgileri girmeniz, yetkinliklerinizi belirtmeniz, kariyeriniz açısından yeni imkanlar ortaya koyabileceği için önemlidir.

Sosyal Medya'da yaptığınız paylaşımları, ilgili sosyal ağ sitesinin niteliklerine uygun olarak yapmak mantıklıdır. Linkedin'de komik karikatürler paylaşmak, eğer iş konuları ile doğrudan ilgili değillerse ters tepebilir.

Facebook, zaman tünellerinde arkadaşlarınızın yolladığı her gönderiyi göstermez. Bu nedenle paylaşımınızın daha çok arkadaşınız tarafından görülebilmesi için en az 5-6 beğeni ve bir kaç yorum alması gerekir.  Böyle gönderilerinize dikkat edin, beğeniler ve yorumlar belli bir eşiği aştıktan sonra başka arkadaşlarınızın da beğenip yorum yazdıklarını fark edeceksiniz. Bunun nedeni, Facebook'un algoritmasının yeterli önemde görmediği içerikleri sizi takip edenlere göstermemesidir. Görünür olmak için ilginç olmalısınız!

Tüm bu yukarıda anlatılanlar ünlüler için geçerli değildir. Ünlülerin hayranları karşılık beklemeden takip edip, tek yönlü bir akışa razı olduklarından, ünlü kişiler normal kullanıcılardan çok daha şanslıdırlar.

Sosyal medyada görünür olabilmek ve öyle kalabilmek sıradan kullanıcılar için zordur. Öncelikle, ya güzel içerik oluşturmanız ya da ilgi çeken içerikleri paylaşmanız gerekir. Kimi zaman bu ikisini dengeli bir biçimde yapanlar daha çok takip edilebilir.

Takipçi, arkadaş kavramından biraz farklıdır. Birini ilginç içerikleri için takip edebilir, paylaştığı düşüncelerini aynen benimsiyor olabilirsiniz. Ancak bu onunla oturup yüzyüze keyifli zaman geçirebilmeniz için yeterli olmayabilir. Sosyal medyanın bir diğer etkisi de kullanıcıların karakterlerini tam anlamda yansıtmamalarıdır.

İyi günler dilerim.


Ses kayıdının arkasında çalan parça, Silent Partner'in, Gotta Find Out isimli parçası olup, açık lisanslıdır Youtube ses kütüphanesinden alınmıştır.

30 Eylül 2013 Pazartesi

İnternet Sitelerindeki Hesaplarımı Nasıl Silerim?


Yeni medya, alışveriş, müzik siteleri genellikle sizi tanımak isterler. Sitelerden yararlanmak, kimi zaman alışveriş yapabilmek için, pek çok kişisel bilginizi içeren veriyi girip, üye olmak iyi de, ya bir gün gelir de bu tür üyeliklerinizi silmek isterseniz ne ile karşılaşacağınızı biliyor musunuz?
Blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.

Merhaba,

İnternet kullanıcıları neredeyse artık her türlü siteye üye olarak girmek zorunda. Verilen hizmet paralı ya da bedava olsun, siteler sizi üye olup, içeriklerinden öyle yararlanmaya zorluyorlar. Gazete siteleri bile sizi üye olmaya teşvik ediyorlar.

Üye sayısı ve üyelerin neler yaptığını izlemek, bir hizmeti geliştirebilmek için işini bilenlere önemli veriler sağlar. Örneğin bir alışveriş sitesi, incelediğiniz ya da satın aldığınız ürünlere benzer ürünleri size önerebilir. Bunun için sizin siteye üye olmanız en kolay yollardan biridir. Kullanıcının yaptıklarını izlemek böylece kolaylaşır. Sosyal ağ siteleri de üye olmadan bir şey yapmanıza imkan tanımazlar.

Ülkemizdeki alışveriş siteleri TC kimlik numaranıza kadar her türlü bilginizi alıp, saklar. Kötü niyetli birilerinin kolayca bilgilerinize ulaşabileceği fikri, oldukça rahatsız edici. Boşverip umursamamak bir davranış şekli. Diğeri ise bundan rahatsızlık duyup, verileri silip hesabı kapatmak olabilir. Daha genel bir davranış türü ise İnternet üzerinde alışveriş yapmamak ve sosyal paylaşım sitelerinden de uzak durmak. Ancak bu biraz, "düşüp bir yerimi kırarım" düşüncesiyle bir meyve ağacına tırmanmayıp, yüksekteki meyveler çürürken aç kalmak gibi bir durum. Makul olan, sizin için piyasa ile karşılaştırıldığında daha ucuzunu sağlayan bir siteden ürünü alıp, kullanmak. Sosyal medya sitelerinde bulunup gündemi yakalamak ve arkadaşlarınızla kolayca irtibat içerisinde kalmak. İlkokul arkadaşlarınızın doğum gününde bir telefon açıp kutlamak, hoş beş etmek kötü bir şey mi? Facebook haber vermese nereden bileceğiz arkadaşımızın doğum gününü? Kaçımız böyle kayıtları tutan bir ajandaya sahip?

Pek çok avantajlarına rağmen, bir sitedeki hesabınızı kapatmayı düşündüğünüzde öncelikle ilgili siteye gidip bunu nasıl yapabileceğinizi araştırmanız gerekiyor. Pek çok alışveriş sitesinde bunu yapmak genellikle imkansıza yakın. Yine de hesabınızı kapatabileceğiniz türde programlanmış olanları yok değil. Sosyal medya sitelerinde hesap kapatıp ayrılmak mümkün. Ancak bunun için karışık yollar izlemek ve biraz İnternet'te araştırma yapmak gerekebilir.

Böyle bir ihtiyacın varlığı hesap kapatmayı kolaylaştıran siteler yapmak fikrini ortaya koymuş olmalı ki, böyle siteler var. Hesabınızı ya da hesaplarınızı kapatmak istediğinizde bunu yapmanıza yardım edecek bir kaç siteye örnek vermek istiyorum.


Godelete.com bunlardan biri. Oldukça sade ve kullanımı kolay. Ancak  az sayıda sitedeki hesaplarınızı bu site üzerinden silebilirsiniz. About.me, Ask.fm, Dropbox, Ebay, Facebook, Flickr, Gmail, Instagram, Youtube, Twitter ve benzerleri silinebilecekler listesinde var. Zor hesap silinen siteler için neler yapılabilceği de ilgili linklerde anlatılmış. Ancak "bunlar yetmez, daha çok hesap silecek bir yer var mı?" diye düşünüyor olabilirsiniz.

Bir diğer hizmet de accountkiller.com. Bu sitede hesap silme işi otomatik yapılamayan siteler için de anlatılmış ve yararlı ipuçları verilmiş. Böylece normalde kolayca silinemeyen siteleri de silmek için önerilere ulaşılabiliyor.


deleteyouraccount.com bir diğer seçenek. bu siteden de faydalanarak, hala silemediğiniz hesaplarınız varsa deneyebilirsiniz. Sitede, yerine göre hesabınızı nasıl silebileceğiniz anlatılmış. Eğer mümkünse basit bir link verilerek ilgili sitenin hesap silme kısmına ulaşmanıza imkan tanınmış. Yanlışlıkla sildiğiniz hesapları nasıl geri getirebileceğiniz de bu sitede kimi hesaplar için belirtilmiş.



Justdelete.me en geniş koleksiyonuna sahip olan site. En çok bilinen ve kullanılan site de bu. En önemli özelliği Türkçe desteğinin de olması. Dolayısıyla nispeten kolay bir şekilde, dil bariyerine takılmadan hesap silmenizi sağlıyor. Basit, orta, zor, imkansız olarak dört kısma ayrılmış siteler ve hepsi farklı renkte belirlenmiş.

Ne yazık ki Türkiye'deki alışveriş sitelerinden hesap silmeyi de kolaylaştıran bir site yok. Bir de, ne yaparsanız yapın hesabınızı silemediğiniz siteler bir sorun olarak duruyor. Derler ya, "İnternet'te bir kere iz bıraktınızsa, bir daha silinmez" öyle durumlar için pek yapacağınız bir şey kalmıyor.

Sağlıklı günler dilerim.

25 Eylül 2013 Çarşamba

Linkedin Nedir?


Bir zamanlar çok belirgin çizgilerle birbirinden ayrılan Sosyal Ağ siteleri arasındaki ayrılıklar giderek belirsizleşiyor. Sosyal Ağlar daha çok kullanıcı toplama yarışında giderek birbirlerinden çok küçük ve neredeyse farkedilemez hale gelen detaylar ile ayrılıyorlar. Böyle bir yarışın kazananı olabilir mi?
Bu blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.
Merhaba, 

İş arama, bulma, yeniden arama süreçleri günümüz dünyasının vazgeçilmezleri arasında. Bu konularda çevreniz ne kadar genişse yeni bir iş bulup kendinizi günden güne geliştirmek ve daha iyi bir hayat yaşama şansını yakalamak mümkündür. Çevre genişletme konusunda sanal alemde ne yapılabilir düşüncesiyle 2002 yılında kurulan Linkedin sosyal ağ ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan bir yeni medya sitesidir.

