Akıllı cihazlar onları kullananların hak etmesi gereken cihazlardır. Önceki cümle oldukça tartışmalı aslında. Akıllı telefon, yerine göre boş vakit öldürmek için de kullanıldığında aslında amacına uygun kullanılıyor sayılabilir. Bu durumda, akıllı telefonlar ile kurulan irtibat bir tür madde bağımlılığı gibi düşünülebilir mi?Blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.
Merhaba,
Telefonlar öyle bir akıllandılar ki, düzgün bir uygulama yazılsa, sizi marsa götürür, okeye döneyim derken, arkadaşınız eli bitiriverir. Tamam kulağa garip geliyor biliyorum ama Galaxy Note II sahibi gençlere otobüslerde dikkat edin, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Gençler, eskiden arkadaşlarıyla kahveye giderlerken, artık okey oynamak için mekan ve zaman konusunda bir kısıtlamaya sahip değiller. Bu bir tür gelişme olarak nitelendirilebilir mi?
Şaka bir yana, kullandığımız akıllı telefonlar geçtiğimiz yüzyılda aya astronotları götürüp getirmek için gerekli hesapları yapan bilgisayarlardan binlerce kat daha güçlü işlemcilere sahipler. Hem de, eskisi gibi tek çekirdekli işlemciler değil kullanılanlar.
4'er çekirdekli iki işlemcisi, bir de görüntü işlemek için 4 çekirdekli bir grafik işlemcisine sahip cihazları cebimizde taşıyacağız, zili çaldığında ekranına parmağımızı sürtüp kulağımıza götürüp, "alo!" diyeceğinizi, söyleseniz, 1980'li yıllarda size güler geçerlerdi. O dönemde evlerin hepsinde telefon bile yoktu. Olanlar da ya büyük paralar karşılığında devralmışlar yada yıllar süren bekleyişleri sonucunda muratlarına ermişlerdi. Kimi öngörülü aileler çocuk doğduğunda adına telefon sırasına yazılır, şansı yaver giderse evliliğine kadar telefon bağlatmaya hak kazanırlardı. Sonra her şey değişti. Her ne olduysa, küresel teknoloji dalgası ülkemizi de yalayıp geçtikten ve bizde de bilgisayar kullanımı alıp başını gittikten bu yana, her şey biraz karıştı. Önce bilgisayar, sonra İnternet daha sonra da cep telefonu bağımlısı olduk.
Bağımlı olup, olmadığınızı test etmek oldukça kolay. Eğer evden telefonunuzu almadan çıktığınızda, içiniz rahat ve endişesiz iseniz böyle bir derdiniz yok demektir. Ancak farkına vardığınızda 10'larca kilometre uzakta olduğunuzda bile, dönüp telefonunuzu alıyorsanız, durum dramatik. Eğer belediye otobüsünde telefonda oyun oynuyorsanız daha da beter diyebiliriz.
Elinizde, o anda İnternet dünyasında her türlü kaynağa ulaşıp, merak ettiğiniz konularda bilgilenmenizi, haberdar olmanızı sağlayacak bir cihaz taşıyorsunuz ve yaptığınız şey; kitap, makale veya haber okumak değil, bilgisayar programı yazmak değil, sadece okey oynamaksa, bu akıllı cihazın sizi iyiye, doğruya ve güzele ulaştırmak için işe yarayan bir araç olmadığı ortada. Peki o zaman ne? Belki de bu, yeni madde bağımlılığınız.
Biliyorum, kötümser bir yaklaşımla ele alıyorum akıllı telefonları. Ancak ne kadar düşük performansla kullanılıyor olurlarsa olsun, artık ilginç bir olay, bir durum ortaya çıktığında, bir anda ceplerdeki bu cihazlar yerlerinden çıkıp, görüntü kaydetmeye başlayıveriyorlar. İşte, o andan sonra buraya kadar söylediklerimin tamamını unutabilirsiniz. Gerçek anlamda vatandaş gazeteciliği işte o anda başlıyor. O duruma söyleyebilecek hiç bir şey kalmıyor.
Örneğin Facebook'da "Ankara'nın Bugları" diye bir sayfa açmışlar. Ankara'nın Bağları şarkısına ve Bilgisayar programı hataları anlamına gelen "Bug" kelimesine gönderme yapılarak oluşturulmuş bir ismi var. Ankara'da belediyecilik anlamında yapılmış hataları, komiklikleri sergiliyor. Son derece ilginç, komik, acı, eksik yönleri ile Ankara sokaklarının resimleri ve yapılan yorumlar burada ele alınıyor. İşte, size harika bir halk gazeteciliği örneği. Bunu, büyük oranda akıllı telefonlara, mobil İnternete ve biraz da sosyal medya'ya borçluyuz.
İşte size bir olumsuz, bir de olumlu yanı ile akıllı cihazlardan bahsettim.
İyi günler dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder