26 Aralık 2013 Perşembe

Özgür Aksuna Ailemizin Sunucusu


Kadim bir arkadaşım yıllar önce "95,80 Mhz'de Max Fm isimli yeni bir istasyon yayına başladı, eski dostlar orada" dediğinden beri araç radyomun hafızası sabahları ve akşamları bu frekansı gösteriyor. O da yetmiyor aynı radyo ofiste de geri planda hiç susmuyor. Ankara'da pek çok kişi için bu durum söz konusu. İnternet imkanları sayesinde, bilenler radyolarını Ankara'dan uzakta da dinleyebiliyor.

Sabahların ise bambaşka bir yeri var Max Fm dinleyenler arasında. Türkiye'yi Uyandıran Adam Özgür Aksuna erken saatlerde devraldığı mikrofonu öğlen 12.00'ye kadar dostlarıyla paylaşıyor ve keyifli bir program sunuyor. Direksiyonda Özgür olsa da program tüm dinleyenlerin katkılarıyla gerçekleşiyor. belki de bu kadar başarılı olmasının nedeni bu. Özgür, öncelikle sosyal medyayı son derece verimli ve iyi kullanıyor. Sadece yayın yaptığı günlerde değil, tatil günlerinde bile takipçilerine güncel bilgiler ve trafik bilgilerini bu yolla ulaştırmayı unutmuyor. Medya Oskarlı bir sunucu aynı zamanda.

Ben de kendisinin dinleyenleri arasındayım. Pek çok süreli yayında kendisi ile söyleşiler yapılıp yayınlandı. "Benim mütevazı bloguma da konuk olur belki" diye düşünerek kendisi ile sanal bir söyleşi yapmak istedim. Yıllardır merak edip de soramadığım soruları sıraladım. İşte kendisinden aldığım yanıtlarla bu söyleşiyi aşağıda okuyabilirsiniz.


BÇ- Sevgili Özgür, yayında adeta tüm dinleyicilerin ile birlikte bir performans sergiliyorsun. Bu öyle, "ben yapıyorum oluyor" ile gerçekleşecek bir durum değil. Bu konuda ne düşünüyorsun?

ÖA- Bu aslında 15 yıllık bir sürecin beraberinde getirdiği bir ayrıcalık. Yıllardır hayatı birlikte paylaştığınız iyi günlerinde, kötü günlerinde yanlarında olduğunuz, hiç bir zaman isteklerini geri çevirmediğiniz ve kırmadığınız insanlar sizin programınızın değil, hayatınızın bir parçası oluyorlar. Hatta, sizi benimsiyor ailelerinden birisi olarak görmeye başlıyorlar. Bu da inanılmaz bir enerjiye ve sohbet gücüne ulaştırıyor. Dinleyicilerim değil, daima arkadaşlarım, dostlarım olarak görüyorum her birisini ve tek bir dinleyici gibi özen gösteriyorum takipçilerime. Bu da aynı hassasiyeti onların da göstermesine ve sahip çıkmalarına vesile oluyor. Ben hiç bir zaman "ben yaptım, oldu" demedim ve bir şeyleri dinleyenlerimizle şekillendirdim. Onların görüşlerine, eleştirilerine, taleplerine sessiz kalmadım. Bu da “Biz yapıyoruz çok güzel oluyor” şeklinde başarıyı beraberinde getiriyor. Ankara dinleyicilerle her an karşılaşacağınız kadar birbiriyle çok bağlı bir şehir. Uzak bir akrabamın beni yıllarca fanatik derecesinde dinleyip, sonradan akraba olduğumuzu öğrenince yaşadığı şok gibi net aslında her şey. Biz bu şehri seviyoruz ve sevgimiz bizi birbirimize daha çok bağlıyor.

BÇ- Sabah yayın yapıp, öğlen rehavetine kapılmıyorsun gördüğüm kadarıyla. Adeta bir koltukta 4-5 karpuzu taşıyorsun. Biraz sunuculuk dışında yaptığın uğraşılarından bahsetmek ister misin?