İster istemez içerisine iş ve eleman temin etme gibi konuları da almıştır. Küresel özellikleri bulunduğu için kendi ülkenizin işgücü ile sınırlanmadan kullanıcıları arasından ilgi alanınıza göre geniş bir kesime ulaşabilirsiniz. 

Eski okul, çalışma arkadaşlarınızı buradan bulmanız mümkündür. Sosyal ağların yapısı gereği, arkadaşınızın arkadaşı, diğer sosyal ağlardaki bağlantılardan yakaladıklarınız derken, kendinizi geniş bir sosyal ağ içinde bulabilirsiniz. 

Bir dakika, bunu yapan Facebook değil miydi? Evet, aynen öyleydi ama Linkedin daha formel başlayıp geçirdiği metamorfozda Facebook tipinde bir şeye döndü. Öncelikle, 20 civarında dili destekliyor. İçlerinde Türkçe de var. Dolayısıyla, giderek daha çok Türk kullanıcı tarafından ilgi görüyor. Oyunları içinden çıkartırsanız Facebook ile Linkedin birbirine çok benzeyecektir. Başta da söyledim ya, giderek sosyal ağ siteleri birbirlerinin alanlarına giriyor diye. Sanırım yakında birinde ne imkan varsa, diğerinde de olacak.

O halde Linkedin'in farklarına değineyim biraz. Öncelikle kullanıcı davranışları sınırları belirginleştiriyor ya da ortadan kaldırıyor. Yani burada genellikle profesyonel konularda paylaşımlar yapılıyor. Gündelik siyasi, magazinsel konulara pek rastlamıyorsunuz. Dolayısıyla böyle konuları pek paylaşmıyorsunuz da. Söz gelimi CRM, yani müşteri ilişkileri yönetimi üzerine bir makaleyi okuduktan sonra beğenmişsem, altındaki sosyal medya ikonlarından mavi "in" yazan, yani Linkedin paylaşım tuşuna basıveriyorum. Gazete sitelerinde genellikle aklımın ucundan bile geçmiyor aynı tuşu kullanmak. Sosyal içerik paylaşımı konusunda, kullanıcıların tercihleri benim gibi midir bilemiyorum ama, hislerim ve davranışlarım bu sitede farklılaşıyor.

Hemen güzel bir yanına da değineyim. Bir başkasını nitelikleri nedeniyle övmek ve o niteliklerinden başkalarına bahsetmek, o kişiyi teşvik edici ve yapanı da alçak gönüllü ve takdir eden konumuna taşımaktadır. Bir süredir Linkedin, bu imkanı kullanıcılarına tanıyor. Siz özelliklerinizi yazıyorsunuz, profilinize gelen tanıdıklarınız da uygun gördüklerini onaylıyor. Sonuçta, başkaları tarafından onay almış, yetkinliklerinizden oluşan bir liste ortaya çıkıyor. Objektifliği tartışma götürür. Yine de, bir iş fırsatı için, böyle bir envanter, güzel referans olabilir. 

İlgi duyduğunuz alanlarda, haberleri ve deneyimleri paylaşmak işinize yarayabilir. Kariyerinizi yeniden yapılandırabilir, ağınız sayesinde belki yeni bir iş bulabilirsiniz.

İş ilanları vermek mümkün. Tabi belki de ilk iş ilanınızı hazırlarken sitenin gelir modeli ile tanışmanız söz konusu olabilir. Çünkü, iş ilanı vermek için bir bedel ödemeniz gerekiyor. 200 ülkeden, 225 milyondan fazla kullanıcısı olduğuna göre, verdiğiniz paranın karşılığını almanız mümkün belki, ama aynısını Facebook daha fazla kişiye ulaştırıp, üstelik bedavaya yapabilirse neler olur diye merak ediyorum.

Gelelim benim biraz kızdığım ama daha çok şaşırdığım, insan kaynakları sitelerine. Yıllardır önlerinde duran sosyal ağ sitesi örneklerine rağmen bu konuda dişe dokunur bir şey yaptıkları pek söylenemez. Ellerinde dev CV havuzları var. Ancak bu büyüklükte veriyi elde tutmak o veriyi değerli kılmıyor. Aksine, hızla elinizdeki CV'ler eskiyip değersizleşiyor. Büyük veriyi oluşturmak önemli ama içindeki değeri işe yarar kılamadıktan sonra, bunun fazla bir anlamı yok. Büyük veri, çöp yığınına verilen isim değil. İşe yarayan ve değer yaratıp, size de kazanç sağlayan veri, büyük veridir. 

Linkedin sunucuları, uzunca bir süredir yoğunluk nedeniyle sorunlar yaşamanıza neden olabiliyor. Umarım, yakın zamanda sunucu tarlalarını dünya üzerinde uygun yerlere dağıtarak, bu tür sorunları giderebilirler. Yeni Medyanın sosyal ağ siteleri, kendileri de gerçek anlamda ağın bir parçasını oluşturmak zorundalar gibi görünüyor. Facebook ve Google bu konuda iyi örnekler sergiliyorlar. Ancak onların ekonomik olanaklarına sahip olmak da pek kolay değil tabi.

İşin özü basit aslında. İster İnsan Kaynakları sitesi olun, ister Sosyal Profesyonel Ağ sitesi, yapmanız gereken basit bir şekilde iş arayan ile işgücü arayanları bir araya getirmek. Elde büyük veri olunca, bunu değerli ve kullanışlı kılmanın yolu, bu veriyi en iyi şekilde değerlendirmek ve tarafları buluşturmak için gereken başarılı site yönetimini yapmak. Bir insan kaynakları sitesi, "head hunter" yani kafa avcısı gibi davranmayı becerdiği ölçüde başarılı olabilir. Yani işe en uygun adayı belki de o adayın haberi bile olmadan bulup, tarafları birbirine bağlamadıktan sonra ağ olmamanın ne anlamı var?

Bakalım bunu önce kim becerecek?

Linkedin konusunda, özetle söylenebilecek şu. Her şeyden biraz bulabileceğiniz bir Profesyonel Sosyal Ağ sitesi. Tabi bu kadar karışıklığın içerisinde kendinizi kaybetmezseniz. İş bulma konusunda yeterliyseniz, zaten her ortamda iş bulursunuz. Gelir Modeli üzerinde yeterli düşünülmemiş ama belki de böylesi daha saydamdır. 

Profilinizi görüntüleyenlerin tam listesini görmek,
InMail ile istediğiniz kişiyle doğrudan iletişime geçmek,
Genişletilmiş profilleri görmek,
Daha fazla arama filtresi ve sonucu edinmek isterseniz aylık yaklaşık 100 lira ödemeyi göze almanız gerekiyor. Pek azımsanacak bir bedel değil. Ama "ödemeye değer mi", diyebilmeniz için bu siteyi kullanmayı öğrenmeniz gerekiyor.

Başarılı bir iş hayatı ve sağlıklı günler dilerim.
----

Linkedin fazlasıyla ciddi geliyorsa bir de şunu izleyin!

Stajyerlerin flashmob etkinliği ;)

18 Eylül 2013 Çarşamba

Sosyal Alışveriş


Toplumun büyük kesimi hala kredi kartı numaram ya çalınırsa diye sanal alışveriş bile yapamazken, "sosyal alışveriş de nereden çıktı?" diye düşünebilirsiniz. O halde biraz daha sık İnternet'teki alışveriş sitelerine dikkat edin, sosyal medya ikonlarının oraları da kaplamış olduğunu göreceksiniz.


Merhaba,

Öncelikle İnternet, sosyal medyadan daha geniş bir küme ve sosyal medyayı içeren daha büyük bir küme. İnternet, alışveriş konusunda yerinizden kalkmadan dünyanın en ücra köşelerinden bir şeyler alabilme imkanını yıllardır sağlıyor.

Yeri gelmişken, "kredi kartı numaram çalınır mı?" endişesine değineyim. Kredi kartı detaylarınızı korumaya çalışmakla yerden göğe kadar haklısınız. Kim bilir, nerede bulunan bir web sitesine erişip, oradan bir şeyler alırken kredi kartı numaranız kötü niyetli kişilerin eline geçerse, hiç de iyi olmaz. Ancak unutmayın! Bir lokantada kartınızı garsona verdiğinizde de kart bilgileriniz kopyalanabilir, bir mağazada alışveriş yaparken de. Yakın çevrenize, bir siteden alışveriş yapmadan önce danışabilirsiniz. Sosyal Medya'daki arkadaşlarınız da böyle bir durumda size alışveriş yapmayı düşündüğünüz site hakkında fikir verebilirler. Sitenin iletişim linkine tıklayıp, açık adreslerini telefonlarını paylaşıp paylaşmadıklarını kontrol etmek ve gerekirse arayıp görüşmek de bir yol olabilir.

