14 Eylül 2008 Pazar

Temiz Enerji

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) periyodik yayın organı İşveren'in bu ayki sayısında enerji konusuna ağırlık vermiş (bu yazı yayına girdiğinde basılı dergi elimdeydi ancak web sitesine konulması zaman aldığından webde henüz yer almıyordu). İyi de etmişler. Enerjiye gerekenden fazla ödediğimizden tutun da, kısa süre içerisinde yeni ve temiz enerji üretmeyi bir şekilde becermemiz gerektiğini hatırlatan pek çok ilginç makale ve görüş İşveren Dergisi Ağustos sayısında yer almış. Zamanınız olursa okumanızı tavsiye ederim. Gerçekten yeni dünya ekonomisinin etkisiyle eli para görmeye başlayan büyük nüfuslu ancak dünya ekonomisinden aynı ölçüde refah payı kapmayı başaramamış ülkeleri bu döngüyü kırmaya başladıkça durum giderek daha da zor olacak. Çin, Hindistan gibi dünya nüfusunun dev bir kısmını barıdıran ülkelerde ihracat yolu ile ülkeye giren paranın ekonomilerine yaptığı canlandırıcı etkinin kötü bir tarafı var. Çevre eskisinden çok daha büyük bir hızla kirleniyor. Trafiğe günden güne giren yeni araçlar, yerleşim birimlerinin ısıtılması gibi gerekler nedeniyle enerji ihtiyaçları durmadan artıyor. Enerji üretimi, ısıtma ve araçlarda kullanılan fosil yakıtlardaki miktar artışı dünyayı ciddi bir dar boğaz ile karşı karşıya bırakıyor. İkinci tehlike de fosil yakıt talebindeki artışın oluşturduğu şımarık arz durumu. Hani "elimi öpene satarım" yaklaşımını oluşturan durum nedeniyle petrol fiyatları durmadan yükseliyor ya, kasdedilen budur. Gerçi tek neden tabi ki talep artışı değil. Kontrolsüz fiyat yülselişinin ardında, borsa spekülatörleri, savaşlar ve en önemlisi kısa süre içinde kaynakların kuruyacağı ya da ekolojik bir çöküş yaşayacağımız ihtimali de rol oynuyor.
Peki ya temiz enerji, yenilenebilir enerji konuları ne durumda? Sanırım, yumurta kapıya dayanmış olmakla birlikte işin ciddiyeti nedeniyle acı çekmeye başlamadan ciddi adımların atılması zor. Örneğin ülkemizde rüzgar, güneş, jeotermal enerji kaynaklarından ne ölçüde yararlanıyoruz? , İşveren dergisinin sayfalarında dikkatimi jeotermal enerji konusunda ciddi bir potansiyelimiz olduğu çekti. Avrupa'da jeotermal kullanımında 1. olduğumuzu buna rağmen hala kullanılmamış ciddi potansiyelimiz bulunduğunu gördüm. Jeotermal enerji gerçekten pek çok alanda (enerji üretimi, konut ısıtması vs.) işe yarayabilecek gibi görünüyor. Aslında bir o kadar ilginç konu da yer altındaki sıcak kayaların enerjisinden yararlanmanın mümkün olabilleceği. Teknoloji basitçe şöyle gerçekleştiriliyor. Yeterli derinliğe iniyorsunuz (su döngüsünde devamlı buhar elde edebilecek kadar derinlik) bir gidiş bir de dönüş borusu döşeyip gidiş borusundan suyu gönderip dönüş borusundan sıcak su+buharı alıyorsunuz. Böylece kendi jeotermal üretiminizi gerçekleştiriyor, artık enerji lazımsa enerji, ev ısıtması lazımsa onu, isterseniz her ikisini birden üretiyorsunuz. Gerçekten öyle atla deve değil söz konusu yöntem. Ancak işe yarıyor işte. Aslında istesek de istemesekte mevcut ekonomik durum ve enerji darboğazı geçmişte karlı (rantabl) olmadığı gerekçesiyle el sürülmeyen bazı enerji üretim yöntemleri dahil pek çok alternatif enerji üretim yönteminin deneneceği gerçeği ile karşı karşıyayız. İnsanın gerçeği görmesi için bazen somut olumsuzlukları yaşaması gerekebiliyor. Mesela Marmara denizinin başına gelenler iyi buna bir örnektir. İstanbul'un hemen yanıbaşında 80'li yıllara kadar denize rahatlıkla girilebilen Bayramoğlu diye güzel bir yerleşim yeri vardır. Buraya yapılan binaların kanalizasyonları denize verilmişti (Denize girmek için gelinen bir yere dışkı bırakmak ne kadar akıllıca değil mi?). 90'lı yılların içindeyse artık denizde insanlar yerine dışkıları yüzmeye başladığından, yerleşim yerinin değeri yerlerde sürünmeye başladı. Şimdiki durumunu bilmiyorum ama bir süreden beri İstanbul plajlarında denize girilebildiği (dolayısıyla artık denizin daha az kirletildiği) gerçeğinden yola çıkarak buralarda da durumun düzelmiş olduğu ya da en azından kısa süre içinde düzelebileceği varsayılabilir. İşte bu kadar bariz sonuçları bile görmezden gelmenin maliyeti bu. Şimdi akıllı olup temiz enerji kaynaklarına yönelmenin zamanı sanıyorum. Siz ne dersiniz? Sağlam kafa, sağlam vücutta kalsın dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Simurg

Simurg, Zümrüd-ü Anka ya da Phoenix olarak isimlendirilen efsanevi kuşlar bana göre aynı adrese çıkan küçük farkları olan bir tür kültürel i...