22 Ocak 2009 Perşembe

Helinaportal Kaos Makinası - Bölüm 1 (devamı)

Önceki Kısımdan devam... Yaklaşık onbir saat'ten beri beş kişiden oluşan ekip hararetli bir şekilde deney sonuçlarını gözden geçiriyordu. Ercan sonunda isyankar bir sesle "ben bir kahve içeceğim isteyen varsa söylesin" dedi. Siparişleri aldıktan sonra da laboratuvarla gözlem odasını ayıran koridorun sonundaki kahve makinasına yöneldi. Hacer, yarım saatten uzun süredir kucağında kurcalamakta olduğu ince tablet bilgisayardaki hesaplamaların dökümünü bir kez daha kontrol ettikten sonra arkada çalışan Ergir Hoca ve ekibindeki Nelin ve Tünay'ı irkiltecek bir ses tonuyla bağırdı. "off yaa, bu kadar saat nasıl oldu da farkına varmadık anlamıyorum". Ergir hoca merakla, "nedir farkına varmadığımız?" diye sordu. Tam o sırada Ercan elindeki karton tepsi ve üzerinde 5 bardak kahve ile içeriye girdi. Bir yandan da "iki dakika çıktım arkamdan neler çeviriyorsunuz" diye takıldı. Hacer derin bir nefes aldıktan sonra anlatmaya başladı. "Öncelikle, beceremedik!". Ardından soluk soluğa anlatmaya başladı. -Biliyorum böyle söyleyince biraz salakça gelecek ama, kupanın eksik parçaları aslında eksik falan değil. Evrenin diğer köşesine de ışınlandığı yok... Kadın bu sözlerin ardından ciğerlerinde kalan tüm havayı boşaltır gibi yaptı ve omuzlarını çökertti. Günler geçmiş gibi gelen kısa bir sessizliğin ardından... Odadakiler rahatsızca kıpırdandılar. Ergir hoca "eee nasıl açıklamayacak mısın?" dedi. Hacer ellerini öne dua eder gibi uzatıp sözüne devam etti. - Yanılıyor olamam, defalarca kontrol ettim. Bu kupanın kütlesinde herhangi bir değişiklik olmamış. Nasıl oluyor bilmiyorum ama kupanın tamamı burada, her ne kadar önemli bir parçası yok olmuş gibi görünse de aslında hala orada duruyor. Elimizi uzatıp eskiden kulpun devamında olan yüzeye şu anda dokunamıyorsak da orada duruyor işte. Ercan kahvesinden aldığı yudumu dilini ve ağzını yakmamak için ağzının içinde bir iki kere dolandırdıktan sonra, -Hadi canım hepimiz ortaya çıkan enerji patlamasını gördük. Maddeyi enerjiye çevirdik işte madde ve antimadde bir araya geldi ve ortaya çıkan enerji az kalsın gözlerimiz kör ediyordu. Tünay bir yandan keçi sakalını sıvazlarken, diğer yandan ortaya atılıp Ercan'ın yanına geldi. Ukala bir tavırla Ercan'ın suratına doğru yaklaştı ve sırıtarak: - Kardeşim bir şey gözünden kaçıyor. Evet, büyük bir parıltı gördük, ama bu kadar enerji ortaya çıkmasına rağmen kupa hiç bir yere savrulmadı. Laboratuvarın hiç bir yerinde yanık izi ya da kokusu da oluşmadı. En önemlisi hiç ses çıkmadı. Ahh, unuttum, Nelin korkup çığlık atmıştı. Nelin elindeki bitmiş kahve bardağını Tünay'a fırlatıp "salak şey" dedi. Bardak havada uçarak Tünay'ın koltuk altından geçip odadaki tek beyaz önlüklü olan Ercan'ın önüne karın hizasının hemen altına, tam olarak, bozuk fermuarının üzerine çarptı ve kalan az miktarda kahve önlükte belirgin bir leke oluşturdu. -Hah işte bu tam oldu sağol! diye çıkışan Ercan'dan özür dilemek üzere elini kaldırdı Nelin, yüzünü buruşturarak. O ana kadar birşey söylememiş olan Ergir hoca - Tabi ya, içinden geçiyoruz. dedi. Nötrinoların zamanın başından beridir yaptığını biz şimdi bu kupaya yapabiliyoruz. Aslında atomların arasında hatta içlerinde önemli miktarda bir boşluk bulunduğunu biliyoruz. Eğer yeteri kadar küçük bir parçacıksanız dünya tüm som kütlesine ve sert kayaç yapısına rağmen sizin için uzay boşluğu gibidir. Bu nedenle nötrinolar dünyanın, hatta rastladıklarında bizlerin içinden geçip gider. Hiç bir etki yaratmadan ve hissedilmeden. Tıpkı sevimli hayalet Casper'ın duvarların arasından geçip gittiği gibi. İyi de, bu nasıl olup ta bizim orada olmadığını gördüğümüz, dokunamadığımız dahası tarayıcılarımızın da tespit edemediği kupa parçasının hala orada olduğunu açıklamıyor ki... Hacer gözlerini kısarak -Evet aynen dediğiniz gibi hocam, göremiyoruz, dokunamıyoruz ama orada işte. Kütlesi ise neredeyse deney öncesindekinin aynı. Nelin elindeki tablet PC'den kafasını kaldırdı ve "İşte eksilen o önemsiz kütle ortaya çıkan enerjinin nedeni. Aynı enerji kupanın şu anda göremediğimiz kısmını kararsız hale getirdi. Atomları ara bir faza ya da alternatif bir başka gerçekliğe geçti. Ancak belki de atomlar birbirlerinden ayrılmadı sadece uzaklaştılar. Spagettileşmek üzerelerdi, ancak onları her ne durdurduysa, hala bu kupa ile bir bağlantıları var." dedi. Ergir hoca yorgun ve uykulu gözlerle ve biraz da ekibinden duyduğu gururla bakarken bir yandan da kafasını kaşıdı ve "hıım, anlayacağız ama bu halde değil. Ercan, sen deneyle ilgili kayıtların bir kopyasını Okan Albay'a gönder. Müjdeyi de ver. İstedikleri silahı sanırım bulduk. Ben eve gidip yatacağım. Sizlere de öyle yapmanızı öneririm. Yarın ve izleyen günlerde yapacağımız çok iş olacak." dedi. Gerçekten çok yorgun olan ekip üyeleri evlerine dağıldılar. Devam edecek... Not: Bu hikayedeki olaylar ve insanlar hayal ürünüdür. Gerçek hayattaki olası olaylar ve kişi isimleri ile benzerlikler tamamen rastlantısaldır.