Yine, yeri gelmişken, size sms, mail ve benzeri yollarla ulaşıp bir şey kazandığınızı, bedavaya bir ürün, sigorta vs. isteyip istemediğinizi sorup, daha sonra, kredi kartı numaranızı her ne nedenle olursa olsun isteyen kişilere hiç bir bilgi vermeyin! Onlar İnternet'teki alışveriş sitelerinden çok daha tehlikeli olabilirler.

Konumuza dönelim. Sosyal Alışveriş, aslında siz istemeseniz de, sizi bulan reklamlar gibi bir şey değil. İlgi alanlarınıza ve yaptığınız alışverişlerinize göre, size tam da aradığınız türde reklamları gösteren açılış sayfanızın sahibi Google hiç değil. Sosyal alışveriş, çevrenizde olup, takip ettiğiniz kişilerin paylaşımları sonucunda sizi etkilemeleri ile geldiğiniz yer.

Aslında gerçek arkadaşlarınızla bir araya gelip, ilgi alanlarınıza göre gerçek dünyada alışverişe çıkmanız mümkündür. Mesela ben, bu aralar amatör telsiz kulübüm Antrak'dan yıllanmış dostlarımla birlikte Cumartesi günleri elektronik cihaz ve parçalar satan Ankara, Ulus civarındaki dükkanlara uğruyorum. 8-10 kişi birlikte dolaşıyor, alışveriş yapıyoruz. Karşılıklı deneyimleri paylaşmamız sonucunda neyin nerede daha kaliteli ve ucuz olduğunu keşfetmek, hem kolay hem de zevkli bir sosyal deneyim yaşatıyor. Sanırım herkes bu derece ortak yanları olan dostlarla bir araya gelmek, üstelik bir de birlikte alışveriş yapmak şansını bulamayabilir.

Günümüzün yalnızlaştıran dünyasından gerçek deneyimlerin yerini sosyal medya pekala alabiliyor. Mesela aldığım ürünleri inceleyip, bunu blogumda yayınladığımda pek çok okur gelip okuyor ve en azından bir fikir edinmiş ya da kafası karışmış bir şekilde ayrılıyor. Aynen, gerçek dünyada olduğu gibi. Yine sosyal paylaşım sitelerinde yapılan paylaşımlar sonucunda pek çok yenilikten haberden ve uygun koşullarla satılan ürünlerden haberdar olup, haklarında yapılan yorumları okuyabiliyoruz. Bir ürün hakkında ne kadar reklam ve benzeri bilgi bize ulaşsa da, ürün hakkında tanıdığımız bir kişinin yorumları çok daha etkili olabilir. Sosyal Medya da, bu kuralın işlediği yerlerden biri. Tanıdığınız birinin bir ürün hakkında yaptığı yorumlar aklınızda kalıyor.

Diğer yandan, sanal alışveriş siteleri de sosyal medyayı olabildiğince etkili kullanıyorlar. Facebook, Twitter hesabı olmayan alışveriş sitesi yok gibi. Yine sosyal medya sitelerinden kampanyalar düzenleyen pek çok satıcı var. Sitelerde satılan ürünlerin kolayca sosyal medya yoluyla paylaşılabilmesi için her türlü çaba sarfediliyor. Genellikle bir ürün incelerken, aynı sayfada pek çok sosyal siteye ait paylaşım ikonlarını görüyor olmalısınız. Beğendiğiniz ürünü dilediğiniz anda arkadaşlarınıza duyurabilirsiniz. İşte, en basit şekliyle sosyal alışverişe ilk adımı attınız. Ürün hakkında yorumlarınızı da paylaştınız mı, sizden iyisi yok. Şimdilik yavaş adımlarla ilerliyor. Gelecekte daha yoğun sosyal alışveriş örneklerini görecek ve yaşayacağız. Kim bilir belki de bir gün sosyal medya siteniz size ilgilendiğiniz ürünler hakkında satışa yönelik teklifler sunacak.

Sözün özü, hayatın bir parçası olan alışveriş, önce İnternet'in daha sonra da sosyal medyanın içine girdi. Eminim Facebook gibi siteler mümkün ve karlı olsa bünyelerinde alışveriş imkanını da sunarlar. Sanırım ekonomi ağırlıklı dünyada sosyal mecralar da bir kaçış ve kafa dinleme imkanı sağlama konusunda yetersizler. İnsan bazen alabildiğince yeşil, bomboş kırlarda yalnız kalmak istiyor.

İyi günler dilerim.

16 Eylül 2013 Pazartesi

Sosyal Gürültüde Kaybolmak

Günün büyük bölümünü, bir ya da daha fazla sosyal medya sitesinde geçirip yorulanlardan mısınız? Ya da ilk başlarda büyük keyifle takip edip, paylaşımlarda bulunduğunuz sosyal ağ artık sadece kuru gürültü gibi mi geliyor size de?
Yalnız değilsiniz.

Merhaba,

Bir zamanlar sosyal ağ siteleri, arada sırada tanıdıklarınız neler yapıyorlar diye göz attığınız yerlerdi. Akıllı cihazların da yardımıyla, hem sizin hem de çevrenizin sosyal ağ sitelerine daha fazla katkı yapması iyi güzel. Ancak bu durum sizi, gözü devamlı olarak ekranda olan bir tür zombiye çeviriyorsa bu pek de hoş değil. Verimliliğimizi artıran bilgisayarlar ve akıllı cihazlar, sosyal ağlar yüzünden bir tür sanal hapisaneye çeviriyor hayatımızı.

Öncelikle, bunun bir süreliğine geniş kitleleri etkileyip geçecek ve yerini bir başka akıma bırakacak bir pop kültür olma ihtimalini aklımızdan çıkartmayalım. Zaten yavaş yavaş bıkkınlık belirtilerini çevremizde görmüyor muyuz?

Sosyal ağlarda takip ettiğiniz ve sizi takip edenler dört haneli sayılara ulaştığında, bir tür gürültü kirliği yaşamaya başlayabilirsiniz. Özellikle Twitter gibi basitliği esas edinmiş ve belki de bu yüzden kullanıcılarına daha derli toplu bir akış sağlamayan bir ağ söz konusu olduğunda bu gürültüyü iliklerinize kadar hissedebilirsiniz. Her baktığınızda tanımadığınız ama takip ettiğiniz (!) bir çok kullanıcının akışta paylaştıkları arasından size yakın gelenlerin yazdıklarını okumak için zaman geçirmek bir tercih. Gürültü bombardımanı işte o zaman daha çok hissediliyor. Diğer bir tercih ise, böyle çok takipçiniz olduğunda "barba"ya kulak tıkayıp sadece kendi düşüncelerinizi paylaşmak. Twitter'da daha çok yazan kullanıcılardan biriyseniz, size tepki verenleri kolayca görme imkanı her nasılsa sağlanmış. Böylece daha insanca, yani karşılıklı fikir teatisi yapmak mümkün oluyor. Aksi taktirde, avaz, avaz bağıran bir kalabalıkta ne kadar önemli ya da güzel olsa da sizin çığlığınız da pek duyulmuyor tabi. Bu yönü ile Twitter'ı milyonlarca insanın bağırıp durduğu bir tür Cehenneme benzetiyorum. Sanki sosyal medyada toplu bir acı çekiyor gibiler. Tabi bu durum bütüne baktığımda hissettiklerim. Oysa takip ettiklerimiz arasından oluşturduğumuz gruplara kolay ulaşılabilseydi pekala bu durumun önü alınabilirdi.

Facebook, bu olumsuz durumun farkında sanırım. Nasıl olmasın? Friendfeed bunu yıllar önce halletmişti ve şimdi Facebook'un bünyesinde. Belki de bu nedenle, akışınızda ne kadar çok takip ettiğiniz olursa olsun sadece belli bazı güncellemeleri görmenize izin veriyor. En çok etkileşim içerisinde olduğunuz kişilerin, bazı paylaşımlarını size gösterip, bir tür sahte Cennet yaratıyor. Arka planda ise kaynamaya devam eden Twitter benzeri gürültü devam ediyor. Ancak en azından gözlerden uzak kalıyor.

Biliyorum biraz karanlık bir tablo çizdim, ancak yeni medyanın devamlı olarak iyi yanlarını öne çıkartmak da çok doğru değil. İnsanın biraz huzur duymak adına, zaman zaman bu kaosdan uzaklaşıp başka uğraşlar edinmesi, kendini dinlemesi, kendini araması daha yapıcı olabilir. Yaşam içerisinde, bir düşünsel yolculuk yapıyor ve kendimizi geliştiriyoruz. Bu yolculukta sosyal medya kesinlikle amaç değil. Belki ara ürünlerimizi paylaştığımız, yeni insanlar ve dünyalar tanıdığımız bir araç. Eğer bu bağlantıyı kopartmamayı başarabilirsek sosyal medyada bir bağımlı değil, bir kullanıcı olabiliriz.

