Eğitim sisteminden midir, yoksa benden kaynaklanan bir durum mu, tam bilemiyorum ama okulumuzdaki oldukça iyi eğitim veren öğretmenlere rağmen, basit yazım kurallarını bile iyi öğrenememiştim. Bilirsiniz ya, gereken yerde birleşik, gerektiğinde de ayrı yazılması gereken "mi, de, ki" gibi ekleri ben de pek çok akranım gibi doğru yazamıyordum. Lisede ise sanki Türkçe altyapımızı çok iyi halletmişiz gibi ağdalı dille yazılan şiirler, yazılar, edebiyat eserleri bizi buldu. Oysa ben okumayı seviyordum ama ilgimi çeken bilim kurgu eserleriydi. Başlarda Uzay Yolu dizisinin kitapları, sonra Isac Asimov'un Robotlarla dolu kitaplarını yalayıp yutmuştum. Tabi Liseye gelince önümüze Türk Edebiyat Tarihinin Klasik Eserlerini koyuverdiler. Edebiyat öğretmenimiz İlhan Taşçıoğlu'ydu. Sakin biriydi. Edebiyat eğitimi konusuna da oldukça hakimdi. Atilla İlhan'ı da ad-soyad birlikteliklerinden dolayı severdi.
Edebiyat öğretmenimiz bir sınavda bizlere bir şiir verdi ve anlamını sordu. İşin doğrusu, aruz vezni ve ağdalı Türkçe (ya da Osmanlıca diyelim) ile yazılmış şiirleri daha önce pek görmemiş olsam da anlamlarını çözüp, yazıya dökebiliyordum. Tabi öyle muhteşem şekilde değil. Sıradan bir lise öğrencisi ne kadar o. Şiir Namık Kemal'in Gazel'iydi. Şöyle:
Tâ ebed merd olmaya ahdeyledim şânımla ben
Hüccet-i namusumu imzaladım kaanımla ben.
Her günâha bin azâb-ı mâ'nevi çekmekleyim
Dûzahı dünyâda gördüm kendi vicdanımla ben.
Fî'lime ukbâda Mevlâ'dan mükâfat istemem
Kaaniim emniyyet-i vicdan ü irfanımla ben.
Milletin mümkün müdür inkâr hakk-ı ni'meti
Kelpten alçak mıyım insanlık unvanımla ben. (1)
Merak edenler için şiirin anlamı:
Sonsuza dek mert olmaya şerefimle söz verdim ben,
Namusumun senedini imzaladım kanımla ben.
Her günahım için bin manevi acı çekmekteyim,
Cehennemi dünyada gördüm kendi vicdanımla ben.
Ahirette yaptığım işler için Tanrı'dan armağan istemem,
Kendime güven duyuyorum bilgim ve anlayışımla ben.
Milletimin iyiliğini (ekmeğini) inkâr etmek mümkün müdür?
Köpekten alçak mıyım insanlık niteliğimle ben?
Çok uzun değil, bir sınavda yapılabilecek kadar kısa, kendimce anlamını yazdım ama sona geldiğimde kelp kelimesine takıldım. Bu kelimenin ne demek olduğundan haberim yoktu. Aynı o zamanlarda "velespit" kelimesinin "bisiklet" anlamına geldiğini bilmediğim gibi. Açıklamalarda kelpten alçak mıyım? deyip geçtim. Ama sonra öğrenince bir daha hiç unutmadım kelp kelimesinin ne demek olduğunu. Kelp, köpek demekmiş. O sınavdan ortalama bir not almıştım. Ancak eğitim hayatına ilişkin söyleyebileceğim en önemli şey, alınan notların hiçbir şeyi değerlendirmediğidir (ya da kendimi böyle avutuyorum) Bir kelimenin anlamını öğrenmek ise bence paha biçilemez bir kazanç.
Söz köpekten açılmışken, edebiyatımızda içerisinde kelp kelimesinin geçtiği başka bir eser daha var. Nef'i'nin ünlü Hicvi. Eminim daha önce duymuşsunuzdur. Peki, ne dediğini biliyor musunuz? Tevriye adı verilen bir sanat bu. Bakalım ne demiş Nef'i?