ÖA- Benim için hayat 24 saat neredeyse çalışmayı, üretmeyi, insanlara fayda sağlamayı ve katma değer yaratmayı daha fazlası biraz da insanlarla olmayı çok seviyorum. Aslında multi disiplin bir eğitim hayatından sonra çok vasıflı ve diplomalı olmanın avantajı ile kişisel eğilimler ve yeteneklerimi de mutlu olduğum mesleklerle birleştirince ortaya benim gibi bir adam çıkıyor. Max Fm’de sabahları “Özgür’le Morning Show” programım her sabah 07:00-12:00 arası devam ediyor, Black Model Akademi’de Diksiyon ve Konuşma Estetiği eğitimleri ve bunun yanında Kişisel Gelişim Derslerim paralel devam ediyor, Ted Üniversitesi’nde Radio TEDU işbirliği ile “Diksiyon ve Radyoculuk” eğitimleri sürüyor, Belgesel-Reklam ve çok çeşitli dublaj ve seslendirme çalışmalarım devam ediyor, Chef Akademi’de Türkiye’de ilk ve tek olan yemek yapmayı eğlence ile buluşturan “Cook & Fun” workshoplarımız, Chef Ali Açıkgül (ChefAli) ile kapalı gişe sürüyor ve tüm bunların yanında Türkiye’nin tüm şehir ve üniversitelerinde seminer ve konferanslara katılıyorum. Koltukta değil, artık kamyonette taşımaya başlayacağım karpuzları J

(Editör notu: Sanırım buna zaman zaman hayranlarının isteği üzerine yerine getirdiği ve son derece güzel bir görev olan "Nikah Kıyma" etkinliklerini de eklemek lazım.


BÇ- Kişisel olarak pek merakla takip ettiğim bir durum var. Max FM sunucuları genellikle şunu çok yapıyor: Müzik başladığında konuşuyor oluyorsunuz. İnanılmaz bir şekilde, pek çok mantıklı ve ilginç konu bu kısacık arada dile getiriliyor. Tam olarak şarkının sözleri başlayacağı anda ise susuyorsunuz. Harika bir senkron başarısı. Bu nasıl oluyor ve sunucular arasında bu konuda bir rekabet mi var?

ÖA- Bizim İntro dediğimiz şarkıların sözsüz bölümlerine konuşma ve kusursuz zamanla bir radyoculuk tekniğidir ve bu tekniği Türkiye’ye Capital Radio kazandırmıştır. Sonra diğer tüm radyolar birer birer kullanmaya başladılar. Bu teknik aslında Broadway sahnelerinde takdim yapanların orkestra arkasında çalarken sahneye gecenin yıldızını çağırmalarına benzer. “Ve şimdi de karşınızda....” der gibi. O coşkuyu aktarma, heyecanı artırmaya yöneliktir ve orkestrayla birlikte hareket ediyor hissi yaratır. Bu konuda başarı çok çalışmayla sağlanabilecek ve başlangıçta gerçekten kronometre ile saniye sayarak yapılabilecek bir şey. Şarkının ritmi, ruhu ve anlattıkları ile birlikte bütünleşip tek vücut olmayı gerektirir. Sizin sözünüz biter, şarkıcı şarkıya başlar. Bu konuda en iyilerin olduğu bir ekibe sahibiz. Rekabet aslında tecrübeyle doğru orantılı. Bu konuda o yüzden en azı 10 yıldır bu işi yapan bir ekiple yarışmak inanın zor bir iş diyebilirim J

Bloguma konuk olduğun için çok teşekkür ederim. Daha uzun süre sabahları seni dinlemek dileğiyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yatay Zeka

Bir süredir Suno.com (#reklam değil) ile oynuyorum. Önce bir Eurovision taşlaması rock şarkı yaptım . Aslında öylesine pek ne yaptığını anla...