Adrasan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Adrasan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Eylül 2010 Salı

Adrasan Antalya (Tatil Böyle Olmalı)



Bayramda nereye gitsek düşüncesiyle aylar öncesinden planlar yapıp yer ayırtan eşim ve arkadaşı bizi 3 günlük kısa bir tatil için Antalya'ya sürüklediler. İyi de oldu. Çocuklar eğlendi, bizler güzel vakit geçirdik. Ankara'dan rahat bir araba yolculuyla yaklaşık 8 saatte Adrasan'a vardık. Doğrusu buna değdi de. Gittiğimiz Ön Otel'in bahçesinden söyle bir görüntü yorgunluğumuzu alıverdi.

Doğrusu tavsiye eder misin, diye sorarsanız, Ön Otel hoş bir yer. Ali bey iyi bir evsahibi. İşleten, aile tüm fertleri ile arı gibi müşteri memnuniyeti için yılların verdiği tecrübe ile çabalıyorlar. Öyle beş yıldızlı otel beklentisi içinde değil de makul beklentiler ile yaklaşanlardansanız memnun kalacağınız bir yer.

Otelde kablosuz İnternet erişimi var. Denize 70 metre uzaklıkta. Kumsal harika. Bir de duyarsız tekne sahipleri olmasa daha temiz bir denizi olacağı kesin! İstisnalar hariç deniz son derece temiz ve sıcak. Çevre dalış için uygun. Deniz aniden derinleşiyor. Deniz kaplumbağaları ve av balıkları oldukça fazla. Dileyenler yamaç paraşütü yapabiliyorlar. Tekne arkasına takılan muz ve hamburger gibi hopidi gümbürt etkinliklerden hoşlanıyorsanız onlar da eksik kalmamışlar.


Yakında tarihi Olimpos ve Yanan taş var. Tarihi yakında bulunca ısrar üzerine ören yerlerine bir yolculuk yaptık tabi. Biraz sıcak ve kalabalık etkisi ile zorlansak da fena olmadı.

















Yukarıdaki lahitler hakkında geniş bilgiyi üstteki fotoğraftan edinebilirsiniz. Biz ne öğrendik derseniz, Bayram kalabalığında ve derelerin kurumaya yüz tutmuş olduğu bir zamanda burayı ziyaret etmenin orta yaşlı erkekleri çok yorduğunu ve eğer mezarlarınız çok görkemli olursa birilerinin içindekileri alabilmek için er, geç kalıntılarınızı rahatsız edeceğini öğrendik.

Yeme içme konusunda güzel bir keşfimiz oldu diyebiliriz. Adrasanın hemen girişinde otelimizden 1,4 km. uzakta, hafif hafif akmakta olan dere yatağında yer alan yeme-içme yerleri arasında Paradise Cafe'yi bulduk. Fikret bey ve eşi bizi ağırladılar. Gerçekten güzel pide yapılan bu yerde uzun zamandır yemediğim kadar güzel vejeteryen pide yediğimi söylemeliyim. Tarihi eserler peşinde geçirdiğimiz zaman biraz yordu ve azıcık da bu keyifli ortamda kestirdim ;) Sümer, bu anı kaçırmamış sağolsun.


Ha, bu arada derede yüzen ördekleri de besledik tabi.


Adrasan gibi halen Bodrum koylarının 15-20 sene önceki halini yaşayan, üstelik deniz olarak oralardan çok daha iyi olan bir tatil beldesini görmekve yaşamak keyifli oldu. Ancak her güzel şey gibi bu tatil de sona erdi ve Cumartesi günü yola koyulduk. 12 Eylül 2010 Pazar günü yapılacak referanduma yetişmek için böylece bir gün önceden bu cennet köşesine veda ettik.

Simurg

Simurg, Zümrüd-ü Anka ya da Phoenix olarak isimlendirilen efsanevi kuşlar bana göre aynı adrese çıkan küçük farkları olan bir tür kültürel i...