Bloglar, mikro bloglara göre, daha özgür ve içerikleri daha kalıcı. Birkaç saat Facebook güncellemelerinde dolaşmak yerine, güzel bir yazıda düşüncelerinizi paylaşmak daha verimli ve yapıcı olabilir. Yine de Twitter, Facebook, Google+ ve benzerleri bloglara ciddi trafik sağladıkları için önemli bir işe yarıyorlar. Bu nedenle haklarını da vermek gerek. Yarattıkları trafik blogları canlandırıyor.

Sözün özü, zaman zaman gözünüzü ekrandan kaldırın. Çevrenize bakın. Dikkat ederseniz yakın çevrenizde gerçek hayatta olan biteni de yakalarsınız. Anı yakalayın! Bir daha o anı yaşamanız mümkün değil.

Yakın çevrenizdekilerle de bağlı ve sosyal kalın. İyi günler dilerim.

11 Eylül 2013 Çarşamba

Fotoğraflarınız Yerinizi Belli Ediyor


Akıllı telefonlar ile fotoğraf çekmek ve bunları sosyal medya sitelerinde paylaşmak sıradan günlük uğraşlarımızdan. Peki ya çektiğiniz fotoğraflar, yerinizi kötü niyetli kişilerin kullanımına sunuyorsa ne olacak?

Merhaba,

Yeni akıllı cihazlarımıza giderek daha çok ısınıyoruz. Bu arada daha önce hiç başımıza gelmedik durumlar da bizi bekliyor olabilir. Örneğin, akıllı telefonlar çektiğiniz fotoğraflara yer bilgisini ekliyebiliyor. Böyle çektiğiniz fotoğrafları sosyal medya sitelerinde paylaştığınızda fotoğraf üzerindeki bilgiye dayanarak kötü niyetli kişiler yerinizi tespit edebilirler.

Hemen endişe etmeyin. Ev işyeri gibi yerlerde çektiğiniz fotoğraflarınızı pek sosyal medya sitelerinde paylaşmıyorsanız sorun yok. Yine pek çok fotoğraf paylaşım sitesi de durumun farkında ve siz özellikle istemedikçe yer bilgisini başkalarına göstermiyorlar. Örneğin Google+ üzerindeki fotoğraf paylaşım kısmı böyle. Yahoo'nun fotoğraf paylaşım için kullanıma sunduğu sosyal ağ sitesi Flickr üzerinde konum bilgisi olsa da fotoğrafları diğer kullanıcılara gösterirken bu veriyi siliyor. Facebook da yüklenen fotoğraflar üzerindeki kritik benzer bilgilerin tamamını kaldırıyor. Twitter da aynı şekilde fotoğraf üzerinde kayıtlı bilgileri kaldırıyor. Ancak üzerinde konum bilgisi taşıyan fotoğrafların anlık olarak bu bilgiyi içerir vaziyette bir sosyal ağda paylaşılması sorun olabilir. Yine de dikkatli olmakta fayda var.

Aslında konum bilgisini yeni nesil fotoğraf makinelerinden bazıları da fotoğraflara ekleyebiliyor ancak akıllı cihazların İnternet ile devamlı bağlı olmaları ve üzerlerindeki konum belirleme donanımları sayesinde bu bilgiyi fotoğraflara eklemeleri oldukça kolay. Yine de ayarlardan bu özelliği isterseniz kapatabiliyorsunuz. Ancak fotoğraf üzerinde bu tür bilgileri bulundurmak oldukça kullanışlı da olabilir. Özellikle çektikten yıllar sonra incelerken fotoğrafın ne zaman ve nerede çekilmiş olduğu bilgisine ulaşabilmek işe yarayabilir. "jpg" veya "jpeg" uzantısı olan fotoğraflar EXIF denilen bu bilgileri fotoğraf dosyası ile birlikte kaydeder. Sadece konum bilgisi değil, fotoğrafın çekildiği anda odak uzaklığından, ışık hassasiyetine kadar pek çok detaylı bilgi fotoğraf ile birlikte kaydedilir. Dolayısıyla lazım olduğunda işinize yarayabilecek pek çok bilgiye ulaşmak güzel olabilir.

İşin ilginç yanı konum bilgisi kişisel güvenlikle bu kadar ilişkilendirilirken aynı zamanda sosyal medya'da paylaşımın başlı başına konusu da olabilmektedir. Bu konuda en bilinen konum paylaşımı üzerine kurulu sosyal ağ Foursquare ismini taşıyandır. Bu ağda kullanıcılar gittikleri yerde bulunduklarını bildirebilir, dilerlerse bu bildirime fotoğraf, yorum ekleyebilirler. Gittikleri yer henüz sistemde yer almıyorsa konumu ekleyebilirler de. Bu sayede sosyal ağ hem dünyadaki en geniş konumlar ile ilgili büyük veriye (big data) sahip olmuş, hem de reklam ve konumların sahiplerinin çeşitli etkinlikler düzenleyebilmek adına konumları üzerinde işlem yapmaları için talep edilen bedel üzerinden sürdürülebilir gelir elde etmektedir. Facebook da her türlü sosyal ağ özelliğini üzerinde bulundurabilmek adına buna benzer konum paylaşımı özelliğini kendi bünyesinde bulundurmaktadır. Yine Twitter da eğer izin verirseniz konum bilginizi gönderinizle birlikte almakta ve bunu yerel tartışma konularının neler olduğu gibi istatistikleri oluştururken kullanmaktadır.

Konumumuzun anlık olarak bilinmesi konusu bizi rahatsız edebilir. Bu durum insanlık tarihinden gelen deneyimlerimizden kaynaklanıyor olabilir. Biraz da 1984 romanında işlendiği gibi büyük bir güç tarafından devamlı izlenmek durumu  bize karşı kullanılabileceği endişesi doğurduğundan dolayı, rahatsız oluyoruz. Ama fotoğraflar bu izlenme konusunda oldukça masum kalıyor.

Konum bilgimizi en güncel olarak tutan cihazlar 1995'den bu yana kullanmakta olduğumuz telefonlar aslına bakarsanız. Cep telefonları hücresel tasarımları gereği çevrelerinde bulunan tüm telefon vericileri ile devamlı olarak haberleşirler. Ne kadar çok verici ile bağlantı kurarlarsa o kadar kesin olarak yeriniz bu veriden faydalanılarak tespit edilebilir. Dolayısıyla özellikle büyük şehirler gibi yoğun şebeke yapısının olduğu yerlerde konumunuz kesine yakın olarak bilinebilir.

Bu bilgiler ışığında sanırım fotoğrafların üzerinde kaydedilen bilgilerin biraz dikkat sarf edilerek zararsız kılınması mümkündür. Yeter ki biraz dikkatli olalım.

İyi günler dilerim.

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Büyük Veri (Big Data)


Yeni medya üzerinde de etkisi olan Büyük veri yani Big Data konusunda yapılabilecek çok iş ve fırsat bulunuyor. Peki bunu doğru olarak değerlendirebiliyor muyuz?

Merhaba,

Sms, elektronik posta ve sosyal medya siteleri satış ve pazarlama için son derece etkili kullanılabilir. Peki öyle mi kullanılıyorlar? Bizi ilgilendirmeyen, rahatsız eden, dahası markadan ve kampanyadan soğutan çabalar neden başarılı bir pazarlama stratejisi haline gelmek yerine çekilmez bir hal alır?

El ilanlarını düşünün. Yolda yürürken elinize tutuşturulan güzellik salonunda cilt bakımı ve indirim ile ilgili olan mesela. İyi de ben erkeğim ve kadınlar için hedeflenmiş bir pazarlama yönteminin benim elimde ne işi var? Hemen analiz edelim bu durumu: Belli ki işyeri sahibi işlerini biraz daha geliştirebilmek adına "ne yapayım?" diye düşünürken. Bir el ilanı bastırıp, burada kısaca hizmetlerini tanıtmayı ve belki de bir indirim kampanyasıyla yeni müşteriler çekmeyi hedeflemiş. Bunu yaparken, neredeyse son adıma kadar doğru giden yöntem, benim elime tutuşturulduğu anda boşa gitmiş oluyor. Bir iki düşünceli kişi, ilanları bir sonraki çöp kutusuna kadar ellerinden bırakmazken yerler bu ilanlarla dolup taşıyor. Broşürleri dağıtan eleman, basit bir gözlem ile hedefini doğru seçebilirdi. Sadece kadınlara broşür vermek yerine, erkeklere de broşür uzatmak düşük de olsa broşürün hedefine ulaşabileceğini yani alanın, ilgi duyabilecek birine verebileceği düşüncesini barındırır. Böylece dökme yöntemle yapılan broşür dağıtımı sonucunda geri dönüş buna değmişse yönteme devam edilir.