6 yorum:

  1. Sevgili Burçak,
    Okuyanın ve sonraki bölümü merakla bekleyenin var tabii ki.
    Tahir, TA2T

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel. Oldukça ilgimi çekti. Bir sonraki bölümü sabırsızlıkla bekliyorum.
    TA3AS

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Burçak!
    Daha öncede dediğim gibi bu işe devam et. Bu işi iyi yapıyorsun. Ama bir tedirginlik hissettim sende ... Sanki daha sonra toparlayamıyacakmışsın gibi bir tedirginlik var gibi sende. Bence hikaye kendi yolunu kendi bulacak. Eline sağlık kişisel olarak güzel bişi olacak diyorum. Devamını bekliyorum...
    Tamer

    YanıtlaSil
  4. Valla arkadaşlar ben de ilhamın gelmesini bekliyorum devamını yazmak için :)))

    Güzel görüşleriniz için teşekkürler...

    YanıtlaSil
  5. Burçak Bey ,

    Çok ilginç vallahi maşallah sizde daha ne cevherler var kim bilir ?

    YanıtlaSil
  6. Başına oturup ciddi ciddi çalışmadan öykü olmuyor. Zaten okuyanı da yok diye devamını getirmedim.

    YanıtlaSil

Simurg

Simurg, Zümrüd-ü Anka ya da Phoenix olarak isimlendirilen efsanevi kuşlar bana göre aynı adrese çıkan küçük farkları olan bir tür kültürel i...