Ev Telefonu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ev Telefonu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Kasım 2013 Çarşamba

İnternet Yükselirken Sabit Telefonların Sonu Geliyor


Yeni Medya unsurları içerisinde olmayıp, buna rağmen zamanın erozyon etkisine direnebilen bir iletişim aracı her an oyunu terk edilebilir. Bu zaman alan bir tür dönüşümle de, aniden ortadan kalkma şeklinde de olabilir. Ev ve iş yerlerinde kullanımda olan sabit telefonlarından bahsediyorum.
Bu yazıyı benim sesimden dinlemek isterseniz bu linke tıklayabilirsiniz.

Merhaba,

80'li yılların öncesinde telefon öyle kolay kolay sahip olunabilecek bir iletişim aracı değildi. Bunun öncelikle fiziki birtakım engelleri vardı. Telefon iletişimi bakır kablolar üzerinden yapılıyordu. Şimdiki gibi evinize en yakın iletişim kutusuna kadar değil, bir santralden diğerine iletim bakır teller üzerinden yapılırdı. Dolayısıyla öncelikle size yakın santrale kadar bu tellere ihtiyacınız vardı. Daha sonra da santraller arası bağlantılara oradan da şehirler arası ve milletler arası hatlara. 1800 ya da 3600 çiftli telefon kablolarının kullanıldığı bir alt yapı düşünün. Bunların çekilmesi, birbirine bağlanması, evlere dağıtılması ayrı bir sorun bakımı ise başka bir dert. Dolayısıyla talep ne kadar olursa olsun, telefon altyapısı 80'li yılların ortalarına kadar pek değişmeden kaldı. Santraller bile tam otomatik değildi. Şehir içi görüşmeler doğrudan numara çevrilerek yapılabilirken, şehirler arası görüşmeler için santralden randevu alıp, beklemek gerekirdi.

Fiberoptik altyapı zamanla bakır kabloların yerini aldı. Böylece bir fiberoptik demeti, çok daha düşük bir maliyetle bakır kablolara göre daha fazla ve kaliteli telefon görüşmesi yapılabilmesini sağladı. Tabi bu arada santraller de giderek gelişiyordu.

Zamanla fiberoptik kablolar ile sadece telefon görüşmeleri değil, veri, görüntü gibi başka iletişim unsurları da taşınır oldu. Bir süre sonra 90'lı yıllarda çıkan İnternet ise haberleşme bulutu kavramını hayatımıza soktu. Öyle ya fiberoptikte yolculuk eden ışık içerisinde aslında tüm haberleşme bir bulut halindeydi. Paketler gidecekleri yerlere ulaşıyorlardı. Zamanla önce çevirmeli bağlantılar iş gördü. Ardından kablo tv ile taşınan geniş bandlı internet bağlantıları ve hatta ip üzerinden taşınan ses ile tanıştık. Geniş band, tam tamına 64 kbps hızı sağlamıştı. 33,6 kbps hıza göre iyi bir adım. Ardından tamamen yönetimin tercihi ile kablo İnternet erişimi dondurulup yerine, ADSL erişimi sağlandı. 128 kbps başlangıç için fena değildi. Ancak hız giderek arttı. Sonunda 8 Mbps gibi hızlara gelinip dayanıldığında 2000'li senelerin ilk 10 yılı geçmişti bile. Yavaş yavaş yenilenen altyapı ve fiberoptik kablolar merkezi santrallerden mahalli güçlü kutulara dönüşüm ile veri iletişim hızlarını oldukça yükseltti. Artık dertsiz bir 20 Mbps ADSL hızı kutuya kadar gelen fiberoptik kablo ardından ADSL hattına dönüştürülerek sağlanabiliyordu. Böylece hem mevcut modemler bir süre daha kullanılabilecek hem de bir anda yükselecek yurtiçi hız kapasitesi belirli bir seviyede tutularak yurtdışı hatların kapasitelerinin artışı için zaman kazanılmış olacaktı. Yakın gelecekte ise bizi bekleyen hızlar 100 Mbps civarında olabilir. ADSL'nin de terk edilmesi anlamına gelebilir bütün bunlar. Bu arada başka operatörlerin altyapı yatırımları sürüyor. Yani alternatif İnternet erişimi imkanları gelecekte daha kolay bulunabilecek.

Bütün bunlar olurken, bir zamanlar evin en erişilebilir köşelerinde kendilerine önemli yerler ayrılan ve üzerlerine dantel örtüler serilen telefonlar giderek daha az çalıyor. Mobil iletişimin ucuzlaması ev ve iş telefonlarının sonunu yaklaştırıyor.

Eğer halihazırda ADSL yüzünden tutulan telefon hatları, İnternet erişimi olmasa çoktan tarihin tozlu raflarında hatırlanan bir hal almış olabilirdi. Mevcut şebeke kaldırabileceğinin çok altında kapasiteyle son günlerini bekleyen sağlıklı ama çok yaşlı kimseleri hatırlatıyor bana.