Elektronik postalar ve sms mesajları da benzer hedefleme dürtüsü ile gönderilir genellikle. Geri dönüş ile ilgili bilgi genellikle göz ardı edilir. Zaten belki de, bu mailleri ve smsleri yollayanların bu tür bir veriyi değerlendirecek ya da saklayacak imkanları yoktur. Zaten maliyet olarak önemli olmadığından, sadece mesajı yollayıp, geri dönüş için beklerler. Oysa basit verileri değerlendirmek, hedeflenen kitleye ulaşmak konusunda başarı şansını artırabilir. Örneğin elimizde, sadece isim ve telefon numarasından oluşan bir veri varsa bu isimlerden erkek ve kadın olarak kesine yakın olanları ayırıp, ona göre gönderim yapmak makuldür. Elde cinsiyet, yaş  gibi veriler de varsa daha da başarılı bir hedefleme yapmak mümkündür.

Oysa elinde bir şekilde büyük veri bulunduranların, bunu değerlendirmeleri halinde kazançlı çıkabilecekleri düşünülebilir.

Büyük Veri (Big Data) eğer sahip olan tarafından anlamlı şekilde analiz edilip, doğru sorulara doğru cevapları verecek hale gelirse çok işe yarayabilir. Büyük veri insanların davranışları, edimlerinden alınan küçük veri parçalarının birleşiminden oluşan dev bir sanal bulut gibi düşünülebilir.

Büyük verideki bilgilerden yapılan analizlerden yola çıkarak oluşturulacak bir senaryo üzerinden başarılı olabilecek bir pazarlama, satış kampanyası yapmak için konunun uzmanlarının belirleyecekleri hedefler başarının kapılarını açabilir.

Büyük veriye kimler sahiptir? Şöyle bir sıralayalım.

Google,
Diğer Arama Motorları,
Sosyal medya siteleri,
Telefon operatörleri,
İnternet servis sağlayıcılar,
Bankalar,
Devlet,

Liste uzatılabilir. Burada veriye sahip olmak başka bir durum, onu kullanabilmek için ne olduğunu anlamak ve değerlendirebilmek çok başka bir durumdur.

Örneğin telefon operatörünüz neredeyse hakkınızda pek çok veriyi anlamlandıracak kadar çok bilgiye sahiptir. Evinizi, işyerinizi, sık gittiğiniz yerleri, tatilinizi nerede geçirdiğinizi, boş vakitlerinizde ne yaptığınızı, kimlerle bir araya geldiğinizi, nereden alışveriş yaptığınızı, hangi eğlence türlerini tercih ettiğinizi ve bunun gibi uzatılabilecek pek çok bilginize sahiptirler.

Kredi kartını kullandığınız banka da sizin harcama alışkanlıklarınız hakkında sıralansa oldukça eğlenceli bir liste çıkarabilecek kadar çok bilgiye sahiptir.

Yine de işinize yaramayacak kampanya ve önerilerle size ulaşıyorlarsa bu tamamen ellerindeki büyük veriyi değerlendirememelerinden kaynaklanmaktadır.

Geçtiğimiz günlerde hedefi beni bir üst pakete taşımak olan İnternet servis sağlayıcım aradı. Satış personeli kotalarımı aştığımı bu nedenle hızımın düştüğünü, istersem halen kullandığım pakete ödemekte olduğum x fiyatı ile iki katı fazla kota kullanabileceğimi, geçmek isteyip istemediğimi sordu. Öncelikle söylediği x rakamından daha düşük bir bedel ödüyor ayrıca, kotalarımı aşmadığımı hatta yarısına bile zor yaklaştığımı yeni kontrol ettiğimden bildiğim için kendisine hayır dedim. "Neden istemiyorsunuz?" dedi. Çünkü verdiğiniz bilgiler doğru değil dedim. Ellerinde büyük veri olmasına rağmen, bunu bu kadar yetersiz kullanan hatta "kullanıcı nasılsa kendi kullanım detaylarından habersizdir" gibi genel varsayımlarla hareket eden pazarlama ve satış kampanyaları eğer başarılı oluyorsa, bir de kullanıcının eğilimlerini bilen ve buna göre tekliflerle karşısına çıkan firmalar nasıl bir başarı elde etme fırsatını yakalarlar siz düşünün.

Google, bu büyük veriyi olabildiğince anlamlı olarak kullanabilecek bir firma namzetidir. Yıllardır tüm mesajlarımızı okur, tüm arama eğilimlerimiz bilir, girdiğimiz sayfaları aklında tutar. Bunun karşılığında tüm yaptığı ilgi alanınıza yakın olan reklamları size göstermektir. Ama mesela bir süredir aramakta olduğunuz telefon modeli ile ilgili en uygun teklifi size sunacak bir teknolojisi hala yoktur her nedense?

Facebook da aynı şekilde kullanıcıları hakkında son derece fazla bilgiye sahiptir. Ölçek olarak da bizim 13 milyon abonesi olan İnternet servis sağlayıcımızla karşılaştırıldığında 1 milyardan fazla kullanıcısına sadece sevgililer gününde sattığı ve gerçekte var olmayan sanal çiçekler üzerinden bile daha fazla gelir elde edebilir. Ancak onun da bu veriyi gerektiği gibi kullanarak düzgün bir pazarlama kampanyası ya da gelir modeli oluşturabildiğini söylemek mümkün değil.

O halde, veri gerçekten büyük ama bunu gerektiği gibi kullanıp, fırsata çevirebilecek cevherler pek yetişmiyor.

Elinize güzellik salonu ilanını tutuşturan elemandan bir adım öteye gitmiş bir yaklaşım da olsa, sadece bu kadar ilerleme için oldukça yüksek bir veri maliyeti öyle değil mi?

İyi günler dilerim.

Big Data ilginizi çektiyse konusunda benden çok daha bilgili Uğur Özmen'in yazılarını da okumanızı öneririm.

11 Temmuz 2013 Perşembe

Quup Nedir?



Sosyal Medya denildiğinde genellikle yurtdışından siteler gelir akla. Oysa yurdumuzda da pek çok sosyal medya servisi var. İşte bunlardan biri de quup.
Merhaba,

Sosyal medya'da bana kalırsa meraklılarının rahatça kullanabilecekleri, ayarların içerisinde boğulmadan istedikleri özellikleri en kolay şekilde ayarlayabilecekleri bir sistem şart. Bilmem hiç Facebook ayarları içerisinde kaybolmayanınız var mıdır mesela? Belki de, daha işlevsel ve kolay kullanılabilir bir sosyal medya hizmetini çok uzaklarda aramaya gerek yoktur.

Sosyal medya siteleri, kullanıcıların kalbini çeşit çeşit yöntemlerle fethetmeye çalışırlar. quup bunu sade, anlaşılır ve sürdürülebilir bir şekilde gerçekleştiren bir site.

Pek çok sosyal medya sitesi gibi akış mantığı ile çalışıyor. Kullanıcılar içeriklerini üretebiliyor, beğendikleri bir içeriği paylaşabiliyorlar. Beğeniler belirtilebiliyor. Yorumlar yapıldığında en son yapılan yorum en üste çıkıyor. Yorum yapılan içerikler, ana akışta yukarı çıkıp güncel kalıyor. quup'da paylaştığınız bir içerik eğer dilerseniz bağlı olan Facebook, Twitter veya Friendfeed hesaplarında da yayınlanıyor. Böylece isterseniz bir gönderiyi aynı anda dört sosyal medya sitesinde birden yayınlayabiliyorsunuz. Gönderi sırasında, altta çıkan küçük sembollerden dilediklerinizi aktif hale getirmek, paylaşımlarınızın görüneceği diğer sosyal medya sitelerini belirlemenizi sağlıyor.

Üye olmak için Twitter ya da Facebook hesabını da kullanmak mümkün. Bookmarklet'i de var, böylece dilediğiniz sitede, beğendiğiniz içeriği ve görselleri quup'a girmeden de o anda bulunduğunuz siteden ayrılmadan paylaşabiliyorsunuz.

Peki, benzerlerinden ayıran en önemli nokta ne quup'u? Öncelikle, bizden bir site. Sonra, kullanımı son derece kolay ve sade. İçindeki gruplar sayesinde istediğiniz kişilerin oluşturduğu alt toplulukta kolayca sosyalleşebiliyorsunuz. Dilerseniz, grup da kurabiliyorsunuz. Gruplar kapalı, yani sadece grup üyelerinin görebileceği içeriğin paylaşıldığı yerler olabileceği gibi, herkese açık grup oluşturmak da mümkün. Bütün bunları yaparken, menüler ve sayfalar arasında boğulup kalmamanız ise oldukça güzel.

Diğerlerinden ayıran özellikleri arasında öne çıkan "Kanallar" çok kullanışlı. Bu kanallar, hazır olarak sistemde yer alıyor. Konularına göre ayrılmış. İlgi alanınıza uygun düşen kanallarda bulunan ve gelecekte yayınlandıkça güncellenecek içeriği görüp, paylaşmak, yorum yapmak için beğendiklerinizi kendi kanallarınız içerisine eklemeniz yeterli.