Tahir Efendi bana kelp demiş,
İltifatı bu sözde zâhirdir,
Malikî mezhebim benim zira,
İtikadımca kelp tahirdir.
Güncel Türkçe ile:
Tahir Efendi bana köpek demiş,
Belli ki bana iltifat ediyor,
Çünkü benim mezhebimce köpek temizdir.
Ama “kelp tahirdir” derken, hem “köpek temizdir” diyor Nef’î, hem de “köpek Tahir Efendi’dir” demiş oluyor (2).
Tabi bunun için yargılanmış ama sondaki tahiri temiz anlamında söylediğini belirtip, ceza almaktan kurtulmuş. Ancak belli ki, bundan ders hiç almamış.
Nef'i yi Ünsal Ünlü'nün 24 Ekim 2022 tarihli sabah yayını sayesinde hatırladım (Yayın harikaydı bu arada linkten izleyebilirsiniz). Daha önce hiç anlayamamış olduğum bu dörtlüğün ne demek olduğunu da araştırmak böylece aklıma geldi.
Bir şey daha öğrenmiş olmak iyi tabi. Tahir'in "temiz" anlamına geldiği ilk defa öğrendim. Nef'i nasıl öldürülmüş onu da tabi. Dönemin hükümdarı IV. Murat'a hiciv yapmayacağına dair söz verse de, kendini tutamayıp, Vezir Bayram Paşa hakkında bir hicviye kaleme almış. Bu hicviyesinden ötürü, 1635 yılında, sarayın odunluğunda kementle boğularak öldürülmüş. Öldürülen bu kıvrak düşünceli adamın cesedi İstanbul Boğazı'nda Sarayburnu'ndan denize atılmış (3).
Neler öğrendim?
1- Ne kadar kıvrak zekalı olursan ol, kaderin başkalarının elindeyse ve uzun yaşamak istiyorsan sözlerine dikkat et!
2- Hala eğitim sistemimizin önemli eksiklerinden birinin öğretmek olduğunu ve bunu tam anlamıyla yapamadığını düşünüyorum. Hala 6 yıl haftada 4-6 saat yabancı dil dersi alıp, İngilizceyi kursta öğrenmem gerektiğine şaşıyorum.
3- 1,5 yıl kadar yaşadığım Cezayir'i 300 yıldan fazla yönetmiş olan Osmanlı'ya rağmen oradaki insanların bir kelime bile Türkçe bilmeyip, ana dilleri gibi Fransızca konuşmalarının nedenini kavradım. (Özetle, Osmanlı yöneticileri marifetmiş gibi Türkçe yerine Farsça ve Arapça ile kendi dilini bozmuş).
4- Basit dilbilgisi kurallarını da öğretmekten aciz bir eğitim sistemimiz var. İnsan kendi dilini düzgün kullanamazsa niye kendi dili diye bir şey var ki? Cezayirliler gibi "Bonjour" de geç. Değil mi?
Dip Notlar:
1- http://bakmaklar.blogspot.com/2011/10/namk-kemal-gazel.html adresinden alınmıştır.
2- Roni Margulies, https://www.ilkehaber.com/yazi/tahir-efendi-bana-kelp-demis-2939.htm
Kalemine yüreğine sağlık dostum. Yalan, algı yaratma konularında mahir olan kişilerin okuması dileği ile...
YanıtlaSil38 yaşımdayım, lisede sosyal bilimler alanında eğitim aldım. "Kelp" kelimesinin anlamını ilk kez bu yazıda öğrendim. Bizim zamanımızda edebiyat dersleri yukarıda anlattığınız kadar ağır bile değildi. Eğitim sistemi ile ilgili eleştiriniz doğru, ancak o zamandan bu zamana daha da kötüye gitti :-(
YanıtlaSilBir ülkeyi zayıflatmanın en kolay yollarından biri eğitim sistemini kötüleştirmek. İlgilenip okuduğun için teşekkürler.
Sil