22 Ekim 2012 Pazartesi

Kaldıraç Etkisi ve Garip Bir Girişimci ile Karşılaşmam


Devrim Demirel ile 1991'lere uzanan bir arkadaşlığımız var. Birlikte Yusuf Öztoprak ve Hakan Günel'ın PC Günlüğü Dergisi'nde yazıyorduk. Yıllar sonra 2008'de kendisiyle birlikte bir süre çalışma imkanı da buldum .

Devrim 2011 yılında Bilkent Üniversitesi Girişimcilik Kulübü (hayır, dövüş kulübü değiller!) davetlisi olarak bir konferans vermişti. Adı da "Kaldıraç Etkisi". Bu konferansın adından aynı isim bulan bu yeni kitapta, kimi yüz yüze, kimi ise Yeni Medya'dan tanıdığım pek çok İnternet Girişimcisinin deneyimleri yeralıyor. Kitabın bir web sitesi de var http://www.kaldiracetkisi.com/. Ayrıca Twitter'da @kaldiracetkisi hesabında paylaşılacak içerikler de derlenip bir e-kitaba dönüştürülecek.

Kitaba şöyle bir göz attım, en kısa süre içerisinde de okur bitiririm sanırım. Kitabın yayınlanmış olduğunu duyunca gidip yakındaki bir alışveriş merkezinin (365) içindeki D&R'dan aldım. Tamam ne var İnternet'ten alsam gecikecekti, onu bekleyemedim gittim aldım işte.

Bir "Girişimci" ile yaşadığım rastlantısal olay:

365 Alışveriş Merkezinin otoparkında tam aracıma binmiş gidiyordum ki, yanıma bir Clio park etti kornaya bastı, içerideki adam gülümseyip, bana bakıyor bir yandan da konuşuyor.

Açtım penceremi "birine benzettiniz galiba" dedim. Adam: -Yok ben arabanın servisinde (benim aracı gösterip) ustayım ondan el ettim. Deyince, inanılmaz zayıf hafızama küfrederek: "ha tamam merhaba nasılsın?" dedim. Arabasını gösterip "e bu araba ne peki? dedim (Aracı benimkinden farklı bir markaydı, e servis ustası neden başka marka araç alsın değil mi?). Bunları yazıyorum ama o anda hala olaya uyanmış değilim. Adam, "aracı dayımla Konya'dan aldık, yeni bu" dedi. Sonra "dur Konya'dan bal getirdim sana bir kutu vereyim" dedi. Ben, "yok istemem, sağol" falan demeye kalmadı. Adam, aracından çevik bir hareketle inip, arkaya geçti ve elinde bal renginde ama sanki yoğunluktan ve renkten sınıfta kalacak bir sıvı içeren plastik bir kapla yanıma geldi. Sanırım bana verip 30 - 40 lira isteyecekti ki "biz balımızı toptan Datça'dan getiriyoruz, hanım bu senin balı çocuklara yedirmez dedim." O zaman vazgeçti, bıraktı yakamı.

"İşe bak ya, bile bile lades diyordum" diye düşünerek oradan uzaklaştım.

Hasbelkader satış ekibi yönettim ama hiç böyle satıcı görmemiştim. Uyanığa bak sen! Bir de uyanık ve dikkatli geçinip telefonda arayan satıcıları 3-4 kelimede saf dışı bırakan benim gülünecek halime bakın! Uyanık ve dikkatli olmalı! Kimbilir, bal diye ne satacaktı adam bana :)) Gel de paronoyaklaşma bu ülkede.

Aklınızda olsun böyle bir satış tekniği türetmiş tipler kah bal, kah orijinal parfüm diyerek sizi de dolandırmaya çabalayabilir. Sanırım alışveriş merkezleri de bu tür kişilere karşı otoparklarını daha dikkatli korumalılar. Ne de olsa haksız rekabet. Alışveriş merkezinin içinde bal satmaya kalksanız katlanacağınız maliyeti düşünün ;).

Yaa işte böyle, az daha İnternet'in "Kaldıraç Etkisini" okuyayım derken, dolandırıcıların hedefi oluyordum. İşte bu da benim "girişim" öyküm :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yatay Zeka

Bir süredir Suno.com (#reklam değil) ile oynuyorum. Önce bir Eurovision taşlaması rock şarkı yaptım . Aslında öylesine pek ne yaptığını anla...