Kullanım kolaylığı demişken, kendi sosyal medya geçmişinizi bu sitede oldukça kolay bir şekilde yönetebildiğinizi söyleyeyim. Böylesi bir kolaylık doğrusu ne Facebook ne de Twitter'da yok. Hani iki gün sonra birkaç milyar dolar fiyat biçip, bu siteyi alsalar yeridir.

Sitede, Kanal Listelerim, Benim kanallarım, Paylaşılanlarım, Yorumlarım, Beğenilerim, Resimlerim, Favorilerim, Gizlediklerim gibi linkler devamlı olarak sol tarafta elinizin altında duruyor. Böylece içeriğinizin geçmişi konusunda bir endişeniz olduğunda, bunlar arasından istediğiniz gibi quup'larınızı yönetebiliyorsunuz.

Sitenin akıllı taşınabilir cihazlar için "web" erişimi var. Ayrıca Android cihazlar için de uygulaması neredeyse hazır gibi. Dolayısıyla dünya devlerinden pek de bir farkı yok quup'un.

"Eğer sosyal medya'nın karışık yollarında kaybolmayayım, üstelik de yurdumda üretilmiş bir yazılımla çalışan bir sosyal medya sitesini kullanayım" diyorsanız quup size göre.

Dizimiz devam edecek.

İyi günler dilerim.

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Twitter Özellikleri




Merhaba,

Twitter ile dizimize devam ediyorum ancak öncelikle güncel sayılabilecek bir gelişmeden söz etmek istiyorum. Mayıs 2013 ayının 3. haftası Yahoo'nun ünlü blog sitesi Tumblr'ı 1.1 milyar dolara satın alması ve bu satın almadan sonra "siteyi batırmayacağı"nı açılması ile sarsıldı.

Takip eden günde yine Yahoo'nun sahip olduğu Flickr fotoğraf sitesi kullanıcılara verdiği bedava depolama alanını 1 terabayt'a çıkardığını duyurdu. Kafanızda kolay canlandırabilmeniz için 6 megapikselde çekilmiş 500 binden fazla fotoğrafı siteye yükleyebileceğinizi söyleyeyim. Tabi eskiden kalma aylık 300 Megabayt yükleme sınırının devam etmesi halinde bu kotayı doldurabilmek için 250 yıldan fazla uğraşmanız lazım. En azından torunlarınıza bırakacak bir yükleme işiniz olur fena mı? Şaka bir yana sanırım bu eski yardım sayfasında yazanları kısa süre içerisinde düzeltir Yahoo. Hemen belirteyim, geniş kullanıcı kitlesi durumdan haberdar olup Flickr'a üşüşünce sistem aşırı yükten bir süre devre dışı kaldı. Yine yeni sistemde sosyalleşme belirtilerinin öne çıkması, Yahoo'nun oyunu kuralına göre oynamak istediğinin bir belirtisi sayılabilir.

Böylece Sosyal Medya konusunda bir süredir yerinde sayan Yahoo'nun bu hamlesinden sonra gözlerin Google'a döndüğünü söyleyebilirim. Daha iki hafta kadar önce resim, posta ve bulut depo alanı toplamını 15 GB'a çıkartarak birleştiren Google'ın böyle bir atak karşısında depolama alanı konusunda duruşunu değiştirebileceğini düşünüyorum. Sanırım Google, veri tarlalarına biraz daha yeni sabit disk ekleyecektir.

Blog dünyasında niş sayılabilecek bir alanda yoluna devam ederken çılgın bir bedelle satın alınan Tumblr'dan sonra, siz varın Twitter gibi başa güreşen bir Yeni Medya sitesinin ne kadar değerlendiğini kafanızda canlandırın. Halka arzdan sonra %30 değer kaybına uğrayan ve bu durum karşısında bir şeyler yapmaya başlayan Facebook'u da düşününce, Yeni Medya dünyasında bu yaz ilginç gelişmeler yaşamayı bekliyorum. Sanırım kullanıcılar açısından da keyifli bir dönem yakın görünüyor.

Tekrar konumuz Twitter'a dönelim.

Twitter'ın sade ve anlaşılabilir yapısı, Facebook karşısında önemli bir avantaj sağladı. Kolay kullanım yanında takip özelliği önemli bir başlangıçtı.

Hashtag
Ancak "#" diez ya da numara işareti ile başlayan kelimeler çok önemli bir gelişmenin anahtarı oldu. Artık kelimeler aranabiliyor ve bu kelimeler önem ve güncelliklerine göre sıralanabiliyordu. Böylece Twitter eğilimleri ortaya çıkmış oldu. Trends denilen eğilimlere bakılarak Twitter'da bahsedilen konulardan dünya ve yerel gündem ortaya çıkıyordu. Yeni Medya'da müthiş bir gelişme böylece ortaya çıkmış oldu. Bir süre sonra yerel eğilimler de kullanıcılara açıldı.

Twitter yapısındaki bu önemli gelişmenin olumsuz yönü manipülasyona açık olmasıydı. Trends'de yer alıp dünya gündemine oturabilme imkanı sonuna kadar kullanılınca, Twitter eğilimler konusunda üst seviyede bir moderasyon sistemini devreye aldı. Milyonlarca kullanıcı tarafından oluşturulan içeriğin Twitter gündeminde suni gündem oluşturmaması için gereken gücü ve dikkati, varın siz düşünün. Bu durumun sistemin özgürlükçü yapısına da bir yere kadar kötü etkisi olduğunu söylemek mümkün. Ancak, sanırım Twitter tamamen erişim engellemesine gidebilecek olan bizimki gibi ülkelerin tepkilerini önlemek için böylesi bir davranış şeklini geliştirdi.

Hashtag her ne kadar deneyimli Twitter kullanıcıları tarafından yoğun olarak kullanılsa da eğilimler konusunda gerçek zamanlı güncellemeler yapabilmek ve bunu Twitter'ın sol tarafındaki ilgili yerde gösterebilmek için sadece diez ile başlayanlar değil, an itibariyle yoğun olarak kullanılanlar da arama makinesinin görmesi gerekenlere eklenince, Twitter eğilimleri daha doğru sonuçlar verecek şekilde yeniden düzenlenmiş oldu.

Hashtag sayesinde, siz de güncel konudaki görüşlerinizi belirtirken daha fazla göze görünebilirsiniz. Bunun dönüşü daha çok takipçi olabilir. Popüleritenizi artırmak ve daha çok okunabilmek için hastag kullandığınız gönderiler işinizi kolaylaştırırlar.

Big Data
Ortaya çıkarılan verilerin büyüklüğü düşünülünce İnternet'teki diğer herşeye göre çok daha ilgi isteyen büyük veri yaratan Twitter'ı gönülsüzce izleyen Google eskisi kadar böyle şeylere dikkat kesilmeyecek şekilde algoritmasını yeniden düzenledi. Bu durum, organik trafiği biraz vursa da ekranlardan ve akıllı mobil cihazlardan devamlı takipte olan kullanıcıları çok etkilemedi.

Yeni Medya içeriğini oluşturan kullanıcıların istemedikleri bir şeyi yapmak çok kolay değil. Dolayısıyla, çok ve yaygın kullanılsa da servisler bir kulaklarını kullanıcıdan gelen tepkilere açık tutmak zorundalar. Kullanıcılara rağmen istenmeyen bir değişikliği gerçekleştirmeden önce iyi bir muhasebe yapmak varlığını sürdürebilemek için de bir zorunluluk.

İnternet'te ölçek önemli. Dolayısıyla, büyük olmanın gereği de, her yerde olmak. Yahoo'nun son atağı, daha önce yaşanan Google hizmet güncellemeleri ve Facebook'un gerçekleştirdiği görünüm güncelleştirmesi ve optimizasyon Yeni Medya'yı günden güne daha ilgi çekici hale getiriyor. Zaman zaman güncel gelişmelere değinmeye devam ettiğimiz dizimizin bir sonraki bölümünde Twitter özelliklerinden bahsetmeye devam edeceğim.

İyi günler dilerim.

10 Mayıs 2013 Cuma

Facebook İçindekiler ve Bazı Püf Noktaları




Merhaba, Yeni Medya alanında Facebook'dan bahsetmeye devam edeceğim.

Facebook hayata ilişkin ilginç ne varsa içeriğine dahil etme çabasında. Dolayısıyla İnternet'te ne ilgi çekiyorsa, Facebook'u onun peşinden giderken görmek şaşırtıcı değil. Bu durum karşısında Google gibi rakip devler cevabı, kendi yatay sosyal ağlarını kurarak verirken, pek çok dikey ağ kendi alanında ilerlemeye çalışıyor. İster istemez böyle ağların trafiğini kendisine çekemediğinde Facebook çareyi kendi bünyesine dahil etmekte buluyor. Bunlara, Friendfeed ve Instagram örnek verilebilir. Bir de dikey ağ gibi olup da aslında hedefleri Facebook gibi olmak olan devlerden Twitter'ı unutmamak lazım. Yeni Medya serisi içerisinde hepsine yer vermeye çalışacağım.