Son günler demişken bir de son çabalar var hayatta tutmak için. Mesela akşamdan, sabaha bedava görüşmeler, binlerce dakika mobil hatlarla görüşme imkanları sağlıyorlar. Ancak hiç birinin abone kayıplarının önüne geçmesine yeteceğini düşünmüyorum. Belki düşüşü yavaşlatır.

Şirketlere verilen 440'lı telefon numaraları vardı yakın geçmişte. Hat sayısını artırabilmek için 850, alan kodu olarak belirlenip satışa sunuldu. Böylece numara yetmediği durumlarda 851, 852 gibi alan kodlarını kullanarak daha çok numara tahsis etmek de mümkün oldu. Ancak prestijli numara olarak deklare edilen bu numaraların kısa sürede insanlar üzerinde oluşturduğu intiba daha farklı.

Tanımadığınız 850'li numaralardan arayıp, gereksiz bir şeyler pazarlamaya çalışanlar mı istersiniz, kayıtlı mesaj ile sizi tv platformlarına abone etmek isteyenler mi? Üstelik bunlar masum sayılır.

Arayıp, "yıl içinde yaptığınız kredi kartı harcamalarınızla bedava sağlık sigortası kazandınız, istiyor musunuz?" deyip size kabul ettirdikten bir kaç ay sonra yeniden arayıp, aboneliğinizin paralı kısmının başladığını belirtip, devam etmek isteseniz de istemeseniz de sizden para talep edip, tehditle şaşırtıp kredi kartı numaranızı bir şekilde alıp, hesabınızdan para çekenler bile var.

"Kredi kartı harcamalarımı nereden biliyorsunuz?" "Sigortam nasıl başladı? Bana ne fayda sağladı?" diye boşa çabalamayın. Zaten amaç, gerçekten sigorta falan yapmak değil. Paranızı almak. Bir dakika, ama bu numaralar prestijli şirketlerin numarası nasıl oluyor? Biri bize açıklayabilir mi?

Umarım, günü geldiğinde mobil operatörler daha seçici davranırlar. SMS konusunda gösterdikleri kötü performansı özel numaralarda sergilemezlerse kendileri için iyi olur.

Bütün bu son çabaların faydası olmayacak gibi. Sabit hatların sonu yaklaşıyor. Teknoloji ömrünü tamamladı.

Belki de 5-10 yıl sonra ev telefonu denildiğinde daha önce onları hiç kullanmamışız gibi gelecek. İletişimimiz ise son hız sürüyor olacak, ama farklı mecralar üzerinden.

İyi günler dilerim.

9 Ekim 2013 Çarşamba

Akıllı Telefon Bağımlısı mısınız?


Akıllı cihazlar onları kullananların hak etmesi gereken cihazlardır. Önceki cümle oldukça tartışmalı aslında. Akıllı telefon, yerine göre boş vakit öldürmek için de kullanıldığında aslında amacına uygun kullanılıyor sayılabilir. Bu durumda, akıllı telefonlar ile kurulan irtibat bir tür madde bağımlılığı gibi düşünülebilir mi?
Blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.
Merhaba,

Telefonlar öyle bir akıllandılar ki, düzgün bir uygulama yazılsa, sizi marsa götürür, okeye döneyim derken, arkadaşınız eli bitiriverir. Tamam kulağa garip geliyor biliyorum ama Galaxy Note II sahibi gençlere otobüslerde dikkat edin, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Gençler, eskiden arkadaşlarıyla kahveye giderlerken, artık okey oynamak için mekan ve zaman konusunda bir kısıtlamaya sahip değiller. Bu bir tür gelişme olarak nitelendirilebilir mi?

Şaka bir yana, kullandığımız akıllı telefonlar geçtiğimiz yüzyılda aya astronotları götürüp getirmek için gerekli hesapları yapan bilgisayarlardan binlerce kat daha güçlü işlemcilere sahipler. Hem de, eskisi gibi tek çekirdekli işlemciler değil kullanılanlar.

4'er çekirdekli iki işlemcisi, bir de görüntü işlemek için 4 çekirdekli bir grafik işlemcisine sahip cihazları cebimizde taşıyacağız, zili çaldığında ekranına parmağımızı sürtüp  kulağımıza götürüp, "alo!" diyeceğinizi, söyleseniz, 1980'li yıllarda size güler geçerlerdi. O dönemde evlerin hepsinde telefon bile yoktu. Olanlar da ya büyük paralar karşılığında devralmışlar yada yıllar süren bekleyişleri sonucunda muratlarına ermişlerdi. Kimi öngörülü aileler çocuk doğduğunda adına telefon sırasına yazılır, şansı yaver giderse evliliğine kadar telefon bağlatmaya hak kazanırlardı. Sonra her şey değişti. Her ne olduysa, küresel teknoloji dalgası ülkemizi de yalayıp geçtikten ve bizde de bilgisayar kullanımı alıp başını gittikten bu yana, her şey biraz karıştı. Önce bilgisayar, sonra İnternet daha sonra da cep telefonu bağımlısı olduk.