Biraz da Facebook'un içinde neler olduğuna bakalım.

İlk olarak bolca fotoğraf var, kişiler etiketlenebiliyor ve bu fotoğraflar beğeniye ve yorumlara açık. Tabi derinlerde bir yüz tanıma yazılımı da çalışıyor. Milyonlarca fotoğrafın sahibini yavaş yavaş öğreniyor Facebook. Aynısını Google da yapıyor. Burada komplo teorilerine girmeyeceğim, ama aklınızın bir köşesinde kalsın. Belki de bir gün sosyal medya siteniz sizi gözünüzden tanıyacak, kim bilir?

Video yüklemek de sosyal sitelerin olmazsa olmaz özelliği. Facebook içerisinde aynen fotoğralar gibi hareketli sesli görüntüleri paylaşmak ve bunlardaki kişileri etiketlemek, yorumlar yapmak mümkün.

Armağanlar var. Daha ilk açıldığı zamanlardan kalma bu gelir modeline göre; küçük bir çizimden ibaret olan hediyeyi 1 dolar karşılığında istediğiniz kişiye verebiliyordunuz. %50'si sevgililer gününde satılan bu sanal hediyelerin hiç de azımsanmayacak ölçüde gelir getirmesi doğrusu şaşırtıcı.

Kullanıcıların birbirleri ile alışveriş yapabildikleri pazar yeri erken dönemde Facebook'a gelir sağlamasa da kullanıcı çektiği ve biraz da eBay gibi bu işten kazanç sağlayanları üzdüğünü söyleyebilirim.

Etkinlikler ile kullanıcılar istedikleri kişileri davet etikleri bir etkinlik düzenleyip kaçının katılacağını öğrenebiliyor. "Arap Baharı" gibi beklenmedik bir etkisi de olduğuna göre işe yarayan bir özellik sanırım. Hayatı Facebook'da geçen çokça arkadaşınızla birlikte bir şeyler yapmak, bir yerlere davet etmek için iyi bir özellik. Ancak milletçe böyle programlı olmayı pek sevmediğimizden fazla kullanmadığımız bir hizmet. 

Mesajlaşma özelliğini, hem anında mesajlaşmak, hem elektronik posta olarak kullanabilmek mümkün. Ek olarak sesli, görüntülü mesajlaşmak da olmazsa olmazlardan. Üstelik bütün bunları aynı anda birden fazla kişiden oluşan gruplar halinde de yapabilirsiniz.

Takip özelliği ile arkadaş olmasanız da birini takip etmek ve paylaştıklarını görüp yorum yapmak Facebook'un yeni sayılacak özelliklerinden. Takip, kulağa biraz garip gelse de aslında Twitter gibi sosyal medya sitelerinden eksik kalan yanın tamamlanması olarak yorumlanabilir. Tabi takip ettiğiniz kişi istediği anda sizin onu takip etmenizi önleyebilir. Laf aramızda diğer karışık özellikler gibi bunu da yapmak için menüler arasında biraz çabalamanız gerekekiyor. 

Gizlilik ayarları Facebook'un en karışık alanı olmasının yanında vazgeçilmeyecek özelliklerden. "Sosyalleşeyim, paylaşım yapayım" derken sizi rahatsız edebilecek kişiler ve durumlardan uzak durmanız için en çok önem vereceğiniz kısım burası. Yabancı gözlerden uzakta durmak için mümkün olan tüm ayarları kullanmak biraz deneyim gerektiriyor. Ancak Facebook'a sosyalleşmeye geldiğinizi ve Facebook felsefesinin çok gizlenmenize imkan vermediğini unutmayın!

Beğen düğmesi. paylaşımlara verilecek en kolay ve zahmetsiz tepki yolu. Facebook'un pek çok güncel özelliğinin geldiği yer olan Friendfeed'den miras. Facebook gelişmekte olan Friendfeed sosyal medya sitesini ve ekibini bünyesine aldığında pek çok özellikle birlikte "beğen" yani "like" butonunu ekleyerek Sosyal Medya'da büyük bir etkiye neden oldu.

Reklamlar Facebook'un en güzel gelir sağladığı kısım. Reklamını yapmak istediğiniz her hangi bir ürünü, sayfayı, web sitesini kolayca bu yolla tanıtabiliyorsunuz. Gösterim Başına Ücret veya Tıklama Başına Ücret seçeneklerinden biri ile reklamınızı hazırlayıp yayınlamaya başlayabiliyorsunuz. Reklam bütçenizi belirleyip, sonucunu da ölçebileceğiniz güzel bir sistem. Google da benzerini kullanıyor.

Oyunlar Facebook'un uygulamalar kısmının en şişkin bölümü. Bir ara sanal tarlasını en iyi durumda tutmak için gece kalkıp ürün hasatı toplayanlar olduğunu düşününce bu oyunlar kısmının neden çok tuttuğu gayet açık sanırım. Tabi oyunların da güzel gelir getirdiğini belirtmek lazım. Oyunda kullanılan ufak tefek parçalar için bedelini verip satın alan oyuncular böylece tamamen sanal alış veriş yaparak ekonomiye katkı veriyorlar.

Başlıca bahsetmek istediğim Facebook özellikleri bunlar. Ancak bunlardan başka hizmetlerin olduğunu ve zamanla bunlara yenilerinin eklenebileceğini belirtmek isterim.

Facebook bütün bunları bünyesinde bulundurmak için sunucu tarlalarına ihtiyaç duyuyor. Bir de yedekler, denemeler yapılan makineler girince işin içerisine ABD'de bir kaç alan bulundurmak yanında, Avrupa ve Asya'ya yayılmak kaçınılmaz oluyor tabi. Ancak yine de Google'ınkilerin yanında Facebook sunucularının sayısı daha az.

Artık sadece masaüstü ya da taşınabilir bilgisayarlarla değil akıllı telefonlar, tabletler ile de Facebook'a ulaşılabiliyor. Eğilimin bu yönde olmasına bakılırsa Facebook'a her yerden ulaşabilmeyi de seviyoruz. İnternet'e erişen cihazlar ile sanki uygarlığın tüm birikimini cebimizde taşıyoruz.

Facebook'u sonuç itibariyle genişçe bir meydan gibi düşünün. Buradaki görünürlüğünüz size arkadaşlarınızla sınırlı gibi gelse de durum böyle değildir. Gizlilik ayarlarını çok sıkı hale getirmediyseniz, arkadaşlarınızın arkadaşları ikinci dalgada etkinliklerinizi görebilir. Paylaşımlar sayesinde kendi zaman akışınızda paylaştığınız içerik meydanın en uzağında duranların bile ekranlarında görülebilir. Bunu unutmadan, milyonlarca gözün önündeymişçesine hareket etmeniz yararınıza olacaktır. Unutmayın ki İnternet'te her hareketinizle iz bırakırsınız. Bu izlerden faydalanarak size ulaşılabilir.

Dizimizin gelecek bölümünde Yeni Medya sitesi Twitter konumuz olacak. 

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Facebook'da Neler Yapabilirsiniz?




Merhaba, dizinin üçüncü, Facebook ile ilgili ikinci bölüm ile devam ediyorum,

İnternet'in en yoğun olarak kullandığımız kısmı web sayfalarının birbirleri ile bağlantıları esasına dayanır. Arama makineleri bu bağlantılara göre ağı dolaşır, tüm sayfaları indeksler. Bu yapı biraz bizim beynimizin işleyişine benzer.

Facebook aynı yapıyı insanlara uygulamıştır. İnsanları benzer şekilde birbirleri ile ilişkilendirerek tüm kullanıcıları dilediklerinde birbirine erişebilir hale getirmiştir. Mevcut başarılı bir modeli biraz değiştirerek yeni bir mecraya uygulamak. İşte Facebook'un başarısının en büyük sırrı budur.

Facebook içeriği kullanıcılar tarafından oluşturulan bir yeni medya sitesidir. Böyle olunca, reklam ile içiçe olduğunu da söylemek mümkündür. Facebook size reklam gösterdiği gibi sizin istediğiniz kitleye yönelik reklam yapmanız için her türlü imkanı sunar.

Facebook ile neler yapabileceğinizden biraz bahsedeyim.
  • Facebook ile eski arkadaşlarınızı bulabilir yeni arkadaşlar edinebilirsiniz. 
  • Arkadaşlarınızın yolladığı ve paylaştığı içerikleri görebilir, beğeninizi belirtebilir, yorum yapabilirsiniz.
  • Arkadaşlarınıza mesaj gönderebilir, anlık mesajlaşabilir, ücret ödemeden sesli görüşme yapabilir, dilerseniz görüntülü de bağlantı kurabilirsiniz.
  • Beğendiğiniz her türlü içeriği paylaşabilirsiniz. 
  • İçerikler: fotoğraf, video, belge, link şeklinde olabilir. 
  • Arkadaşlarınızın yolladığı içerikleri de kendi profiliniz altında yeniden paylaşabilirsiniz.
  • Ünlü birinin hayran sayfasını takip edebilirsiniz.
  • Gittiğiniz, sinema, lokanta, işyeri gibi bir yeri işaretleyebilir, böylece anında bundan arkadaşlarınızı haberdar edebilirsiniz. Ayrıca yediğiniz, içtiğinizin kalitesini de arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.
  • İlgilendiğiniz bir markanın kampanyalarına katılabilir, marka sayfalarında yer alan uygulamaları kullanabilirsiniz.
  • Sosyal Medya hesaplarınızı Facebook'a bağlayıp Twitter, Blogger, Pinterest, Instagram, Tmblr gibi sosyal medya hesaplarınızda yayınladığınız içeriği otomatik olarak  profilinize de gönderebilirsiniz.
  • Oluşturduğunuz profilinizde özgeçmişinizi, beğendiğiniz filmleri, kitapları, müzik türlerini ve daha pek çok detayı ilgilenenlere gösterebilirsiniz.
  • Eğer bir firmanız varsa, onun sayfasını oluşturabilir, firmanızın Facebook uygulamalarını yapabilir, ürünlerinizin reklamını yapıp, bunun sonucunda ne kadar geri dönüş aldığınızı görebilirsiniz. Sosyal medya takibinin Facebook ile ilgili kısmını gerçekleştirip müşterilerinize hizmet verebilirsiniz. Müşteri ilişkileri yönetiminin Facebook ayağını takip edip, stratejilerinizi belirleyici verileri toplayabilirsiniz.
  • Kendiniz, derneğiniz, işletmeniz için sayfa oluşturabilir ve bu sayfanızın reklamını yaparak, bir hayran kitlesini bu sayfaya yönlendirip sizi ve paylaştığınız etkinlik, davet ve bilgileri takip etmelerini sağlayabilirsiniz.
  • Facebook içerisinde çalışan alışveriş sitesi açabilirsiniz.
  • Haberleşme grupları oluşturabilirsiniz. Ortak noktalarınız olan kullanıcılarla gruplarda bir araya gelebilirsiniz. Eski forum ve e-mail gruplarına benzeyen bu hizmette arkadaşlarınız dışında yeni kullanıcıları da tanıma ve haberleşme imkanınız olur.
  • Oyun oynayabilirsiniz.
  • Uygulama geliştirebilirsiniz.
  • Dilerseniz sadece belirli kişilere açık dışarıya kapalı özel gruplara da katılabilir ya da böyle gruplar kurabilirsiniz.
  • Hiç tanımadığınız kişilere de ücreti mukabili mesaj gönderebilirsiniz (biliyorum kulağa garip geliyor ama Facebook'un benimsediği bir gelir modeli).
Facebook devamlı olarak geliştiğinden bunlara yenileri eklenip, işlevsiz kalanlar zamanla listeden kalkabilir.

Dizinin gelecek bölümünde Facebook'un yapısına ve kullanırken dikkat etmeniz gereken bir iki püf noktasına değineceğim.

Tekrar görüşmek üzere.

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Facebook Nedir?



Merhaba, dizinin bu bölümünde sizlere Facebook'dan bahsedeceğim.

Harvard Üniversitesi'nin 2003'de diğer bazı üniversiteler gibi bir tanıtım kataloğu yoktu. Bu kataloglar ya basılı oluyor ya da online olarak erişiliyordu. Öğrencinin resmini ve tanıtım için bilgilerini içeren bu kataloglar, öğrenim yılı başında öğrencilere dağıtılıp, birbirlerini tanımaları, böylece daha kolay sosyalleşmeleri amaçlanıyordu. Bu katalogların adı Face Book'du.

2000'li yılarda "hot or not" yani "çekici ya da değil" gibi sitelerde isteyenler fotoğraflarını paylaşıyor, siteye girenler de örneğin 1 ile 10 arasında puan vererek bu resimleri değerlendiriyorlardı. 2004'ün başında Harvard Üniversitesi Öğrencisi Mark Zuckerberg, sadece üniversitesinin öğrencilerine açık olarak online beğeni sitesi Facemesh'i açtı. Mark, üniversitenin yerel ağını kırarak, Harvard yurtlarında kalanların resimlerini sistemden çekip yeni sitesine yükledi. Böylece öğrenciler aralarından en çekici kişileri oylamaya başladılar. Viral olarak yayılan haber bir anda o güne kadar görülmemiş bir trafik yarattı. Sanırım Zuckerberg'in kafasında şimşekler o anda çakmaya başlamıştır.

Site, kısa süre sonra üniversite yönetimi tarafından kapatıldı. İzinsiz alınan içerik, telif hakları, sitenin hacklenmiş olması gibi olumsuz durumlar kapatmaya gerekçe gösterildi. Ancak diğer yandan bakarsanız otaya çıkan site o güne kadar yapılmamış önemli bir yenilik içeriyordu. Sanırım biraz da bu nedenle Mark'ın fazla üzerine gidilmedi.

Bu başlangıç Mark'ın daha gelişmiş bir site yapmasına neden oldu. Böylece The Facebook ortaya çıktı. Artık kullanıcılar kendi bilgilerini kendileri giriyor ve bu sayfalara diğer kullanıcılar tarafından yorum yapılıyordu. Sonradan sitenin ismindeki "the" düştü. İşte karşınızda Facebook!

Kısa sürede Birleşik Devletlerin tüm üniversiteleri Facebook'a dahil oldu. Ardından da liseler de sisteme erişmeye başladılar.

Aynı dönemde bazı şirketler kervana eklendiler. İçlerinde Apple ve Microsoft da vardı. Özellikle şirketler, nasıl kayıtsız kalsınlar? Bu kadar potansiyel müşteriyi kolayca bulmak fırsatı hiç tepilir mi?

2006'nın sonunda Facebook 13 yaş üzeri tüm dünya vatandaşlarına ve şirketlere açıldı. 2007 sonuna gelindiğinde 100 bin kadar şirket de artık Facebook kullanıcısı olup müşterilerine bu yolla ulaşmayı seçmişti. Bu sırada 240 milyon dolarla %1,6 hissesini Microsoft satın aldı. Artık reklamlardan elde edilen gelir giderek artıyordu. 2009'da Facebook ilk kez kâra geçmeye başladı. Aralık 2011'e gelindiğinde Google'dan sonra Amerika'nın en çok erişilen sitesi Facebook olmuştu. 

Artık İnternet'te Sosyal denildiğinde ilk akla gelen Facebook'du. Ensesindeki soluğu hisseden Google da kendi sosyal ağ denemelerini aynı dönemlerde kullanıcılara açtı. Ama bunlar pek bir başarı kazanamadan birer birer kapandılar. Ta ki Google Plus'a kadar bu durum böyle devam etse de Google tüm gücünü ve hizmetlerini kendi sosyal ağına akıtarak sonunda önemli bir kitle tarafından kullanılan bir hizmeti tutturdu. Ancak sanırım bundan başka bir zaman bahsetmek daha uygun olur.

Dönelim Facebook'a:

Mart 2012'de Facebook uygulama merkezini açtı. Böylece akıllı telefon kullanıcıları için uygulamalar hizmete girmiş oldu. Artık sadece bilgisayar karşısında değil gittiğiniz her yerde Facebook'a bağlıydınız. Böylesi bir bağımlılığı kimileri madde bağımlılığına benzetiyorlar. Hatta bağımlılar için rehabilitasyon programları bile medyada gündeme geliyor zaman zaman. Bu da Facebook'un diğer yüzü olarak aklımızın bir köşesinde kalsın.

Nisan 2013'e gelindiğinde dünya çapında 1 milyar 110 milyon kullanıcıya ulaşıldı. Kullanıcılarından bir ülke oluşturulsa, dünyayı dize getirecek bir kalabalık öyle değil mi? Aynı dönemde ülkemizden tam 32.438.200 kullanıcı Facebook dünya sıralamasında İngiltere'nin ardından 7. sıraya oturmamıza neden oldu. Neredeyse Türkiye'de her 10 kullanıcıdan 9'u Facebook'a kayıtlıdır. Böyle bir hizmeti hala kullanmıyorsanız tekrar düşünün!

Dizinin gelecek bölümünde Facebook'da neler yapılabileceğinden bahsedeceğim.

Tekrar görüşmek üzere.

Simurg

Simurg, Zümrüd-ü Anka ya da Phoenix olarak isimlendirilen efsanevi kuşlar bana göre aynı adrese çıkan küçük farkları olan bir tür kültürel i...