Bağımlı olup, olmadığınızı test etmek oldukça kolay. Eğer evden telefonunuzu almadan çıktığınızda, içiniz rahat ve endişesiz iseniz böyle bir derdiniz yok demektir. Ancak farkına vardığınızda 10'larca kilometre uzakta olduğunuzda bile, dönüp telefonunuzu alıyorsanız, durum dramatik. Eğer belediye otobüsünde telefonda oyun oynuyorsanız daha da beter diyebiliriz.

Elinizde, o anda İnternet dünyasında her türlü kaynağa ulaşıp, merak ettiğiniz konularda bilgilenmenizi, haberdar olmanızı sağlayacak bir cihaz taşıyorsunuz ve yaptığınız şey; kitap, makale veya haber okumak değil, bilgisayar programı yazmak değil, sadece okey oynamaksa, bu akıllı cihazın sizi iyiye, doğruya ve güzele ulaştırmak için işe yarayan bir araç olmadığı ortada. Peki o zaman ne? Belki de bu, yeni madde bağımlılığınız.

Biliyorum, kötümser bir yaklaşımla ele alıyorum akıllı telefonları. Ancak ne kadar düşük performansla kullanılıyor olurlarsa olsun, artık ilginç bir olay, bir durum ortaya çıktığında, bir anda ceplerdeki bu cihazlar yerlerinden çıkıp, görüntü kaydetmeye başlayıveriyorlar. İşte, o andan sonra buraya kadar söylediklerimin tamamını unutabilirsiniz. Gerçek anlamda vatandaş gazeteciliği işte o anda başlıyor. O duruma söyleyebilecek hiç bir şey kalmıyor.

Örneğin Facebook'da "Ankara'nın Bugları" diye bir sayfa açmışlar. Ankara'nın Bağları şarkısına ve Bilgisayar programı hataları anlamına gelen "Bug" kelimesine gönderme yapılarak oluşturulmuş bir ismi var. Ankara'da belediyecilik anlamında yapılmış hataları, komiklikleri sergiliyor. Son derece ilginç, komik, acı, eksik yönleri ile Ankara sokaklarının resimleri ve yapılan yorumlar burada ele alınıyor. İşte, size harika bir halk gazeteciliği örneği. Bunu, büyük oranda akıllı telefonlara, mobil İnternete ve biraz da sosyal medya'ya borçluyuz.

İşte size bir olumsuz, bir de olumlu yanı ile akıllı cihazlardan bahsettim.

İyi günler dilerim.

11 Mart 2013 Pazartesi

TTNET ve Türk Telekom Adsl Abonelerine Bedava Ev Telefonu Hizmeti Verir Mi?


Geçtiğimiz Cuma günü 25 liraya yakın gelen telefon faturama baktıktan ve ev telefonunu neredeyse hiç kullanmadığım aklıma geldikten sonra, bir Twitter iletisi gönderdim. "Türk Telekom ve TTNET. ADSL kullanıcılarından telefon parası almayı kesseniz ne güzel olur biliyor musunuz! Buna biraz kafa yorun. KİB BYE." şeklindeydi (KİB "Kendine İyi Bak"ın kısaltmasıdır).

Gerçekten ADSL kullanıcılarına yalın internet yani telefon olmadan ADSL aboneliği seçeneği sunuluyor. Ancak ben telefon da dursun istiyorum. ADSL abonelerine promosyon olarak telefon abonelikleri sunulsa üzerine de para alınmasa ev telefonları biraz daha uzun yaşar gibi geliyor bana.

Bu iletiyi gönderdikten sonra yaklaşık 2 saat geçmişti ki TTNET 444 0 375 numaradan beni cep telefonumdan aradı (demek ki, geçtiğimiz görüşmelerde verdiğim numaramı bir yere yazmışlar). Önerimi sistemlerine öneri olarak kaydedip etmemek istediğimi sordular. Tabi ki kaydedin lütfen dedim.

Gerçekleştirebilirler mi bilmem ama öneri öneridir. Tonla alternatif varken ev telefonları için bir şeyler yapsalar fena olmayacak.

Bu arada meşhur ADSL data baseleri diğer operatörlerin elinde dolaşmaya devam ediyor. Yalnız ilginç bir durum var taahhütüm daha 1 sene kadar sürecekken, beni arayıp "bu hafta bitecek aboneliğinizi bizle yenileyin, bedava uydu alıcısı verelim" vb. teklifi yapan robot operatörler türedi. Eskiden olsa, çağrı merkezi elemanlarıyla hoş beş ediyorduk ne güzel.

Simurg

Simurg, Zümrüd-ü Anka ya da Phoenix olarak isimlendirilen efsanevi kuşlar bana göre aynı adrese çıkan küçük farkları olan bir tür kültürel i...